bc

CANIMI BİLE VERİRİM

book_age12+
507
FOLLOW
1.3K
READ
HE
powerful
inspirational
drama
sweet
bxg
female lead
realistic earth
autistic
naive
like
intro-logo
Blurb

Melek, adı gibi iyi huylu melek gibi bir kızdı.

Liseden sonra okumamış, babasına yardım etmek için bir fabrikada çalışmaya başlamıştı.

Üç kardeşi de okuyordu.

Babası hepsine yetişemiyordu.

Bu yüzden üniversite hayali bitirmişti.

Beş yıl olmuştu bu mahalleye taşınalı.

Taylan Meleği o zaman tanımıştı.

Meleği görür görmez aşık olmuştu.

Genç adamın beş yıldır gözü kimseyi görmüyordu.

İki genç yıllardır nişanlıydı.

Evlenmek için gün sayıyorlardı.

Taylan'ın annesi ise Meleği bir türlü kabul edememişti.

Kadın oğlunun zengin bir kızla evlenmesini istiyordu.

Taylan, çok yakışıklı bir gençti.

Her istediği kızı çok rahat tavlayabilirdi.

Onları evlendirmemek için her şeyi yapacaktı yapmıştı da.

Taylan Meleği düğün salonunda gelinliğiyle bırakmıştı.

Melek, Taylan'a defalarca söylemişti oysa.

Evlenmek istemiyorsan ayrılalım demişti.

Taylan, onu bırakmayı reddetmişti.

Şimdi korktuğu başına gelmişti.

Gelinliğiyle ortalıkta kalakalmıştı.

Taylan, sözünü eri bir adam olamamıştı.

Ilgaz, Adana'nın en zengin ağalarından birinin oğluydu.

Çocuk yaşlardan bu tarafa geçirdiği hastalıklar yüzünden böbrekleri işlevini yapmıyordu.

Böbreğinin biri alınmıştı.

Diğer böbreğini de kaybetmek üzereydi.

Babası defalarca böbrek bulmuştu ama her seferinde böbrek verecek insanlar vazgeçiyordu.

Ilgaz, kendinden ümidi kesmişti.

Gelecekten hiç bir beklentisi yoktu.

Ama annesi öyle düşünmüyordu.

Onun iyileşeceğini biliyordu.

Çünkü oğlu güçlüydü. Ne zorluklar atlatmıştı.

Mutlaka iyi olacaktı. Aşık olacaktı.

Güzel bir yari olacaktı.

Annesi Meleği hastanede görmüş çok beğenmişti.

Oğluna onun bir fotoğrafını göstermişti ama Ilgaz fotoğrafa bakmak bile istememişti. Annesi çok üzülmüştü yine de fotoğrafı bırakıp gitmişti. Ilgaz, fotoğrafa bakmak istemese de merakına yenilerek bakmıştı.

Görür görmezde çarpılmıştı.

Hayatında gördüğü en güzel kızdı Melek.

Böyle bir kız hasta bir adama bakar mı diye düşündü.

Yarını olmayan bir adamdı Ilgaz.

Geleceği yoktu.

Kimseye gelecek vaat edemezdi.

Yine de kalbi çarpmıştı işte.

İlk defa kalbi deli gibi çarpmıştı.

Annesi ve babası araştırmaları sonucunda Meleğin evlenmediğini öğrenmişlerdi.

Sonra da Meleği oğullarına istemek için evlerine gittiler.

Hiç tanımadıkları bir ailenin kızlarını istemesi Meleğin babasını sinirlendirmişti. Kızının evlenemeyeceğini söylemişti ama babasının maddi açıdan çok zor durumda olduğunu bilen Melek evlenmeyi kabul etmişti.

Karşılığında babasına iş ve ailesinin yaşayabileceği bir ev istemişti.

Ilgaz'ın ailesi oğullarının hastalığını da söylemişti.

Melek için bu sorun değildi.

Nasıl olsa ölümü ve yaşamı Allah belirliyordu.

Ilgaz Meleğin evlenmek istemesine çok şaşırmış bir o kadar da sevinmişti.

Genç adam hayata yeniden gelmiş gibiydi.

Artık yaşamak istiyordu.

Melekle tanıştıktan sonra anlamıştı Ilgaz.

Bu kız onun hayatının aşkıydı.

Onun bir ev karşılığında evlendiğini öğrendiği zaman ise deliye dönmüştü.

chap-preview
Free preview
BİRİNCİ BÖLÜM
CANIMI BİLE VERİRİM BÖLÜM,1 Melek, adı gibi Melek bir kızdı. Babasına destek olabilmek için liseden sonra okulunu bırakmıştı. Çok güzeldi Melek. Bir bakanın dönüp tekrar bakacağı, unutulmayacak güzelliği olan bir kızdı. Nişanlısı Taylan, ile beş yıl önce taşındıkları bu mahallede tanışmışlardı. Taylan'da son derece yakışıklı bir gençti. Mahallede ki kızların hayalindeki eş annelerinin de gözde damat adayıydı. İkisi de maddi durumu kötü, dar gelirli ailelerin çocuklarıydı. İkisi de ailesine yardım edebilmek için küçük yaştan beri çalışmak zorundaydı. Melek, çok istemesine rağmen liseden sonra okumamıştı. Üç tane daha kardeşi olan Melek, onların eğitimi ve evlerinin geçimi için babasıyla beraber gece gündüz çalışıyordu. Taylan ve Melek, uzun zamandır nişanlıydı ve en kısa zamanda evlenmeyi düşünüyorlardı. Maddi sıkıntıları yüzünden bu zamana kadar düğünlerini ertelemişlerdi . Melek, çok çalışıp hem ailesine katkı sağlıyor. Hem de çeyizini hazırlıyordu. Evlendikten sonra da çalışmaya ailesine yardım etmeye devam edecekti. Taylan'la bu konuda konuşup anlaşmışlardı. Melek, evlendikten sonra ailesini zor durumda bırakamazdı. Üç tane daha kardeşi okuyordu. Babasının tek maaşı onlara yetmiyordu. Bu yüzden her zaman onlara destek olacaktı. Melek, için lüks içinde yaşamak çokta önemli değildi. Mütevazi bir evleri olsun. Kimseye muhtaç olmayacak kadar gelirleri olsa yeterdi. Taylan, Melek gibi düşünmüyordu. O her şeyleri tamam olsun istiyordu. Eşinin hiç bir eksiği olmasın istiyordu. Çok çalışıp Meleği lüks içinde yaşatmak istiyordu. Üç yıldır nişanlıydı iki genç. Hem ekonomik durumları hem de Meleğin ailesi kızlarının küçük yaşta evlenmesini istemedikleri için nişanlılık dönemleri uzun olmuştu. Taylan, Melek’i çok seviyor ondan başkasını gözü görmüyordu. Annesi ise Meleği hiç bir şekilde istemiyordu. Çünkü Hayriye, zengin bir gelin istiyordu. Oğlunun zengin bir aileye damat olmasını istiyordu. O kız yüzünden oğlu zengin ailenin kızı olan sevgilisinden ayrılmıştı. Güya Meleğe aşıkmış beyefendi. Aşkın karın doyurmayacağını ne zaman anlayacaktı aptal. Oğlundan çok düşündüğü kendisiydi aslında. Bir türlü kavuşamadığı zengin ve lüks hayata oğlu sayesinde kavuşmak istiyordu. Taylan, "Ben Meleği çok seviyorum anne. Hiç bir para veya zenginlik beni ondan vaz geçiremez." Dese de nafile. Kadın ne vaz geçmeyi düşünüyordu bu isteğinden nede onları rahat bırakıyordu. Taylan, son zamanlarda daha çok çalışıyordu. Melek ve kendisi için güzel bir hayat istiyordu. Annesinin Meleği hiç bir zaman sevmeyeceğini biliyordu. İkisine huzur da vermeyecekti. Taylan, bu yüzden ayrı ev istiyordu. Annesinden uzak olmanın iyi olacağını düşünüyordu. Hayriye, Meleği sevmiyordu ama, planını uygulamak için yapabildiği kadar Melek'le iyi geçinmeye çalışıyordu. Herkesin onun gelinini çok sevdiğini düşünmesini istiyordu. Ne olursa olsun bir yolunu bulacak Melek'ten kurtulacaktı. Tek zengin olma umuydu oğlu. Onu zengin bir kızla evlendirmek onun sayesinde kendi de paralı bir hayat yaşamak istiyordu. O gün Taylan, iş çıkışı Meleğin iş yerine gelmiş onunda çıkmasını bekliyordu. Çıkış saati geldiğinde herkes teker teker çıkmaya başlamıştı. Ayrıca iş yerinden çıkan kızlar Taylan'dan gözlerini alamıyordu. Taylan, hiç birine dönüp bakmıyordu ama Melek yine de çok kıskanıyordu. Bir süre bekledikten sonra nihayet Melek, gelmiş ve Taylan'ın elinden tutmuştu. "Bana bak Taylan, sana bakan o kızların saçlarını yolacağım ona göre.Seni yiyecek gibi bakıyorlar" dedi Taylan'a kızgın bir şekilde bakarak. "Melek, güzelim boş ver onları. Ben zaten en güzeliyle nişanlıyım. Senin güzelliğin yanında onlar her zaman sönük kalır" Taylan ve Melek, beraber kendilerine ev bakacaklardı. Melek, mütevazi bir mahallede uygun fiyatları olan evlere bakmak istiyordu. Taylan, ise hep lüks dairelere bakıyordu. Bir türlü ikisinin de istediği özelliklere sahip ev bulamamışlardı. Bugün yine iki saat ev aradıktan sonra mahalleye döndüler. Hayriye Hanım ve Melek'in annesi Zuhal, onları kapıda bekliyorlardı. Hayriye,yine iyi anne iyi kaynana rollerine devam ediyordu tabi. Hayriye, yılışık iki yüzlü bir kadındı. "Ah yavrularım nerde kaldınız? Biz sizi çok merak ettik değilmi dünürüm?" dedi. Melek'in annesine. Melek'ten önce Taylan, annesine cevabını verdi. "Geldik işte anne, ne var kapıda bekleyecek? Biliyordun ev aramaya gittiğimizi. Neden abartıyorsun her şeyi? Gören de bir şey var zannedecek." "Olurmu oğlum? Genç bir kız bu saate kadar dışarıda kalırsa el alem ne der?" "Anne biz nişanlıyız farkında mısın? El alem hiç bir şey diyemez. Bunu abartan sensin" "Ah benim saf oğlum. El alemin ağzı torba değil ki büzesin. Melek, kızıma laf gelmesin, benim derdim o." "Tamam anne tamam uzatma. Sende Merak etme Zuhal Teyze, kimse Meleğe bir şey diyemez Hadi aşkım içeri gir sen" dedi Meleğe bakarak. Sonra da, "Herkese iyi geceler"diyerek kapıyı çarparak içeri girdi. Taylan, içeri girdikten sonra Melek ve annesi de evlerine girdiler. Meleğin annesi kızına bakarak, "Kızım neden bu kadar geç kaldınız? Bu kadın resmen bütün mahalleye yayın yaptı sizi. Geç kaldığınızı duymayan varsa da duydu. Baban bu kadına hiç güvenmiyordu. Adam gerçekten haklıymış. Bu kadına çok dikkat et kızım. O kadın seni sevmiyor. Oğluna layık görmüyor seni. Onun gözü yükseklerde. Hastanede Adana'lı zengin bir kadınla konuşurken görmüşler onu. Kadın memleketinin varlıklı ve köklü ailelerindenmiş. Yıllar önce buraya taşınmışlar. Kadın oğluna zengin kız arıyor sana söyleyeyim kızım. Senin üzülüp acı çekmeni istemiyorum. Bu kadına dikkat et tama mı?" "Taylan, benden vaz geçmez anne. Sen hiç merak etme. Hem Hayriye Teyze, neden beni sevmesin? Sen yanlış görüyorsun bence. O beni seviyor üzülme sen. Ayrıca nerden biliyorsun o ailenin bir kızı olduğunu? Kim gözüyle görmüş?" Meleğin söylediklerine biraz kırılan annesi, Kırgın bir ses tonuyla. "Peki kızım, sen bilirsin. Hadi git mutfakta masada yemeğin var, karnını doyur. Baban ve kardeşlerin yemeklerini yediler. "dedi. Melek, annesini kırdığını anlamıştı. Onunla konuşarak gönlünü almalıydı. Annesinin üzülmesini asla istemezdi. Bazen dilinin ayarı kaçıyordu işte. "Kardeşlerim iyi değil mi anne? Bir sorunları ihtiyaçları olursa bana söyle çekinme tamam mı?" "Tamam kuzum. Başka kime gidebilirim zaten, kimimiz var bizim?" "Bizim kimseye ihtiyacımız yok annem. Babam ve ben bu eve yeteriz üzülme sen.” Annesiyle bir süre daha konuşan Melek, sonra mutfağa gidip yemeğini yedi. Yemekten sonra hemen odasına geçip yatağına