gölgede ki adam

428 Words
Köy, geceye gömülmüştü. Sessizlik, yalnızca uzaklardan gelen köpek havlamaları ve arada sırada esen rüzgârla bölünüyordu. Derya uykusuzdu. Gözlerini tavana dikmiş, kalbindeki huzursuzluğun adını koymaya çalışıyordu. Tam o sırada… Camın hemen dışından bir ses geldi. Bir ayak sesi. Bir fısıltı. Birinin evin etrafında dolandığı belliydi. Derya irkildi. Hızla yataktan kalkıp pencereye yaklaştı. Perdenin ucunu hafifçe araladığında gölgelerin arasında bir karartı gördü. Kalbi göğsüne vuruyordu. Elini telefona attı, ama sinyal yoktu. Tam o anda kapı tıklatıldı. Sert ama tek bir vuruş. Derya, nefesini tuttu. Sonra... o sesi duydu. “Derya. Benim. Rauf.” Kapıyı açmadan önce saniyelerce durdu. Bu adamın adını duymak bile garip bir güven veriyordu. Ama içinde nedensiz bir yangın da yakıyordu. Kapıyı açtı. Rauf karanlığın içinden çıkmış gibiydi. Siyah montu, omzundaki tüfeği, gözlerinde karanlıkla karışık bir öfke vardı. “Biraz önce karakoldan biri seni izleyen bir adam fark etti. Köyün aşağısından gelen biri. Sarhoş. Seni tanımıyormuş. Ama... evine kadar gelmiş.” Derya bir şey diyemedi. Sadece gözlerini kaçırdı. Rauf, onun yüzünü inceleyerek devam etti. “Bu saatte yalnız kalmanı istemem. Bu köyde geceleri değişir. Gölgedekiler çıkar.” Derya, sesi çıkmadan başını salladı. Ama içinde bir şey vardı. Onu sorgulayan, sınayan bir şey. “Komutan… siz burada beni korumak için misiniz? Yoksa kontrol etmek için mi?” Sesi yumuşaktı ama meydan okuyordu. Rauf’un kaşları çatıldı. İki adım attı ve birden çok yaklaştı. Aralarındaki mesafeti kapattı. Nefesleri birbirine karışıyordu. “Ben seni kimseye bırakmam. Ne kontrol, ne izleme... bu sahip çıkmak,” dedi sertçe. “Sana dokunmaya kalkan herifin nefesini keserim.” Derya’nın boğazı kurudu. Bu kadar açık, bu kadar karanlık bir dürtüyü ilk kez bir adamdan bu şekilde duyuyordu. Korkmadı. Ama tedirginlik başka bir şeye evrildi. Nefesi hızlandı. “Bu bir uyarı mıydı, yoksa tehdit mi?” dedi fısıltıyla. Rauf, gözlerini gözlerine kilitleyerek yanıtladı: “Bu bir söz.” Aralarında yankılanan sessizlik, bir tür temas gibiydi. Sözcüklerin ötesinde, derinlerde, bir yerlerde bir şey yanmaya başladı. Derya bakışlarını kaçırdı, ama Rauf bunu fark etti. Elini onun omzuna koydu, yavaşça… ama sahiplenerek. “Yarın karakola gel. Gözümün önünde ol.” Derya, bakışlarını tekrar ona çevirdi. “Beni gözünün önünde tutmak istiyorsun… çünkü güvenlik mi, yoksa…” Söylemeye cesaret edemediği son kelime havada asılı kaldı. Rauf cevap vermedi. Sadece döndü, birkaç adım attı… Ama kapıdan çıkarken o cümleyi bıraktı: > “Benimle savaşma, Derya. Çünkü seninle savaşmam değil… seni alıp götürmem daha kolay olur.” Kapı kapanmadan önce bir şey oldu: Derya’nın kalbindeki o kıpırtı, ilk kez gerçek bir isme kavuştu. Rauf. Sert, karanlık ve yakıcı bir adamın adıydı bu. Ve bazen gölgeden gelen biri, insanın en çok sığındığı ışık olurdu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD