bc

Kuzey Yıldızı +21

book_age18+
1.9K
FOLLOW
46.9K
READ
love-triangle
family
HE
fated
forced
opposites attract
friends to lovers
playboy
powerful
sweet
bxg
kicking
city
highschool
childhood crush
disappearance
secrets
musclebear
love at the first sight
like
intro-logo
Blurb

Bu hikâyede bir evin penceresinden değil, hayatın tam içinden gelen bir aşk anlatılıyor. Kuzey ve Ada’nın asi ve sert mizaçlı küçük kızı Yıldız artık büyüdü. Artık o, ne sadece Kuzey’in kızı ne de ablası Deniz’in gölgesinde kalan bir çocuk. O, kendi hikayesinin başkahramanı.

Yıldız tam 18 yaşına bastığı gün hayatında bir şeyler değişmeye başlar. Üniversite sınavını kazanamamış, yeniden hazırlanıyor olsa da aklında tek bir hedef var: profesyonel bir boksör olmak. Erkek gibi büyümüş, süslenmeyi hiçbir zaman sevmemiş, duygularını kelimelere dökmek yerine yumruklarıyla ifade etmiş bir kız o. İçine kapanık ama yüreği kocaman. Aşk gibi karmaşık duygular ise onun için her zaman uzak, hatta gereksiz olmuştur.

Ta ki o sabah, metrodaki ani frenle kendini Rüzgar adlı bir adamın kucağında bulana kadar…

Tanımadığı bir adam, tanımadığı bir sıcaklık… Göz göze geldikleri o birkaç saniyelik bakışma bile Yıldız’ın zihnine kazınır. Ne söyleyeceğini bilemez. Bir yabancının gözlerinde kaybolmak, ona hiç bu kadar yakın ama aynı zamanda uzak olmak… Bu duyguyu ilk kez yaşar.

Akşam kendi doğum günü partisinde, bu kez topuklu ayakkabılar yüzünden dengesini kaybedip düşecekken yine aynı adam, Rüzgar, tam zamanında yetişir. Bu bir tesadüf müdür, yoksa kader mi?

chap-preview
Free preview
Hoş geldiniz!!
Yıldız Demirtaş, Merhaba ben Yıldız, sizinle henüz tanışmadık. Ada ve Kuzey’in ikinci kızıyım. Ablam Deniz 23, bense 18 yaşındayım. Yanii, gerçi henüz girmedim. Size biraz bu geçen sürede ne gibi değişiklikler oldu, onları anlatayım. Annem 44, babam 58 yaşında. Ama babam aslaa yaşını göstermiyor. Genç karısı olunca insan yaşlanmıyor der hep. Ee adam sporcu. Ablam 5 yaşındayken ben dünyaya gelmişim. Benden kısa süre sonra da annem psikolog kliniğini açmış. Bir de Mavi teyzem var. ( Öz teyzem değil annem tek çocuk) :) Annem onun sayesinde biz küçükken insta mom olmuş. Sosyal medyada hatrı sayılır bir kitlesi olunca, psikolog olunca da müşterisi bol olmuş. Kırmızı Oda olacağım, filmler çekeceğim diye geziyor ortada. Çünkü gerçekten zengin de bir kitlesi var. Babam hâlâ spor salonu işletiyor. Emekliliğe ayrıl artık diyoruz ama aslaaa diyor. Annemle babam... Aralarında hâlâ o garip elektrik var. Hani biri salona girince diğeri dönüp bakıyor ya, işte öyle bir şey. Bazen kendi kendime, “bu kadar yıl geçti, hâlâ mı?” diyorum. Sonra bir bakıyorum, babam annemin saçını kulağının arkasına atıyor, annem de gözlerini devirerek gülümsüyor. İnsan, böyle bir şeye tanık olunca ister istemez birazcık… aşka inanıyor galiba. Ablam, Deniz? O tam bir annem kopyası. Ama daha havalı, daha keskin. Ankara’da tıp okudu, sonra İstanbul’a döndü. Şimdi asistan doktor. Aşırı disiplinli. Benim gibi çatlak değil yani. Ee bunda Merve teyzemin katkısı büyük tabiki. Ben mi? Ben bu ailenin çirkin ördeğiyim sanırım... Gerçi babama benzetiliyorum. Beyaz ten, kahverengi gözler ve kahverengi, bukleli saçlarım var. Hatta beni erkek beklemişler. Hem de doğuma kadar! Her şeyi erkek olarak almışlar. Doğumda kız çıkınca herkes bir şok tabii... Adım bile hazırmış. Ablamın adını annem koymuş, o yüzden babam "bu sefer ben koyacağım" demiş. Ve adımı Doğu koymaya karar vermiş. Çok yaratıcı, değil mi? Kuzey, Güney, Doğu... Doğa halamda da aynısı olmuş aslında. Onu da erkek beklemişler, ama kız doğunca Doğu'dan Doğa’ya çevirmişler ismini. Aynı şey benim başıma da gelince, bir ara bana da Doğa mı koysak diye düşünmüşler. Ama sonra babam “Yıldız” ismini bulmuş. Hem Deniz yıldızı, hem de Kuzey yıldızı olsun demiş. Bu sefer de annemi dışlamış. Annem sinir olmuş ama son anda kabul etmiş. Ve adım bir anda Yıldız oluvermiş. Ama erkek beklendiğim yetmezmiş gibi, her dönemim de erkek gibi geçmiş. Bebekliğimde bile aşırı yaramazmışım. İlkokulda sürekli erkeklerle kavga eder, hatta dövermişim. Babam gizli gizli “Aferin kızıma” dermiş, ben de iyice cesaretlenirmişim. Ama annem tabii ki kızardı. Annem bir umut baleye yazdırmış beni… Sonuç? Orada bile kavga edip atılmışım. Sonra babam el koydu olaya, beni spora başlattı. İlk zamanlar kendi çalıştırırdı. 13 yaşıma gelince de beni boksa verdi. Yani tam 5 yıldır boks yapıyorum. Ve gerçekten çok seviyorum. Her ne kadar annem pek hoşlanmasa da, babamla ben bu spora bayılıyoruz. Kısaca ben böyleyim işte. Yıldız ama biraz tersine döneninden. Ailenin diğer fertlerinden de biraz bahsedeyim... Güney amcam ve Asu yengem var. Güney amcam babamın abisi. Onlar yıllardır sitemizin kafesinden sorumlular. Ama kafe zamanla büyüdü. Arka tarafa bir salon açtılar; şimdi orada düğün, nişan, kına ne varsa yapılıyor. Asu yengem bu işlerde gerçekten çok başarılı. Organizasyon deyince akla ilk o gelir bizde. Bir de kızları var: Lina abla. O hepimizden büyük, 26 yaşında. Aşçılık okudu. Yani öyle güzel şeyler yapıyor ki... anlatamam. Kafede çalışıyor; çoğu yemeğin onun elinden geçmesi boşuna değil. Bir de aynı yerde çalıştığı Alper abi var. Yakın zamanda onunla nişanlandılar. Başka kardeşi yok ama zaten öyle güzel bir ikililer ki, aile gibi değil resmen bir ekip gibiler. Hatta şunuda söylemeden geçmeyeyim, Lina abla bana kendi ablamdan bile yakın. Yani… benim ablam Deniz, benden çok Merve teyzemin kızı Elif’le kardeş gibi. Evet evet, aynı yıl doğmuşlar, aynı okullar, aynı kurslar… Resmen yapışık ikiz gibi büyümüşler. Benimle aralarındaki yaş farkı yüzünden, beni asla göremedi gözü. Küçükken oyunlarına katmazlardı, büyüyünce