***
Aradan 2 gün geçmişti ve bu evliliği kabul ettiğim için abim benimle konuşmuyordu.
Şimdi ise avluda tek başıma oturmuş, şirketin evraklarına ve dosyalarına bakıyorum.
Bu işin sonu nereye gidecek en ufak fikrim yok. Nedense eskisi gibi itiraz edecek gücüm de yok. Eski ben, ne yapar eder bir çözüm bulurdu ama şimdi ki ben resmen akışa bırakıyor.
Ne bir hayal, ne bir hedef, ne bir umut, ne bir sevinç artık içimde kalmadı. İşte bundandı her şeyi boşvermişliğim.
Annemi kaybettim, yıllarca baba dediğim insan katil çıktı, sevdiğim adam beni iki kere terk etti, gerçek ailemi bu yaşta buldum ve şimdi abimi kaybetmemek için başka bir adamla evleneceğim.
Bunları başka bir kız çocuğu kaldırabilir miydi?
Bence kaldıramazdı çünkü bende artık kaldıramıyor. Yoruldum çok yoruldum ama her şeye rağmen dinlenemem, alıp başımı gidemem, sorumluluklarım var.
24 yaşındayım ve koca bir holding, büyük bir çete yönetiyorum.
Gidersem eğer ekmek paralarını nerden kazanacaklar? Sırf keyfim için kimseyi madur edemem ki. O yüzden tükenmenin eşiğine gelsem dahi pes etmeyeceğim.
Evde ise büyük bir hazırlık vardı çünkü Welat'ın ailesiyle sulh yapacaklardı.
Bu yanlış anlaşılmadan önce zaten hep iç içelermiş ve şimdi benim sayemde iki ailede barışacak. Tabi onlar mutlu bu duruma ama abim ve ben değiliz.
Hazırlanan masaya baktığımda derin bir iç çektim. Burda canım çok sıkılıyor...
●Yazar'ın dilinden●
Hasta adama bakan Haşmet Ağa, doktora döndü.
"Durumu nasıl?"
"Durumu şimdilik iyi ağam ama temiz bir ortamda kalması şart."
Yaşlı adam pek de umursamaz bir tavırla,
"Halederiz." Demişti.
Pusat ise derin bir uykudaydı, vücudu fazlasıyla yorgun düşmüştü.
Haşmet Ağa, adamı daha fazla elinde tutamayacağını bildiği için aklındaki tilkileri uyandırdı.
***
Avşin ve Dilzar masayı hazırlarken, avşin tek bir noktaya kitlendi.
"Kız Dilzar, neden kimse bugün konağa metor yağmuru olacağını söylemedi?"
"Ne diyorsun Avşin ya?!"
Kuzenini azarlayan kız, onun baktığı yere bakınca onunda gözleri irileşmişti.
"Kız bunlar kim? Hey maşallah!" Dedi kendinde olmadan.
Dalga ise her şeyden habersiz başını bilgisayara gömüşken, birden gözleri iki el tarafından kapanı verdi.
Refleksle elleri tutuğunda abisi olmadığını anlamıştı çünkü bu eller bir erkeğe göre oldukça küçüktü.
Gözlerini kapatacak başka birisi olmadığı için aklına gelen ilk kişiyle sinirle ayağa kalkıp, bağırdı.
"Yemin ederim elimde kalacaksın Avşin!" Dediği gibi karşısında ona gülen can dostunu gördü.
"Gördün mü Dilzar? Ben size bu kız bana takmış diyorum ama siz inanmıyorsunuz." Diyerek onları uzaktan izleyen Avşin, Dalga'nın yaptığına sitem etti.
"Bebeğim!" Diyerek Dalga'nın boynuna atlayan Asila'ya, Dalga sıkıca sarıldı.
Mutlu sesiyle,
"Bu sürprizi neye borçluyum?" Dedi.
"O gün senin sesini öyle duyunca, dayanamayıp çeteyi toplayıp geldim."
Dalga gülen gözleriyle adamlara baktı.
"Hoşgeldiniz beyler." Diyip tek tek üçüne sarıldı.
"Nasılsın Dalga ciciş?"
Ali'ye sırıtıp omuz silkti.
"Olduğu kadar Ali'm."
"Beyler sizi buralarda görmek ne güzel. Hoşgeldiniz."
Bora'da onlarla selamlaştıktan sonra Barlas ve Haşmet Ağa'da gelmişti.
"Bu beyler kim kızım?"
"Dostlarım baba, benim için buraya gelmişler."
Dalga farkında olmadan ilk defa 'baba' diyince, Barlas sevinip gülümsemişti.
"Hoşgelmişsiniz çocuklar. Ayakta kalmayın, buyurun geçip oturalım."
Haşmet Ağa iyi dede rolü keserken, Dalga ona göz ucuyla bakarak herkesle beraber oturduğunda, bu sefer babası konuştu.
"Açıkçası kızımı böyle seven dostları olduğunu görmek beni çok sevindirdi."
"Bey baba, biz onu daha şu kadarcıkken tanıdık, liseye gidiyordu ama nasıl bıcır bıcır, tabi o tiple bide asabi!" Diyerek gülmeye başlayan Ali'ye, Dalga hariç herkes gülmüştü.
"Asabi olduğu doğrudur. Asi kızım benim." Diyen Barlas, yanına oturduğu kızının saçını okşadığında, Dalga çaktırmasada sinirlenmişti.
'Asi kız' kelimesini duymak istemiyordu.
"Siz evli misiniz?"
Haşmet Ağa, dip dibe oturan Asila ve Berk'e bu soruyu yöneltince, Berk
"Evet, yeni evlendik." Dedi.
"Maşallah pek yakışırsınız."
Bunu diyen yaşlı adama sadece gülümsediler.
Oğuz'un ise canı sıkılıyor ve etrafa bakıyordu. Evin mimarisi dikkatini çekmişti. Hazırlanan masayı gördüğünde,
"Sizin sanırsam misafirleriniz var. Biz sonra gelelim." Dedi.
"Olmaz çocuklar, bugün bizim misafirimizsiniz."
Barlas, kızının arkadaşlarını yakından tanımak istiyordu. En azından ona dair bir şeyler öğrenebilirdi.
Barlas'ın bu hareketi, Dalga'nın hoşuna gitmişti. Konağın kapısı çalınca, adamlar ayağa kalktı.
"Dalga hadi kızım, sende gel karşılamaya." Diyen Haşmet Ağa'ya bıkmışça bakıp ayağa kalktı.
"Kız sen ev kızı mı oldun?"
Alay ederek koluna vuran Ali'nin omzuna sertçe vurup, yanından geçti.
Kapının açılmasıyla önden büyükler girdiğinde, Dalga hepsinin elini mecbur tek tek öpmüştü. Gelinlerini ilk defa gören Kandaroğlu ailesi oldukça memnun olmuşlardı.
Welat içeri girdiğinde, o da konağın büyüklerinin elini öpmüştü. Dalga'yla tam konuşacakken, kız kardeşi olan Şilan resmen kızın boyuna atlamıştı.
"Yengem benim beh! Şu endama bak, maşallah. Ben Şilan bu arada. "
Onla nerdeyse yaşıt olan kıza, Dalga şokunu atlatarak gülümsemeye çalıştı.
"Memnun oldum Şilan."
Welat kardeşinin bu haline hafif sırıtıp, kolundan tutarak Dalga'dan uzaklaştırdı. Tabi o sırada diğer aile üyeleri sedirlere çoktan oturmuşlardı.
Şilan, abisinin verdiği mesajı anlayıp gittiğinde, Welat Dalga'ya baktı.
"Sevdiği birisi olunca patavatsız davranır."
"Soru değil. En azından senin aksine, tatlı kız."
