8

1026 Words
        Ürke, hiç ses etmeden bakıyor aralık kapıdan içeriye. İki oğlu da mışıl mışıl uyuyor henüz. Onları uzun uzun süzüyor. Kemal uysaldı, annesi ne istese yapardı. Aziz, tehlikeliydi, tam bir delibozuk!. Bu yüzden önce Aziz'in başını bağlamalı ki aileyi yeni sorunlarda bırakmasın. Ardından Kemal'i de hemen everir, torun tombalak yaşayıp giderlerdi. Artık biraz kendisi de rahat etmeli. Gelinler her işi yapar, kendi de bir köşede sadece torunlarıyla eğlenirdi.          Kadının yüzüne yayılan geniş bir gülümseme, ne kadar mutlu olacağının ilk işareti. Gözünün önünde canlanan tablo gayet neşeli. En az üç ufaklık etrafında oynuyor, bağırıyor, ortalığı birbirine katıyor. Hiç sinirlenmiyor onlara, sevgiyle büyütüyor. -" Anne sen ne yapıyorsun öyle kapıya dikilmiş?" Kadın bozuntuya vermiyor: -" Hiç öyle baktıydım uyandınız mı diye! Kemal ile annesinin sesine Aziz de uyanıyor: -" Sabahın körü daha! Uyutmadınız ya! -" Sabahın körüymüş! Bir bak bakalım! Güneş iyice yükselmeye başladı, kalkın da güne başlayalım! Tekrar yatağına iyice yerleşen Aziz: -" iyi ya! Siz ağabeyimle başlayadurun! Ben sonra gelirim. -" Hiç olur mu öyle şey?! Önce senin kalkmak gerek. -" Nedenmiş o?!" -" Bugün senin için çok farklı bir gün. Sor bakalım neden diye. -" Neden?" -" Gece düşündüm taşındım. Ağabeyinle ikinize kız bakacağım, görücülüğe çıkıyorum bugün." Kemal boş boş annesine bakıyor. Bu acele neden der gibi. Aziz birkaç saniye sonra algılıyor ne olduğunu ve: -" Görücülüğü bırak anne, herkes sevdiğinle evlensin." Bu arada keyfi kaçmış, uykusu hiç kalmamış, asık bir yüzle kalkıp oturuyor yatağında. Bu cevap kadını yine deliye çeviriyor: -" Tabii sevdiğinle, yanı beni dertli edecek biriyle! Sakın adı da İclal olmasın!" Öfkeyle baktığı oğlundan bir yanıt bekliyor kadın. Aziz susuyor, kendini yatağa atıyor tekrar ve yastığıyla yüzünü örtüyor. Ama, annesinden kurtulamayacağını kendi de biliyor. Kemal, sesler yükselmeye başlayınca çoktan kendini odadan dışarı atmış. Annesi biraz kapıdan çekilip ona yol açıyor bir yandan da laf yetiştiriyor: -" Kaç sen de hemen! Hiç beni destekleme, ne vurdumduymaz adamsın sen! İnsan en azından annem haklı der! Ama kime ne diyorum ben! Al birini vur ötekine! Zaten bu evlilik denen, çok önemli bir iş! Hiç ergen aklıyla olur mu?!" Kadın daha konuşuyor ama, Aziz hızla odadan çıkıyor. Sanki nefes alamıyor gibi. Bu ne ısrar, bu ne baskı! Bahçedeki tulumbadan su çekip başından aşağı döküyor. Sabah sabah bu ne daraltı!. Annesi otomatiğe bağlamış, ardından bahçeye fırlıyor ve devam ediyor: -" Bu iş en kısa zamanda olacak! Biraz sonra giyinip gidiyorum kız bakmaya! -" Kendin evleneceksen, benim için sıkıntı yok! Bu cümleyi duyan kadın, barut gibi: -" O ne demek o?! Ne zamandır ana ata sözü dinlenilmiyor?!" -" Hayat benim, o yüzden kiminle getireceğime ben karar veririm!" derken Aziz de oldukça kızgın. -" Sen veremezsin o kararı! Seni bugünlere getiren benim!" Genç adam kararlı: -" O zaman ben de çekip giderim!" -" Git! Beş kuruş vermem! Ne işten anlarsın sen?! Açlıktan ölürsün!" Kemal, bu kavganın ipleri koparma sınırında karışıyor lafa: -" İkiniz de susun! Nerdeyse birbirinizi yiyeceksiniz! Aziz anneme karşılık verme! Anne sen de biraz sakin ol! Yangından mal kaçırır gibi evlilik olmaz. Sakin sakin konuşalım." derken asıl kardeşine veriyor mesajını. "Diklendiğin sürece, annem daha inat yapacak." Aziz uyku sersemliğini atmış, bu uyarıyı alıyor ve güç olsa da susuyor. Tek tesellisi, ağabeyinin bir çıkış yolu bulacağı.        Annesi, bir süre kendi dediğinin olacağına inansın, bunda ne zarar vardı ki?! Hem daha İclal'e evlenme işini açamamıştı, kabul eder miydi acaba?! Asıl kendini durduran bu düşünceler oluyor. Bir yandan saçlarından omuzlarına ve göğsüne dökülen damlaları kuruluyor. Gözleri dalgın. -" Ha işte! Evlat dediğin böyle olacak! Büyük sözü dinleyecek!" Kemal şaşkın, annesinin bu kadar çabuk sakinleştiğine ve sözünün geçtiğine inanmasına hayret ediyor ama, susuyor. Sönmüş ateş yeniden alevlenmemeli. Kadın tuhaf bir neşe ile hiçbir tartışma yaşanmamış gibi mutfağa gidiyor, önceden hazırladığı belli olan tepsiyi alıp dönüveriyor masaya. Güzel bir kahvaltı hazırlama telaşında. Aziz gözlerini Kemale dikmiş, ne yapacağız bakışları atıyor. Kemal sakin, sus sen merak etme anlamında bir işaret yapıyor annesine göstermeden. Kemal isteksizce bir parça ekmeği reçele batırıyor. Aziz ise, isteksizce masadakilere bakıyor. Kadının keyfi yerine gelmiş, anlatıp duruyor: -" Hasangilin ortanca kız bir içim su! Boy, endam, kaş göz yerinde! Allah övmüş de yaratmış! Çalışkan mı çalışkan! Annesinin elini sıcak sudan soğuk suya sokmuyor! Saygılı, terbiyeli, namuslu! Daha ne olsun?! Soyu sopu da belli......"  Aziz midesinde bir bulantı duyuyor, konuşamıyor. Sadece Kemal' e bakıyor. Ağabeyi yine aynı hareketi yapıyor. Sus, hallederiz ifadesi.  Anneleri susacak gibi değil, almış başını gidiyor: -" Ben sizi hiç ne olduğu belirsiz kişilere layık görür müyüm?! Tabii kasabanın en iyi kızlarını isteyeceğim size. Hem kız babaları dünden razı he demeye. Şükür malımız mülkümüz yerinde! Ailemiz iyi, daha ne olsun?!" Aziz, soyu sopu belli kısmına takılıp kalıyor. Annesi aklı sıra İclal'i kötülüyor. Oysa kendi aklından geçenler bambaşka. İnsanın yüreğini kim delice attırıyorsa,onunla olmalı. Mal mülk, soy sop da neymiş?!. Hem insan sevmediği biriyle nasıl bir ömür tüketebilir ki?! Bu, sadece hayatı her gün değişik bir keder atan kötü olur ancak! Nasıl olduğuna inanamasa da susuyor, ağabeyinin lafını dinliyor. Ve annesi hâlâ konuşuyor: -" Kemal sana da büyük kızı alalım! İki kardeşe iki kardeş! O da pek güzel maaşallah! Size demedimdi. Geçen kasabanın girişindeki dere boyunda gördüm kızları. Akça pakça, saçları ta bellerine kadar! Uzaktan inceledim, göğüsler, bacaklar, her şey yerli yerinde!  Kadın, lafın burasında Kemal'e bakıp ne diyeceğini bekliyor. Kemal de annesini bildiğinden: -" Olur ana olur!" diye geçiştiriyor. İçinden geçenler öyle farklı ki:" Önümüzdeki günler ne getirir? Bulgar gavuru bizi burada tutar mı? Gün ola harman ola!" Halâ o isteksizce ağzına attığı lokmayı geveleyip duruyor. Ne kadar istese de insanın içinden gelmeyince dünyanın en lezzetli yiyeceği olsa da yenmiyor. Bir an ardına dayandı ve: -" Ben giyinip çıkacağım. Önce bostana bir bakayım işçiler ne alemde! Oradan da kahveye uğrarım, bakalım yeni bir havadis var mı?" -" Git oğlum ama, kardeşini de al yanına! Artık işin bir ucundan tutsun, zamanıdır. Bir aileye bakmak kolay değil! Hem yalnız kalıp olmayacak hayallere kapılmaz!" Aziz kendini zor tutuyor, bunu anlayan Kemal: -" Kalk, hazırlanıp  çıkalım!" diyor. Aziz yine sessizce itaat ediyor ona ama, asıl meramı başka. Yolda ondan ayrılıp İclal ile konuşmak. Kendine de kızıyor, özellikle pısırıklığına! Hazır dün akşam halası ikisini yalnız bırakmışken neden deyivermemişti sanki?! Kızı görünce aptallaşıyor ama, bugün bir yolunu bulup açık açık ona sormalıydı: -" Benimle evlenir misin? İyide ve kötüde bir ömür  benimle olur musun?!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD