Yağdırılıyordu yağmur bilen bir ZÂT tarafından..
En ihtiyaç olan yerlere, en çok susuz kalmış köşelere..
Bereket oluyordu yer yüzüne..
Ve sonra kokusunu hatıra bırakıp,
Çekiliyordu göklere...
---------------♡--------------
Sessizlik...Yaklaşık 5 dakikadır odada büyük bir sessizlik hakimdi.Acaba varlığım falan mı unutulmuştu??Hayır bende lafa bir türlü giremiyordum.Bu sert bakışlı adam beni ürkütüyordu.Sanki baksam ateşinde beni yakıcaktı.Ve bir daha çıkışı olmayan bir yola giricekmişim gibi bir his veriyordu.Zaten odaya girdiğimden beri burnuma dolup duran bu hoş koku sağlıklı düşünmemi engelliyordu.Yağmurdan sonra denizden gelen o ferahlatıcı kokuyu anımsatıyordu.Evlere şenlik pencereleri açıpta içeri dolmasını istediğimiz o temiz hava kokusunu burda duyumsamak şaşırmama sebep oldu.Gözlerimi etrafta boğaz manzaralı odada açık bir pencere bulma umuduyla gezdirdim.Hayır yoktu.Bakışlarım keskin elalarda duraksayınca hızla başımı önüme eğdim.Boğazımı temizleyip
"Emir Bey ben-" dediğimde lafımı bölüp araya girdi.
"Anlaşılan teklifi kabul etmişsin.Neden ettiğinle ilgilenmiyorum.Sekreterim seni yönlendirecek.Çıkabilirsin."
Küstah!! Bide böyle adamlarla ilgili bile yargısız infaz yapmamalıyız demiştim öyle değil mi??
Şuan sözümü geri alıyorum.
Hiç bir şey demeden kapıyı açıp dışarı çıktım.Çıkarken sanırım hızımı alamayıp biraz sert kapatmıştım kapıyı çünkü Aslı ve sekreter kadın şaşkın bir şekilde yüzüme bakıyorlardı."Siz beni yönlendiricekmişsiniz sanırım."
Şaşkınlıktan sıyrılan kadın ayağa kalkıp eliyle sağ tarafı işaret etti.
"Evet buyrun."
Noldu diye bacağımı bir kez daha morartan Aslı'yı bu kez yok saydım.Kadının adımları bir odada duraksayınca bizde durduk.Kapıyı açıp konuşmaya başladı.
"Bu raftaki davalar sonuçlanmış olan davalar.Yani bizim şirketin kazandığı.Emir Bey onları incelemenizi ve fikir sahibi olmanızı istedi."
Dediklerine karşı sakince başımı sallayıp araya girdim.
"Peki kaybedilen davalar??"
Kibirli bir gülümseme sunan kadın "Bu şirkette hiç dava kaybedilmedi hanımefendi.Dahası hiç bir anlaşma da Emir Beyin isteği dışında olmadı.Herşey her zaman onun istediği gibi olur." dedi.
Kadının sözleriyle şokla aralanan ağzımı kapatmam epey vaktimi almıştı.Ne demek hiç bir dava kaybedilmemişti.Bu konularla ilgili alanım olduğu için çok araştırma yapmıştım.Büyük şirketlerin hepsinin en azından kaybettikleri bir iki dava oluyordu.Çünkü bu tür işlerde çok büyük yatırımlar yaptıkları ve büyük paralarla oynadıkları için ya kirli işlere bulaşıyorlar yada bir şekilde iftiraya uğruyorlardı.Tazminatla işi kapatsalarda sonuçta davayı kaybediyorlardı.
Anlaşılan Emir Bey işini çok titiz yapıyordu.Yada bu kadar büyük bir şirketin de arkasını toplayan hatrı sayılır kirli işler dönüyordu.Aklıma gelenle tüylerim diken diken oldu.
Hayatım boyunca Rabbimin istediği şekilde yaşamak için çabalamıştım.Önce annemden gelenek gibi almıştım bu değerleri.Küçücük yaşımda o namaz kılarken yanında bende namaza durmuş sureleri bilmediğim halde okumuş gibi yapıp ağzımı kıpırdatmıştım.O oruç tutarken bende tekne orucu tutmuştum.Annemi kaybettikten sonra çok iyi anlamıştım ki Allah'tan başka herkes uzaktı.Ona yakın olduğumuz zaman herkes bize yakındı.Onun için seversek yarattıklarını hiç bir şey bize zor gelmiyordu.Bizden ayrılmaları bile..
Çünkü o zaman anlıyordukki ölüm hiç bir zaman toprak altında çürümek değil annesiz kalanların annesine, evlatsız kalanların evladına , en önemlisi de sevgililerin en sevgilisi Hz. Muhammed (s.a.v)' e kavuşmak için vuslatın anahtarıydı.
Şimdi ise bunları bildiğim halde günahın küçüğü yada büyüğünün tamiri zor yaralar açtığını bildiğim halde böyle bir yerde çalışmak çok zor geliyordu.Oysa ki ben küçük şirin kendime ait bir yer açmak istemiştim.Haramdan haram paradan uzak kirli işlerin ve kişilerin adının dahi anılmayacağı temiz bir mekan.
Aslı'nın elini gözümün önünde sallamasıyla kendime geldim.
"Kadın bir saattir sana anlatıyo neden tepki vermiyosun??"
Bakışlarımı kadına çevirdiğimde sinirli bir ifadeyle bana baktığını gördüm.
"Kusura bakmayın dalmışım bir an.Buyrun sizi dinliyorum." dediğimde kadın bıkkın bir soluk alıp yeniden dudaklarını araladı.
"Diyorum ki dersin olmadığı günler tam gün geliceksin.Şimdilik sadece bu davaları incele.Diğer günler ben seni yönlendiricem."
Tam kadına teşekkür edecektim ki hızlı adımlarla bir şey dememe fırsat vermeden kapıyı açıp çıktı.
"Burdakilerin hepsi çok garip insanlar."
Beni onaylarcasına başını sallayan Aslıda sessizce mırıldandı.
"Kesinlikle..Neyse en alt katta kafeterya varmış.Ben oraya gidip seni beklicem.Eve beraber gideriz."
Aslı da bir şey dememe fırsat vermeyip kapıyı açıp gidince kendimi sinirle odadaki koltuğa bıraktım.Bugün ben neden hiç konuşamamıştım???
Sinirle oflayıp odadaki belgelere göz atmaya başladım.Epey kalabalık bir görüntüydü.Ayağa kalkıp elimi birincisine attım.Bi yerden başlamak gerekiyordu sonuçta değil mi?
"Haydi Bismillah" deyip kapağını araladım.
Yaklaşık 1 saatin ardından yerimde gerinip saate baktım.Saat 2 olmuştu.Ve benim namaz kılmam gerekiyordu.Sekreter kadına mescidin nerde olduğunu sorabilirdim.Ayaklanıp odanın penceresini açtım.Hava kapalıydı.Sanırım yağmur yağacaktı.Temiz havayı içime çekip verdiği rahatlıkla gevşekçe gülümsedim.İyice canım sıkılmıştı zaten.Şirketteki üçlü görüşmelerde Emir Beyin rakiplerini nasıl alt ettiğini sonra onların şirkete dava açtığını ve Emir Beyin bir kez daha nasıl alt ettigini 1 saat boyunca okumak pek de iç açıcı değildi.
Kapıyı açıp adımlarımı sekreterin oraya yönledirdim.Telaşlı bir şekilde telefon konuşuyor bir elinde kahve diğer eli bilgisayarda kulağına telefonu sıkıştırmış hiç birini feda etmeye niyeti yok gibi görünüyordu.
Beni görünce sanki çölde su görmüş çaresiz insan gibi gözleri ışıldadı.
"Ayy seni Allah gönderdi.Benim çok acil aşağıya inmem lazım.Emir Beyin kahvesini bırakıcaktım ama ses vermedi.Şimdi içeri girersem azarlar beni.Bu saatte kahvesini içmezsede çok gergin olur.Aşağıda ki müşterileri kaçırırsam daha da gergin olur.Senin anlıcan adam her türlü sinir küpü."
Elime kahveyi tutuşturup hızla asansöre doğru adımlamaya başladı.
Şaşırmış bir şekilde buraya neden geldiğimi yeni hatırladığım da kadının arkasından bağırdım.
"Peki mescit nerdeee??"
Asansör geldiğin de binmeden bana doğru bağırdı.
"En alt katta.Kahveyi Emir Beye sağ salim ulaştır."
Kadın hayal gibi ortadan yok olduğunda çaresiz bakışlarımı kahveye diktim.Bir süre bakıştığımızda korkunun ecele faydası yok diyerek adımlarımı bay buz kütlesinin odasına yönlendirdim.
Kapıyı tıklattığımda gir sesini bekledim.Ama ses gelmeyince bu sefer seslenmek zorunda kaldım.
"Emir Bey!"
Yine ses gelmeyince bir kez daha tıklattım.Tam geri dönücektim ki sekreterin kahvesini içmezse çok gergin olacağını söylediğini hatırlayınca yavaşça kapının kulpuna yöneldim.Açıp içeri girdiğimde odada gözlerimi gezdirmeye başladım.Son derece kaliteli deri siyah koltuklar.Kapının girişinde siyah camdan proje masası.Ne mana olduğunu çözemediğim garip bir tablo.Ağacın en güzel tarafından yontulmuş masa ve sandalyesinde uyuyan Emir Kaplan..
SANDALYEDE UYUYAN EMÎR KAPLAN MI??
Şaşkınlıkla ağzımı araladığımda gözlerimi kısıp bir kez daha baktım bu görüntüye.Gerçekten de uyuyordu.Yüzünde daha bir kaç saat öncesine kadar hiç geçmiyecekmiş gibi duran sabitlenmiş sinirli ifade sanki o zaman da kalmış gibiydi.Öyle masum Öyle sakin..Bu tür insanların uykuda bile çatık kaşlı uyuduğunu sanardım oysa ki.Şimdi ister istemez acaba bu adamın hayatında ne oldu da böyle masum ifadeyi insanlara göstermekten sakınır oldu diye düşünmeye başladım.Acaba ailesinde mi sorun olmuştu??Orası muhakkaktı.Ya da sevdiği kadın onu terketmiş olabilirmiydi??
Sanane Hüma diye azarladım bu sefer kendimi iç sesime gerek kalmadan.Adamı deli gibi merak eden tarafıma artık lafımı geçirmenin zamanı gelmişti.
"Emir Bey!!"
Normal sesle fısıltı arası adama seslendiğimde hiç kıpırtı olmayınca bir kez daha seslendim.
"Emir Bey??"
Yine kıpırtı yoktu.
"EMİR BEEEEYYYY"
Bir anda koltuktan sıçrayıp ayağa kalkan adamla neye uğradığıma şaşırmış titreyen elime karşı kahve dökülmesin diye elimi sabit tutmaya çalışıyordum.Biraz fazla mı bağırmıştım acaba??Adam resmen uykusundan deli gibi kalkmıştı.
Uyku mahmurluğundan sıyrılıp sanki az önce mışıl mışıl uyuyan o değilmiş gibi sinirli bakışlarını yüzüme dikti.
"Ne işin var senin burda?"
Ne diyeceğimi şaşırmış bir vaziyette kafam da cümlelerimi toparlamaya uğraştım.
"E-e mir bey ben kahvenizi getirmiştim."
Sinirle şakaklarını oğmaya başladı.
"Senin işin benim kahve mi getirmek mi? Sekreterim nerde??"
Son derece gergin görünen adamın sinirinden büyük bir pay almak istemediğim için tekrar cümlelerimi kafamda tarttım."Sekreteriniz size seslenmiş ama duymamışsınız.Müşterilerin geldiğinden ve çok önemli olduğundan bahsedip aşağıya onları karşılamaya indi." Dediğimde sinirle saate bakıp masaya tekme attı."Allah kahretsin.Bu toplantı çok önemliydi.Ne ara uyuya kaldım ben?."
Korkudan zangır zangır titrerken en iyisinin hiç bir şey demeden gitmek olduğuna karar verip adımlarımı kapıya yönlendirdim.Tam elimi kapının koluna atmıştım ki Emir Beyin sesiyle duraksadım.
"Kahvemi getir.!"
Alık alık suratına bakarken kahve lafıyla elimdeki sıcaklığını hala daha koruyan kahve varlığını hatırlattı.Başımı sakince sallayıp adımlarımı masasına yönlendirdim.Titreyen elime engel olmak için sürekli içimden sakin olmalıyım diye telkinat vermeye başladım.Bu adamın varlığı beni geriyordu.Sanki insana dünyanın en gereksiz eşyasından daha önemsizmiş gibi hissettirecek boş bakışlar atıyordu.Buz gibi.
Ellerim beni yarı yolda bırakmaya yeminli gibi hala daha titremeye devam ediyordu.Tam sağ salim geldim diye mutlu olduğum bir anda ayağım burkuldu ve kahve bardağı sabahtan beri gitmek için can attığı yeri boyladı.Kafamı kaldırıp döküldüğü yeri zeminde ararken bulamayınca başımı kaldırıp ne durumda diye Emir Beye bakmaya cesaret ettim.Etmez olaydım.
Kahve olması gerektiği gibi yerde değildi çünkü.....
EMİR BEYİN GÖMLEĞİNDEYDİ...
Benim bütün eşyalarımı satsam alamıyacağım gömleğemi yansam,Adamın göğsündeki yanığın kaçıncı derece olduğunu bilmediğimemi yansam, yoksa erken yaşta ecelimin gelişinemi...
Sanırım üçüncü şık daha mantıklıydı.
Elaları kararmış kahverengiye çalmıştı.Çok öfkeliydi.Ne yapıcağımı şaşırmış bir vaziyette masanın üstündeki bardağa uzandım.
"E-e-emir bey çok üzgünüm gerçekten.Yemin ederim yanlışlıkla oldu.Canınız çok acıyomu??Şey yapalım su evet evet suyu dökelim sizi serinleticektir."
Hayır şeklini alan ağzından kelimenin çıkmasına izin vermeden bir bardak suyu üstüne boşalttığımda ne yaptığımın dökdükten sonra farkına varmak pekde işe yaramayacağa benziyordu.Son dua mı o demeden etmeye başladım.Belki beni öldürmez umuduyla son kez açıklama yapmaya çalıştım.
"K-krem sürebiliriz isterseniz."
Evet bugün kekeleme rekoru kırdığım kesindi.
"Çık dışarı!!"
Sessiz çıkan cümlesi irkilmeme sebep oldu.İster istemez acaba bağırsa bu kadar etki edermiydi diye düşünmeye başladım.
"Ama ben-" sinirle birden ayağa kalkıp yanıma geldi ve kolumu canımı acıtıcak kadar sıkmaya başladı.
"SANA ÇIK DIŞARI DEDİM!!!"
Korkudan titrerken kendimi diğer kolumla sakınmaya çalıştım.Tamamen iç güdüseldi.Sanki 10 yıl önceye gitmiştim birden.Küçük hümanın tek hayal kırıklığının annesinin gidişi olmadığı o karanlık yıllar da kendimi sakınmaya çalışıyordum.Belki canım daha az acır diye...
Emir Beyin gözlerindeki sinirli ifadenin dağılışına an be an şahit olurken sanki kolumu sıktığını yeni farkediyormuş gibi birden serbest bıraktı.Ovaladığım kolumda bakışları oyalanınca belki biraz merhamet kırıntısı bulma ümidiyle gözlerine baktığımda harelerine ifadesizliği yerleştirdiğini görmek artık beni şaşırtmaz olmuştu.Boşuna beton adam demiyordum ben buna.İnsanda biraz pişmanlık biraz mahcubiyet olur.Ama yok.Sanki hergün birinin kolunu morartıyormuş gibi bir rahatlık vardı.
"Keşke sadece milletin kolunu morartsa.Allah bilir bu adam insanları hiç düşünmeden öldürüyodur.Hem de değişik fantezileri bile olabilir.Kimini keserek kimini boğarak.."
İç sesimin zehirli fısıltılarıyla adamın tipi fazlasıyla oturuyordu.Herşey olabilirdi.Eli kanlı bir mafya.Ya da bazı insanlara kafayı takan bir psikopat.Ama asla işini düzgün yapan kirli işlere bulaşmayan temiz aile çocuğuna benzemiyordu.
Aklıma gelen senaryolarla dehşete düştüğümde gözlerimi korkuyla açıp adama diktim.Yoksa bir sonraki kurbanı benmiydim???
Hızlı adımlarla tabiri caizse koşarak odayı terkettiğimde kendimi asansöre atıp en alt kata bastım.Bu adamın alanından çıkıp namaz kılmaya ve sakinleşmeye ihtiyacım vardı.
Asansörün kapıları tam kapanıcaktıki korku filmlerini aratmayacak bir sahneyle bir kol araya girdi.Kapıları tekrar açıldığında karşımda azılı katili görmemle güçlü bir çığlık attım.
Birden hızlı adımlarla yanıma gelip eliyle ağzımı kapattığında neye uğradığıma şaşırdım.İçerideki kokunun kaynağını bulmak daha çok şaşırmama sebep oldu.Ferahlatıcı ve yağmurun en güzel hali gibi..
Bakışlarını bu kadar yakından görmek beni afallatırken harelerine serpiştirilen yeşil ve bal köpüğünün birbirine sağladığı uyumun güzelliğini düşünmeden edemedim.Haram dedi her zaman kalbimi ve vicdanımı dillendiren tarafım.Ona bakmak haram..
