Hazal
Şok olmuş şekilde önümde birbirlerine yumruk atan kişilere bakıyordum.Hiç acımadan birbirlerine vuruyorlardı sonucun ne olacağını düşünmeden... Kavgadan nefret ederdim küçükken eniştemin halamı nasıl bayıltana kadar dövdüğünü hâlâ çok iyi hatırlıyordum bana asla dokunmazdı ama halam nerdeyse her hafta sıkı bir dayak yerdi kaç kez aralarına girip kurtarmaya çalışsam da o küçük halimle eniştem her seferinde beni odaya kitlerdi. Çok sonraları öğrendim eniştemin halamdan neden bu denli nefret ettiğini onla aşık olduğu kadını birbirinden bir şekilde ayırmış zorla kendisiyle evlenmesini sağlamıştı. Bu yüzden de hep içip içip eskiyi hatırlayarak halama saldırırdı.
Evdeki kavga ve beni tüm gün küçük bir odaya kitlemeleri yüzünden panik atak hastası olmuştum ve şu an kendimi hiç iyi hissetmiyordum bu da biraz sonra kriz geçireceğimin habercisiydi.
Bizim grupta sadece Mike ve Hector olduğu için dayağın fazlasını bizimkiler yiyiyordu. Bazıları ayırmaya çalışsa da çoğu Hector ve Mike'a saldırıyor ağza alınmayacak küfürler ediyordu.
Nefes alışlarım iyice hızlanmaya başladı zorla aldığım hava sanki akciğerlerime hiç gitmiyor gibiydi. Elimle göğüs kısmımı tutup daha rahat nefes almaya çalışsam da işe yaramıyordu. Birinin yanıma gelip benimle konuşmaya çalıştığını duysam da ne dediğini kesinlikle anlamıyordum duyularım git gide kapanıyordu.
Daha fazla dayanamayıp yere çöktüm, görüşüm bulanık şekilde öylece önüme bakıyor nefes almaya çalışıyordum.
"Hazal!! İyi misin!?"
Yanıma gelen Jenny korku içinde bana bakıyor ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Jenny'i duyan Mike ve Hector da onlara saldıran erkekleri hızla iterek bana doğru geldiler.
"Hazal neyin var!?" hepsi eğilmiş bana bakıyor sorunu algılamak istiyordu onlarla beraber diğer insanlarda bana bakıyordu, acımasızca bizim gruptaki erkeklere saldıranlar bile ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Nefes almam iyice zorlaştığında görüşüm de kararmaya başladı ve yer altımdan kaydı. En son hatırladığım şey birinin hızla eğilip beni sıkı sıkı sararak kucağına almasıydı...
.....
"Uyanıyor!"
"Hazal aç gözlerini artık" kulağıma gelen sesler ile bilincim iyice kendine gelmeye başladı. Gözlerimi açıp baktığımda bir odada koltukta uzanıyor olduğumu gördüm. Oda çalışma odası gibiydi.
"Hazal iyi misin?" Yanımda korku içinde bana bakan Jenny'i görünce gülümseyerek, "İyiyim korkma" koltukta oturur pozisyona gelmeye çalıştığımda Hector bana yardım etti.
"Doktor panik atak geçirdiğini söyledi"
"Neden daha önce böyle bir hastalığının olduğunu söylemedin bize" doktor mu gelmişti?
"Gerek görmedim"
"Tanrım bu kızın rahatlığı beni öldürecek" sinirle gülen Mike.
Kendime tam olarak gelince kavga olayını hatırladım hızla ayağa kalkıp Hector ve Mike'ın yüzünü incelemek için tuttuğumda, "Ne yapıyorsun kızım?"
"Sence!"
"Niye kavga ediyorsunuz ki o salak yüzünden!!" dememle Mike'ın arkasından gelen ses ile o yöne baktım.
"Bak hâlâ küfür ediyor ya!" Tom, Adrian ve Tom'u yerden kaldırmaya çalışan o sarışın kız durmuş bana bakıyordu.
Tom'un bakışlarında da endişe vardı her ne kadar bana laf söylemekten geri kalmasa da bana bakışları artık farklıydı.
"Niye değil misin!?" dedim sertçe
"Tamam Hazal hadi gidelim artık" Jenny'e dönüp onaylarcasına başımı salladım bir an önce burdan uzaklaşsak iyi olacaktı. Koltuktan hızla kalktığım zaman üzerimde birinin ceketi vardı, elimde tuttuğum ceketi fark edince ,"Bu kimin?" Mike ve Hector'a bakıp
"Bizim değil"
"Benim" konuşan kişiye bakışlarımı çevirdim Tom'un yanında durmuş deminden beri hiç ses çıkarmadan sadece beni izleyen çocuğa baktığımda bunun Adrian olduğunu gördüm. Adrian Tom'dan daha farklıydı daha sert bakışları vardı her ne kadar Tom'a göre daha sessiz ve sakin olsa da baskın bir karakteri olduğu belliydi. Herkes onun lafını dinliyordu.
Onun ceketi olduğunu gördüğüm an hızla koltuğa fırlattım ve Hector'a dönerek, "Hadi gidelim artık bir daha sizi dinleyip bir yere gitmeyeceğim"
"Bize gerek yok kendi kendine yetersin " ufak bir kahkaha attığında karnına sertçe vurdum.
"Bende sadece bana şiddet uyguladığını düşünüyordum herkese aynıymışsın" Tom yediği tekmeye rağmen hâlâ konuşuyordu.
Sertçe ona bakıp, "Aletini çok sevdim tekrar oynamamı ister misin!?" dediğimde yüzünde az da olsa korku oluşup istemsizce savunma amaçlı eli oraya gidince, "Bende öyle düşünmüştüm" dedim sırıtarak. Adrian denilen çocuk hâlâ bakışlarını benden ayırmadan sanki her mimiğimi anlamak istercesine yüzümü inceliyordu.
"Panik atak geçirdiğin için şimdilik ucuz atlattın yoksa başın büyük belaya girerdi" Tom ve Adrian'nın ortasında duran sarışın kız öfkeli bir şekilde bana bakıp konuşmuştu.
"Panik atak geçirmeseydim ne olurdu hem bu güvenin nerden geliyor?" zengin diye kendini bir halt sanan kıza dik dik baktım.
"Bu kız bizi tanımıyor" şaşkınca.
"Canım benim yüz yıl geriden mi geliyorsun hiç mi haber vs bakmıyorsun"
Zengin oldukları belliydi ama onların kim olduğunu bilmiyordum umrumda da değildi, tek kaşımı kaldırıp, "Kim olursanız olun sizin gibileri tanımaya gerek yok"
Kız şaşkınca Adrian'a bakıp, "Gerçekten tanımıyor"
Bu saçmalığa daha fazla dayanamayarak;
"Hadi gidelim artık" dedim sertçe.Beni aralarına alıp yürümeye başladık. Kızı umursamadığım için kız resmen burnundan soluyordu bu neyin egoistliğiydi? Yürürken birden;
"Nerde çalıştığını söylede oraya senin için kıyafet yollatayım" anlamayan gözlerle kıza baktığımda ,"Ucuz elbisen giyilcek gibi değil daha iyisini yollamak için demiştim" tam kıza doğru gidecekken, "Mira yeter artık!" Adrian'nın sert sesi duyuldu. Ona bağırdığı için afallayan kız kısa bir süre saşkınca baktıktan sonra ,"Onu niye koruyorsun?"
"Kimseyi koruduğum yok saçmalayan sen olduğun için uyarıyorum seni" Mira'nın dolan gözlerini burdan bile görebiliyordum anlaşılan bu kız çocuğa karşı bir şeyler hissediyordu. Konuyu çok fazla uzatmadan ,"Tamam benim gibi fakir biri için kavga etmeyin"
"Hadi fakir tayfası gidelim" gruptan gülme sesleri geldi, karşımda duran üç dangalak ile bu şekilde dalga geçmem hoşlarına gitmişti biz bu durumla eğlenirken onlar ise şaşkınca bize bakıyordu. Odadan çıkarken öylece aval aval bize bakıyorlardı.
Bardan dışarı çıktığımızda, "Kızım biraz önce naptın sen?" gözlerini açmış gülerek bana bakan Jenny'e "Ne yaptım?"
"Bu bölgenin en zengin insanlarının çocukları olan kişilere kafa tuttun"
"Kız resmen Vancouver'ın en zengin üçüncü iş adamının oğlunun ufaklığına tekme attı" Mike bunu derken yalandan yüzüne korku ifadesi yerleştirip, "Sakın benim üzerimde de deneme Hazal" herkes kahkahalar eşliğinde gülüyordu.
"Benim yüzümden kavga etmek zorunda kaldınız üzgünüm" Kendimi gerçekten kötü hissediyordum.
"Saçmala oldum olası o zenginlere yumruk atmak istemişimdir" Mike'ın bu lafına gülmemi tutamamıştım.
"Mike unutuyorsun, çalıştığımız yer o zengin dediğin çocuklardan birinin amcasına ait"
Nasıl yani o çocuklardan biri bizim dolaylı yönden patronumuz mu oluyordu?
"Kimin amcası?" meraklı gözlerle.
"Seni kucağına alıp ortamdan uzaklaştıran yakışıklı çocuğun amcası yani Adrian"
Duyduklarıma inanamıyordum beni taşıyan o muydu?
"Adrian mı beni taşıdı?"
"Evet, ahh keşke beni de taşısaydı. Kaslı kollarının arasında senin yerinde ben olsaydım keşke" kendinden geçen ve tabi saçmalamaya devam eden Jenny'e öyle bir baktım ki kız tek kaşını kaldırıp, "Nee? Çocuk çok yakışıklı ve diğer zenginler gibi değil kesinlikle"
Gözlerimi ona devirip ,"Bu tarz arkadaşları varsa o da onlar gibidir inan bana" Sonra hızla bizim erkeklere dönüp sertçe, "Hem siz varken niye o beni taşıdı! Ne biçim erkeksiniz siz!?"
"Biz ne yapalım Hazal, adam aniden seni kucaklayıp götürünce bizde peşine düştük"
"Hem erkekliğimize laf ettirmeyiz senin için Kanada'nın en zengin çocuklarına yumruk attık daha ne yapalım"
"Başımızın belaya girebileceğini bilerek hemde" doğru benim için kavga etmişlerdi hemde sonradan başlarına bela olabilecek tiplerle.
"O biraz sıkar" Benim gerçekte normal bir gelire sahip olduğumu düşünen arkadaşlarım aslında zenginler gibi nasıl başlarına bela olabileceğimi bilseler... Bu düşünce dudak kıvrımları yukarı hareket ettirmişti.
İyi ki kimseye kim olduğumu söylememiştim bu şekilde hayatım daha normaldi...