uzandı. Yarın hafta sonu olduğu için ev aramaları gerekiyordu. Nedense bir türlü istedikleri gibi bir ev bulamamışlardı. Altı aydır kısır bir döngü devam ediyordu. Taylan, ise yine annesinin diline düşmüş kurtulamıyordu. Kadının derdi oğlunun mutlu olması falan değildi. Varsa yoksa zengin bir gelini olsun etrafa gösteriş yapsın onu istiyordu. Kocası onun para hırsı yüzünden intihar etmişti yıllar önce. Adam karısının isteklerine yetişebilmek için gece gündüz demeden çalışmıştı. Gece geç vakte kadar çalıştığı bir işte geçirdiği kaza sonucunda sakat kalmıştı. Kadın adama hasta halinde bile huzur vermemişti. Adam da daha fazla dayanamayarak intihar etmişti. Hayriye, oğluna saatlerce Melek'le evlenirlerse yaşayacağı sıkıntılı parasız hayattan bahsetti durdu. "Bu yakışıklılık bir daha eline geçmez oğlum. Parasız zorluklarla dolu bir hayat yaşamak zorunda değilsin. Git kendine zengin bir kız bul onunla evlen" dedi. Taylan, bütün bunları zaten biliyordu. Ama onun aşkı paradan daha değerliydi. Zengin bir hayat için Melek ten asla vaz geçmezdi. Ne olursa olsun Melek'le evlenecekti. Onu mutlu etmek içinde ne iş olursa olsun çalışacak sevdiği kıza bakacaktı. Gece yarısına kadar dır dır eden kadın Taylan'ı vazgeçiremeyeceğini anlayınca konuyu kapatmıştı. Sonra da odasına gidip yatmıştı. Ilgaz, Adana'nın en zengin toprak ağalarından olan Kenan Ağa'nın tek oğluydu. Ilgaz, annesinin hamilelikte yaşadığı sorunlar yüzünden zayıf sağlıksız bir çocuk olarak doğmuştu. Ufacık bir dikkatsizlik te bile hasta olur günlerce hastanede yatardı. Annesi onun için ne yapacağını şaşırır her şeyden korumaya çalışırdı. Yine de hasta olmasına engel olamazdı. Ilgaz'ın amcası Kazım Ağa'nın üç oğlu vardı. Kazım Ağa, Ilgaz'ın hasta olmasına içten içe seviniyordu. Ağabeyi öldükten sonra işlerin başına kendi oğlu Kerem'in geçmesini istiyordu. Kenan Ağa'nın Ilgaz'dan sonraki bütün çocukları kızdı. Bu yüzden Kenan Ağa'nın ölümünden sonra işlerin başına kendi oğlu geçebilirdi. Ilgaz'ın günlerinin çoğu zaten hastanede geçiyordu. Onda şirketlerde ki ve Adana'daki işleri yönetecek kapasite göremiyordu. Yıllarca çok enfeksiyonlu hastalık geçiren Ilgaz'ın böbrek rahatsızlığı da başlamıştı yıllar önce. Beş yıl öncede böbreğinin biri alınmış tek böbreğiyle kalmıştı. Tek böbreği de işlevini yapmayınca sürekli diyalize giriyordu. Hasta halinde bile bütün okulları üstün başarıyla bitirmişti. Okula gidemediği zaman evde çalışırdı dersine. Yada hastanede ağrısı olmadığı zaman çalışıp sınavlarını hep çok iyi notlarla geçmişti. Herkesin çok sevdiği bir gençti Ilgaz. Yirmi yedi yaşına kadar kimsenin kalbini kırmamıştı. Ilgaz dağı gibi büyük bir kalbi vardı. Bazıları çıkarcılar sevmiyorlardı Ilgaz'ı. Ölsün diye gözüne bakıyorlardı. Amcası ve erkek kuzenlerinden Kerem ve Emre, ikisi de hastalığının onun sonu olacağını düşünüyorlar ve ölümünü dört gözle bekliyorlardı. Sadece bir tanesi Ilgaz, için çok üzülüyordu. Cüneyt, Ilgaz abisini çok seviyor değer veriyordu. Onun için tek böbreğini bile verecekti. Tabi babası ve ağabeyleri engel olmasaydı. Onlar Ilgaz'ın sağlığına kavuşmasını istemiyorlardı. Cüneyt, ne kadar ısrar etse de babası, "Eğer Ilgaz'a böbreğini verirsen hakkımı helal etmem sana" diyerek Cüneyt'i engellemişti. Ilgaz, yakışıklı bir gençti. Gittiği her gittiği yerde göz dolduruyordu. Hastanede ki genç bayan doktorlar hemşireler ona hayran bir o kadar acıyarak bakıyorlardı. Ilgaz, tek böbreği alındıktan sonra zayıflamış çok güçsüz kalmıştı. İki günde bir dört beş saatini ailesinin özel hastanesinde diyaliz de geçiriyordu. Böbrek nakil sırasın da daha önünde çok hasta vardı. Ilgaz, babasının her türlü imkanı kullanarak sırayı öne aldırma düşüncesine şiddetle karşı çıkmıştı. Asla rüşvetle ve kimsenin hakkına girerek sağlığına kavuşmayı istemiyordu. Babası bir servet teklif ederek karşılığında bir çok kişiden böbrek bulmuştu. Nedense ameliyat günü geldiğinde böbreğini verecek insanlar vazgeçiyor böbreklerini vermiyorlardı. Kenan Ağa, sayısız girişimi de böyle sonuçlanmıştı. Eşi ve kendisi de böbreklerini verememişlerdi oğullarına. Tek oğlunu parayla bile kurtaramayan adam kaç defa kalp krizi geçirmişti. Necla Hanım, oğluna mı üzülsün kocasına mı üzülsün bilmiyordu. Evde iki tane kızı vardı onlarla yıldır ailenin işlerini yapan Emine Hanım, ve eşi Mahmut ilgileniyordu. Bir de Kenan Bey'in sağ kolu Derman. Günler birbirini kovalarken Ilgaz'ın babası Kenan Bey duyduğu haberle bir kez daha yıkılmıştı. Daha bir hafta önce tek böbreğini bir servet karşılığında verecek olan adam. Bugün vazgeçtiğini söylemiş ve hastaneye gelmemişti. Bugün on iki de nakil yapılacaktı sözde ama adama dünden beri ulaşamıyorlardı. Kenan bey ve Necla Hanım, belki bugün gelir diye umutla beklerken adamın yurt dışına gittiğini söylemişti adamları. Ilgaz, ise hiç üzülmemişti bu duruma. Çünkü hiç umut bağlamamıştı. Tahmin ediyordu böyle olacağını. Babası bilmese de Ilgaz, kimlerin yaptığını da biliyordu. Amcasının ve kuzenlerinin onun ölümünü dört gözle beklediklerini biliyordu. Babasına bu durumu belli etmek istemiyordu. Amcasıyla babasını aralarını açmaktan korkuyordu. Ilgaz, asla aptal bir adam değildi. Amcası ve kuzenlerinin neler çevirdiğinin farkındaydı. Ilgaz'ın ona sadık ona yürekten bağlı adamları vardı. Amcasının ve kuzenlerinin yaptıkları her şeyi ona bildiriyorlardı. Genç adamı tek kahreden şey ailesiydi. Babası ve annesini üzgün görmek Ilgaz'ı da çok üzüyordu. Ailesi ise onu kaybetmekten korkuyordu. Yıllarca Ilgaz, için yaşamıştı annesi. Her şeyi geride bırakıp oğlunun yaşaması için mücadele veriyordu. Aslında Ilgaz, için ölmekte bir sorun değildi. Zaten yıllarca hastanelerde geçmişti hayatı. Babasının istediği gibi tuttuğunu koparan bir evlat olamamıştı. Annesinin gurur duyacağı biri de olamamıştı. Bir tane sevgilisi onu seven bir aşkı bile olmamıştı. Henüz kalbi bu heyecanı bile yaşayamamıştı. Ona her bakan kız önce çok yakışıklı diyerek hayran kalırken sonra acımaya başlıyorlardı. İstese Ilgaz paranın gücünü kullanıp bir çok sevgili yapabilirdi. İstediği kadınla istediği hayatı da yaşardı. Onun karakterine tersti böyle şeyler. Ilgaz, karaktersiz ve iğrenç bir adam olmak istemiyordu. Çıkar ilişkileri ona göre değildi. Kısacası hayattan fazla bir beklentisi olamayan bir adamdı. Onun için bu dünyada yaşamak için pek bir sebebi yoktu. Anne ve babası hariç tabi. Onların emeklerinin boşa gitmesini hiç istemiyordu. Sadece ailesi için mücadele ediyordu. Annesi onun için diğer çocuklarının bakıcılarla büyümesini göze almıştı. Hastane odalarında kızlarının resimlerine bakarak çok ağlamıştı. Kadının kalbi hem