6-Şapşik Kurt

1519 Words
Adını bilmediğim üst sınıf öğrencisinin söylediklerini Ayberk’in söyledikleriyle birleştirdiğimde ürperdim. Deyim yerindeyse göğsüme bir darbe aldığım için nefesim kesilmiş de gözlerim yaşarmış gibi oldum. Bütün öğrenciler dersler için sınıflara girerken bahçenin ortasında kaldım bir dakika kadar ve esen kasım rüzgarıyla titredim. İki aydır bu okuldaydık ve tüm bu süre boyunca Ayberk bana yakın olmaya çalışırken ben tam bir aptal gibi davranmış, kendi göremediğim bir ilgiyi Işıl ona gösterdiğinde nasıl göremiyor diye suçlamıştım onu. Nasıl bu kadar kör olabilmiştim? Giriş kapısına yürürken bedenim hala titriyordu. Onu hep kuzenim gibi görmüştüm, çünkü ailelerimiz hep çok yakındı ve Ayberk’le didişe didişe büyümüştük. Onun benden hoşlanacağı aklımın ucundan geçmezdi. Yanılıyor olabilir miyim diye düşünürken merdivenlerden çıkıyordum. Tek tük öğrenciler koşturarak geçiyordu yanımdan sınıflara yetişmek için. Benim göremediğim bu ilgiyi beni biraz dışardan gözlemleyen biri bile anlamıştı. Ne kadar acınası bir aptallıktı benimki. Ayberk, Göktuğ’dan hoşlandığımı düşünmüştü. O kendini beğenmiş züppeden nasıl hoşlanabilirdim ki ben? Uyuz oluyordum zaten çoğu şeyine. Işıl, o Ayberk’ten hoşlanıyordu ve bana ima ediyordu aralarını yapmam için bir şeyler. Ama Ayberk’in ona değil bana ilgisi vardı ve şimdi ben her ikisine de nasıl davranacağım hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Lanet olsun, babam bana erkekleri dövmeyi öğretirken keşke erkeklerin duygularını anlamayı ve bu duygulara nasıl karşılık vereceğimi de öğretseydi. Ya da bilerek beni böyle yetiştirdi ki çevremdeki erkeklerin ilgisini anlayamayıp mal mal kendi kafama göre takılayım da o da biricik kızını korumuş olsun böylece. ‘’Ah! Baba ya! Bunu öğretmedin bana! Haksızlık!’’ dedim sınıfa giden koridoru dönerken. ‘’Asena Çiçek Bozkurt! Ne söyleniyorsun kendi kendine?’’ Piyade Yarbay olan İngilizce hocamızın sesiyle toparlanıp döndüm arkamı ve, ‘’Uğur hocam? Hiç, önemsiz şeyler.’’ Sert yüzü biraz gevşeyen adam bana gülümsedi, ‘’Dersler çok mu yoruyor seni?’’ ‘’Hayır hocam. Alışmaya başladım tempoya.’’ ‘’Alışsan iyi olacak, giderek ağırlaşacak, kolaylaşmayacak çünkü.’’ ‘’Evet hocam. Ve ben de dayanacağım.’’ ‘’Murat Hocan, helikopter pilotu olmak istediğini söyledi.’’ ‘’Evet hocam. Hedefim o. Elimden geleni yapacağım.’’ ‘’Güzel, Türk Ordusunun sizin gibi parlak ve hedefi güçlü gençlere ihtiyacı var.’’ ‘’Babam gibi konuştunuz hocam.’’ dedim biraz tebessüm ederek. ‘’Baban emekli Özel Kuvvetler askeriydi değil mi?’’ ‘’Evet. Şimdi de özel bir güvenlik şirketinde çalışıyor.’’ Uğur hoca kafasını salladı.’’ ‘’Kızıyla gurur duyuyordur. Hadi şimdi sınıfa gir de seni yok saymak zorunda kalmayayım.’’ Güldüm ve selam verip, ‘’Hemen hocam.’’ deyip ondan önce girdim sınıfa. Herkes yerine oturmuş hocayı bekliyordu. Yerime geçerken Göktuğ’la göz göze geldik ama bakışlarındaki delici soğukluğu görmezden gelip yerime oturdum. Aklım Ayberk’teydi ve artık ona nasıl davranacağımı bilmiyordum. Ertesi gün cumaydı ve okul çıkışı eve gitmeye karar verdim. Bana şuan yardım edebilecek tek kişi annemdi. Sadece onunla konuşabilirdim bu hassas meseleyi. Işıl da dahil kızlardan hiç biriyle konuşabileceğim ve akıl sorabileceğim bir şey değildi bu. Hem Işıl’a söyleme ihtimalleri, hem de Ayberk’in onların gözünde yanlış duruma düşmesi ihtimali vardı. Üstelik Sibel cins bir kızdı. Olur olmadık şeylere pürüz çıkaran, takıntılı ve her şeye surat asan bir tipti. Hep onun kurallarına göre dizayn edilsin istiyordu odadaki şeyler ve çatışıyorduk çoğu zaman. Işıl arabulucu davranırken Aslıhan biraz daha Sibel’in tarafını tutuyordu sanki. Aslıhan güçlü ve çalışkan bir kızdı ama Sibel kadar kurnaz değildi. Sibel onu manipüle edip kullanıyordu. Sibel’in manipülasyonlarını en iyi ben gördüğüm için beni hiç sevmediğini hissediyordum. Hatta derslerde ve spor antrenmanlarında bile kendini benimle kıyasladığını biliyordum. Hatta o da benim gibi helikopter pilotluğu düşündüğünü söylemeye başlamıştı. Eh, onu tutan mı var, ne yaparsa yapsın, ben sadece kendi gelişimime odaklanıyorum. Işıl daha bana yakındı ama belki bunun nedeni de Ayberk’ti ve Ayberk’in bana ilgisini öğrenirse belki o da diğer ikisine yaklaşıp bana soğuk yapabilirdi. Hoş bu umurumda değildi de, sonuç olarak onlara güvenemezdim. Anneme ihtiyacım vardı, onun bilgeliğine ve sakinleştirici konuşmalarına. Ve babamın bu olayı bilmemesi gerekiyordu. Ayberk hakkında olumsuz düşünürse üzülürdüm. Beni korumaya çalışabilirdi ve ay hayır ya ortalık daha çok karışırdı kesin. Gürkan amcaya söylerdi, o da Ayberk’i uyarırdı. Yok yok, bunlara hiç gerek yoktu. Benim acilen Ayberk’e nasıl davranacağımı öğrenmem lazımdı. Ona uyuz olsam da kırmak istemiyordum. İşin daha kötüsü, onu kuzenim gibi görüyordum ve şuan tek odaklandığım şey bu okulu başarılı bir öğrenci olarak bitirip babamı ve annemi gururlandırmaktı. Son iki ders çok dalgındım. Teneffüse de çıkmadım Ayberk’le karşılaşırım diye. Ders çıkışı koşu pistinde Ayberk ve Göktuğ’u gördük ama Işıl onlarla konuşurken ben mesafeli davrandım. Yemekte de sessizdim. Ayberk de bana yaklaşmıyor, neredeyse beni yok sayacak şekilde Işıl ve Göktuğ’la daha çok konuşuyordu. Sessizce yemeğimi yerken ilerdeki masalardan birinden, spor salonunun kapısında benimle konuşan üst sınıfın bana manidar bakışlar attığını gördüm. Derdi neydi bu züppenin? Beni izlemek onu eğlendiriyor gibiydi resmen. Dizi mi çeviriyoruz oğlum burada? Ters ters baktım ama hiç tınlamadı. Ben de bakmamaya karar verdim. Salak ya! Yoksa birileriyle benim üstüme bahse mi girmişti? Ay neler duyuyorduk. Benim bilmediğim bir okul geleneği falan mı vardı, çömezlerle dalga geçilen? Eğer böyle devam ederse yakasına yapışacaktım önünde sonunda ama şimdilik görmezden gelerek hevesini kursağında bırakabilirdim. ‘’Çiçek, çok sessizsin? Hasta mısın?’’ dedi Işıl ders salonunda da aynı şekilde davrandığımı fark edip. Ayberk bana bakmıyordu. Göktuğ’la kendi aralarında konuşuyorlardı. ‘’Biraz üşüttüm galiba. Odaya çıkacağım. Siz çalışın.’’ dedim ve kalkıp kitaplarımı toparladım. ‘’Gelmemi ister misin seninle?’’ ‘’Yok Işıl, sen devam et. Annemi arayıp odaya geçeceğim. Odada görüşürüz.’’ Onları orada bırakıp dışarı çıktım. Annemi aradım hemen. ‘’Çiçek? Güzelim?’’ ‘’Anne.’’ dedim kırık dökük bir tonda. ‘’İyi misin sen? Bir sorun mu var?’’ dedi hemen sesimden anlayan annem. ‘’Anne, babama bir şey belli etme. Başka odaya geç lütfen.’’ ‘’Baban yok zaten, ikizlerle dışardalar. Ödev için malzeme alınacakmış çocuklara.’’ ‘’Oh iyi.’’ Bahçede bir ağaç dibine yürüdüm yavaşça. Tek tük öğrenciler sağa sola gidip geliyordu. ‘’Kızım bir şeyin var senin?’’ ‘’Anne bir şey oluyor ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. Yarın eve geldiğimde konuşacaktım ama şuan iyi hissetmiyorum.’’ ‘’Çiçek? Anlat. Dinliyorum güzelim.’’ Annemin sakinleştirici ama aynı zamanda meraklı sesi bana cesaret verdi. ‘’Anne, nasıl diyeceğimi bilmiyorum ama aptal gibi hissediyorum. Ayberk…’’ Nasıl anlatacağımı tam bilmemenin çaresizliği vardı üzerimde. ‘’Çiçek, sakin ol. Bak seni dinliyorum ve kesinlikle yargılamayacağımı biliyorsun. Söyle şimdi, konu ne?’’ ‘’Anne galiba Ayberk benden hoşlanıyor.’’ dedim bir çırpıda. Annem şaşıracak ve nasıl yani falan diyecek sandım ama onun yerine, ‘’Nasıl anladın? O mu itiraf etti?’’ dedi sakince. ‘’Ben anlamadım işte sorun orda. Salakmışım ben meğer. Hani Işıl var diyordum ya bizim sınıfta?’’ ‘’Evet?’’ ‘’Işıl Ayberk’ten hoşlanıyor anne. Ve Ayberk de sürekli kızı görmezden geliyordu. Ben de bugün sebebini sordum Ayberk’e. Niye Işıl’a yüz vermiyorsun, sebebi ne dedim. Güzel kız yani sonuçta, belki çekiniyordur belli edemiyordur duygularını diye düşündüm. Yardımcı olacaktım ikisine. Ama o, ben Işıl’a bir şey hissetmiyorum, başkası var, dedi. Bu sefer ben o kim falan dedim. Beni görmeyen biri. Çünkü başka tarafa bakıyor, artık zorlamanın anlamı yok dedi anne. Ben yine tam anlayamadım dediklerini ama o bana kızmış gibi yanımdan ayrılınca üst sınıflardan bir çocuk konuşmamızı duymuş, bana ne dedi biliyor musun?’’ ‘’Ne?’’ ‘’Bakıyorsun ama görmüyorsun, dedi. O zaman benim jeton düştü. Anne salak gibi hissediyorum. Ayberk öğlenden beri bana soğuk yapıyor, ben de ona nasıl davranacağımı bilmiyorum. Her şey mahvoldu. Işıl da öğrenirse durumu beni suçlayacak ve o da bana cephe alacak muhtemelen. Hiçbir şeye odaklanamıyorum saatlerdir.’’ ‘’Çiçek, neredesin şuan kızım?’’ ‘’Bahçedeyim. Onlar salonda ders çalışıyordu, dayanamayıp çıktım oradan. Odama da gitmek istemiyorum. Keşke evde olsaydım anne, ikimiz yürüyüşe çıkardık. Burada olmak istemiyorum şuan. Ayberk bana kızgın ve…’’ ‘’Öncelikle biraz sakinleşelim mi? Oturacak bir yer bul ve otur. Ben buradayım, yarın gelip seni alacağım okul çıkışı. Biraz kız kıza takılacağız önceden yaptığımız gibi.’’ ‘’Anne, babama söyleme olur mu? Gürkan amcaya anlatır, Ayberk’e kızarlar falan. Ortalık daha çok karışır.’’ ‘’Çiçeğim, güzelim. Öyle bir şey olmayacak. Biz zaten biliyorduk Gürhan’ın sana ilgisi olduğunu. Baban da biliyordu. Gürkan amcan ve Aynur teyzen de biliyor.’’ ‘’Ne! Hepiniz farkında mıydınız? Nasıl yani? Babam da biliyordu ve sakince kalabildi yani?’’ Şaşkınlıktan bağıracaktım az daha. Babam bir erkeğin bana olan ilgisine hiç ses çıkarmamıştı, inanamıyordum. Deli Kurttan bahsediyorduk. Bana, ‘’Sana laf atan olursa ağzını burnunu kır Asena.’’ diyen adamdan. Annem biraz kıkırdar gibi oldu ama toparladı kendini. ‘’Ah Çiçek, baban seni biraz fazla erkeksi yetiştirdi. Bazı şeyleri anlayamaman normal güzelim. Ama erkek ve kadınlar arasında yaradılıştan gelen kurallar vardır. Ayberk de senden hoşlanıyor ve sana nasıl göstereceğini bulmaya çalışıyordu ama sen son ana kadar anlayamamışsın. Oysa okulda bir arada kalırsanız anlarsın sanıyorduk.’’ ‘’Duk derken? Hepiniz ikimizin sevgili olmasını mı istiyorsunuz?’’ Konu giderek ilginçleşiyordu. Moralimin bozuk olmasından şaşkın olmaya geçmişti ruh halim. ‘’Tatlım bunları yarın yüz yüze konuşalım mı? Şuan her şey çok yeni ve sen biraz panik haldesin. Sadece korkacak bir şey yok. Büyüyorsun, çok güzel bir genç kızsın ve birileri senden hoşlanacak, birileri seni etkilemeye çalışacak ve hatta hayatında olmaya çalışacak. Ayberk de onlardan biri.’’ ‘’Ama anne ben şimdi Ayberk’le ne yapacağım? Onu kuzenim gibi görüyordum. Sevgili olmak isterse benimle?’’ Annem güldü, ‘’Elbette istiyor bunu. Benim şapşik küçük kurdum henüz aşkın ne olduğunu bilmiyor. Ama öğrenecek.’’ ‘’Anne dalga geçme.’’ ‘’Dalga geçmiyorum Asena, ben de aşkı babanla öğrendim. Hiç ummadığım anda hem de. Yani ne kadar uzak durursan dur, görmezden gelirsen gel, kaçarsan kaç kızım, kaderin seni bulur ve aşk oku seni kalbinden vurur.’’
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD