7. Bölüm “İkinci Karşılaşma”
Buse Seçkin…
Ertesi gün ortalık artık durulduğu için Cesur beni iyice sıkıştırdı. Masaj salonunu kapattırmış ve;
“Ne yap ne et, güzel hatunumu buraya çağır.” diye gün boyu başımın etini yedi.
Derin bir nefes alıp verdim, Cesur’a bakıp;
“Geldiğime pişman oldum. Sudenaz'ın arkasından iş çevirmek istemiyorum, bilirsin ben daima oyunu kurallarına göre oynayan biriydim. Senin yüzünden iyice yoldan çıktım, beni kötü yola düşürdün.” dedim.
Kahkaha attı Cesur;
“Pembe yalan derler ya, öyle düşün. Hem Sudenaz hem de benim iyiliğim için aslında yapıyorsun tüm bunları. Kimse zarar görmeyecek söz. Ayrıca telafi edeceğim, buraların en yakışıklı, en zengin ağasıyla seni evlendireceğim.” deyince kendi yakamı tutup hafifçe silkeledim.
“Aman aman, Allah korusun. Sudenaz'ın kaçırılma olayından sonra aşireti görünce ağa karısı olmaktan vazgeçtim. Ama yine de adayları görmek isterim, belki içinde gerçekten çok yakışıklı olan da vardır.” deyip göz kırptım.
Cesur;
“Sen iflah olmazsın. Seni alana acıyorum.” dedi ve birlikte otele geçtik.
Masaj salonunu gezdim. Oradaki görevlilere masaj yaptırmak istediğimi söyledim ve bana masaj yapılırken fotoğrafımı çekip Sudenaz'a yolladım:
Ben: Çok acilinden tavsiye ederim. Bu eller muhteşem, tadına sen de bakmalısın.
Sudenaz (Baytar): Geliyorum, ben gelene kadar orada kal.
Ben: Emrin olur hanımağam.
Sudenaz, kendisine Baytar denilmesine biraz bozuluyor ama olsun… Böyle böyle onu hayatın zorluklarına hazırlıyorum. Cesur’un planı çok acemice, umarım tutar. İlk 15 dakika oteldeki görevli masör normal bir masaj yapacak, sonra ben ve masör çıkacağız. Cesur girip hatununa masaj yapacakmış. Galiba Sudenaz’a dokunmak hoşuna gidiyor ve karısını bir taraftan da kendine alıştırmaya çalışıyor. Erkekler aşık olunca gerçekten IQ sıfırlanıyor.
Ama ayak uydurmaktan başka çarem yok. Çünkü Cesur inada binerse beni İsviçre’ye yollamaz, bir sene burada mahkûm hayatı yaşatır bana. Ne derse uyum sağlıyorum. Ortaya çıkarsa tüm suçu Cesur’a atacağım. Elimden başka bir şey gelmiyor.
Yaklaşık yarım saat sonra Sudenaz geldi. Beyaz bir havluya sarılmış, selam verip hemen yanımdaki masaj yatağına yüz üstü uzandı. Benim masajım aslında bitti, biraz Sudenaz’ı bekleyeceğim. Aklı dağılsın diye lafa tuttum onu;
“Sudenaz, her gün gelmek isteyeceksin bak, garanti veriyorum.” dedim.
Sudenaz;
“Bilmiyorum, ilk defa masaj yaptırıyorum. Evde annemin ara sıra omuzlarıma yaptığı masajı saymazsam.” deyince kendimi tutamadım ve kahkaha attım;
“Ben uyumak üzereyim, sesim çıkmazsa sakın korkma, ölmedim. Daha kendime ağa ayarlayacağım.” dedim.
“Ben de sana ağa ayarlayacağım. İkimiz güçlerimizi birleştirelim, başarırız bence.” deyince gözlerimi devirdim. Tabii Sudenaz görmedi…
“Sen önce kocanı… Neyse, açtırma ağzımı şimdi. Anladın sen onu.” deyip sustum.
Sudenaz;
“Hoş geldin Sultan babaanne… Anladım ne demek istediğini.” dedi.
Sesi biraz tedirgin çıktı sanki. Babaanne mi???
“Babaanne ne alaka kız, ona da mı yakalandın yoksa? Ayyy Sudenaz çok acemisin, biraz gözünü aç lütfen.” dedim.
“Tamam, şu masaj bitene kadar gözümü kapatayım, sonra açarım. Sus, gerçekten çok iyi geldi masaj.” deyince konuyu kapattım.
Kesin babaanneye yakalandı bu saftirik. Babaanne bir taraftan ben ve Cesur bir taraftan artık ite kalka Sudenaz'ı Cesur’un karısı yapacağız mecbur…
Bir süre sessiz kaldıktan sonra yine mümkün olduğunca sessizce toparlandım ve Cesur’a mesaj attım:
Ben: Ceso, seninki kıvamında. Ben çıkıyorum, gelebilirsin… yazdım.
Görevliler ve ben çıktık. Cesur girip karısına masaj yaptı. Beklerken kahve içtim. Daha sonra Cesur, yerine geç diye mesaj atınca yeniden salona geldim.
Sudenaz'ın dünyadan haberi yok. İki seksen uzanmış uyuyor. Bu kız gerçekten çok saf… Poposuna şaplak atıp uyandırdım. Başını kaldırınca benimle göz göze geldi.
Piç piç sırıttım; çünkü kendimi tutamıyorum…
Sudenaz;
“Ne var kızım, ne gülüyorsun?” diye cırladı.
“Hiiçç… Masaj hoşuna gitti mi?” diye sordum.
Başkası olsa ses tonumdaki imâdan bile anlardı. Ama bu kızın gerçekten saflığı beni sinir edecek derecede.
Kalkıp oturdu, havlusunu sardı. Gözlerime bakıp;
“İlk başta biraz sert geldi, kadın kiloluydu ya… Gücünü ayarlayamadı sanırım. Sonra yumuşadı ya da ben alışınca bana öyle geldi, anlamadım yani.” dedi.
Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyorum:
“Haaa, ikinci masörün yaptığı masaj daha çok hoşuna gitti demek.”
“Tek kişi değil miydi?”
“Yok. Müzik değiştiğinde masör de değişti senin. Başkası geldi, devam etti.”
“Neden?”
“Ön hazırlığı yaptı ilk masör, ikinci de işte keyfini çıkardı masajın.”
“O ne demek kız, yoksa lezbiyen falan mı bu masörler?”
“Yok beee, ne uçtun sen de. Vücut yumuşadığı için ikinci masörün işi kolay oldu, keyfini çıkardı o yüzden. Bunu demek istedim. Kalk hadi, duş alıp giyinelim. Cesur, yemeği burada yiyelim, demişti.”
“Tamam ama galiba masaj salonunu sevmiyorlar burada. Baksana, bomboş.”
“Hayır hanımağam, kapattı seninki. Tüm randevuları iptal ettirdi sen geliyorum deyince. En az 15 kişi vardı.”
“Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duydu ki? Herkes kadın zaten.”
“Acil bir şey olur, senin yanına gelmesi gerekir falan… Ondan sanırım.”
“Anlamadım ama neyse.” deyip ayaklandı.
Anlamamana artık hiç şaşırmıyorum Sudenaz'cığım… Ah saf ve temiz kalpli sonradan bulduğum kankam benim…
Duşların olduğu tarafa geçtik ve hızlıca duş alıp çıktık. Soyunma odasının olduğu tarafta kabinler var. Orada üzerimizi giyindik yeniden. Kabinden çıkıp ayna karşısında makyaj yapmaya başladık Sudenaz ile. Başka kabinden gelen sesleri duyunca Sudenaz'a “sus” diye işaret ettim.
Kabindekiler burayı boş zannedip rahat rahat konuşuyorlardı…
“Karısı için koskoca salonu kapattırdı Cesur Ağa. Dilan, sen bu sevdadan vazgeç.” dedi biri.
Dilan kişisi;
“Aslaaa!! Yıllardır bu anı bekledim. İsviçre’den gelsin, topraklarına dönsün diye. Bu işin sonunda kuma bile olmaya razıyım ama vazgeçmem.”
Diğeri;
“Abin duyarsa seni öldürür demedi deme. Boş ver, gel vazgeç bu sevdadan. Yoluna bak artık.”
“Hayır, ded…” sözü yarıda kaldı çünkü kabinin kapısını açınca bizimle karşılaştı.
Sudenaz;
“Merhaba Dilan hanım. Nasılsın?” diye sordu.
Dilan denilen esmer bomba;
“Şeeyy… İyiyim.”
Diğer kabin de açıldı. İçinden çıkan genç kız bizi görünce ‘hiii’ diye korkudan içini çekti. Dilan denilen bu kadını daha önce de otelde gördüm. Radarıma takıldı, Cesur'a olan bakışları hiç hoşuma gitmemişti…
Dayanamayıp atıldım;
“Dilan, sen çok konuşuyorsun. Geçen sefer de yanında başka bir kadınla geldin buraya. Masaj ayağına Cesur'la karşılaşmak için yapıyorsun ama bu çaba boşuna. Sudenaz'dan başkasını görmez onun gözü. Arkadaşın haklı, vazgeç bu işten. Sevda demiyorum çünkü bu sevda değil. Sadece hırs veya takıntı.” dedim.
Asla geri adım atmadı;
“Geç bu ayakları… İsteyen istediğini yapar. Kimseden akıl alacak değilim.” deyip yanımızdan kıvırarak geçti.
Ulan ben kankamı ve evliliğini sana yedirir miyim şıllık…??? Dedim içimden ve saçlarını elime dolayıp geriye doğru çekip düşürdüm yere. Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi. Yeniden saldıracaktım ki Sudenaz kolumdan tutup dışarı doğru sürükledi beni.
Ancak Dilan kaşınmaya devam etti;
“Seni bu yaptığına pişman edeceğim deli karı!” diye bağırdı.
İşaret parmağımı ona doğru sallayıp;
“Ulan senin içinden geçerim bak! Canımı sıkma, Mezopotamya'yı dar ederim sana!” diye karşılık verdim.
Sudenaz araya girdi;
“Buse sus Allah aşkına! İlk geldiğim günde direkt mahalle kavgası gibi kavga çıktı. Düşme onun seviyesine.” dedi ve salondan çıkardı beni.
Çok sinirliyim. Nefret ediyorum evli erkeklere asılan kadınlardan. Aynı şekilde evli kadınlara asılan erkeklerden de. Merdivenden bir kat yukarı çıkıp lobiye ulaştık. Cesur masada esmer bir adamla oturuyordu. Hızlıca ona doğru yürüdüm. Masalarına gelince direkt;
“Cesur, salonda masaja gelen Dilan diye bi karı var. Onun abisi kim, hemen bul bana!” dedim.
Çünkü diğer kız “Abin duyarsa seni öldürür.” dedi. Hedefime abisini aldım artık.
Cesur;
“Sakin ol Buse, neler oluyor? Ne yapacaksın abisini?” diye sordu.
Gözlerimi devirdim;
“Bekarsa nikahıma alacağım.” dedim.
Ne yapabilirim acaba? Aşık olunca IQ seviyesi sıfırlanan canım erkek kankam… Tabii ki Dilan denen karıyı şikayet edeceğim…
Masadaki adam aniden öksürmeye başladı. Bakınca anlık siması sanki tanıdık geldi ama sinirden gözüm hiçbir şey görmüyor şu an.
Tam Cesur’a olayı anlatacaktım ki Dilan'ın o cırtlak sesini duyduk;
“Abi… Cesur, bu kadın bana saldırdı, saçımı çekti!” diye beni ikisine birden şikayet etti.
Sudenaz:
“Abimi??”
Ben:
“Cesur mu???” dedik aynı anda.
Masadaki esmer adam kalktı ve bana bakıp;
“Ben Azad Şahinbey. Nedir problem, anlatır mısınız Buse hanım…?” diye sordu.
Ben bu adamı ve bakışlarını nereden tanıyorum acaba diye düşünürken, Sudenaz;
“Hanım mı??” deyip tekrar şaşırdı…
Cesur, karısının panik olduğunu anlayınca;
“Güzelim, senin rengin kötü oldu. Gel otur bir şuraya.” deyip Sudenaz’ı masaya doğru çekti ve yanındaki sandalyeye oturttu.
Ben de sinir bozucu derecede yakışıklı olan esmer adama bakıp;
“Azad mısın, Şahin misin her neysen işte… Çok sinirliyim, saygısızlık yapmak istemiyorum ama kız kardeşin Cesur’a ikinci eş olmanın planını yapıyor. Kaç gündür otele gelip gidiyorum, duydum her şeyi. Yularını sıkı tut bu kızın, evli barklı adamlardan uzak dursun.” dedim.
Dilan;
“Yalan söylüyor! Abi, tek bir gün karşısına çıktım mı ben Cesur’un? Bize o kadar gelir gider, en yakın arkadaşın sayılır. Hiç laubali hareketim oldu mu?”
Azad;
“Yok olmadı abiciğim. Ama Buse Hanım neden böyle düşünüyor?”
Soru aslında Dilan’a soruldu ancak iki eli cebinde bana döndü Azad denilen adam.
Ben de;
“Kabinin içindeydi, biz dışında ve bizim varlığımızdan habersiz arkadaşına Cesur’a olan aşkını anlatıyordu. Ayrıca dün de masajdaydım ben ve Cesur lobiye inene kadar çıkmadı salondan. Cesur inince masajı bitmiş gibi yapıp çıktı.” (Cesur’a baktım o esnada.) “Bak Cesur, bu oteli bu kadına yasakla. Bir şekilde kendini sana yamalayacak.” dedim.
Azad;
“Yavaş gel Buse Hanım… Benim kardeşim öyle bir insan değil.”
“Öyle bir insan Azad Bey. Hatta daha fazlası.”
“Daha fazlası senin gibi olur! Pat diye gelip yabancı bir erkeğin olduğu masada ‘Bekarsa nikâhıma alacağım.’ der. Ama kardeşim asla densizlik yapmaz.”
Ama ben bu aşırı yakışıklı adamı parçalarım…!!!
Cesur;
“Azad, asıl sen yavaş gel. Buse açık sözlüdür ama densiz asla değil. Kardeşin senin yanında değerli, eyvallah sözüm yok… Ama ne zaman otele gelsem karşılaşıyorum. Sence tesadüf mü?” deyip beni savundu canım kankam.
Neyse, adamı parçalamama gerek yok şimdilik…
Azad denilen kişi Dilan’a baktı;
“Dilan, sen boynumda kemik düzleşmesi var, masaj iyi geldi, dediğin için gelip gidiyorsun buraya. Başka bilmem gereken bir şey var mı?” diye sordu…
Dilan çok masum bir yüz ifadesi ile;
“Hayır abi, yok.” dedi.
Cesur;
“O zaman buraya masaja gelmeyecek bundan sonra. Fizik tedaviye gitsin ya da başka bir çözüm bulsun. Sudenaz ilk defa geldi otelime, şahit olduğu bu olaylar hiç hoş değil. Azad, her zaman kardeşimsin, başımın üzerinde yerin var ama sadece senin. Lütfen kız kardeşine tedavi için başka yöntem bul. Çünkü şu olaylar Sudenaz’ı huzursuz eder artık. Onun huzursuz olduğu ortamda ben kimsede huzur bırakmam.” dedi.
Yürü beee Ceso, kim tutar seni…!?
Azad, kardeşine baş işareti verdi. Dilan, yanındaki kızla çıktı gitti.
O sırada Sudenaz ayağa kalktı ve;
“Azad Bey, kendi kulaklarımla duydum her şeyi. Buse sinirlenmekte çok haklı. Ben sırf ilk defa geldiğim için olay büyümesin diye dahil olmadım ama kız kardeşinizin konuşmaları, üslubu çok çirkindi. Ayrıca sizin de Buse’ye karşı üslubunuz kaba oldu. Özür borçlusunuz arkadaşıma.” dedi.
Canım arkadaşım, büyümüşte beni savunuyor… Ahhh Sudenaz, bir bilsen ben kocanla bir olup senin arkandan iş çeviriyorum… Neyse…
Azad Bey bana bakıp;
“Özür dilerim Buse Hanım ancak olayın aslını öğrenmem lazım.” dedi.
Burnumu havaya kaldırdım ve;
“Kabul etmiyorum özrünüzü. Kardeşinize sahip çıkın yeter.” deyip saçımı savurdum ve kıvıra kıvıra yürüyüp asansöre bindim.
Sırtımda o Azad denilen adamın delici bakışlarını hissediyorum sanki. Umrumda değil, dediğim gibi kardeşine sahip çıksın yakışıklı Azad Bey önce…
Akşam yemeği için Cesur ve Sudenaz’la olan randevuyu iptal ettim. Odadan çıkmayı düşünmüyorum. Zaten bugün bu otelde Cesur’un sözleşmeli evliliği artık real bir evlilik olacak, inanıyorum.
Odamda bir şeyler atıştırıp yatağa uzandım ve telefonu alıp maillerime bakındım. O sırada sosyal medyadan birinin yazdığını fark ettim. Profilim herkese açık ve en güzel, en seksi fotoğraflarımla dolu.
Mesaj kimden geldi diye açınca şaşırdım.
Azad Şahinbey : Buse Hanım, merhaba nasılsınız.?
Diye yazmış.
Ben : Sizi ilgilendirmez… yazıp engelledim.
Masajın ve tokluğun verdiği bir ağırlık var üzerimde. İyiden iyiye uyku bastı beni. Maillerimi dahi zar zor kontrol ediyorum.
Sonra yeniden mesaj geldi.
Azad Şahinbey : Çok kibar, çok naif bir hanımefendi gibi görünüyorsunuz ancak hemen engellediniz beni. Size bir özür borcum var. Özür dilemek için bile fırsat vermiyorsunuz.
Diye yazmış.
Sonra, herkese açık olan sosyal medya hesabımın gizlendiğini fark ettim. Birçok fotoğrafım silinmiş. Beni takip eden birçok kişide silinmiş.
Neler oluyor böyle?
Ben bu adamı az önce engelledim. Hesabımla
kim uğraşıyor acaba diye aklım karıştı.
Galiba uykulu uykulu yanlış kişiyi engelledim deyip tekrar engelledim Azad denilen herifi.
Ama çok enteresan, saniyesinde engel kalktı…
Ben yazdım ilk mesajı.
Ben: Derdin ne, be adam senin!?
Azad Şahinbey: Sizinle konuşup özür dilemek.
Ben: Tamam, yarın sabah gel özrünü dile ve git. Rahatsız etme beni.
Azad Şahinbey: Rahatsız etmem asla… Yarın sabah siz de anlayacaksınız Buse Hanım, merak etmeyin.
Ben: İyi geceler.
Azad Şahinbey: Size de… size de…
Neler oluyor benim telefonuma böyle? Virüs falan mı bulaştı? İşin daha da ilginç yanı, bu Azad Şahinbey'in attığı her mesaj sanki imâlı gibi geldi. Bir şey mi ima etmeye çalışıyor?
Bu adamı ve o derin bakışlarını bir yerden hatırlıyorum. Acaba daha önce Cesur’un şirketinde mi karşılaştık? İlk geldiğim günlerde şirkette çok yoğundum. Belki de o yoğunlukta karşılaştık ama hatırlamıyorum.
Daha önce ben bu Azad denilen yakışıklı adamı bir yerde görmüş olsaydım mutlaka hatırlardım. Ama şu an bir belirsizlik var; ne gördüm diyebiliyorum ne de görmedim diyebiliyorum.
Neyse… Yarın sabah açık açık her şeyi konuşurum. Onda o kız kardeş varken bu Azad denilen adamla asla işim olmaz benim.
Zaten buradaki herhangi bir ağa ile de işim olmaz. Büyük ihtimalle Cesur ve Sudenaz şu an bu otelde gerdeğe girdiler, evlilikleri gerçeğe dönüştü. En kısa zamanda ben de İsviçre’ye dönerim, bu Şırnak defteri benim için tamamen kapanır.
Özledim modern Avrupa şehrimi ve erkeklerini… Bu düşüncelerle uykuya daldım.
Hayatımı değiştirecek olan bir sabaha uyanacağımı bilmeden…