3

1077 Words
İçimde feveran olmuş melâl hissi, kulağımda söylenenlerin soğuk yankısı ve kalbime vuslat olamamış mutluluk... Katliama uğramış ruhlar, masum günahların pençesine asılırdı. Haykırmak istedikçe içimdeki düğüm, kördüğüm olup yakıyordu canımı. Yaşayamamıştım. Çoğu güzel şeyi yapamadan yitip gitmişti çocukluğum ellerimin arasından. Ama söz vermiştim kendime. Beni üzen kim varsa asla ahvaline acımadan basıp geçecektim üstünden. Ve ben, iki elim kanda dahi olsa verdiğim sözde dururdum. "Mezun olmayı becerip öğretmen, yetmemiş müdür olmuşsunuz. Ama insanlıktan nasibini almamış mahluğun tekisiz." Yakıcı bir öfke bedenimi ağırlıyor, ihtilal naraları acizliğimi yerle bir ederken kelimeler ağzımda veryansın eden bir haykırışa dönüşüyordu. "Yazık size, çok yazık hem de. Sorun ben veya ismini anmak istemediğim üvey abim değil, sorun sizsiniz. Burslu öğrencileri gözünün yaşına bakmadan en ufak hatasında cezalandıran, zengin öğrencilerinizin ise her istediğini yapan utanmaz, arlanmaz bir müdür... Adaletinize tüküreyim!" Ateş saçan gözbebeklerim içinde öfkenin en harlı alevleriyle yanmaya başladı. "Ne var biliyor musunuz? Buradaki hiçkimse sizin köleniz değil ama siz, paranın önünde diz çökmüş zavallı bir köle olmuşsunuz!" Dehşet içinde beni izleyen bakışlar, kel kafası sinirden kızaran müdüre çevrildiğinde herkes onun vereceği cevabı bekliyormuş gibi nefesini tutmuştu. Anlaşılan o ki hadsiz sözlerim, hedefe tam girmiş keskin bir ok gibi saplanmıştı herkese. Özellikle de keltoş müdüre. "Seni KÜÇÜK FAHİŞE! Üvey abin haklıymış, sen gerçekten belalı bir oru... Defol, hemen çık, git, defol! Kovacağım bu okuldan seni, eğitim hayatını bitecek. Kendi ellerimle bitireceğim. Bu sözlerinden pişman olacaksın, mahfedeceğim seni. Küçük fahişe! DEFOL!" Küçük fahişe... Yüzüme karşı bütün hakaretleri sıra sıra etse bile, şu kahrolası iki kelimenin art arda gelmesi kadar yakmazdı canımı. Bir fahişenin kızı olmak benim suçum değildi. Yapmadığım bir şey için alnıma yediğim bu melanet, kendi elleriyle beni elebaşı ilan ettiğinde korkusuzca savaştığım bu yolda parçalara ayırıp tuzla buz olmuştum. Bana bu kahrolası lakapla hitap eden ilk kişiydi piç Batu. Bütün okulun önünde bana bu iki kelimeyle bağırmıştı ve ben, o gün boğulmuştum sanki. Bir denizin en dibine battıkça batıyor, yekpare nefeslerim zemheride kalmış gibi ayazın keskinliğinde parçalıyordu kalbimi. Sahip olduğum her şeyin üzerine yemin ederim ki, bana bu sözleri sarf eden kişiyi mütemadiyen pişman edecektim. "Sen..." dedim işaret parmağımı karşımdaki tehditkârca sallarken. "Sen paranın köpeği olmuş, çıkarları uğruna öğrencilerini tek kalemde silip atacak bir zavallısın." İçimde tecelli edem nefret o kadar büyüktü ki tek seferde atılacak bir nara değildi. Ve ne olursa olsun... Yapmadığım bir suçun günahlarla boyanmış kefenine girmeyecektim. "Aciz ruhun o kadar doyumsuz ki sahip olamadığın ve hayatın boyunca da olamayacağın nefsi arzuların kölesi, kötülüğün ise erbâbı olmuş pisliğin tekisin!" Nefesim boğazıma dizilmiş daha fazla konuşmamı engellerken kalbim feveran olmuş gibi çarpıyordu. Bu sözlerimden sonra okuldan kovulacağıma ve eğitim hayatımın biteceğine emin olsam da geri adım atmaya niyetli değildim. Okumak gibi bir imkanım yoktu. Şans eseri girdiğim bu lanet olası kolejde de daha fazla kalamazdım. Çünkü Batu denen pisliğin uzaklaştırma cezası yakın zamanda bitecek ve yarım bıraktığı işi bitirecekti. Her an ölecebilirmiş gibi yaşamak istemiyordum. Etimle, kemiğimle nefret ettiğim her şey sanki beni çıkmaza boğmak için uğraşıyor, ben kaçıp kurtulmak için çırpındıkça girdiğim çıkmazda daha da batıyordum. Yorulmuştum, her şeyden vazgeçecek kadar, arkama bakmadan çekip gidecek kadar, son nefesimi vermek isteyecek kadar yorulmuştum. "Hadsiz! Yaşanan hiçbir şeyde Batu'yu suçlamayacağım. Sana ne çektirdiyse eminim ki hak etmişsindir. Çünkü sen, küçük fahişenin tekisin! Nereye gidersen git, ne yaparsan yap bu değişmeyecek! Duydun mu beni küçük fahişe?" Küçük fahişe... Ben artık dayanamıyordum. Susmaya, boyun eğleme, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya... Ya bu sarsıcı hayatın zelzelesinde fezeyan olup gidecektim, ya da tek başıma savaşıp bu bataklıktan çıkacaktım. Kararım çoktan belliydi. Ateşle yoğrulmuş gözbebeklerimi karşımda bana nefret ve öfkeyle bakan okulun aptal öğrencilerine çevirdim. Hepsi, Batu'nun tarafında olduğunu belli edercesine mütemadiyen bakışlarla bana bakarken yüzümde manasız bir tebessüm belirdi. Çünkü birazdan onları dehşete boğacaktım. "Demek ben hadsizin teki olan küçük fahişeyim, ama Batu denen o şerefsiz adeta kanatsız bir melek, öyle mi?" Yüzümdeki tebessüm, histerik bir kahkaya dönüşüp döküldü dudaklarımdan. Duygularım ters yaratılmıştı benim. Öfkeden çıldıracak olmama rağmen kahkaha atarak gülüyordum. Çünkü körelmiş duygularım, hezeyan olmuştu. "Bunu siz istediniz." Derin bir nefes aldım ve parmak boğumlarımı bembeyaz yapana kadar elimde sıktığım kupayı yavaşça havaya kaldırıp konferans salonunu boydan boya kaplayan cam duvarlara baktım. Kalbim, sanki biri onu elinde sıkıyormuş gibi hızlı atarken gözlerim, harlı ateşlerin cehenneminde yanmış gibi kararıyor, titreyen ellerim bana nefretle bakan herkesin suratına yumruk geçirmek istercesine kaşınıyordu. Bu işi bitirme vaktiydi. Havaya kaldırdığım kupayı omzumun gerisine çektiğimde yaşanan ve yaşatılanların hırsı bürüyordu gözlerimi. Beni yakan bu namütenahi hırs, aynı zamanda dayanma gücü vermişti. Ve öfke denen melanet, içimde fokur fokur kaynayan bir kazan gibi taşıyordu artık. İçime çektiğim nefesi sertçe dışarı üfleyip kendimi toparladım ve elimdeki büyük altın kupayı bütün gücümle camla kaplı duvara fırlattım. Kupa sertçe elimden kopup havada daireler çizerken hedefinden şaşmayan keskin bir ok gibi çarptı cama. Cam, çarpışmanın etkisiyle anında tuzla buz olurken etrafa sıçrayan cam kırıkları, tehlike arz eden bir silah gibi yakıp yıkıyordu ortalığı. Çığlık sesleri eş zamanlı artıp kulak tırmalayan bir boyuta dönüştü. Konferans salonundaki bütün öğrenciler ve öğretmenler bağırıp kaçışmaya başlarken ağız dolusu küfürler zehir gibi dökülüyordu dudaklardan. Herkes canını kurtarmak ister gibi kaçıyor, telaşın etkisiyle birbirine çarpan bedenler yere düşüp çok yanlış pozisyonlara bürünüyordu. Bense olduğum yerde durmuş, büyük bir zevkle kargaşayı izliyordum. Sadece tek bir hareketimle bütün okulu birbirine katmanın verdiği haz, alev almış harelerimdeki ateşi azat etmişti. İşin kötü tarafıysa hiç kimseye bir şey olmamış olmasıydı. Aralarından birkaç kişinin kafası kırılsaydı aşırı güzel olacaktı. "Seni şıllık fahişe! Geberteceğim seni, hayatı sana zindan edeceğim." Fahişe mi dedi o? Müdürün pervasız sözleri, içimdeki kaçınılmaz sonu tetiklemişti. Cevap olarak sadece gülümseyip önümdeki kürsüye sertçe bir tekme geçirdim. Kürsü, yanında bağlı olduğu müzik setiyle birlikte yere devrilip parçalara ayrılırken bunun, okula verdiği kaçıncı zarar olduğunu sayamıyordum artık. Kıracak bir şey kalmadığından bedenimi müdüre çevirdim. Nefret kusan gözleri zerre umrumda değildi. Üzerine yürüdüğümde dövüş şampiyonu olduğumu hatırlamış olsa gerek, ben üstüne yürüdükçe geriye doğru adım atıyordu. Ve benden korkup geriledikçe küfür etmeye kaldığı yerden devam ediyor, ağzına gelen her tehditi hoyratça üzerime iteliyordu. "Bu yaptığının bedelini hapislerde ödeyeceksin. Ömür boyu düşmanın olup üvey kardeşin Batu'nun yarım bıraktığı işi ben tamamlayacağım. Öldüreceğim ulan seni! Ellerimde geberip gideceksin!" Söyledikleri üzerine attığım kahkahayla okulu inletirken herkes bana dehşet içinde bakıyordu. Anlaşılan buradaki hiç kimse yaptıklarımdan benim kadar hoşnut değildi. "Kendini ölmüş bil!" Cinayete teşebbüse yardım ve yataklık eden müdür, hangi yüzle bana bunları söylüyordu? Bitmek bilmeyen tehditlerine bir yenisini daha eklediğinde hoyratça attığım kahkaha şiddetlenmişti. Son sözümü söylemeden gitmeyecek olmanın verdiği kararlılıkla parmağımı yavaşça havaya kaldırdım. Müdürün yüzüne orta parmak çekmiş ve hiçbir şey olmamış gibi gülümsemiştim. "İnan bana keltoş herif, sen ve sikik okulun benim zerre umrumda değil!" ☘️☘️☘️
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD