Uyuz'un Güzelliği (Türkçe) Updated at Nov 18, 2021, 01:47
Aşk...
Aşk neydi? Ne demekti? Sevmek aşkla aynı şey miydi? Yoksa ikisi farklı konular mıydı? Aşk mı ölümsüzdü, sevgi mi? Yoksa ikiside bitiyor muydu? Hangisi daha büyüktü? Hangisi daha güçlü? Ya da boşverin ne önemi vardı ki? İster sev ister aşık ol, önemli olan şey bu duyguyu beslediğin kişinin de sana aynı şeyleri hissediyor olmasıydı. İki insanın birbirine aynı şekilde duygu beslemesi ne güzel şeydi... Peki bu kaç milyonda bir olurdu? Kaç kişi birbirini aynı şekilde sevebilirdi ki?
Doğa, Doğa Güçlü. Kitabımızın başrolü. O, karşılıklı bir aşk beklemiyordu. Bekleseydi platonik takılmak yerine bir adım gitmeyi seçebilirdi. Ama o bu şekilde mutlu hissediyordu. Bir adım attığında ya rezil olduğuyla kalırsa? Ya Uygar onu tersler ve dalga geçerse? Kendini bu duruma sokmaya gerek yoktu. Böyle olacağından emindi çünkü. Uygar ona hep soğuktu, mesafeliydi. Çevresinde ise ona hayran bir dünya kız vardı. Bunların içinden Doğa mı çekici gelecekti ona? Oysa Doğa’dan çok daha güzel kızlar vardı çevresinde. Sevmeyi deneyeceği bir dünya kız.
Doğa bir sene yurt dışına okumaya gitti. Orda karar kılmıştı Uygar’ı bir tarafa atmaya. Gerçi her gün göreceğin bir insanı nasıl kenara atabilirdin ki? Ama olsun Doğa başka birilerinden hoşlanmayı deneyecekti. Yurt dışında denedi ama olmadı. Sıra ülkeye geri döndüğünde denemekteydi. Ama onu orda bir sürpriz bekliyordu. Uygar, Doğa’nın ona aşık olduğunu öğrenmişti. Ve bunu yüzsüz gibi gidip onun suratına vurmuştu. Doğa bu durum karşısında onu tersledi. Öyle bir şeyin eskiden olduğunu, artık olmadığını söyledi. Sonuç olarak aldığı bir karar vardı. Artık başkaları vardı Uygar değil. Bu ne kadar zor olabilirdi ki? Güzel bir kızdı. Ona yürüyen bir sürü erkek vardı. Eminim zor olmayacaktı beğeneceği birini bulmak. Uygar’la da pek bir münasebeti olmadığından zorlanacağını düşünmüyordu.
Ama Doğa bir şeyden habersizdi. Doğa ve Uygar’ın ailesi ortak olmuştu. Seyahate birlikte çıkma kararı almışlardı. Bu sırada çocuklarının yalnız kalmalarını istemiyorlardı. Zaten yeterince yoğundular, bari birbirleriyle vakit geçirsinler diye ikisini aynı evde kalmaya ikna ettiler. Doğa’yı çok zor anlar bekliyordu. O evde, tam karşı odasında Uygar vardı. Üstelik Uygar da rahat durmuyordu. Sürekli bir yakınlaşma içerisinde olmaya başladılar. Ama iki yabancı gibi.
Doğa bu duruma son vermeliydi. Onun sürtüğü gibi olmuştu. Peki verebildi mi? Uygar ondan uzak duramıyordu. Bu çok anlamsız geliyordu Doğa’ya. Çünkü Doğa’nın habersiz olduğu bir durum söz konusuydu. Uygar Gökalp da Doğa Güçlüye platonik takılıyordu.