Hemen gözlerimi indirdiğimde kendime kızmaya başladım.Ne diye bakıyorsam sanki.Hem bu adamda da suç vardı.Ne işi vardı dibimde ??
Aklıma gelen soru irkilmeme sebep oldu.Yoksa bu ıssız asansörde boynumumu kırıcaktı?
Tekrar çığlık atınca bu sefer elini daha çok bastırıp sinirle söylenmeye başladı.
"Kes sesini neden bağırıyosun?"
Acaba neden??
Sessizliğime karşı düştüğümüz konumu yeni farkediyormuş gibi birden sanki zehirli bir şeye dokunuyormuşçasına irkilerek elini çekip benden uzaklaştı.Bende yavru köpeği bakışlarımı adamın üstüne dikip mırıldanmaya başladım.
"Emir Bey nolur boynumu kırmayın.Tamam okulda size biraz söylenmiş olabilirim.Sonra uykunuzdan deli gibi kalkmanıza sebep olup son derece kaliteli gömleğinize kahvede dökmüş olabilirim." adama sanki beni öldürmesi için sebepler sunuyormuşum gibi bir hisse kapıldım."A-ama bunlar gerçekten benim gibi gencecik bir kızı öldürmenizi gerektirecek sebepler değil." Kesin değildi.
Belki beni kafaya takmaz yaşar giderim umuduyla Emir Beye baktığımda dudağının kenarının titrediğini gördüm.Gülücekmiydi yoksa???Oysaki ben komik bişey söylememiştim ki..
"Aslında komik bişey söylediğimi düşünmüyorum." dediğimde burun kemerini sıkıp boğazını temizledi.
Yüzünü yeniden eski ifadesizliğine büründürdüğünde hafif bir esinti gibi olsa da yüzünde başka bir ifade görüceğimin umuduna kapıldığımı farkettim.Mesela nasıl gülümsüyordu?? Yada nasıl kahkaha atıyordu??
Aklıma gelen ikinci şık benim gülümsememe sebep oldu.Çünkü gerçekten uçuk bir boyuttu.
Hızlı adımlarla yanımdan uzaklaşan deniz kokusuyla asansörün kapılarının açıldığını farkettim.Bide bu koku vardı tabi.Gün içinde bu adam hakkında ne çok kafa patlatmıştım böyle.Beynim ağrımıştı resmen.
Hızlı adımlarla asansörderden inip mescit nerde diye bakınmaya başladım.Tam gidip birine sorucaktım ki duvarda mescit işaretini görmemle hızlı adımlarımı oraya yönlendirdim.Kapıyı açıp girdiğimde içerisinin ferahlığı gülümsememe sebep oldu.Mis gibi kokuyu içime çektim.Namaz kokuyordu.O nasıl bir koku diceksiniz şimdi.Bende bilmiyorum ama namaz kokusu işte..Beni bu dünyada rahatlatan tek şeydi.
Niyet edip namaza durduğumda ruhumun sabahtan beri ne kadar çok bunaldığını farkettim.Nasıl üç öğün yemek yemeye vücudumuzun ihtiyacı vardı.Günde 5 vakit namazada ruhumuzun ihtiyacı vardı.İçindeki sıkıntı bir türlü geçmeyen insanlar aslında bunu anlamıyordu bir türlü.Cenab-ı hakk bizi yalnızca beden le değil manevi duyguları mayamıza koyarak yaratmıştı.Ve içimizde ki sıkıntı tamamen sadece ona hakiki kul olduğumuzda yok oluyordu.
Namazımı huzurla bitirdiğim de Rabbime dua etmeye başladım.İlk önce ahiretim için dua ettim.Sonra Emre için, kendim için, Aslı için..Bize çok hayırlı kapılar açması için kapıların yegâne sahibine yalvardım.Duamı ettiğimde ayakkabılarımı giyerken bir yandanda Aslı hala kafeteryadamı acaba diye düşünüyordum.En alt katta dediğine göre bu katta olması lazımdı.Dışarı çıktığımda kafeyi bir görevliye sordum.Tarif ettiği yere doğru yönlendiğimde uzaktan bile kendine yeni arkadaşlar edinen Aslıyı görmemle gülümsemeden edemedim.Zaten iki dakika konuşmadan edemezdi.Bende yanlarına gittiğimde iki kızla konuşan arkadaşım beni hala farketmemişti.Sinirle homurdanmaya başladım.Hemen de beni satsın zaten.Masadaki iki kızın bakışlarının bana dönmesiyle Aslı da döndü.
"Aaaa hüma bittimi işin??"
Gözlerimi kısıp kızlara adeta bakışlarımla o benim arkadaşım deyip yerimi belli ederken Aslıda kahkaha atmamak için kendini sıktı.Ne yapayım küçüklükten beri böyleydim işte.Etrafımda olan insanları hep kıskanırdım.Annemi , Aslı'yı , Emreyi , Babamı...
En çokta babamı..
Aslı daldığım mazi kutusunu farkedip beni kolumdan tutup masaya oturttu.
"Bak hüma bu sevda buda zeynep."
Adının sevda olduğunu öğrendiğim kız bana sanki birini hatırlatmıştı.Elmacık kemikleri, renkli gözlerinin biçimi , yüz hatları...Sanki hiç yabancı değildi.
İkiside birbirinden güzel olan bu kızlarla konuşurken vaktin nasıl geçtiğini hiç anlamamıştım.İkiside tesettürlüydü.Ve birbirinden tatlıydı.
Onlara Aslı'nın otobüs maceralarını anlatırken en son dördümüz birden kahkaha atmaya başlamıştık.Gözlerimizden yaşlar gelene kadar gülerken sesimizi bölen son derece kalın bir ses oldu.
"Sizin burda ne işiniz var?"
Arkamızda dikilip duran Selimin sorusunu tam üzerime alınıp yanında zebani gibi dikilen Emir Beye açıklama yapacaktım ki.."Zeynep neden geldiğinizi haber vermediniz?" diyen Selime karşı" Abi ne yapalım kızlarla konuşmaya dalmışız.Hem nişanlın haber versin sana ben mi haber vericem?" deyip bakışlarını yanındaki Sevdaya döndürdüğünde kızın parmağında ki yüzüğü görmemle ağzım şokla aralandı.Ne yani Selimin nişanlısı bu kızmıydı??
Bakışlarımı Aslıya çevirdiğimde yüzündeki ifade bir kez daha Selim'e hesap sorma isteğimi körüklüyordu.
"Bir kardeşin olduğunu bilmiyordum."
Ortama bomba gibi düşen Aslı'nın cümlesine karşı iki kızda ne olduğunu anlamaya çalışır gibiydi.Tam Selim ağzını açıp belki de Aslıyı daha fazla kırıcak sözler söylecekti ama Aslı buna fırsat vermeyip hızla araya girdi.
"Yanlış anlamayın.Selim abiyle aynı okuldaydık.Beni çok koruyup kollardı.Ordan tanıyorum."
Sanki gerçekten Selimi abi gibi görüyormuş gibi bi rahatlıkla konuşması anlaşılan Selimide şaşırtmıştı.İçten içe zafer çığlıkları atarken kötü bakışlarımı Selime dikmiş ona adeta ne sandın Aslının hala daha umarsızca peşinden koşacağınımı diyordum.Sırtı Selime dönük olan Aslı yüzünü dönüp "Görmeyeli nasılsın Selim Abi?"
dediğinde neyseki yaptığı imayı birtek ben anlıyordum.
Selim de sanki abi lafından tiksinir gibi yüzünü buruşturdu.Sen dur bakalım Selim efendi daha bunlar başlangıç.Ağzından çıkan sinirli bir iyiyim ifadesi sözlerimi tasdikler gibiydi.
Nerden olduğunu anlayamadığım bir adam gelip hızla Aslıya sarıldığında Selimin sinirle yumruklarını sıktığını gördüm.
"Aslı seni burda görmek ne güzel.Hangi rüzgar attı?"
Bu adamı şimdi hatırlamıştım.Aslıların kapı komşusuydu.Ve yıllardır Aslıya aşıktı.Bildigime göre Selim de bu durumu biliyordu ve Aslıyı son derece kıskanıyordu bir zamanlar.Yada belki de hala..
"Hüma burda işe başladı Burak.Seninde bu şirkette çalıştığın tamamen aklımdan çıkmış."
Dişlerini sıkmaktan çenesi gerilen Selim sanki bazı şeylerin geçmişte kalmadığını ispatlar nitelikteydi.
"Senin işin gücün yokmu Burak?"
Selimin sinirle söylenmesine karşı tam Burak pot kırıcaktıki hızla araya girip bunu yapmasına engel oldum.
"Öğlen molasındayız Selim bey malum."
Aslıda bir şey demeden Burağa dönüp"Hüma birazdan çıkıcak.Eğer sende çıkıcaksan eve beraber gideriz."
Başını sallayıp Aslıyı onaylayan adam şaşkın görünüyordu.Selimle sevgili olduklarını biliyordu ve anlaşılan aralarının bozulğunu yeni idrak ediyordu.
Ağzından birşey kaçırmasın diye Burağı kolundan tutup dışarı çıkardığında onların arkasından Aslının Burağın kolunda olan eline öldürücü bakışlar atan Selimi görmek bana son derece haz vermişti.Kendine gelip bakışlarını bana çevirdiğinde bende kaşlarımı kaldırdım.Yaaa der gibi bir ifade takındım.Ah Selim efendi geçti bolu pazarı sür eşşeği niğdeye.
"Abi eğer moladaysanız bende seninle bir şey konuşucaktım?"
Neee Abi mi?? Ne yani Sevda da Emirin kardeşimiydi??
Allah'ım ne işler dönüyordu burda?
Sakince başını sallayıp ortamdan Sevdayla uzaklaşan Emir Bey beni Selimle yalnız bıraktığı için son derece mutluydum.Sen şimdi görürsün.Arkadaşımı üzmek neymiş göstericem ben sana!!
"Eee Selim Bey moraliniz pek bir bozuldu.Bu dünyada bir tek siz nişanlanmıycaksınız herhalde.Bir bakarsınız kardeşiniz Aslı da parmağında tektaşla çıkagelir. Malum bu aralarda talipleri bol" deyip kaşımla ilerdeki masada konuşan Aslıyla Burağı işaret ettiğimde yumruklarını sanki parmaklarını kırmak istercesine sıktı.
"Neyse hadi sana kolay gelsin.Sakın olay çıkarıp arkadaşımı daha fazla üzme." Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki aklıma gelenle bir kez daha döndüm hedefime."Çok fazla bakmada nazar değmesin.Allah muhafaza."
Kötü kız gülüşümü atıp bir zafer edasıyla asansöre giderken hala daha Emir Bey Sevda ve Selim üçlüsünü düşünüyordum.Kafamda delice sorular...İşten çıkınca hemen Aslıya söylemem lazımdı.
Odaya girdiğimde kaldığım yerden devam etmeye başladım.Oysa ki ben bazı davaların ilgi çekici olabileceğini düşünmüştüm.
Çıkmama son 10 dakika kala bir dava daha bakabileceğimi düşünüp ilgimi çeken siyah dosyayı araladım.Resimdeki adam ürkmeme sebep oldu.Son derece düzenli bir görüntüsü olmasına rağmen insana korku veren bir havası vardı.Bakışları sanki birden fazla kötülüğü taşıyorduda fotoğrafa bile yansımıştı.
Adı soyadı:ARAS KARAER
Suçu:CİNAYET
Şaşkınlıkla gözlerim aralanırken sabahtan beri ilk defa cinayet davası görmek mi beni ürkütmüştü yoksa içimdeki bütün seslerin bir olup bu adamın benim tekinsiz bir adam zannettiğim Emir Beyden çok daha kötü bir adam olmasını fısıldamalarımı bilmiyorum ama bu adam için durum sadece bir zan değildi sanki.Bu adam kötülüğün şekil almış hali gibiydi.
Sayfayı çevirdigimde maktulü görmek gözlerimin dolmasına sebep oldu.Genç bir adamdı.Resimdeki kadın ve adamda sanırım anne babasıydı.Bakışlarından bile evlatlarına olan sevgilerini görmemek mümkün değildi.Peki şimdi ne yapıyorlardı?Nasıl yaşıyorlardı?
Onları anlayabilirdim ama bu dünyada evlat acısının hiç bir acıya denk gelmeyeceğini biliyordum.O çok farklıydı.Ama bizim ne olursa olsun Allah'tan gelene boynumuz kıldan inceydi.Çünkü hayır bildiklerimizde şer , şer bildiklerimizde hayır vardı.
Merakla davayı karıştırırken genç adamın nasıl öldürüldüğünü dosyada görememek bir kez daha şaşırmama sebep oldu.Nasıl olmazdı ya?Her dosyanın içinde muhakkak eğer bitmiş dosyaysa herşey bulunuyordu.
Ters giden birşeyler olduğunu düşünüp dosyayı alıp her ne kadar korksamda Emir Beyin odasına doğru yönlendim.Sonuçta beni buraya davaları incelemem için göndermişti.Ve eğer bu durumu sonradan farkederse işimi düzgün yapmadığımı düşünebilirdi.
Kapısını tıklattığımda "Gir" sesini duymamla dualarımı ede ede içeri girdim.
Kafasını kaldırmaya tenezzül etmeden işine odaklanan adam, anlaşılan ben konuşmayıncaya kadar beni yok saymaya devam edecekti.
"Emir Bey bu dosyanın içinde sanırım eksik var.Bakmak isteyeceğinizi düşündüm." dediğimde sakince başını kaldırıp gözlerini elimdeki dosyaya dikti.Bir şeyleri yeni idrak ediyormuş gibi bakışları yavaş yavaş karardığında birden ayağa fırlayıp yanıma geldi.
"LANET OLSUN!!"
Bağırışıyla yerimde sıçrarken saf öfkesi ürkmeme sebep oldu.Bu başka bir şeydi.O kadar öfkeliydiki sanki bakışları bir insanı öldürücek kadar yoğunluk kazanmıştı iki dakikada.
Eksik kalan kısıma gelince gözleri dehşetle açıldı.
" Ne sikim dönüyo lan burda."
Ettiği küfürle yüzümü buruşturdum.Hızla odanın içinde daha önce farketmediğim duvarmış gibi görünen-ki burda ne işler dönüyosa bilerek duvar süsü verildiği belliydi.-yerden bir kasa çıktı.İçini açıp kontrol yaptığında ne gördü veya aradığı neyi göremedi bilmiyorum ama birden masanın üstündeki cam bardağı alıp pencereye fırlattı.Boğaz manzarasını boylu boyunca gösteren pencere bir anda tuzla buz olurken korkudan titremeye başladım.Eline telefonu alıp"BANA KIVANCI BAĞLA ÇABUK!" diye bağırdığında ben yavaştan kapıya doğru yanaşmaya başladım.Hem burda olacakları deli gibi merak ediyordum.Hemde dehşet bir şekilde korkuyordum.
"LAN ADAMLAR ODAMA KADAR GİRİYO!!KASANIN YERİNİ BULUP DOSYAYI ALIP BİDE DALGA GEÇER GİBİ İÇİNDEN EN ÖNEMLİ BELGELERİ ÇALIYO!!SİZ NERDESİNİZ LAN!! BİR ORDU ADAM NE BOKA YARIYOSUNUZ!!HEMEN BÜTÜN ADAMLARI DEPOYA TOPLA!!"
Depo? çalmak? katil? bir ordu adam?önemli belgeler?
Allah'ım ben nasıl bir işe bulaşmıştım böyle??
Korkudan bacaklarım titrerken yere yığılmamak için kapının kolundan destek aldım.Elindeki belgeyle tam odadan dışarı çıkmak için kapıya yönelen adam beni farkedince daha da öfkelendi.
Hızla yanıma gelip kolumdan tutup sırtımı duvara yapıştırdığında korkudan sadece vücudum değil göz bebeklerim bile titremeye başlamıştı bu sefer.Ölümü çağrıştıran bir sesle fısıldamaya başladı.
"Bana bak eğer bu dosyadan içerdeki duyduklarından gördüklerinden bir kişiye bahsedecek olursan bu dünyadan seni silerim.Sadece seni değil bütün soyunu sopunu yok ederim.Gördüklerini unutucaksın anladın mı beni?"
Hiç bir tepki veremeden öylece adama bakıyordum.Korkudan yanağımdan bir damla yaş süzüldüğünde tepkisizliğime daha çok sinirlendi ve iki kolumdan tutup sarsmaya başladı.
"ANLADIN MI DEDİM LAN"
Başım sanki benden bağımsız onu onaylar nitelikte aşağı yukarı hareket ettiğinde beni sarsmayı bıraktı ve son kez bakışlarıyla beni kontrol edip odadan çıkıp hızla kapıyı çarptı.
Arkasında bir enkazı bıraktığından habersiz birini öldürmeye gidiyordu belki de..Yada birilerini...
Nasıl bir günah bataklığının içine düşmüştüm ben?
Peki şimdi ne yapıcaktım?
Herşeyi unutamadığım halde korkudan unutmuş rolumü oynayacaktım herkese??
Oysa annem bana ne olursa olsun asla zulme boyun eğme ve asla karakterinden taviz verme derdi.
Şimdi bana öğretilen bütün degerleri silip susucakmıydım??
Evet dedi iç sesim susucaksın.Çünkü sen susmayı küçük yaşta öğrendin.Sevdiklerin için karakterinden taviz vermeye sadece anneni değil babanı değil asi ruhunu toprağa gömdüğün gün başladın.
"Affet beni Allah'ım affet beni annecim.Çünkü ben yine bugüne kadar yaptığım en iyi şeyi yapıcam.
Susucam.....
***********