"Başladı mı yine laf sokma mesaisi?"
"Hiç bitmedi ki." Dedi kız yapmacık bir gülüşle.
Adam gördüğü yabancı yüzleri gösterdi.
"Onlar kim?"
"Dostlarım. İstanbul'dan benim için gelmişler."
Oturan adamların ve Asila'nı gözleri de, ayakta dikilen Welat ve Dalga'daydı. Durumu bilmedikleri için aralarındaki ilişkiyi de çözememiş, o yüzden Dalga'nın bir kuzeni olduğunu düşünmüşlerdi.
"Meseleyi biliyorlar mı?"
"Hayır, söylemeye fırsatım olmadı ve senden ricam, çaktırma. Gerçi bu kadar insan içinde pek mümkün değil ama olduğu kadar."
"Nasıl istersen." Diyen adam ve kız sedirlere geçip oturunca, Asila yanına oturan Dalga'yı hemen sorguya çekti.
"Bu ultra yakışıklı adam kim?"
Genç kız,
"Sonra Asila" Diyerek geçiştirdi.
Kısa bir sohbetten sonra herkes yemeğe geçtiğinde, Dalga diken üstündeydi.
İki ailede sanki hiç kötü bir şey yaşanmamış gibi aralarında gülerek konuşuyorlardı ve tam o sırada, Hanoğlu ailesinin en büyüğü Hanife hanım konuştu.
"Gelinim, sen nasılsın?" Dediği gibi Dalga'nın yediği yemek boğazında kalınca, Asila hemen su uzattı.
"Helal kızım helal."
"İyiyim Hanife teyze, sağol."
"Teyze ne kızım, nene de artık bana."
Dalga konu hemen kapansın diye başıyla onayladı.
"Niye gelinim dedi?"
Asila'ya başını hafif döndürüp,
"Dili sürtmüştür." Dedi.
Welat ise bu oyuna daha ne kadar devam edecek diye kızı merakla izliyordu.
Yemekten sonra büyükler salona, gençlerde teras katında oturmuştu ve az çok bir birilerini tanımışlardı.
Asila'nın ortalıklarda olmadığını gören Dalga tam Berk'e soracağı esnada, Asila elinde bir gitarla yanlarına gelmişti.
"Gelirken bunu almayı unutmuştun." Dediğinde, Dalga gitara baktı.
"Bilerek bıraktım Dağ sıçanım, malum biliyorsun durumu ama yinede iyiki getirdin, teşekür ederim."
Pusat'a hep bu gitarla şarkılar söylerdi ve bu yüzden her şey gibi onuda İstanbul'da bırakmıştı.
"Gitar mı çalıyon yenge sen? Bir şarkı söyle. Nolur nolur?"
Ona yalvaran gözlerle bakan Şilan'a dayanamayıp gitarı çantasından çıkardı. Gitarın düzenlemelerini yaptığında, sevdiği o şarkıyı söyledi.
"… Her gün başka bir pencerede
Sensizliğim yollarına bakar
Ve boynunu büker..."
Welat kızın tam karşısına oturmuş onu hem izliyor hem dinliyordu.
Dalga nakarat kısmına gelince sesi yükselip tüm konağı sarınca, büyükler bile sohbeti keserek kızın sesine odaklanmışdı.
Bu esnada Ali, yeni gördüğü Dilzar'ı beğeniyle izlerken, kız utancından ne yapacağını bilemez bir halde şarkı söyleyen Dalga'yı izliyordu ama o da Ali'den etkilenmişti.
Avşin'nin gözü ise her zaman ki gibi Welat'aydı.
"… Ben bir tek adam sevdim
O da sensin, o da sensin
Ben bir tek sende yandım
Alevlendim, delilendim."
Adam, Dalga'yı ilk gördüğü günden beri içindeki aşk acısının farkındaydı.
Söylediği şarkıyı bile sevdiği adama hitaben söylediğini çok iyi biliyordu ama yinede gücüne gidiyordu.
Ayağa kalkıp, terasın korkuluklarını sinirle kavrayarak Mardin'in eşsiz manzarasını izledi derin soluklarla ve kızın son sözlerini duydu.
"… Ben bu sevdayı yemin bildim, söz bildim. Ben bu sevdayı kutsal bildim."
Herkes Dalga'yı beğeniyle alkışladığında, gitarı çantasına geri koydu. Şarkı söylediği esnada Welat'ın öfkelenip gittiğini görümüştü. O yüzden ayağa kalkıp, adamın yanına gitti.
"Başka adamı seven bir kadını hala karın yapmak istiyor musun?"
Welat yaktığı sigarasıyla, kıza hafif döndü.
"Bir süreliğine birlikte olacağımız için sorun etmiyorum."
Dalga, hafif gülüp manzarayı izledi.
Amacı sadece Welat'ı denemekti. Adamın planı güzeldi ama duygular her şeyi mahvedebilirdi ve bunu bildiği için Welat'ın hislerini anlamaya çalışsada, adamın duygularını iyi gizlediğini bilmiyordu.
"Dalga!"
Asila'nın sinirli sesini duyduklarında ikiside oraya döndü. Oturan herkesin gözü onlarda olduğu için bir problem olduğunu anlamışlardı.
Dalga, onlara doğru ilerledi.
"Noldu Asila?"
"B-bu kız ne saçmalıyor?! Sen Welat'la mı evleneceksin?!"
Arkadaşının hem şaşkın hem öfkeli hali karşısında ne yapacağını bilememişti. Uzun sessizliği cevap olarak alan kız, eşine baktı.
"Kalk Berk gidiyoruz, sizde!" Diyerek Ali ve Oğuz'a bağırdığında, onları izleyen Dalga sinirle saçlarını geri attı.
"Asila, beni önce dinler misin?!"
"Sus! Yalanlarını dinlemeyeceğim." Diyen dostuna inanamayarak baktı.
"Sana hiç yalan söylemedim ben."
Asila sağırmış gibi kızın dediklerini duymamazlıktan gelip terasın merdivenlerden hızla indiğinde, kocası da arkasından onu takip ediyordu.
"Görüşürüz Dalga." Diyen Ali'ye mahçup gözlerle baksada, bir şey demeden gidişlerini izledi.
"Yenge ben biliyorlar sandım."
Ağlamaklı sesiyle konuşan Şilan'a göz ucuyla bakıp, hiç bir şey demeden derin nefesler aldı.
***
Sabahın ilk saatlerinde Pusat uyanmış sargılı ama hala zincirli ellerine bakıyorken, dalmıştı.
Demir kapının açıklamasıyla karşısında ihtiyar adamı gördü ve kaşlarını sinirle çattı. Yaşlı adamdan hiç hazzetmiyordu.
"Günaydın eski damat. Sana bugün bir müjde vermeye geldim."
Pusat derin bir iç çekerek sabır dilediğinde, Haşmet Ağa elindeki bilgisayarı havaya kaldırarak adama gösterdi.
"Bunda çıkış biletin saklı oğlum."
Adam, ne demek istediğini anlamaya çalıştı.
"Ne saçmalıyorsun ihtiyar?"
Haşmet Ağa, adamın merakını bastırmak için bilgisayarı önüne koyarak, videoyu izletti.
Pusat'ın her geçen saniye nefesi sıklaşıyor, şakaklarındaki damarlar ise daha çok belirginleşiyordu. Videonun bitmesiyle,
"Öldürürüm lan seni!" Diye Haşmet Ağa'ya saldırsada, bileklerine takılı olan zincir ona mani oluyordu.
"Sinirlenme oğlum, bunun sayesinde çıkacaksın artık burdan. Gözün aydın!" Derken bile bıyık altından gülüyordu ihtiyar adam...