4

1151 Words
Elimde ki kadehi tek dikişte içtikten sonra gülümseyerek Eun Woo'ya döndüm. Güldüğümü görünce yüzüne şaşkın bir ifade yerleşti. Tabi şaşırması normaldi, hiç bir şeyden haberi yoktu. "Sıkıntı yok, o tırlar boş." Eun Woo şaşkınlıkla bakmaya devam ederken kapıdan içeri giren Min Joon'a bakışlarımı odakladım. "Mallar iki saat önce sahibine ulaştı." Min Joon yüzünde kocaman bir gülümseme ile bize yaklaştı. Gülerdi tabi pezevenk bedavaya sevkiyat yaptırmıştı. Namjoon ve ekibinin bakışları bizim üzerimizde iken muhtemelen gülmemize anlam vermeye çalışıyordu. Min Joon yanıma gelindiğinde elimi uzatınca elimi es geçerek, belime yerleştirdiği eller yardımı ile beni kendine çekip yanağıma küçük bir öpücük bıraktı. Gereksiz şov yapıyordu ama şu an onu engellemeyecektim. "Zeki kadınları severim." Sanki onun beni sevmesi çok umrumdaydı. İki adım geri atarak ondan uzaklaşıp gülümsedim. "Bu gülüşün sebebi uzun süre bizimle çalışacak olman sanırım." Kafasını olumlu anlamda sallayarak locada ki boş bir yere oturdu. "Sürekli bir baskın riski ile mı uğraşacaksın?" Elbette bu risk ile sürekli çalışılmazdı, zaten bir daha böyle bir risk de olmayacaktı. "Her kimse bir daha bu şekilde uğraşmayacak cevabını çok net almıştır. Başka yerlerden vurmayı deneyebilirler, bunda da bir sorun yok, tedbirliyim." Kahkaha atarak önünde ki bardaktan bir yudum aldı. Bu adamı gram sevmiyordum, ısınamamıştım bir türlü ama mecbur katlanıyordum işte. "Sevkiyattan çok seninle yemek yiyeceğim için mutluyum." Yavşak. Gevşek. Pezevenk. İçimden ona saydırırken dışımdan gülümseyerek kafa salladım. "En kısa zamanda yemeliyiz." En kısa zamanda yemeliyiz ki bir an önce olup bitsin ve bu durumdan kurtulayım. "Yarın akşam?" Sıkıntı yoktu, hatta şu an bile yiyip bu konuyu kapatabilirdik. "Olur." Yaklaşık bir saattir bozulan yüzleri istiyordum. Ah bu gerçekten çok zevkliydi. Hele Yoongi'nin sinirli yüz ifadesi kahkaha atmama neden oluyordu. Bir saat içinde masamıza gelen Suho ve Jackson ile tanışmıştım. Yani iyi diyemeyeceğim ama anlaşamayağım türde insanlar değildi en azından aramızda olağan bir durum olmadıkça usumet çıkmazdı. Dışarıdan nasıl gözüktüğümü acayip merak ediyordum. Kardeşim hariç etrafımda ki tüm erkekler potansiyel bir orospu olarak görüyor olabilirdi. Sürekli bir yavşama durumları söz konusuydu. Sanırım nedeni piyasada bir kadın liderliğine alışkın olmadıklarından kaynaklanıyordu. Jungkook ile göz göze geldiğimizde tekrar gülümseyerek kadehimi kaldırdım. Tek kaşını kaldırıp imalı bir şekilde gülerek o da kadehini kaldırdı. Gözlerimi ayırmadan kadehi tek seferde içtim. Dudaklarımda kalan sıvıyı dilim yardımı ile yalayarak yutkundum. Bana uyuz oluyordu ve aynı zamanda onu tahrik ediyordum, uğraşması keyifliydi. Sonlarını getirdiğim zaman özellikle bu halleri ona acısız bir ölüm sunmama yardım edecekti çünkü beni eğlendiriyordu. Telefonuma gelen bilinmeyen numaradan mesaja bakınca kim olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Elbette numaramı kolayca bulacağını biliyordum. Jungkook: arka kapıya gel. Bakışlarımı ona odakladığımda bana bakıp arka kapıya doğru adımladı. Gerizekalı benimle emir kipiyle konuşmaya nasıl cesaret ediyordu. Olduğu yerde daha çok beklerdi. Jungkook: seni bekliyorum. Haneul: ben de gelmiyorum. Jungkook: düzgünce konuşmanın vakti geldi. Haneul: sen ve senin ekibinden biri ile konuşacak bir şeyim yok. Ayrıca bana emir veremezsin. Jungkook: gelir misin? Haneul: öğreniyorsun ufaklık. Geliyorum, derdin ne öğrenelim. Masadan ayrılarak arka kapıya doğru ilerledim. Muhtemelen baltalamaya çalıştıkları sevkiyat onlar için olumsuz sonuç verince kuyruk acıları oluşmuştu. Şimdi bana laf sokmaya çalışacak ama o lafları döndürüp ona sokacaktım. "Ne istiyorsun?" Arkası dönük bir şekilde dışarıyı izlerken sesimi duyması ile bana döndü. Bir iki adım bana doğru atarak yaklaştı. "Asıl sen bizden ne istiyorsun Haneul. Neden bize sardın?" Sanırım algılamakla alakalı sorunları vardı, grup olarak. Nedeni çok açık değil miydi ? "Canım öyle istiyor." Nasıl olsa anlamıyorlardı, açıklama yapıp kendimi yoramazdım. "Burası lunapark değil canının istediği her şeyi yapamazsın." Histerik bir gülüş atıp tek kaşımı kaldırdım. "Bunu bana sen mi söylüyorsun?" "Bak durduk yere saçma bir savaş başlatıyorsun. Herkesi birbirine düşüreceksin." Herkes değil sadece onlar ve biz birbirimize girecektik ve ben bunda bir sakınca görmüyordum. "Bunu bana sevkiyatımızı baltalamaya çalışan adam mı söylüyor?" Kafasını iki yana sallayıp bıkkın bir nefes verdi. " Fazla oluyordun bu sana bir uyarıydı." Amacına ulaşamamış bir uyarı. "Peki bundan öncekiler, ben yokken olanlar?" Benim yokluğumda başlamıştı bu sıkıntı zaten bu yüzden bu kadar tedbirliydim. "Onlarla alakamız yok." Histerik bir kahkaha atıp arkamda ki bira sandıklarından birinin üzerine oturdum. "Bana hiç öyle gelmiyor Jungkook." O da benim gibi karşımda ki bira kasalarından birinin üzerine oturdu. Onunla ilk defa bu kadar ciddi bir konuşma içerisindeydik ve şayet babamın katili bu şerefsizlerden biri çıkarsa bunun için kendimi tokatlayabilirdim. "Bizi tam olarak ne ile suçluyorsun?" Babam için onlardan şüphelendiğimi gerçekten düşünemiyorlar mıydı? Ya da rol mü yapıyorlardı? "Bu konuları seninle değil çetenin lideri ile konuşmayı tercih ederim ama onunla da konuşmak istemiyorum." Ellerini kasanın iki yanına koyarak arkasına doğru yaslanıp kafasını gökyüzüne çevirdi. "Bunu şahsım adına soruyorum çünkü gerçekten merak ediyorum." Nedense hiç inandırıcı gelmemişti. Muhtemelen abileri ağzımı yoklaması için onu göndermişlerdi. Gerçi ağzımdan laf alacak bir samimiyetimiz yoktu ama grupta tartışarak da olsa en çok diyalog kurduğum insan oydu. "Bana baksana sen?" Söylediğim şey ile kafasını gökyüzünden çevirip bana döndü. "Benimle böyle ciddi şeyler konuşma. Yavşaklık sana daha çok yakışıyor." Ben ona yavşak demiştim ve o şu an gülüyordu, hem de gerçek bir gülüştü. Çok fazla falan mı içmişti acaba? "Yavşak olmam bir boka yaramıyor. Hala seni yatağa atamadım." Beni yatağa atmayı düşünmesi baştan saçmaydı zaten, salak. "O iş biraz zor canım ya." Nedensiz bir şekilde hala onunla burada oturup sohbet ediyordum. Uyuz etmek hoşuma gidiyordu evet ama şu an sanki sakalaşıyoruz gibi bir durum vardı ve ben bunu sürdürüyordum. "Neden kızlardan mı hoşlanıyorsun?" Söylediği şey ile yüzümü buruşturup gözlerimi devirdim. Onu istemiyorsam illa kadınlardan mı hoşlanıyor olmam gerekiyordu? "Tabi ki hayır. Yakışıklı, kaslı ve havalı erkekler ilgi alanım." Tek kaşımı kaldırarak gülümseyince o da güldü. "E beni tarif ediyorsun işte." Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Ahh yetişkin tercih ediyorum." Onu elbette bir çocuk olarak görmüyordum. Çocuk olarak göremeyeceğim kadar kalıplı bir adamdı ve itiraf etmem gerekirse yakışıklı. "Çocuk olmadığımı ispatlayabilirim." Oturduğum yerden kalkıp yanına yaklaşarak sırtına patpatlayınca kafasını kaldırıp yüzüme baktı. "Zaman kaybısın Jungkook. Sana çok yüz verdim sanırım bundan sonra benimle konuşmalarına dikkat et. Canın yanar." Göz kırparak yanından ayrılırken arkamdan söylediği şey ile kafamı iki yana sallayarak histerik bir gülüş yerleştirdim suratıma. "Yatakta canımı yakmana izin verebilirim Haneul."  *** "Sevkiyat tarihi ve güzergahı." Minho'nun önüme koyduğu dosyayı incelemeye başladım. Bu kadar kısa sürede bu bilgilere ulaşması enteresandı. "Nasıl buldun?" Önümde ki sandalyeye oturarak rahat bir tavır takındı. "İçeriden bir adam satın aldım." Bu işler bu kadar kolay değildi, kesinlikle bir yemdi bu. Eun Woo neyse de minho'nun böyle bir aptallık yapması sinir bozucuydu. "İyi bir hacker bulun, sadece bu tırları değil tüm tırları izlemeye alın. Ayrıca her ihtimale karşı Güney Kore'de bak sadece Seul değil ülke genelinde bu tarihlerde kiralanmış olan tırları bulup takibe aldır." Eğer bir plan yapıyorsak kusursuz olmalıydı, onlar gibi işimi şansa bırakamazdım. Bizim karşı bir hamle yapacağımızı biliyordular ve asla tedbirsiz davranmayacaktılar. Minho talimatlarımı aldıktan sonra odadan çıkıp uygulamaya koyuldu. Böyle birşey yaparken karşı hamlesi olacağını düşünmüş olmalıydılar. Bizimkiler bu olayı organize ederken ben de Ji Chang Wook ile görüşme yapmalıydım. Mekanının adresini alıp yola çıktım. Önceden haber verme gibi bir alışkanlığım yoktu, ben geldiğimde müsait değilse bile olmalıydı. Elinizi korkak alıştırmayın ayol basın. Sizi seviyorum.❤
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD