"Babanın katilini bulmak istemiyorsun gibi izlenime kapıldım Chang wook."
Karşımda ki yakışıklı adamın her hareketini ve mimiğini zihnime kazıyordum.
Onunda benim gibi babası ölmüştü fakat o da henüz katillerini bulamamıştı. Bulmak için çok uğraştığını söylese de bana inandırıcı gelmiyordu.
Eli kolu bu kadar uzun olan bir adam en kötü ufak tefek ipuçları bulabilirdi.
"Yanlış bir izlenime kapılma Haneul. Bulmak istiyorum hatta bir planın varsa destek de olabilirim."
Oturduğum sandalyede geriye yaslanarak yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. Zaten en son ne zaman sahiden güldüm hatırlamıyordum.
"Sence senin yardımına ihtiyacım var gibi mi duruyorum?" Kafamı iki yana sallayıp ellerimi dizlerimin üzerine koydum. "Buraya senden birşeyler öğrenmek için geldim ama sen benden birşeyler öğrenmek istiyor gibisin."
Bildiklerini ya da şüphelendiği kişileri benimle paylaşırsa elbette onunla iş birliği yapardım, sonuçta hedefimiz aynıydı.
"Babanın düşmanları? Bunun hakkında birşeyler de mi araştırıp bulamadın?"
Meraklı gözlerle ona bakarken histerik bir şekilde gülüp sandalyesinde geriye yaslandı.
"Yapma Haneul bu piyasada herkes birbirine düşman."
Ji Chang Wook hakkında çok zeki bir adam demişlerdi acaba yanlış bir duyum mu almıştım?
"Tamam peki şöyle söyleyeyim bunu yapabilecek iki çete var biri Suho ve çetesi diğeri ise Namjoon ve çetesi. Suho ile iş yüzünden sıkıntı yaşıyorlardı. Namjoon ile ise piyasada yeni oldukları için onların yer edinmelerini istemiyordu."
Şüphelilerim bir iken iki olmuştu. İkinci duyduğuma değil ama ilk duyduğuma oldukça şaşkındım. Bu konuda ne yapmam gerektiği hakkında uzunca düşünmem gerekiyordu.
Hala hayatta olduklarına göre Chang Wook da bir ipucu bulamamış olmalıydı.
"Bu olay yeterince uzadı ben daha fazla beklemek istemiyorum. Bir an önce birşeyler bulup intikamımı alacağım. Hee birşeyler bulamasam da çok sorun değil iki çete ile de savaşa girmeye hazırım."
Kafasını olumsuz anlamda sallayarak söylediklerimi onaylandığını gösterdi.
"Yanlış Haneul çok kan kaybedersin. Ben sana destek olurum, galip çıkarız ama çok kan kaybederiz. Ben de intikam istiyorum ama en temiz yoldan."
Onlar gibi gizli saklı bir sukiast yapmak benim tarzım değildi. Onları öldüren kurşunun kimden geldiğini bilmeleri lazımdı.
"Gizli saklı kimseyi öldüremem."
Gülümseyerek ayağa kalkıp karşımda ki sandalyeye oturdu.
"Kast ettiğim bu değil. Eğer bir savaşa gireceksen sadece ben yeterli olmam piyasada ki diğer çetelerle aranı iyi tut ve kendine destek bul. Ben şu an bunu yapıyorum. Acele etme."
Acele etme demekten kastı neydi acaba? Tam altı ay geçmişti babalarımız öleli. Sakin bir insandım ama asla sabırlı değildim.
Almanya'da her gün Eun Woo'dan intikamımız alındı telefonu bekliyordum ben.
"Önerin ne?" Önerisinin benim için bir önemi yoktu ama ne düşündüğünü bilmem işime yarardı.
"Sana ne kadar güvenebilirim?"
Bana sonuna kadar güvenebilirdi ama benim ona güvenmediğim kesindi. Onluk bir durum yoktu ben çevremde ki kimseye güvenmiyordum.
"Sana somut bir güvence veremem ama güvenebileceğine dair söz verebilirim. Ki bu yeterlidir."
Kafasını olumlu anlamda sallayarak arka tarafta ki kasadan iki tane dosya çıkarıp önüme bıraktı.
Hızlıca dosyaları alıp incelemeye başladım ve gördüğüm şeyler karşısında kendisi için düşündüğüm şeyleri geri aldım.
"Namjoon'un sevgilisi senin adamın?"
Şaşkınlığım yüzümden okunuyordu ve o bunu çok net görüyordu.
Gülerek kafasını olumlu anlamda salladı.
"Depo şefleri de senin adamın?"
Silahları tuttukları depo şeflerinin onun adamı olduğunu duymak gülümsememe neden oldu. Planlarım için küçük bir yardım isteyebilirdim, tabi ihtiyaç duyarsam.
"Bu adamdan çok birşey çıkmaz ama kızdan ümitliyim. Kendini kabullendirmeye başladı."
İşte bu gerçekten iyiydi. Chang wook'a gelerek hata yapmadığımı anlamıştım.
Elimde ki diğer dosyayı incelemeye başladığımda onda da benzeri durumu gördüm ama bu daha iyiydi.
"Demek as kadrodan biri avucunda he?"
Kafasını olumlu anlamda sallayarak bacak bacak üstüne attı. Kendi ile gurur duyduğu belli oluyordu, duymalıdı da.
"Grubuna ihanet ettiği belgeler elimde ve bana birşeyler getirmezse hain olduğu maalesef ortaya çıkacak. Bir aylık bir zamanı kaldı."
As kadrodan olduğuna göre bu olayı çok net biliyor olması lazımdı. Bunun için verdiği süre çok fazlaydı.
"Konu ile alakalı bir şey bilmemesi saçma. Eğer onlar yaptıysa bizzat plana dahildir zaten."
Kendinden emin tavırları dikkatimi çekmeye başlamıştı. Babalarımız gibi bizim de güzel bir ortaklık kuracağımız düşüncesine kapılıyordum.
"Bilirsin grubuna ikinci kez ihanet etmiş olacak bunun için biraz düşünsün acelemiz yok yeter ki işimize yarasın."
Yani mantıklıydı ama benim fazla sabrım yoktu işte sorun buydu. Aynı dosyada Lay'ın sevgilisinin de Chang wook'un adamı olduğunu gördüm ve bu gülümsememe neden oldu.
Aptal erkekler, gerçekten en zayıf yönleri kadınlardı. Gerçi bu durumda o kıza ihtiyaç kalmıyordu, Chanyeol çok kısa zaman sonra muhtemelen bildiği herşeyi anlatırdı.
Suho'ya acıyordum, grubunda bir hain olması gerçekten berbat bir durumdur.
Elimde ki dosyaları sallayarak gösterdim. "Bunların kopyalarını almam mümkün mü?"
Vereceğini sanmıyordum ben olsam vermezdim.
Elimde ki dosyaları çekerek gülümsedi. "Bunları görmen bile yeterli Haneul. Şimdi babamın katilini bulmak için uğraştığımı biliyorsun."
Yani evet beklemiyordum ama uğraşıyordu. Bana bu durumda oldukça yardımı dokunacağı kesindi.
"Şu depoda ki adam ondan eğer ihtiyacım olursa ufak bir yardım isteyebilirim."
Bu konuda bana yardımcı olacağına emindim. Bana güvenip bu belgeleri ve planlarını benimle paylaşıyorsa bunu yapardı.
"Depoyu mu bastıracaksın?" Gülerek elinde ki dosyaları aldığı kasaya geri bıraktı.
"Hayır sadece bana yaptıklarının aynısını yapacağım. Fazlasına gerek yok."
Karşımda ki sandalyeye tekrar oturarak bacak bacak üstüne attı. "İnsaflı davranıyorum diyorsun?"
Omuz silkerek gülümsedim. "Şimdilik sadece eğleniyorum diyelim."
"İhtiyacın olursa söyle."
Kabul edeceğini biliyordum ve gülümseyerek bir nevi teşekür ettim.
Ji Chang wook anlaşma konusunda diğer tüm adamlardan daha iyi anlaşılacak bir adamdı. En azından konuştuğumuz süre boyunca bir kere bile yavşamamıştı. Bu kesinlikle artı bir durumdu.
Belki de sevgilisi vardı zaten böyle bir adamın sevgilisi olmaması yanlış olurdu.
Sevgili demişken Namjoon ve Lay'a tekrar acıdım. Aşık olduğun insan tarafından ihanete uğramak gerçekten boktan bir durum olmalıydı.
***
"Bu bara sürekli gelmek zorunda değilsin."
Söylenerek konuşan Eun Woo'ya göz devirdim. Zorunda olmadığımı biliyordum ama buradan piyasayı kokluyordum.
"Sen Min Joon'la yemeğe gitmeyecek miydin?"
Bu çocuk bugün konuşmaya programlanmıştı. Sabahtan beri bir sürü soru soruyordu. Cevap almak istiyorsa kendi araştırma yapmalıydı, öyle hazırdan her bilgiye ulaşamazdı.
Chang Wook ile olan konuşmanın detaylarını vermediğim için de şu an bana sinir oluyordu.
"İşi çıkmış yarın akşam yiyeceğiz."
Kısa açıklamamı yaptıktan sonra yerime oturup etrafı izlemeye başladım. Herkes tam kadro yine buradaydı.
Yanlarında fazlalık olarak kadınlar vardı. Gözüm anında Namjoon ve Lay'ın yanında ki kadınlara kaydı.
Benim işime yarayacak olmalarına rağmen onlara tiksinerek bakıyordum. Bir adamla bu şekilde çıkar için bir bağ kurmak ne bileyim adiceydi.
Plan iyi ama etik değildi işte.
Jungkook'un kucağında ki kadın kalkınca göz göze geldik. Beni görünce şaşırmıştı.
Neye şaşırdığına anlam veremiyordum, zaten sürekli buraya gelmiyor muydum?
Ah onlara bakınca yapacağım sürpriz aklıma geliyordu ve keyifleniyordum.
Bir süre karşımda ki bedenlerin yiyişmesini izledikten sonra lavaboya gitmek için yerimden kalktım.
Hızlıca lavaboya gidip işimi hallettim. Alkolde böyleydi işte, sürekli çişim geliyordu.
Lavabodan çıktığımda karşımda kollarını göğsüne bağlamış Jungkook'u gördüm.
Bu çocuk akıllanmıyordu, hayır neden sürekli etrafımda bitiyordu ona da anlam veremiyordum.
"Ne var?"
Karşısına geçip tek kaşımı kaldırarak cevap beklemeye başladım.
"Çok kabasın Haneul. Hiç senin gibi bir kadına yakışmıyor."
Gözlerimi devirerek derin bir nefes verdim. Ben onları öldürmemek için kendimi zor tutuyordum bir de ona karşı kibar olmamı mı bekliyordu?
Babamın katili olma düşünceleri bile içimde ki yanardağı harekete geçiriyordu.
"Ne istiyorsun Jungkook?"
Ellerini çözerek bana doğru iki adım atıp aramızda ki mesafeyi kapattı. Sanırım bu çocuk böyle dip dibe konuşmaktan hoşlanıyordu.
"Seninle uğraşmaya gelmiştim ama modunda değilsin sanırım."
Ben aslında gayet modumda ve keyifliydim ama onlara karşı kinim daha çok artmıştı, bu nedenle eğlenmek için bile uğraşmayacaktım.
"Benimle uğraşabileceğini düşünmen bile komik. Benden sadece uzak dur."
Tam arkamı dönmüş gidecekken kolumdan tutması ile adımım yarım kaldı.
"Ah reglsın sanırım."
Kolumda ki elini tutarak sırtına çevirip yüzü duvara gelecek şekilde yapıştırdım. Kurtulmak için bir çaba göstermiyor aksine gülüyordu, şerefsiz.
"Evet reglım bir hafta sevişemeyeceğiz." Kulağına doğru eğilip fısıldayarak konuştum.
Kafamı geri çektiğimde bana dönmek için yaptığı hamlesini onu tekrar duvara iterek engelledim.
"Ah buna üzüldüm. Ben de bu gece çok ümitliydim."
Kahkaha atarak tekrar kulağına eğildim. "Şansını başka kadınlardan yana denemelisin."
Ani hareketiyle afallayarak bir an ne olduğunu kavramaya çalıştım. Biraz önce onun olduğu pozisyonda şuan ben vardım da.
Kendini bana yasladığında vücudumla onu itme çabam olumsuz oldu. Fiziksel gücünün benden üstün olduğu zaten çok belliydi.
"Ben sabırlı bir adamım bir hafta beklerim." Kulağıma doğru fısıldayarak konuşunca kafamı diğer tarafa çevirdim.
Sabrımı zorluyordu, fazla oluyordu. Sonuçları ağır olacaktı.
"Beni bırak, canını yakarım." Yaptığım tehdit pek işe yaramamıştı anlaşılan, hala yüzüm duvara dönük duruyordum da.
"Ben izin vermedikçe canımı yakamazsın önce bunu anla. Sana söylediklerimi şimdi iyice dinle."
Sesi biraz önce tahrik etmeye çalışır gibi çıkarken şu an ciddi ve biraz da sinirli geliyordu.
"Canı yanacak olan tek insan sensin. Nereden geldiysen oraya geri dön yoksa seni gerçekten sikeceğim."
Son söylediği cümle ile bacak arasına tekme atıp boşluğundan faydalanarak önüme döndüm. Fazla soğutmadan karın boşluğuna dizimi geçirip dirseğimle sırtına vurdum.
Pek canı yanmış gibi durmuyordu. Nefes alışverişlerinden daha çok kendini tutmaya çalışır gibi bir hava seziyordum.
"Biliyor musun? Seninle sevişeceğiz ve üstte olan ben olacağım."
Omuzuna patpatlayarak hızlı adımlarla oradan uzaklaştım.
Azıcık aklı varsa sevişmekten kastımın yatak olmadığını anlardı.
Bir savaş içerisindeydik ve ben onların hayatını sikecektim.
Vote
Size bir adet şekşi Chang wook bıraktım. Yalnız asılmayın.