oğlu hem kızları için yanmıştı yıllarca. Hele babası oğluna üzüntüsünden kaç defa kalp krizi geçirmişti. Oğlu ağrı çektiği zamanlarda adam üzüntüden kahroluyordu. Yine de oğlundan asla umudunu kesmemişti kesmeyecekti. Hem oğlu hem bütün ailesi için canla başla her şeye göğüs geriyordu. Hem şirket hem Adana'da ki işler hepsiyle yılmadan yorulmadan meşgul oluyordu. Ilgaz, yalnızca onları üzmemek için vaz geçmiyordu savaştan. Onlar için yaşamak istiyordu. Babasının gurur duyacağı bir evlat olmak istiyordu. Babası şimdilik her şeyi iyi idare ediyordu Yanında çok güvendiği adamları vardı tabi. Kardeşinden fazla güvendiği hem asker arkadaşı hem karısının ağabeyi Kemal, vardı. Kemal, Kenan Bey hastaneye gittiği zamanlarda işlere dört elle sarılıyordu Ilgaz, Kemal dayısını çok seviyordu ve ona son derece düşkündü. Hem her zaman babasının yanında olduğu ve destek verdiği için. Hem de Ilgaz'ın moral deposuydu dayısı. Evde, hastanede, okulda, nerde olursa olsun Ilgaz'ın yanına geldiğinde onu güldürür yarınlara umutla bakmasını sağlardı. "Asla yaşamak için savaşmayı bırakma oğlum. Hastalığın seni yenmesine izin verme. Hastayım diyerek hayattan umudunu kesme. Çünkü bu hayatta hasta olanlar gibi sağlıklı olanlarında bir garantisi yok. Kimse yarın ne yaşayacağını bilemez. Bir gün iyi olacaksın, dimdik ayağa kalkacaksın. Anneni babanı çok mutlu edeceksin ve aşık olacaksın. Hem ben eminim seni bir kız öyle sevecek ki. İnan gözlerinden fırlayan kalplerle dolanacaksın ortalarda. Çünkü sen gerçek bir aşk adamı olacaksın. Sevdiğini dünyanın en mutlu kadını yapabilirsin" "Yapma dayı ya şimdiye kadar bir tek sevgilisi bile olmayan ben mi aşk adamıyım" diyerek gülmüştü Ilgaz. "Aşk adamı olmak bir sürü sevgilin olması değildir yeğenim. Aşk adamı olmak tek bir kalpte tek bir vücutta hükmünü sürdürebilmektir. Kadının için hiç çekinmeden canını bile verebilmektir. Onun için bütün dünyayı karşına alabilmektir. Yani yeğenim aşk adamı olmak için güzel bir kalbin olması ve adam olmak yeterlidir. Bak dikkatini çekerim erkek olmak değil adam olmak yeterlidir." Ilgaz ve dayısı bu konuşmaları hep yaparlardı. Her defasında Ilgaz'a yaşamak için sebepler vermeye çalışırdı Kemal Bey. Kemal dayısıyla konuşurken annesiyle bir kaç gün önce yaşadığı olay geldi aklına. Annesi bir kaç gün önce bir fotoğraf vermişti Ilgaz'a. “Bu kızla evlenmek ister misin oğlum?" demişti. Ilgaz, annesinin bu davranışına çok şaşırmış hem de çok kızmıştı. "Nasıl olacak bu anne?” demişti öfkeyle. "Kızın ailesine parayı basıp benimle zorla evlenmesini mi sağlayacaksın. Yada kızın ailesi zenginse ne vereceksin de kızın hasta bir adamla evlenmesini isteyeceksin. "diye annesini susturmuştu. Annesi çok üzülmüştü oğlunun bu tavrına. Ama o kızı görmüştü kadın. Yüzü gibi kalbinin de güzel olduğunu biliyordu. Adı gibi emindi Necla Hanım. Bu kız oğlunu çok mutlu edecekti. Ilgaz'ın tavrına ne kadar kırılsa da fotoğrafı yanında götürmedi. Masanın üstüne bırakıp gitmişti. Ilgaz, annesini ne kadar kırdığını fark ederek çok üzülmüştü. Annesinin götürmeyip masanın üzerine bıraktığı fotoğrafı eline alıp ister istemez bakmıştı. Kız o kadar güzeldi ki siyah ve kızılımsı saçları iri açık kahve gözleri. Sanki bu dünyaya gökten inmiş bir Melek gibiydi. Böyle bir kız var mıydı bu dünyada bu kız gerçek miydi? Annesi adının Melek, olduğunu söylemişti. Kız gerçekten adının hakkını veriyordu. Dayısıyla konuşurken aklına gelen Melek, adamı gülümsetmişti. Melek ve Taylan, nihayet istedikleri gibi bir ev bulmuşlardı. Aylık kirası biraz yüksekti ama tutmuşlardı yine de. Taylan, Meleğin itirazını kabul etmemişti. Düğüne az bir vakitleri kalmıştı. Bir an önce evin hazır olmasını istiyordu. Dün akşam Taylan'ın annesinin konuşmalarından sonra mahallede dedikodular almış başını gitmişti. Meleğin babası kızına çok kızmış onunla konuşmuyordu. Annesi kızını karşısına alıp uzun uzun konuşmuştu. Bir an önce ya evlenip milletin ağzını kapatmalarını yada Taylan'dan ayrılmasını istemişti. Melek, bunu Taylan'a söylediğinde Taylan, senden asla ayrılmam Melek, hemen evlenelim demişti. Taylan'ın istediği de buydu zaten. Melek'le bir an önce evlenmek istiyordu. Annesinin yaptığı onların evliliğini çabuklaştırmaya yaramıştı. Annesi onlara yine engel olmaya çalışacaktı. Taylan, bunu biliyordu ama ne olursa olsun Melek'le mutlaka evlenecekti. Eve geldiğinde annesine bu durumu anlattı. Ev tuttuklarını ve en kısa zamanda Melek le evleneceklerini söyledi. Annesi çıldırmıştı bu duruma oğluna yapmadığını bırakmamış saatlerce ağlamış dil dökmüştü. Taylan'ın neden bu kadar acele ettiğini anlayamıyordu kadın. Oğlu ne buluyordu o sümsük kızda? Nefret ediyordu Melek'ten. Oğlunu yıllardır kurtaramamıştı bu yapışkan kızdan. Melek ve ailesi bu mahalleye taşınmadan önce oğlunun zengin bir sevgilisi vardı. Kız ailenin tek çocuğuydu ve ailesi öldüğünde bütün servet kızlarına kalacaktı. Beş yıl önce Melek, bu mahalleye geldiğinde oğlunun aklını başından almıştı. Oğlu iki yıl kızın peşinden koşmuştu. Melek, daha on altı yasında olduğu için Taylan'dan hep uzak durmuştu. Hem okulu hem de başka hayalleri vardı kızın. Lise bittikten sonra daha fazla okuyamamıştı Melek. Babasının gücü hem onu hem kardeşlerini okutmaya yetmemişti. Onun için Taylan'ı kabul etmiş bir kaç ay sonra da nişanlanmışlardı. Taylan, Meleği çok seviyordu. Peşinde aralarında zengin kızlarının da olduğu çok kız olmasına rağmen dönüp bakmamıştı bile. Hale'den zaten çok önce ayrılmış bir daha da ne aramış nede sormuştu. Meleğin peşinde de çok genç vardı. Melek, bir bakanın dönüp bir daha bakacağı kadar güzel bir kızdı. Melek, ona yapışan erkeklerden kurtulmak için Taylan'ı kabul etmişti. Sonra da onu sevmişti. Yada sevdiğini sanmıştı. Bilmiyordu kız. Alışmıştı işte. Hayriye, çıldırmış gibi odasında bir sağa bir sola gidiyordu. Ne yapacaksa en kısa zamanda yapması gerekiyordu. Bir kaç defa oğlunun telefonuna gizli numaralardan mesajlar atmış onları kavga ettirmişti. Ama bu ergence şeylerin onları ayırmaya yetmeyeceğini biliyordu. Kesin bir çözüm bulmalıydı. Bir kaç ay önce Hayriye, özel bir hastaneye hasta ziyaretine gitmişti. Hastanede tanıştığı zengin ağa karısı Hayriye'nin yanındaki Meleği görmüş çok beğenmişti. Hatta kızın mı diye sormuştu ona. Hayriye oğlunun nişanlısı olduğunu söylememiş, komşumun kızı demişti. Kadın hasta bir oğlu olduğunu söylemişti. Onunla sık sık hastaneye geldiklerini anlatmıştı. Hayriye, "Keşke bir de kızı olsa.” Taylan, “ Ağa damadı olsa" diye de içinden geçirmişti. Kadın o gün Melek'ten gözünü ayırmamıştı. "Melek gibi bir gelinim olsa keşke" demişti. Ne buluyorlarsa o salak