de konuşmalarına. Arada kaldım yani. Ne çocuk gibi ne büyük gibi… Ama olsun, ben de kendime başka yollar çizdim zaten. Allahtan Mavi teyzemin kızı var bende onunla yakın arkadaş oldum. Merve teyzem ve Kadir amcam… Küçükken Merve teyzemi annemin öz kardeşi sanırdım. Hatta olmadığını öğrenince oturup ağlamıştım. Yani o kadar yakınlar ki… Biz de hep onlara özeniyoruz zaten. Liseden beri yakın arkadaşlarmış. Merve teyzem kadın doğum uzmanı. Hem de ünlü bir doktor! Bu biraz da Mavi teyzemin sayesinde oldu aslında. Hani sosyal medya fenomeni ya, doktor olarak Merve teyzemi seçince, bir de annem sürekli “Merve gibisi yok” deyip durunca… Bir anda şansı açıldı. Kendi muayenehanesini açtı. Şimdi sadece seçkin kişileri kabul ediyor. Aşırı klas değil mi? Kendi kızını da aynı yola sokmak istedi ama maalesef… O pek “istenen” başarıya ulaşamadı. Ama yanlış anlama, o da veteriner oldu! Sadece Merve teyzenin hayalindeki "ultra kariyerli tıp doktoru" profiline uymadı diyeyim. Ama olsun, Elif bence mutlu. Hayvanları seviyor, özgür ruhlu. Merve teyze ise ders ve iş hırsından tek çocukla kalmış bir kadın. Ama o kadar çok şey başardı ki, kimse sorgulamıyor. Kadir amcama gelince… O da babamla birlikte sitede ikinci salonu açtı. İlk spor salonu o kadar rağbet gördü ki ikinci şube gibi bir şey oldu. Ama bu biraz daha “cool”. İçerisi pilates aletleriyle dolu, ayrı bir pilates hocası var. İlk salon daha klasik, burası daha “elit”. Anlayacağınız, bizimkiler işi büyüttü. Gelelim halam Doğa ve eşi, Oğuz enişteme... Bu hikâyeyi ben de daha üç sene önce öğrendim. Mavi teyzem bize gelmişti, biz de onun kızıyla birlikte kapıda annemlerin konuşmasını dinlemiştik. Şimdi size o konuşmayı aynen aktarıyorum: Mavi Teyze: “Adaa, sana bir şey soracağım… Görümcen Doğa hamileyken, kocası yanında yok muydu?” Annem (Ada): “Ben sana bunu hiç anlatmadım değil mi? Dur, anlatayım. Doğa üç aylık hamileydi sanırım… Birdenbire kayboldu. Resmen sırra kadem bastı. Ne bir haber, ne bir iz… O ara bir suça karışmıştı. Polisten kaçtı yani, anlayacağın. Biz artık iyice ümidi kesmiştik. Sonra, Umut’un birinci yaş gününde çıkıp geldi! Hepimiz şok geçirdik. Asu yengem kafeyi hazırlamıştı, kimsenin haberi yoktu. Birden içeri girdi. Saç baş dağılmış, perişan… Ama gözleri Umut’ta. Meğer kısa süre önce babasına ulaşmış. Babası da ona, ‘Bu suçlamalar temizlenene kadar kimseyle irtibat kurma’ demiş. O da neredeyse oralarda saklanmış. Sonra Umut’un doğum günü olduğunu öğrenince dayanamamış, çıkıp gelmiş. Çok şükür, sonradan suçsuz olduğu anlaşıldı, her şey halloldu. Ama ne olursa olsun, onu yeniden görmek bizi çok sevindirmişti. Çünkü Umut bir yaşındaydı ve babasını hiç tanımıyordu. Oğuz’u ilk kez görünce korkmuştu… Hem Oğuz hem Doğa çok ağladı. Ama sonunda kavuşabildiler. Bir süre sitede kaldılar, hatta bu kez Kuzey teklif etti. Ama işler yoluna girince İzmir’e taşındılar.” Mavi Teyze: “Aaa, anladım kuzum. Hiç soramadım sana, özel bir aile meselesidir diye çekindim…” Annem (gülerek): “Ay aşk olsun, senden saklayacak ne gizlim var canım?” Doğa halamla ilişkim biraz… hani nasıl desem… Tuhaf ama tatlı. Kendisi biraz uçlarda yaşar. Bir gün ağlayarak “hayat çok zor” der, ertesi gün kalkar “yeni bir kursa yazıldım!” diye gezer. Duygusal, hassas, bazen de inanılmaz sabırlı. Ama en çok neye şaşırıyorum biliyor musunuz? Bunca şey yaşamış bir insanın, hâlâ nazik kalabilmesine. Gerçi damarına basıldı mı içinden panter çıkıyor. Hatta benimde bu huyumu halama benzetiyorlar. Kuzenim Umut abi ise... O da ablamlardan sadece 1 yaş büyük yani 24 yaşında. Adına bakınca insana huzur geliyor ama kendisi tam bir bela makinesi! Ne zaman bizim eve gelse, bir şeyler kırılır, dökülür ya da kaybolur. Küçükken daha betermiş,büyüdü hala aynı. Geçen geldiğinde salondaki saksıyı devirdi, suçlu gibi yere bakıp “bitki bana göz kırptı” dedi. Yani bu çocuk ciddiye alınacak gibi değil. Ama yine de onu çok seviyorum. Çünkü ne zaman moralim bozuk olsa, fark ediyor. Yanıma sessizce oturuyor, komik videolar açıyor ya da saçma sapan teoriler anlatıyor. Bir keresinde “zaten hepimiz bir simülasyonun içindeyiz, not ortalamamızın bile önemi yok” deyip beni güldürmüştü. İyi ki var. Biraz arıza, biraz dâhi… Ama kesinlikle tam bir Umut. Doğa halam da zaten hep der: “Umut benim mucizem.” Haklı da. Onca fırtınadan sonra, insan biraz mucizeye tutunmak istiyor. Onlar izmirde yaşıyorlar. Bizde yazları oradaki evimizde oluyoruz. Yani yazı dolu dolu beraber geçiriyoruz. Babam küçükken bizi halamlara pek yollamazdı. Bizde nedenini merak ederdik. Meğer Oğuz eniştem yüzündenmiş. Yani belkide o suçlu biri diye istemiyordur. Başka neden olabilir ki? Oğuz eniştemi anlatmadan geçmek olmaz. Bizi gerçekten çok sever. Hatta bazen “siz benim çocuklarım gibisiniz” der, sonra hemen ekler: “Tabii Umut’um bir tane, onun yeri başka.” Ama biz de alışkınız bu laflarına. Çünkü ne zaman gelse, yanımızda çocuk olur, bizimle saklambaç bile oynar. Küçükken onlara gidince onun geldiği saatleri beklerdim. Gelir gelmez “kızlar, oyun vakti!” der, halam ne kadar “Oğuz, çocukları yorma” dese de bizi alıp bahçeye çıkartırdı. Şimdi düşününce fark ediyorum, aslında eniştem de hep çocuk kalmış biri. Bir yandan ciddi bir hayat yaşamış, suç, kayboluş, geri dönüş… Ama öbür yandan içindeki o çocuğu hiç kaybetmemiş. Bir de şöyle bir şey var; Oğuz eniştem, annemin çocukluk arkadaşıymış! Bunu ilk duyduğumda çok şaşırmıştım. Eniştem bazen o günleri anlatırdı: “Senin annen var ya, küçücüktü ama herkesi idare ederdi. Bir gün kantinde kavga çıkmıştı da Ada gelip hepimizi de susturmuştu.” diye anlatır. Bazen gözleri dalar anlatırken. “Biz hiç büyümeyeceğiz sanırdık” der… Sonra susar. Ben o suskunlukların içinde, biraz hüzün, biraz da minnettarlık hissederim. Çünkü sanırım Oğuz eniştem en çok kaybettiklerinin kıymetini bilenlerden. Ama siz yine de onun bu hüzünlü tarafına aldanmayın. Bir gün mutlaka size kedi taklidi yapar, olmadı bardaktan su içerken burnunu ıslatır. O yüzden biz onu çok seviyoruz. Doğa halama en çok yakışan insan o bence. İkisi birlikte olunca, evleri cıvıl cıvıl olur. Kavga da ederler, gülmekten yerlere de yatarlar. Ama ne olursa olsun… bir bütün gibiler. Ve bu bana hep iyi gelir... İzmir'de bir de pamuklarım var benim… Anneannemle dedem. Artık o kadar yaşlandılar ki, annem onları tek başlarına bırakmaya gönlü el vermiyor. İstanbul’daysak onları da yanımıza getiriyor, İzmir’e biz gidiyorsak yine yalnız bırakmıyor. Ama tabii onlar bu durumdan pek hoşnut değil. “Bırak artık kızım, biz burada iyiyiz” diyorlar sürekli. Ama annem durur mu? Asla! Tek çocuk olmanın getirdiği o sonsuz sorumluluk hissiyle, burnunun ucunda olmalarını istiyor. Hatta bir keresinde, “Annemle babam için bir yandan kliniği taşıyabilirim” dedi, babam gözlerini devirdi ama ses etmedi. Çünkü annem bir şey kafaya koyduysa, o iş olacak demektir. Zaten beni de bu yüzden yapmışlar… Ablam yalnız büyümesinmiş. “Bir kardeşi olsun, bir başına kalmasın” diye düşünmüşler. İyi de, herkes bir çocukla kalırken ikinci postaya ben düştüm yani… Bazen anneme takılırım: “Senin vicdanın beni doğurdu resmen!” Bir de babaannemle diğer dedem var; onlar sitede bizimle oturuyorlar. Onlar da yaşlandı tabii… Ama hâlâ dinçler. Babaannem hâlâ her sabah cam siler, dedem de spor haberlerini kaçırmaz. Hatta geçenlerde dedem, Umut’a çaktırmadan telefondan t****k açmış. Umut da hemen ifşa etti tabii: “Dedem ASMR videoları izliyor!” O gün bugündür evde ‘ASMR Dede’ diye geziyor. Yani anlayacağınız, bizim ailede yaşlılar bile tam emekli olmamış gibi. Herkes bir şeyin ucundan tutar, kimse kenara çekilmez. Bence bu çok güzel bir şey. Biraz gürültülü, biraz kalabalık… Ama hep birlikteyiz. Ve ben böyle büyüdüğüm için çok şanslıyım. İşte bizim aile böyle... Amcamlar, halamlar, anneannem, babaannem, dedelerim… Ve tabii ki “yakın arkadaş kontenjanından” aileye girmiş Merve teyzemle Mavi teyzem! Kiminin soyadımızla alakası yok, kimininki kan bağıyla… Ama herkes bizden, hep bir aradayız. Bazen kalabalık, bazen karışık, bazen biraz fazla sesli… Ama hep sevgi dolu.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
521.9K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

HÜKÜM

read
223.9K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook