5

994 Words
       Kadın bir yandan bahçedeki ocağı yakmaya çalışıyor öte yandan laf anlatmaya çabalıyor. Elindeki kuru dalları hırsla kırıyor, odunların üzerine yerleştiriyor. Bir gözü oğlunda, böyle susması aslında en büyük tehlike. Çalı çırpı az geliyor, bir demet daha alıyor hemen ocağın yanından. Kafası bir dünya. Acaba gerçekleri deyiverse daha mı kötü olur yoksa daha mı iyi?! Aziz onu kötülemek istediğini düşünür mü acaba? Ama yıllar öncesinde yaşanan gerçekler de bilinmeli. Her ne kadar görümcesi olacak o kadın herkesi korkutup sustursa da, hakikatin üzerine hoş bir bahane geçirse de gerçek gerçektir. Sakin bir ses tonuyla başlıyor: - Sen o vakitler altı yaşındaydın. Halan eşini kaybedince yalnız edemedi. Çocuğu da olmamıştı. Hem evin işlerine yardım edecek hem de can yoldaşlığı edecek bir insan aramaya koyuldu. Tabii biraz da huysuz, ondan kimseleri de beğenmiyor. Sözün burasında az durakladı, oğlundan yana döndü, dinliyor mu diye. Aziz bahçedeki sedire yayılmış hen kulak veriyor gibi hem başka bir dünyada gibi. Devam ediyor Ürke kadın: - Derken günlerden bir gün, nereden geldikleri belli olmayan bir karı- koca görüldü kasabada. Kadının kucağında iki üç yaşında bir çocuk. Kasabalı pek yaklaşmadı bu ne oldukları  belli olmayan insanlara. Birkaç gün iş aradılar orada burada, sefil haldelerdi. Hatta dere kenarında yaşamaya çalıştılar bir süre göçebeler gibi. Ve nasıl olduysa halana gittiler iş diye. Artık onlara kim akıl verdiyse?! Gerçi halanın çok zengin olduğunu bilmeyen de yok! O kimseleri  beğenmeyen kadın, bunları evine kabul etti, bir sevdi bir sevdi! Adam bağ- bahçe işinde, karısı evin her işine koşuyor. Çocukları ufacık kız da evin neşe kaynağı oluverdi. Halan onlara bahçenin sonundaki hizmetli kulübesini verdi. Bir anda hayatları düzene girdi.   Kadın yorulmuş gibi duruyor  yeniden. Ateşe verdiği kuru dallara eğilip üflüyor odunlar tutuşsun diye. Çalı çırpı çatırdayarak gittikçe alevleniyor. İyice coşan kalınca bir dalı ortaya doğru iteliyor. Yine dönüp ardına bakıyor. Aziz aynı yerinde, bakışları dalgın. Kadın laf İclal'e gelince dikkat kesileceğinden emin: - Ben de o aralar babana bakıyorum, durumu her geçen gün kötüye gidiyor. Kasaba doktoruna koşturuyoruz neredeyse her gün. O adam, yani halanın iş verdiği. İyi bir adamcağız, bu koşuşturmada çok yardımcımız oldu. Adını neredeyse kimse bilmiyor, kahya efendi diye yerleşiyor hafızamıza. Akıllı da bir adam. Gelin- görümce halimizden haberdar. Daima dengeyi buluyor. Her şey yolunda gidiyor düzeninde yaşayıp gidiyoruz, hatta baban bile sanki bir ara iyileşiyor gibi.     Ocaktaki odunlar da alev alıyor, kadın bir odun ile yananları yayıyor ocağın içine ve üzerlerine birkaç daha atıyor. Elindeki is siyahlığını eski bir bez parçasıyla çıkarmaya çalışıyor. Kaldığı yerden devam ediyor: - Bir gece yarısı hepimizin yüreğini ağzına getiren çığlıklar duyulmaya başladı. Gittim ki kahya efendi karısını dövüyor, hem de ne dövmek! Kimse elinden alamıyor. Kadın ciyak ciyak bağırıyor. İclal, duvara sırtını dayamış minicik bir kız ki donup kalmış.   Aziz İclal adını duyunca irkiliyor, saf saf: - Bu anlattıkların hep onunla mı ilgiliydi şimdiye dek?! - Ah benim saf oğlum, ne sandın ya?! - Ne bileyim, öylesine konuşuyorsun diye düşündüm ben. Eee sonra?! Oğlunun merakı kadını daha da şevke getiriyor, ballandıra ballandıra anlatıyor: - Halan güçlükle kadını adamın elinden alıyor, kendi evine götürüyor, dışarıdakiler de adamı zorla teskin ediyorlar. İşte o an ne oluyorsa oluyor. Onca dayağın ardından kadın, halanı bile dinlemeden atıyor kendini pencereden sokağa. Yalın ayak başlıyor koşmaya. Bir süre sonra bunu fark eden kocası da peşinden! Nedense kimse takip edip müdahele etmiyor. İclal olduğu yerde sessiz sessiz ağlıyor. Halan öz çocuğu gibi sahip çıkıyor ona.  - Annesiyle babasına ne oluyor?! - Dur oğlum, anlatıyorum, sırasıyla! Kadın ocaktaki odunları tekrar karıştırdı, derin bir nefes aldı: -  Yerel görevliler birkaç gün sonra ikisine karşı tepenin ardındaki ormanda buldu. Bir de üçüncü çıktı sonradan. Önce kimse bir şey anlamadı. Kadın başına aldığı darbelerle ölmüş, hemen yanında kanlı, kocaman bir taş parçası. Kocası büyükçe bir ağacın dalında asılı, yani kahya efendi. Tüfeği de yerde, yanında. İlginç bir tesadüfle bir başka ceset daha bulundu, beş kurşunla vurulmuş. İki tane göğsüne, üç tane kafasına sıkılmış. Kasaba bir anda evine kapandı. Kimseler konuşmuyor. Derken Bulgar komitacılar geldi köye, sorgu sual derken iş gün yüzüne çıktı.  - Ne olmuş?!! - Üçüncü adam zaten buralardan değildi. Herkes kadının kocasını aldattığını öğrendi. Kahya efendi de bunu öğrenince deliye dönüyor. Gördüğümüz şiddetin nedeni! Karısı kaçınca azıcık yatışan adam, yeniden öfkeyle düşüyor ardına. Kadını ormanda sıkıştırıp başını taşla eziyor. Meğer orada buluşurlarmış diğer adamla. Adam kadını o halde görünce kaçmaya başlıyor, artık neden o gün oradaysa! Belki de yine gizlice buluşacaklardı. Kahya efendi hiç duraksamadan çekip tüfeğini basıyor kurşuna! En son da kendini asıyor.    Aziz duyduklarıyla dehşete düşüyor, bu nasıl bir hikâye?! Bir an olduğu yerde kalıyor, sonra: - İclal'e ne oluyor?! - Bir süre halan bakıyor. Amcasıyım diye bir adam geldi kasabaya sonraları, halan hiç ayrılmak istemese de onu vermek zorunda kaldı. Kadın anlattığı gerçeklerin oğlan üzerinde istediği etkiyi yapması için çabalıyor: - Soysuz bir kadının kızı İclal! Armut dibine düşer! Sana ondan karı olmaz! Anladın mı?! İstemem! Aziz, yüzünü yere eğiyor, duyduklarının  muhasebesini yapıyor beyninde. O an hissettiği tek güçlü duygu, İclal'in felaketini tüm yüreğiyle paylaşmak! İnsanlar hata yapabilir. İclal de annesi gibi olacak değil! O, herkesten farklı! Ve dinlediklerinin ardından kızın neden hep üzgün, neden hep ağlayacakmış gibi durduğuna bir anlam verebiliyor. Bazıları için yaşamak, diğerlerinden daha zor olabiliyor! Talihsizlik İşte!         Aziz, duyduklarından yoruluyor, bırakın bunları yaşamayı! Gözleri tek tük belirmeye başlayan yıldızlardan birine takılıp kalıyor. Onu bir daha görmek, şu yıldıza erişmek kadar imkansızdı bir vakitler. Ama şimdi yine bir aradaydılar, aynı kasabada! Demek ki gittiği amcasının yanında da bir şeyler yolunda gitmemiş ve tek iyi tanıdığı insanın yanına halasına geri dönmüştü. Hem bu bir işarette olabilir. Artık ikisi de büyümüşlerdi, evlenip birbirlerinin her şeyleri olabilirlerdi!          Genç adam, uzandığı yerden aniden fırlayıp kalktı. Acilen İclal ile konuşmalıydı. Şöyle bir çevresine bakıp akşam olduğunu görünce bu delice isteği yarına erteliyor. Zaten geçmişi iyi bilinmeyen bir genç kızı daha fazla riske atamaz. Akşam akşam ikisini görenler neler demez ki?! Onu çok sevdiğini bir kez daha yüreğinde hissediyor. Ona zarar verebilecek her şeyi engellemeliyim! Şu güne dek yeterince hayatın soğuk yüzünü görmüş! Onu çok sevip korumalıyım! Henüz açık açık diyemedimse de seni çok, çok seviyorum İclal! .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD