“Soğuk Duş”
Keyifli Okumalar!
Duş bataryasının son contasını takan Leyla gururlu sesle “İşte oldu. Aç şu vanayı Aynur.” banyonun dışında duran arkadaşına seslendi. Aynur neler olacağının beklentisi içinde ana su borusunun vanasını açtı. Leyla gülümseyerek bataryaya bakarken suyun basıncına dayanamayan zavallı batarya patlayarak etrafı ıslattı. “Kapat şunu” diye bağıran arkadaşına gülen Aynur vanayı kapatamayınca kadın tamamen ıslandı. Kendini toparlayarak vanayı kapattı. Banyoya girer girmez tamamen ıslanmış arkadaşını görünce kahkahasını tutamayan Aynur gülmekten ağrı giren karnını tuttu. Bir saat önce banyoda bozulan duş bataryasını Leyla geç saatlerde tamirciye ulaşamayınca Youtube`dan tamir videosu izleyerek tamirciliğe soyunmuş ve bataryanın contalarını açmıştı. Onları yerine takarken ise bir sürü “üretim hatası” contaları yerde bırakmıştı. Üzerine giyindiği mavi renk penye yaz elbisesi tamamen ıslanmıştı. Açık bıraktığı saçları ıslanarak yüzüne yapışınca burnundan soluyarak onları sıkıp topladı.
“Şu halime bak. Islanmış lağım faresine döndüm” diye söylenerek banyodan çıktı. Onun arkasından gülmemek için ağzını eliyle kapatan Aynur daha fazla sinirlenmesin diye kuru bez alarak yerleri kurulamaya başladı. Hâlâ söylenen kadın kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Dişlerinin hafifçe bir birine çarptığını hissetti. Üşüyordu. Hayır üşümüyordu. Donuyordu.
Titreyen elini kapıya götüren Leyla acele ile birkaç kere vurdu. Bir dakika sonra açılan kapıda Sadık görününce arkadaşına şaşkınlıkla baktı.
“Tombişim bu ne hal?”
“Duş bataryasını tamir ederken kaza oldu.” dedi Leyla titreyerek. Aptallık etmeyip üzerine bir şey alsaydı keşke. Ya da üzerini değişip dışarı çıksaydı. Duyduklarından sonra kahkahasını tutamayan Sadık arkadaşından omuzuna tokat yedi. “Gülme!” uyarısına rağmen kendisine gülen kadına sarıldı ıslak ıslak.
“Bana yardım için mi geldin?” diye sordu kadın ıslak olduğu için kollarından çırpınıp çıkarken.
“Evet. Gel tak şu bataryayı Sadık. Duş almak istiyorum.”
Kaşlarını kaldırarak soru sormaya hazırlanan Sadık`ın lafını ağzına tıkadı.
“Tamirciyi aradım açmadı. Tanımadığım adamı da akşam akşam evime sokmak istemedim.”
“Üzgünüm canımın içi. Ben tamir işlerinden anlamam.”
Üzgün halde omuzları çöken kadın oflarken kollarını kendine doladı. Sadık kolunu okşayarak
“Moralini bozma tatlım. Geçenlerde benim de banyoda batarya bozulmuştu.” dedi. Kadın kafasını kaldırarak alayla “Kim tamir etti onu peki? Sen mi?” diye sordu.
Sadık cık`layarak “Bilemedin” dedi. Artık sinirlenen Leyla ona kötü kötü bakarak “E kim peki?” diye sordu. Sadık hiç istifini bozmdadan “Kendin bul bakalım kim tamir etti.” dediğinde banyoyu silip kurulayan Aynur onun sorusuna yetişerek
“Kim?” diye sorarken Sadık muzır gülümsemeyle yan komşusunun kapısını işaret etti. Kadın kaşlarını çatarak “Hayır!” diye itiraz etti. Şu haliyle onunla karşılaşmak istemiyordu.
“Evde yok zaten. Bir yere gitti birkaç saat önce.”
O sarışına mı gitti? Gittiyse ne yapıyorlar?
Düşüncelerini zihninden kovarak Sadık`ın kolunu kavradı.
“İyi. Gel benimle. Tamiri sen edeceksin.” diyerek adamı çekiştirdi.
“Gidelim bakalım. Komşumdan gördüğüm kadarını yapayım bari.”
Onu kolundan tutarak eve götüren arkadaşına uymaktan başka çaresi olmayan Sadık el mahkum eve girdi.
Kadınlarla birlikte eve girdiğinde ona banyoya sokan Leyla odasına üzerini değişmek için gitti. Tamirden anlamasa da içinde her alet bulunan alet çantasından almıştı. Aynur Sadık'ın yanında kalmıştı. O üzerini giyerken Sadık bataryayı tamir etmeye çalışacaktı. Islak kıyafetlerini çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra siyah iç çamaşırı takımı, gül kurusu renk kışlık elbise giydi. Saçlarını tarayıp topladığı zaman duyduğu çığlıkla odasından fırladı. Koşarak banyoya girdiğinde gördüğü manzaraya ağlasa mı gülse mi bilemedi. Tamir en başından belli olduğu üzere başarısız olmuştu.
Aynur ile Sadık sırılsıklam halde kendisine bakıyorlardı. O sinirle ikisine bakarken Aynur Sadık'a sinsi bakış attı. Bu bakışmayı iyi biliyodu. Başına bir şeyin geleceğini anlayan kadın arkasını dönerek kaçmaya hazırlandı. Kapıya kadar gelerek açtı da. Fakat Sadık ondan önce davrandı. Kadını kavradığı gibi salona götürdü. Zalim arkadaşları kendisine sevmediği ve korktuğu şeyi yapacaklardı.
Gıdıklayacaklardı.
Onlara ne kadar “Yapmayın.” diye çığlık atarak yalvarsa da kendisine aldırmamışlardı bile.
*******
Akşam üzeri evine dönen Ertuğrul kapıyı açmak için çıkardığı anahtarı deliğine sokmak için kaldırdığında duyduğu çığlıkla kaşlarını çattı.
Siyah gözleri etrafı tarayınca sesin karşı komşusunun evinden geldiğini fark etti.
"Yardım edin!" boğuk çığlık inlemeye dönüşünce belindeki silahı çıkardı. Dikkatle kapıya yaklaştı. Kapının hafif aralık olması kaşlarını çatmasına neden olsa da üstünde çok durmadı. Kapıyı sessizce aralayarak eve girdi. Hole girdikten sonra etrafa dikkatle göz gezdirerek sessiz adımlarla holde ilerledi. Karşısına kimse çıkmayınca ilerlemeye devam etti. Bir kere geldiği evi en ince ayrıntısına kadar hatırlayan adam eve girdikten sonra kulağına çalınan çığlığın nereden geldiğini tahmin etmekte gecikmedi. Silahını hazırlayarak doğrudan kış balkonuna gitti. Balkona girdiğinde gördüğü manzara hiç de düşündüğü gibi değildi.
Üzerinde onu gıdıklayan Sadık'a direnmeye çalışan Leyla Aynur'un sesi ile kaskatı kesilmişti. Aynur ablası gibi sevdiği kadına biraz acımış (!) onu Sadık`a bırakmıştı. Gülerek yerdeki ikiliyi izlerken kapıda duran adamı fark edince şaşırmıştı.
"Ertuğrul Bey"
Kafasını kış bahçesinin kapısına çevirince yutkunmuştu. Karşı komşusu elinde silahıyla kendisine ifadesiz bakışlarla bakıyordu. Dışarıdan nasıl göründüğünü düşündüğünde yüzünü buruşturmamak için çaba sarf etti.
Bir erkeğin altındaydı.
Sinirle Sadık'ı itekleyince arkadaşı üzerinden kalkmayı akıl edebilmişti nihayet. Kalktıktan sonra elini uzatarak kadının kalkmasına yardım etti. Leyla beline kadar toplanan elbise eteğini hızla aşağı çekiştirdi. O kendi ile uğraşırken sevdiği adam elindeki silaha elma şekeri görmüş küçük kız gibi bakan Aynur'a odaklanmıştı. Hiç konuşmadan etkisiz hale getirerek silahı Aynur'a uzattı. Silahı alırken temkinli davransa da gözleri güneş gibi parlayan Aynur hafif şaşkınlık çokça merakla silahı kavradı.
O silahı incelerken Sadık karşısında duran adama
“Hoş geldin ağabey.” Dedi.
Ertuğrul yan komşusu ve tek arkadaşına kafasını sallasa da siyah gözleri karşısındaki kadındaydı.
“Çığlığınızı duydum.”
“Saldırıya uğradım.” diyerek her iki arkadaşına da ters bakış attı.
“Fark ettim.”
Bakışları bir an birkaç düğmesi kopmuş yakasından gözüken beyaz, tatlı yuvarlaklıklara dokundu. Sadece bir anlık bakış kadının bedenini ateşe vermişti.
Siyah önden kopçalı seksi sütyen.
Adam zihnine kazınan görüntüyü karanlık köşeye itti. Leyla iki yakasını bir araya getirerek bakışlarını adama dikti.
“Ben üzerimi değişeyim.” Diyerek balkondan çıkarken Sadık'ın Ertuğrul’dan bataryayı tamir etmesini rica ettiğini duydu.
******
Leyla giyinip saçlarını tararken zaten heyecanlı kalbini duracak raddeye getiren Aynur sürekli "Kara Gözlü'sü Yaban Çiçeği'nin evinde, banyosunda. Allah'ım inanamıyorum. " diyerek kadını heyecanlandırıyordu. Atıfta bulunduğu hitaplar Suskun Aşk kitabındaki karakterlerin bir birine seslendiği sevgi sözleriydi.
Sakin kalmaya çalışan Leyla elindeki saç fırçasını gülümseyerek arkadaşına fırlattı.
“Serseri.”
Saçlarını topladıktan sonra banyoya girdi. Demin Sadık'ın getirdiği yeni kartuşu takan Ertuğrul tamiri bitirmişti. Aynur ablası gibi sevdiği kadını kırdığı için adama hafif kin duyuyordu. O yüzden içindeki intikam ateşine ve onları yakınlaştırma isteğine yenilerek ana su borusunun yanına gitti ve
"Özür dilerim abla." diye fısıldayarak vanayı açtı.
Leyla küçük banyoda çok yakın olduğu adamın kokusunu duymamaya çalışarak
"Bitti mi?" diye sordu. Ertuğrul elindeki açma kapama kısmını ona gösterdi.
"Bunu da takarsam bitecek."
"Size de zahmet verdim gece gece."
"İşim yoktu."
O an bataryadan basınçla fışkıran su ikisini ıslattı. Leyla çığlık atarak hızla su akan yeri kapatmak için elini uzatırken ondan önce davranan adamın eline dokundu. Tenleri ilk kez buluştuğu için bayılacak gibi olan kadın heyecanla elini çekti. Tenleri ayrılsa da gözleri siyah gözlerde takılı kalan kadının yıllardır çektiği aşk acısı dinmişti. Göğsünde bir köşesi dört senedir uslanmaz ateşle yanan kalbi rahatlayarak sakinleşmişti. Islandığı için gözleri gibi siyahlaşan çikolata renkli saçlarından damlayan su damlaları kadına dudaklarını ısırtmıştı.
"Leyla Hanım" adamın sakin sesini duyunca kendine gelerek öfkeli sesle arkadaşına "Kapat şu vanayı Aynur" dedi.
Vanayı kapatarak banyoya giren Aynur gördüğü manzara karşısında gülmemek için dudaklarını ısırdı.
Operasyon başarıyla sonuçlanmıştı.
İkisi de sırılsıklam olmuşlardı.
"Üzgünüm Ertuğrul Bey." dediyse de üzgün olmadığı tecrübeli cinayet araştırma uzmanının gözünden kaçmamıştı. Islak saçlarını alnından çekerken
"Sorun değil" dedi. Tamir işini bitirip banyodan çıktı. Hole giderek kapıyı açmak için elini uzattı. Onun gideceğini gören Leyla hem dün onu kovduğu hem de yardımı için "Lütfen özrümüzü kabul edin. Arkadaşım tamir bitti sandı diye açtı vanayı. Üstünüzü değişin ve geri gelin. Sizin için kahve yapayım." diye bir teklifte bulundu. Kahve lafını duyan adamın kavisli sağ kaşı kalktı. Adamın tepkisi yutkunmasına neden oldu. İlk kahve daveti fiyasko ile sonuçlanmıştı.
"Gerek yok teşekkür ederim." diyerek kapıyı açan adamı Aynur'un sesi durdurdu.
"Kalbini kırdığınız kadının teklifini geri çevirmemeniz gerek diye düşünüyorum Ertuğrul Bey."
Aynur'a uyarıcı bakış atan Leyla'nın sinirleri gerilmişti.
"Bakmayın öyle Leyla Hanım. Arkadaşınız haklı."
Memnun ifade ile arkadaşına bakan Aynur gülümsedi. Adamın yaptığının arkasında durması hoşuna gitmişti.
"Geliyorsunuz o zaman" dedi teyit etmek için.
"Geleceğim"
Adam gittikten sonra Aynur'un kolunu çimdikleyen Leyla çığlık atmasın diye ağzını kapattı. Aynur kolunu tutarak arkadaşına döndüğünde onun kendisine öldürecekmiş gibi baktığını gördü. Banyoda yaptığı yüzünden ona hâlâ sinirliydi.
"Bilerek yaptın değil mi?" diye soran Leyla'ya ağrıyan kolunu ovarak
"Evet. Sana kalsa asla harekete geçmeyecektin." dedi ve dil çıkartarak mutfağa geçti.
Yarım saat sonra kadının salonunda kahve içen adam
“Oynar mısınız?” diye sordu. Soruyu sorarken daha önceki gelişinde aklında kalan, odada aksesuar olarak kullanılan satranç figürleri Şah ve Vezire bakıyordu.
“Biraz anlarım.” dedi. Satranç ustası Ertuğrul Kasımoğlu`nun yanında `evet biliyorum` diye böbürlenemezdi.
“Siz bakmayın onun böyle mütevazı anlarım demesine. Bugüne kadar kimseye yenilmedi. Satrançta onun karşısına çıkacak rakip tanımıyorum.” dedi Aynur onları karşı karşıya izlerken. Ablasının her ne kadar gergin olsa da mutlu olduğunu fark etmişti. Bu kalpsiz adam varlığı ile onu mutlu ediyordu. Dediklerinden sonra genç kızın aldığı tek tepki adamın kaşlarının hafif kalkmasıydı.
Duygusuz herif!
O adama odaklanmışken Leyla`nın kendisine gözlerini belerttiğini fark etti. kahvesini yudumlarken omuz silkti. Gözü adamda olduğu için onun ablasına baktığını ve az önceki uyarı dolu hareketini gördüğünü gördü. Adam yudum aldığı fincanı tabağına bırakıp
“Daha önce hiç kimseye yenilmediniz mi?” diye sordu. Onun soru sormasına alışık olmayan, şaşırsa da kendine güveni artan kadın
“Hayır” dedi. Sadık ona yıllar önce Ertuğrul`un satranç oynamayı çok sevdiğini ve kimseye yenilmediğini söyleyince azmederek satrancı öğrenmiş ve oynadığı hiçbir maçı kaybetmemişti. Her kazandığında umutsuzca aşık olan kalbi biraz rahatlamış ve kendini sevdiği adama daha yakın hissetmişti. O çağlayan duygularının tam ortasında kalmış boğulmamak için çırpınırken
“Sizinle maç yapmak isterim Leyla Hanım” diyen adam her iki kadını dumura uğrattı.
İyi ki, ağzımda kahve yoktu. Yoksa adamın güzelim beyaz gömleği mahvolurdu.
Dışından sakin görünen Leyla, sevinçten duracakmış gibi olan kalbinin göz ardı ederek sakin sesle
“Yenilince üzülmeyeceğinize söz verirseniz ben varım” dedi. Kadının kendinden emin tavırları adamın hoşuna gitmişti.
Dudağının sağ kenarı yukarı kıvrılan adam “Ben üzülmeyeceğime söz veriyorum da siz yenilince ne yapacaksınız merak ediyorum” dedi.
O sırada yine sohbete karışan Aynur “Bence böyle kuru kuru maç yapmayın. İddiaya girin” dedikten sonra düşünür gibi yaptı. Sonra büyük bir keşif yapmış gibi yüzü aydınlanarak “Yenilen kazananın bir isteğini yerine getirsin” dedi. Kendisine hafif kısık gözlerle bakan adam saniyeler sonra
“Olur” dedikten sonra Leyla`ya baktı.
“Olur” aynı fikirde olduğunu dile getiren kadının nefesi bu sefer acıdan değil sevinçten kesilecekti.
“Güzel.”
Aynur kendini beğenmiş tavırla gülümserken telefonuna düşen mesaja bakmak için bakışlarını karşısındaki ikiliden ayırdı. Onun telefona baktığını gören Leyla
“Bir şey mi oldu?” diye sordu. Telefonu kapatarak ayağa kalkan Aynur bakışlarını salonda dolaştırdı.
“Elyar abi aşağıda abla. Beni bekliyor.” diye cevapladı kadını. Aşağıda bekleyen şoförünü fazla bekletmemek için acele ile çantasını aldı. Elyar Mehmet Ali`nin şahsi koruması ve şoförüydü. Aynur`un da çekindiği sayılı insanlardandı. Ayrıca adam bekletilmeyi hiç sevmezdi. Elyar`ın adını duyan Leyla ayağa kalktı. Elyar`ın ismi bir tek iki kadının değil misafirlerinin de dikkatini çekmişti.
Elyar Abbasov sadece şoför değildi.
“O zaman adamı bekletme can tanem” montunu giyerek sırt çantasını alan arkadaşını geçirmek için gittiğinde adama dönerek gülümsedi.
“Geliyorum” diyerek hole çıktı. Aynur `a sarılarak vedalaşan Leyla onu uğurladıktan sonra salona döndü. Adam oturduğu koltuktan kalkmış, camdan dışarıyı seyrediyordu. Dışarıda yağmur başlamıştı. Derin nefes alarak onun yanına gitti. Cama vuran yağmur damlalarına baktılar uzun süre. Kadın yanındaki adamla ikinci karşılaşmasını hatırladı.
Eylül yağmuruna dayanamayan kadın arabadan inerek otoparktan çıktı. Binanın önünde kollarını açarak yağmur damlalarının yüzünü okşamasına izin verdi. Açık bıraktığı saçları, giyindiği çiçekli elbisesi sırılsıklam olup bedenine yapışıncaya kadar öylece durdu. Yüzünde gülümseme, içinde başarmanın verdiği mutluluk.
Başarmıştı. Kendi fotoğraf ajansını kurmuştu.
Boğazına kadar yükselen mutluluğa direnemedi. Kahkaha atarak etrafında döndü. Küçük kız çocuğu gibi etrafında dönerken izlendiğini hissetti. Arkasına döndüğünde siyah geniş şemsiyesinin altında kendisine bakan uzun boylu adamı gördü. Güneş batmak üzere olduğu için yüzünü göremediği adama ağzını açıp bir şey diyecekken adam şemsiyesini kapatarak indirdi. Kendisi gibi bedenini yağan yağmura teslim eden adam siyah gözlerini gözlerinden ayırmıyordu.
Leyla gördüğü yüzle şaşırırken olduğu olduğu yere yapıştı sanki.
Bu, bu adam o Aston Martin`in sahibiydi. O olaydan sonra günlerce utancından uyuyamamıştı. Şimdi ise adam karşısında durmuş bir başka utanç kaynağı olan hareketinin şahidi oluyordu. Koskoca kadın çocuk gibi yağmurda hoplayıp zıplıyordu.
Keskin bakışları tüylerini ürpertirken bakışlarını kaçırdı ve yine bir çocuk gibi davranarak adamın önünden kaçtı. Binaya girerek ikinci kattaki evine kadar hiç durmadan koştu. Evinin kapısını sırtındaki çantadan anahtarını çıkartıp kapıyı açarken etrafına baktı. Sanki biri onu kovalıyordu. Evine girdikten sonra kapıya sırtını dayayan kadın yaptığı hareket yüzünden kendine küfürler ediyordu.
“Ne zaman yapalım?” diye sordu adam camdan kadının yansımasına bakarak. Anısından kopan Leyla gözlerine içini görecekmiş gibi bakan adama döndü. Onun maçı kastettiğini anlamıştı.
O günü hatırlıyor.
Zihni ona acımadan seslenince aynı o günkü gibi ürpermişti. Kendini toparlamak için bir iki saniye bekledikten sonra adamı yanıtlamıştı.
“Hafta sonu planınız yoksa Cumartesi yapalım.”
“Bana uyar.”
“O zaman anlaştık.”
“Anlaştık Leyla Hanım.” Kafasını hafif sallayarak camdan uzaklaşan adamı çalan kapı durdurdu. Kadına dönerek “Birini mi bekliyordunuz?” diye sordu.
“Hayır.” diyerek duvardaki saate baktı.
23:42
Bu saatte kim gelirdi ki, onun evine? Kaşlarını çatarak “Ben bir bakayım. Belki de Sadık`tır. Arada benimle böyle şaka yapar.” dedi ve salondan çıktı. Kapıya ulaştığında kilidini çevirdi ve açtı. Karşısındaki adamı görünce tüm hücrelerini ele geçiren şaşkınlıkla “Sedat” dedi.