1
"Çivisi çıkmış bu dünyanın..."
Annemin zihnimde canlanan sesiyle gözlerimi kapatıp hafifçe gülümsedim. Sanırım şuan burada olup, yan tarafta toz çeken çocuk grubunu görmüş olsaydı tam olarak bu şekilde tepki verir ve suratını ekşitirdi. Gözlerimi açıp bakışlarımı yandaki masaya çevirdim. O masada 18 yaşından küçüklerde vardı. Bu mekana bir şekilde girmeyi başarmışlardı. Ya tanıdık yardımıyla ya da paranın gücüyle... Cidden tam olarak ne zaman çıkmıştı dünyanın bu çivisi? Yerine geri girmeye niyeti var mıydı? Gerçi babama sorarsan dünyanın çivisi var olduğu ilk andan beri çıkmış. O zamandan bu zamana tek fark insan fazlalığı. O zaman dünyanın %30'u kötü ise şimdide öyleydi. Sadece 8 milyarın %30'u ciddi bir rakamdı.
Bakışlarımı barda duran bardağıma çevirdim. Biraz önce boş bir şekilde bıraktığım yerde şu an dolu olarak duruyordu. Bardağı elime aldım. Hiç sevdiğim bir şey değildi kendileri ama arada içmem gerekiyormuş gibi hissediyordum. Mesela 40 yılda bir arkadaşlarımla eğlenmeye çıktığım zamanlarda... Elimdeki içkiden bir yudum aldım, anında suratım buruşmuştu. Cidden şu an başımı zonklatan, midemi ve boğazımı yakan bu sıvının mucidi kimdi? Kim neden böyle bir şey üretmiş ve kullanmıştı? Ayrıca baktın boğazını yakıyor, kokusu tuhaf, bi değişik hissettin, davranışlar değişti falan, miden kalktı, hafızada sıkıntılar oluyor... Bütün bunlara rağmen kullanmaya devam etmesi ve diğer insanlarında bu yan etkilere rağmen kullanmaya başlaması? Çok değişik bir varlıktık cidden. Bir köpek aynı şeyi yaşasa ikinciye o boku yemezdi mesela. Ya da diğer köpeklerin içmesine izin vermezdi. Nedense bir an köpeklere özendim... Büyük bir yudum daha aldım bardağımdan. Anında suratım buruşuyordu, her yudumdan sonra hemde. Son yudumu da içip bardağı barmene uzattım.
"Bir tane daha!"
Barmen bardağı dolu olarak yerine geri bırakırken elinin üst kısmındaki kelebek dövmesine takıldı gözlerim. Kocaman bir kelebek dövmesi... O anda başıma birden giren ağrıyla suratımı buruşturdum ve başımı iki yana salladım. Hemen ardından yenilenmiş bardağımdan bir yudum aldım. Çivi çiviyi söker hesabıydı benimki. Koktely hazırlayan barmenin dövmesine kaydı bakışlarım tekrar. Bu bardağıda zavallı kelebeklere içiyordum. O zavallılar gibi bir hafta ömrüm olsa acaba ömrümü nasıl geçirirdim? Acaba onlar nasıl geçiriyor ki bu kısacık ömürlerini? Onlara da bir hafta gibi mi geliyor bu süre acaba? Ne kadar zor bir yaşamları vardı. Kendilerinden milyarlarca kat daha büyük bir yerde, kendilerine hiç benzemeyen devasa yaratıklarla beraber yaşamaya çalışıyorlardı. Bu kısacık zamanlarını da kaçarak, saklanarak, daha erken ölmemek için mücadele ederek geçiriyorlardı...
Düşündüğüm şeyleri farkına vardığımda gülümsedim. Ne saçmalıyordum ben? Ne kelebeği? Ne bir haftası? Elimde duran bardaktan bir yudum daha aldım. Hem kelebekler önce tırtıl olarak yaşamıyorlar mıydı? Kelebek olmaları yaşlılıkları olmalıydı- La havle. Resmen düşüncelerime hakim olamıyordum. Bardağı kafama diktim ve boş bardağı barmene doğru uzattım. Ardından bakışlarımı pistte dans eden arkadaşlarıma çevirdim. Oldukça keyiflilerdi. Bunu yüzlerindeki gülümsemeden ve ritme uygun hareketlerinden anlamamak elde değildi. Böyleydi işte; kimi içer güler, kimi içer ağlar. Herkesin kafası kendi içindeki gibiydi... Biraz sonra gelen bardak sesiyle başımı biraz önce boş bardağı koyduğum yere çevirdim, dolu bir şekilde duruyordu bıraktığım yerde. Yine. Kaşlarımı çatarak bardağa baktım. Sahi kaç bardak viski içmiştim ben? Başım zonklamaya başlamıştı. Yarın kim kalkıp işe gidecekti? Bir de yeni bir projenin ilk toplantısı vardı. Şu anda projeyi bile hatırlayamıyordum. Umarım yarın sabah hatırlayabilirdim. Cidden bunlarla ilgilenmek zorunda kalmak beni çok yoruyordu... Lafta bu sene anaokulu açacaktım, reklam şirketi yönetmeyecektim. Bu konuyla ilgili çok da nettim ayrıca. Takii bu dünyada tek bırakılana kadar...
Bu düşünce gözlerimin dolmasına ve dudaklarımın büzülmesine neden oldu. Gerçekten kimsem kalmamıştı. Zaten benim herşeyim annem ve babamdı. Ama onlarda tam bir buçuk yıl önce beni bırakıp gitmişleri. Onları çok fazla özlemiştim. Hemde çok fazla. Onlar hayattayken özlem duygusunun bu kadar kuvvetli ve can yakan bir şey olduğunu farkında değildim. Onlarla tartışmayı bile çok özlemiştim. Fikir ayrılıklarımızı, beni delirtmelerini, onları delirtmeyi... İster kızsınlar ister sevsinler yeter ki seslerini duyayım. Var olduklarını bileyim. Tek başına olmak o kadar zordu ki! Ve her şeye rağmen güçlü durmak. Gözümden akan yaşları silip viskimden bir yudum daha aldım. İnsanın böyle bir dünyada kızını tek başına bırakıp gitmesi ne demekti cidden? Bir anne ve bir baba bu hayattaki bir tanecik kızlarını neden tek başına bırakıp giderdi ki? Anlamıyorum cidden, hiç mi düşünmediniz beni? Bu kız biz olmadan ne yapar diye? Gittiniz ansızın. Hemde ikiniz birden. Birden çıktınız hayatımdan. Hiç mi özlemiyorsunuz beni? Bensiz nasıl duruyorsunuz oralarda?
Zar zor oturduğum yerden kalktım. Bardağın dibinde kalan viskiyi hızla kafaya diktim. Anında boğazımda oluşan acıyla suratım buruşurken bardağı tezgaha bıraktım. Duruşumu düzeltip lavaboya doğru ilerlemeye başladım. Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelsem iyi olacaktı. Ama yürümekte çok zorluk çekiyordum. Resmen yamuk yumuk yürüyordum. Bu durum nedensizce gülmeme neden oldu. İçkiyi fazla kaçırdığımı hissediyordum. Eminim bunu etrafımdaki herkes görebiliyor-
"Ah!" diye sızlandım. Bir şeye çarpmıştım. Daha doğrusu birine. Zar zor ayakta tuttuğum bedenimi kaybetmiş gibi hissetmiştim ki bir el belime yerleşti ve beni yere kapaklanmaktan son anda kurtardı. Başımı yavaşça kaldırıp beni tutana baktığımda bir adam olduğunu gördüm. Dudaklarım hafifçe aralanırken bakışlarım adamın suratında gezmeye başladı. Yakışıklıydı ve de sakallı. Bakışlarım gözlerini bulduğunda kaşlarım çatıldı. gözleri mor muydu onun? Kaşlarımı iyice çatıp gözlerine bakmaya devam ettim. Valla mordu.
"Ne bakıyorsun öyle?" Adamın konuşmasıyla doğruldum ve bir adım geriledim. Akmaya doğru yol almış olan burnumu çektim ve bakışlarımı adama çevirdim.
"Kusura bakmayın lütfen." diye mırıldandım adama doğru. O sırada adamın bakışları göğsüme doğru kaydı. Bende bakışlarımı göğsüme doğru indirdiğimde sağ göğsümün neredeyse açıldığını gördüm. Ucunun bir kısmı çıkmıştı resmen! Hemen düzelttim. Fark etmeden nasıl olmuştu bu? Bakışlarım tekrar adama kayarken onunkilerde yavaşça göğsümden ayrılıp suratımı bulmuştu. Meme şovumuz bitmişti malesef. Adamın gözlerine bakmamla tekrar kaşlarımın çatılması bir oldu. Renk körü mü olmuştum ben anasını satayım. Adamın gözü şimdide pembeydi resmen. Başımı iki yana salladım ve adamın yanından ayrıldım. Buz gibi su çarpmalıydım yüzüme cidden. Lavaboya girip suyu açtım. İçeride kimse görünmüyordu. Soğuk su ile önce boynumu ıslattım ardından yüzümü. Derin bir nefes alıp aynada kendime baktım. Ardından tekrar kaşlarım çatıldı. Burnum mu küçülmüştü benim? Bu düşünce kahkaha atmama neden oldu. Burun küçülür mü yahu! Hem benim buruncuğum küçüktü zaten. Ne içirmişti bu Batu bize? viskiden önce bir boklar karıştırıp farklı bir şey vermişti bize. beynim yerinde değil gibiydi.
Tuvalet kabinlerinden çıkan deri elbiseli kız kaydı gözlerim aynadan. Demek yalnız değilmişim. Bu kadın siyah deri elbisesi ve kırmızı parlak rujuyla öyle dikkat çekiyordu ki... Hemde ne dikkat. Elbise vücudunu bir bant gibi sarmıştı. Vücut hatları çok güzeldi. Güzelden kastım seksiydi. Göğüsleri kocamandı. Elbisenin gücü onları içerde tutmaya yetmiyor gibiydi. Sanırım biraz önceki adam bu kadının göğüslerini görse içine gömülürdü. Bakışlarım kadının suratına kaydı. Yalnız dudaklarıda büyüktü. Benimkilerin 2 katıydı. Belkide 3. Gözleri ne renkti? Bakışlarım istemsizce göğüslerine kaydı. Ciddi anlamda patlamaya hazır bomba gibi duruyorlardı.
"Lez misin?" Kadının sorduğu soruyla birlikte bakışlarımı suratına çevirdim. Ağzındaki sakızı şişirip patlattıktan sonra bana doğru döndü. Bakışlarımı aynadan çekip kadına doğru döndüm.
"Lez miyim?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Kız gülüp omzuma dokundu ve yanımdan geçerek tuvaletten çıktı. Bakışlarımı aynadan kendime çevirdim. Lez değildim. Yani galiba. Orasını hatırlayamıyordum. Evet bir süredir hayatımda kimse yoktu ama buna vaktimde yoktu.Ayrıca Erkeklerle uğraşacak gücümde yoktu. Gerçi biraz önce tosladığım adamı öpebilirdim. Nedense adam fazla çekici gelmişti bana. Karnımda oluşan kasılmayla gülümsedim. Adamı öpmek istiyordu vücudum. Acaba sevgilisi var mıydı? En iyisi gidip sormak olsa gerek. Hem bence o da göğüslerimi öpmek isteyebilirdi. Ah! Düşüncesi bile vucudumu kasmıştı. Tamam Rüya birazda sen eğlen. Derin bir nefes alıp banyodan çıktım. Bakışlarım dikkatlice etrafı tarıyordu. O adam buralarda bir yerlerde olmalı. Gidip dudaklarına yapışma isteği vardı içimde. Bar tabureme gidene kadar etrafa bakınmıştım ama yoktu. Gitti mi ne yaptı bu adam? Fazla kaldım tuvalette kesin. Ah ya! Tabureme geri otururken Batu'nun da orda olduğunu farkettim.
"İyi misin sen?"diye bağırdı kulağımma doğru. Başımla onayladım onu. O sırada bakışlarım Batu'nun arkasında bir noktaya takıldı. Oradaydı işte. Orda oturuyordu o adam. Üstelik tek başınaydı. Telefonuyla ilgileniyordu. Gel beni öp demekti sanırım bu. İçtiklerimin parasını verip çantamı aldım. Ayağa kalkıp Batu'nun kulağına doğru eğildim.
"Gecenin devamını bensiz idare edin."dedim ve hafifçe omuzuna dokunarak yanından ayrıldım. Birazda ben canım ne istiyorsa onu yapayım ama dimi! Bakışlarımın kitlendiği adama doğru ilerlerken kasıklarımda bir baskı hissettim. Adını bile bilmediğim bu adamın hiçbirşey yapmadan bende uyandırdığı hisler şaka mıydı? Derin bir nefes alıp adamın masasının üzerine çantamı koydum. Bu hareketlilikle başını telefondan kaldırıp bana bakmıştı. Bakışları beni bulduğunda kaşlarını çattı.
"Ne yapıyorsun kızım sen?"diye sordu adam sert bir şekilde. Sert erkek. Severiz. Yani en azından şu anda seviyoruz. Bir şey demeden oturup yanına doğru kaydım ve elindeki telefonu alıp masaya koydum. O sırada masadaki içki bardağına kaydı gözlerim. Sanırım o da viski içiyordu. Bardak ve içindeki benimkiyle aynıydı. Adamın bardağını alıp hızla kafaya diktim. Ardından dudağımın kenarından akan içkiyide koluma sildim. Bakışlarımı adama kayarken bir elini tutup göğsüme götürdüm. Adam tam konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki hızla dudaklarına yapıştım. Alt dudağını dudaklarımın arasına alacağım sırada adam ellerini omzuma koyup beni kendinden uzaklaştırdı. Ben daha ne olduğunu anlamadan adam hızla masadan kalktı ve çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Sinirli bakışlarımla arkasından bakakalmıştım. Şaka mıdı bu? Beni bu halde bırakıp gidiyor muydu cidden? Bu işler ne zamandır bu şekilde ilerliyordu? Çantamı alıp ayağa kalktım. Gösteririm ben ona beni burda bırakmayı!!!
Barın kapısından çıktığım gibi adam görüş açıma girmişti. Otoparka doğru ilerliyordu. Adımlarımı hızlandırarak arkasından ilerlemeye başladım. Ama başım dönüyordu. Ne kadar hızlanırsam o kadar çok dönüyordu başım.
"Hey adam!!!"diye bağırdım olduğum yerde. Adam bir anda durdu ve arkasını döndü. Onun durmasını fırsat bilerek yanına doğru ilerlemeye başladım.
"Kızım sıkıntılı mısın? Siktir git başımdan!" diye çıkıştı adam sert bir tonda.
"Küfür etme çok ayıp."dedim kaşlarımı çatarak. Ardından gülümsedim.
"Laf dinle ve defol!"
"Dinlemez ve defolmazsam ne olur?"diye sordum. Mal gibi sırıtıyordum şu anda. Buna engel olamıyordum resmen.
"Ölürsün."
Adamın dediği şey üzerine kahkaha attım. Bu benim için o kadar da kötü bir şey değildi aslında. "Sen beni beğenmedin mi?"diye sordum gülümseyerek. "Birde içime bak bence."diye fısıldadım ardından.
"Niye beğeneyim kızım seni ben? Git işine!" Git gide daha da sinirleniyordu. Bu kadar kızacak ne vardı cidden?
"Niyetim ciddi değil bak..." dedim ellerimi teslim olurcasına kaldırarak. "Tek derdim biraz eğlence. Top değilsen tabii."diye ekledim ve kaşlarımı çattım. "Top değilsin dimi?" diye sordum çekinerek. Adam cevap vermek yerine derin bir nefes aldı. Valla top. "Ay yapma. kırk yılın başı sevişelim dedik ondada top buldum."diye söylendim ve kollarımı göğsümün altında bağladım. Ardından çatık kaşlarla adama baktım. "Dinen günah bu yaptığın bak. Çarpılırsın demedi deme. Asla cennete gireme-"Adamın beni birden kucağa almasıyla cümlem havada kalmıştı. Gelin taşır gibi kucaklamıştı beni. Anlamsızca gülümsedim ve hemen ardından çığlık attım.
" Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye carladım. Beni kucağına aldıktan bir süre sonra tepki vermem adamı da şaşırtmış olacak ki kısa ve sinirli bir bakış atmıştı bana. Ellerimi adamın suratına götürdüm ve sakallarına sevdim.Sakallarına dokunmak hoşuma gitmişti. Babamın sakallarıyla oynamayı da çok severdim. Ama uzamasına izin vermeden kestirtirdi annem. O sakalsız seviyordu sanırım. Bu adamın suratı güzel duruyordu. Kusursuz hatta. Ya da ben pikselli görmeye başladım. Tek bir nokta bile yoktu suratta. "Estetik yaptırdın mı?" Sorduğum soru karşısında adam kısa bir bakış attı bana. Sanırım ne saçmalıyorsun demek istedi. "Ne var erkeklerde yaptırabilir. Cinsiyet ayrımı yok."diyip güldüğümde adam durdu. Ardından beni kucağından indirdi. Cebinden çıkardığı anahtarla yanında durduğumuz siyah jipin kilitini açtı. Parasıda var puştun. Adam arabanın diğer tarafına geçip sürücü koltuğuna oturduğunda bende kapıyı açıp yan tarafına oturdum. Allah'ım yanlış yolsa araba çalışmasın... Ve çalıştı. Doğru yol olduğunnu biliyordum.
"Kalıbına uygun bir araba." dediğimde araba hareket etmeye başlamıştı. "Senin gibi kocaman." diyip bakışlarımı adamın üzerinde gezdirdim. "Acaba sen mi kocamansın ben mi küçüğüm?" diye sorup dudaklarımı birbirine bastırdım. Kaçtı benim boyum? "Boyun kaç?"diye sordum. Adamın bakışları sadece yoldaydı. Ve de konuşmuyordu. "Benimki bir virgül bir şeydi ama hatırlamıyorum."diyip bakışlarımı yola çevirdim. Ana caddeye çıkmıştık. Makarna yemeğe geldiğim restoranın önünden geçiyorduk. Parmağımla restoranı işaret ettim. "Bak buranın Aglio Olio Al Pacino 'su mükemmel. Birde deniz mahsüllü makarnası."diyip bakışlarımı adama çevirdim. Neyden bahsettiğimi anladımı acaba? Biraz mala benziyordu bu adam sanki. "Nereye? Eve mi? Yoksa otel mi?Sabah işim gücüm var benim erkenden kaçarım bak. Ya da araba faztezisi yapalım sonra beni eve bırak." Adamın dudakları hareket etmiyordu. "Belli bir saatten sonra konuşman mı yasak acaba? Yoksa yanlışlıkla dilini mi yuttun?"
"Senin dilini yutacağım ben biraz daha konuşursan!"diye çıkıştı birden adam. Bunu beklemediğimden irkilmiştim. Sustum. Bakışlarımı adamın üzerinde gezdirmeye başladım. bakışları hala yoldaydı. Yani araba kullanıyordu sonuçta. Adamın gözleri yeşildi. Yani sanırım. Başımın zonklaması yokken farketmiştim göz rengini. Siyah gür saçları vardı. Havaya doğruydu saçları. Burnu da güzeldi. Yani normal. Öyle absürt bir burnu yoktu yani. Gerçi bu kadar güzel bir erkek burnu görmemiştim daha önce. Sanırım karadenizli değil. Onların burnu daha büyük falan oluyordu. Dudaklarıda çok güzeldi. Benimkilerden dolgun duruyordu. Şeklide güzeldi. Ama bir sorun vardı. Adamın gıdısı yoktu. Gıdısı olmayan insan mı olur? Elimi kendi gıdıma götürdüm. Vardı işte. Kaşlarımı çattım. Gıdısını mı aldırmıştı bu adam yoksa? Saçmalama Rüya ya. Bakışlarım adamın omuzlarına doğru kaydı, ordan koluna. Kalındı. Elimi uzatıp koluna dokundum. Elim yavaşça kolunda gezerken adamın tüyleri diken diken olmuştu. Gülümseyerek elimi kolundan çektim. Adam yapma gibiydi. Yapan doktorun elleri dert görmesin valla.
Araba durduğunda etrafa bakındım. Yüksek bir binanın önündeydik. Işıklı bir yazı vardı Bina kapısının üzerinde ama okuyamıyordum. Aşırı parlaktı.
"İn."
Adam arabadan indiğinde bende indim ve arabanın kapısını kapattım. Kapı önemli. Yoksa yolda düşerdim. Adam binaya doğru ilerlemeye başladığında bende peşinden ilerledim.
Allah'ım yalnış yoldaysam kapı açılmasın!
Adam kapıya doğru ilerlerken kapı kendiliğinden açıldı. Ağzım aralanırken kızgın bakışlarımı gökyüzüne doğru yolladım. Resmen zorla itiliyordum. Kapıdan girdiğimde etrafa bakındım. Güvenlik vardı burda. Bakışlarımı benim adama çevirdiğimde asansör kapısına doğru ilerlediğini gördüm. Zaten merdivenden çıkacak göt yoktu bende şu anda. Adam asansöre bindiğinde bende bindim. 16. kata basmıştı. Yuh! Aklıma grinin elli tonu geldiğinde gülümsedim ve adama doğru döndüm.
"Beni öpmene izin veriyorum."dedim gülümseyerek. O ise bana bakıp güldü ve bakışlarını asansörün kapısına çevirdi. O nasıl gülmekti öyle? Bir an gülüşünün içinde kaybolmak istedim... "Öp hadi."dediğimde hiç bu taraflı olmadı bile. Gıcık. Bende onun gibi bakışlarımı asansör kapısına çevirdim. Gri, klasik asansör kapısıydı işte. Neyine bakıyorsak! "Madem öpmeyeceksin niye getirdin beni buraya..." diye söylendiğimde asansör kapısı açıldı. İçeriye Yaşlı bir adam bindiğinde benim adama doğru yanaştım. "İçin tam olarak böyle."diye fısıldadım benim adama ve yaşlı amcayı gösterdim. Yaşlı amca yan yan bana baktığında bakışlarımı benim adama çevirdim. iki dudağını birbirine bastırmış gülüyordu. "Sanırım duydu. Kulaklar cillop."diye fısıldadığımda benim adam elini ağzımın üzerine kapattı.
"Kusura bakma Ali Dayı çok fazla sakinleştirici aldı." Benim adamın dediği şey üzerine çatık kaşlarımla ona baktım. O sırada asansör kapısı açıldı. Adam elini ağzımdan çekti ve kolumu tuttu. Ardından asansörden indik.
"Dayın mı cidden?"diye sordum.
"Hayır."
"Allah katına doğru gidiyordu..."diye mırıldandım. O sırada etrada bakındım. Bu katta karşılıklı 2 daire vardı. Adam kendi dairesinin kapısının açtığında bana doğru döndü. Sanırım girmemi bekliyordu.
"Adamlar önden."dedim kaşlarımı kaldırarak. Kadınları önden yolluyorlardı kibarlık adı altında. Ya tuzak varsa. Kimse bunu düşünmüyordu.
"Kızım girsene."dedi adam kaşlarını çatarak.
"Sen neden girmiyorsun tuzak mı var?"diye sordum. Kaşlarım hala havadaydı. Öldürecek miydi yoksa beni? Önce öldüren sonra siken cinsten miydi bu? Jamie Dornan'ın THE FALL dizisindeki gibi. Gerçi tam sikmiyordu o sanki.
"Sikecem yapacağın işi şiödi!"diye çıkıştı adam ve kolumdan tutarak beni içeri soktu. Kapıyı kapatıp koridorda ilerlemeye başladı. Arkasından bakıyordum yalnızca. Sol tarafta bir kapıdan içeri kirdi. Kapının kapanma sesinin arkasından kilit sesi gelmişti. Sanırım tuvalete girmişti. Bakışlarımı bulunduğum yerde gezdirirken buranın salon olduğunu anladım. Ayrıca bir kısmı mutfaktı. Derin bir nefes aldım ve bakışlarımı tekrar koridora çevirdim. Adama zorla yaptırtacaktım resmen. Bu erkek milletine ne olmuştu böyle? Hani içlerindeki Nuri Alço nereye gitti? Of. Yemin ediyorum o barda bir tane numine vardı onu da ben buldum. Vallaha benden beklenilecek bir şeydi bu. Koridorda ilerlemeye başladım. Yanından geçtiğim kapılar kapalıydı. Bir tek koridorun sonundaki kapı açıktı. Bende oraya doğru gidiyordum. Açık olan kapıdan içeri baktığımda buranın yatak odası olduğunu gördüm. Yatağa doğru ilerlerken telefonum çalmaya başladı. Çantamdan telefonu çıkartıp ekrana baktım. Melek arıyordu. Çantamı komidinin üzerine koydum ve telefonu açtım.
"Günah işlemeyi düşünürken bir Melek ile konuşamam."dedim gülerek ve yatağa oturdum.
"Ne günahı kızım? Neredesin sen?" diye sordu. Arkadan gelen müzik sesinden hala kulüpte oldukları belliydi.
"Evdeyim."dedim. Ardından bakışlarımı odada gezdirdim. Evdeydim. Burası otel değildi.
"Evde misin?"
"Evet hatta yataktayım."dedim ve boşta olan elimi yatakta gezdirdim.
"İyi bari. Niye beklemediysen sanki. Birden kaybolunca korktum valla."dedi ve güldü. "Kötü yola düştün sandım."
" Yok yok. Yol çok güzel. Hadi ben kapatıyorum. İşim gücüm var."dedim ve telefonu kapattım. Bakışlarım kapıya kaydığında benim adamın hala ortalıkta olmadığını gördüm. Kabız mı olmuştu? bağırsaklarını mı bozmuştu ne yapmıştı bu? Üzerimdeki atleti çıkardım ve yere attım. Bir yerlerden başlanmalıydı. Zaten aşırı sıcak olmaya başlamıştı. Sütyenimi de çıkartıp yere doğru attım. Ardından kendimi yatağa doğru bıraktım. Hem uykum vardı hemde azmıştım. Ve ikisi aynı anda olmuyordu.
Duyduğum ayak sesiyle oturur pozisyona geldim. Benim adam kapının orda durmuş çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Daha doğrusu göğüslerime bakıyordu.
Göğüslerime kızmıştı sanırım.
Bu düşünce kahkaha atmama sebep oldu. Adam olduğu yerde dururken ben ayağa kalkıp yanına doğru ilerlemeye başladım. Ne tembeldi bu. Her şeyi ayağına bekliyordu. Ama bu oyun iki kişilik oynanmalıydı.
"Sen ciddi anlamda sorunlusun."dedi adam bakışlarını suratıma çevirirken. Gülümsedim ve ellerimi boynuna doladım.
"Ara sıra delirmek iyidir..."diye fısıldadım ve duaklarımı dudaklarına sürttüm. Bu sırada adam alt dudağımı dudaklarının arasına alıp sertçe emdi. İşte bu! Bu cidden harika bir histi. Öpüşmemiz hızlanırken ensesinden sertçe onu kendime çekiyordum. Adamın elleri kalçama kayarken vücudumu ona doğru yapıştırdım. Bu hisleri özlemiştim cidden. 3 yıl diyorum. 3 yıl! Adam ellerini bacaklarıma kaydırıp beni kucağına aldığında dudaklarımız ayrılmıştı. Ben tekrar dudağına yönelirken beni yatağa doğru götürmeye başladı. Sırtım kısa sürede yatakla buluşurken tekrar dudaklarımız birleşti. Bu sefer daha yavaş öpüyordu. Beni öpmesi çok hoşuma gitmişti. Kasıklarımda ara ara oluşan baskı beni delirtiyordu. Üzerimde olan adam kısa süreli doğruldu ve üzerindeki tişörtü çıkarıp yere fırlattı. Ah! Vücuduna tam bakamamışken adam üzerime doğru eğilip sağ göğsüme bir öpücük kondurdu. Ardından göğüs ucumu dişlerinin arasına alıp hafifçe ısırdı. O hafif ısırık bile sızlatmıştı. Ellerimi ensesine koyup suratını göğsüme doğru bastırdım. Adamın ağzından çıkan hırıltıya karşılık benim ağzımdan da bir inleme çıkmıştı. Adam göğsümü emmeye başladığında gözlerimi kapatıp ağzımdan nefes alıp vermeye başladım. Emmesi hızlandıkça aldığım haz artıyordu resmen. Sertçe emmesi beni benden alıyordu. "Ah!" Kendime hakim olamadan inlediğimde gözlerimi açıp bakışlarımı göğsümü sömeren adama çevirdim. Parmaklarımı saçlarının arasına geçirip hafifçe çektim. Bana bakmasını sağlamıştım. Doğrulup onun yatmasını sağladığımda ata biner gibi kucağına oturdum. Adam bir elini göğsüme koyup sıktığında alt dudağımı dişledim. Bakışlarım onun vucudunda gezinirken gülümsedim. Çok leziz görünüyordu. Eğilip dudaklarımı göğsüne bastırdım. Sıcacık teni vardı. Küçük küçük öpücükler koymaya başladım göğsüne. dudaklarım karnına doğru inerken dilimi kullanmaya başladım. Dilim karnında gezinirken adamın ellerimi kalçama kaydı. O kalçamı sıkarken ben dilimi karnından boynuna kadar gezdirdim. Başımı boynuna gömdüğüm sırada odanın içini bir zil sesi doldurdu. Hızla doğrulup adama baktım.
"Grup yapmayacağız dimi?"diye sordum suratımı buruşturarak. Adam bir şey demeden doğrulduğundan kucağından indim. O odadan çıkarken ayağa kalktım. Ne güzel sevişiyorduk şurada. Hem bu saatte misafir mi olurdu? İçeriden gelen erkek sesiyle kaşlarımı çattım ve kapıya doğru yanaştım.
"Arıyoruz amına koyayım. Niye açmıyorsun?"diye sordu yabancı ses. Sesi telaşlı gibiydi.
"Ne oldu?"diye sordu benim adam.
"Peşinde koşan kız kim!"diye sordu yabancı ses. Soru değildi bu. Cevabı biliyor gibiydi. Bu arada alt yazı geçelim ben kimsenin peşinden koşmadım. Koşmaya çalıştım.
"Ne kızı?"diye sordu benim adam. Yuh yani. Daha nefesimiz düzene girmemişti.
"Rüya Alkan gerizekalı. Altan Alkan'ın kızı!"
Babamın ismini duymamla kaşlarım çatıldı. Birden başımda bir zonklama oluştu. Babam nereden çıkmıştı şimdi? Benim babamı bunlar nereden tanıyordu?
"Saçmalama.."
"Rüya'nın peşinde gezen silahlı 3 adamı indirmiş bizimkiler. Kızı seninle görünce indirmek zorunda kalmışlar."
Peşimde silahlı adamlarmı. Bu yabancı adamın kafası benimkinden de iyiydi sanırım.
"Amına koyayım ya!"diye söylendi benim adam.
"Adamlar kimin adamı sence?"diye sordu yabancı ses.
"Kim?"
"Kerim."
Hangi Kerim?
Kur'an-ı Kerim
Gülme Rüya çarpılacaksın valla.
Susadım zaten.
Attığım atleti yerden alıp giydim. Ardından odadan çıkıp koridorda ilerlemeye başladım. Koridor bittiğinde görüş alanıma giren iki adama baktım. Mutfak kısmında dikiliyorlardı.
"Selam."diyerek gülümsedim. Ardından tezgah üzerine duran sürahiye doğru yöneldim. Yanında duran bardak benim adamındır herhalde. Bardağı suyla doldurdum ardından bir yudum aldım ki benim adam gelip önümde dikildi bardağı dudaklarımdan uzaklaştırıp ona baktığımda çatık kaşlarla bana baktığını gördüm. Bu çatık kaşları yeni düzetmiştik daha. Gene çatıldılar.
"Bana bak-"
"Bakıyorum ya."
"Kızım oyun oynamıyoruz burada!"diye çıkıştı benim adam. Çocuklar böyle şeyler oynamamalı zaten. "O itin köpeklerinden haberin var mıydı senin?"
"Ne itinden ne köpeğinden bahsediyordun sen?"diye sordum. Yüksek sesle konuşuyordu ve bu başımı zonklatıyordu.
"Salağa yatma!"diye çıkıştı.
"Ses tonuna hakim ol. El kızı değil karşındaki!" Yan taraftan gelen uyarıcı bir sesle önümde duran adam bakışlarını yeni adama doğru çevirdi.
"İkinci seçenek daha mantıklı. Karşı tarafa çalışıyor olabilir-"
"Bakın burada ne dönüyor bilmiyorum..."diyerek lafını kestim benim adamın. İkisinin bakışları da beni buldu. "Ben adam falan bilmiyorum. Kırk yılın başı arkadaşlarımla dağıtmaya çıktım ve belliki güzel dağıtmışım. Tek amacım bir kaçamak yapmaktı..." dedim ve benim adama baktım "... ama belliki o da olmayacak. Aşırı yorgunum. Tek istediğim eve gidip uyumak. Size iyi geceler." İki adamında konuşmasına izin vermeden yanlarından ayrıldım. Odaya girdiğimde elimde olan bardağı komidinin üzerine koydum.
Cidden bok gibi bir akşamdı. Başımın her bir noktasında ayrı havalar vardı. Altımdaki pantolonu çıkarıp kenara fırlattım. Ardından yatağıma girip örtümü kafama kadar çektim. Sabah biraz daha erken kalkıp duş almalıydım. Yeni sekretere de evrakları göstermeliydim. Ayrıca....