kızda. O günden sonra da kadınla bir kaç defa görüşmüşlerdi. Hatta kadın Melek'in fotoğrafını bile istemişti. Nedense bir daha haber alamamıştı kadından. Belki kadın oğluna Meleği ister. Ailesi de Meleğin zengin bir aileye gelin olmasını isterse bende kurtulurum." diye bile düşünmüştü. Kadının kafasın da sürekli Melek ten kurtulma planları dolanıyordu. Hayriye, kara kara düşünürken aklına Hale geldi. Hale, Taylan onu bıraktıktan sonra bir kaç defa Hayriye Hanım'ı aramış ona Taylan'ı ikna etmesi için çok yalvarmış ağlamıştı. Telefon numarası hala kayıtlıydı. Arasa olur muydu acaba? Kız belki evlendi. Belki başka konuştuğu vardır diye tereddüt etti bir süre. Bir süre düşündükten sonra, "Konuşmaktan ne kaybederim?" diyerek aramaya karar verdi. "Belki aynı numarayı kullanıyordur" diyerek. Numarayı tuşlayıp kızın cevap vermesini beklemeye başladı. Bir süre sonra açılan telefondan gelen tanıdık sesle yüzünü sinsi bir gülümseme aldı. Ilgaz diyalizden çıktıktan sonra hastanenin içindeki özel odasında dinleniyordu. Ne kadar bakmak istemese de eli Meleğin fotoğrafına gidiyordu sürekli. Kızın fotoğrafına bakınca kalbi hızlı atmaya başlıyordu. Nefes alış verişi bile hızlanıyor. Vücudunu ter basıyordu. Bu kız onu çok etkiliyordu. Bu iyimi kötümü bilmiyordu ama kendini ilk defa yaşıyormuş gibi hissediyordu. Hiç sevgilisi olmasa da bir çok güzel kadınla karşılaşmıştı. Çok kadınlar ona sırnaşmamış. Hiç birinde böyle bir duygu yaşamamıştı. Bu kızın bir tek fotoğrafına vücudu böyle tepki veriyorsa kızı canlı kanlı karşısında görse ne yapardı bilmiyordu? Annesi çok defa oğlundan Melek'le ilgili cevap istemişti. Kabul etmemişti genç adam. Olmayacak bir umuda kapılmaktan korkuyordu. Kızın onu kabul etmeyeceğinden korkuyordu. Kabul etse bile, neye yarardı ki. Ilgaz, henüz sağlığına kavuşamamıştı. İyi olup olamayacağı şüpheli bir hastalığı varken kıza yetememekten, kızın Ilgaz'dan bıkmasından, Ilgaz'ı sevmemesinden korkuyordu. Hem de kimseyi kendi karanlık hasta dünyasına sokmak istemiyordu. Yine de Allah onun yaşamasını ve bir kadını mutlu etmesini isterse o kadının Melek, olmasını çok isterdi. Eğer çocukları olacaksa çocuklarının annesi Melek, olsun isterdi. Kız bir fotoğrafıyla Ilgaz'ı alt üst etmişti. Ilgaz'ı bir kadın sevecekse Melek, sevsin isterdi. Hayriye Hanım'ın keyfi yerine gelmiş etrafa gülücükler saçıyordu. Dün akşam Hale'yi aramış ve kızın aklını çelmişti. Taylan'ın nişanlısıyla arasının kötü olduğunu, oğlunun yıllardır onu unutmadığını, kızdan ayrıldığına çok pişman olduğunu ve bunun gibi bir çok yalanla Hale'yi kandırmıştı. Hale, beş yıldır unutamadığı Taylan'la Yeniden birlikte olma şansını duyunca havalara uçmuştu. Hayriye Hanım'la buluşup Taylan'ı tekrar kazanmak için ne gerekirse yapacaktı. Taylan, annesi ne kadar istemese de iki hafta içinde Melek'le evlenecek ti. Çünkü biliyordu ki annesi hiç bir şekilde durmayacaktı. Tek çaresi evlenip bu evden gitmekti. Annesinin hırsları yüzünden Meleği kaybetmek istemiyordu.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
4.1K
bc

Çobanaldatan

read
2.1K
bc

TYLER (Cherry 2)

read
6.0K
bc

Yasak Sevda

read
84.8K
bc

KAKTÜS| Texting

read
3.4K
bc

Zor Ajanlar

read
1.5K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
13.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook