bc

İki Yabancı

book_age4+
696
FOLLOW
2.1K
READ
others
fated
drama
tragedy
twisted
mystery
first love
crime
spiritual
love at the first sight
like
intro-logo
Blurb

Burak,bıkkınca baktı Esila'nın ona bakmayan yüzüne karşı.

Ona saçma geliyordu bu durum,ondan neden kaçıyordu? Ona ettiği evlilik teklifini neden bir türlü kabul etmediğini anlayamıyordu.

Burak,"Esila,"dedi kızın yan profiline bakarken,Esila ona bakmamış başını yere eğmişti.

"Cennet Meleğim,"dediğinde Esila başını kaldırıp,mavi gözlerini karşısında ki adama dikmişti.

"Neden kaçıyorsun benden?Neden kabul etmiyorsun teklifimi?"dedi devam ederek.

Genç kız kalbini bu adama vermekten çok korkuyordu.Onu reddetmesine rağmen hâlâ peşindeydi.

Ona bakmasını isteyen,onunla evlenmek isteyen bir kız vardı zaten,annesi bile onunla evlemesini isterken,ona karşı gelip,Genç kızın kabul etmesi için gözlerinin içine bakıyordu yalvarırcasına.

Esila derin bir nefes bıraktı dışarıya.Kimseye güveni yoktu,ilerde terk edilecekti biliyordu,tıpkı ablası gibi.

Esila "Neden edecekmişim? İlerde terk et diye mi? Baştan söyleyeyim,ben seninle o sonu görmeye yokum..."

chap-preview
Free preview
▶|İki Yabancı -1. Bölüm
İyi Okumalar... ⏳ Esiladan. Etraf zifiri karanlık, kimse yok,hiç kimse.Eve kadar kalbim ağzımda atarken gidecektim sanırım. Aslında çok ta korkak bir insan değildim,hem kim olsa korkardı böyle bir durum da. Tek başınıza,ıssız bir sokakta yürüyordunuz,ara sıra vahşi köpeklerin havlama seslerini duyuyordunuz ve adımlarınızı hızlandırıyordunuz.. korkmaz mıydınız? İşimin bu kadar uzaması yüzünden,bu kadar geç bir vakitte eve dönüyordum.Babam öldürecekti eminim ki! Bu kadar geç bir vakitte eve dönmem onu baya bir sinirlendirecektir. İş dediysem,garsonluk yapıyordum.Herhangi bir mesleğim yoktu elimde. İtiraf ediyorum,tembel bir öğrenciydim.Ama benim bunda zerre suçum yoktu ki.Dersler ağırdı,taşıyamadım. Ailem çalışmama karşılardı, özellikle babam o hiçbir kızının çalışmasını istemiyordu, kendi yaşlandığı halde hâlâ çalışıyordu, sırf bizlere bakabilmek için. Ben daha fazla ona yük olmak istemedim. Ellerim, ayaklarım tutuyordu elhamdülillah, çalışıp kendi ekmeğimi kazanabilirdim. Üç ablam vardı benim.Üçü de evliydi, ama birisi boşanmak zorunda kaldı.Zorunda kaldı, evet çünkü eniştem o kadar da iyi bir insan değildi, yani göründüğü gibi değildi. Ablam böbrek hastasıydı ve o diyalize girmeye başladığı an,onu küçük kızıyla birlikte baba evine atıp gitmişti.Hastalıkta,sağlıkta diyorlar ya hani, sadece sağlıkta yanındaydı ve hasta olunca atıp gitti işte. Nihayet durağa geldiğim de,durup öylece beklemeye başladım.Birazdan gelirdi heralde.Saattime baktığımda yaklaşık on dakika sonra burada olacağını gösteriyordu. Çantamdan telefonumu çıkardım.Annemlere haber versem iyi olacaktı.Kulağıma dolan sesle hemen başımı kaldırıp önüme bakmıştım. "hhşş! Güzellik atlasana, seni gideceğin yere bırakayım," Ah Hayır! bir bu eksikti! Başımı dik tutmaya çalıştım,korktuğumu asla belli etmemeliydim,bu birinci kuraldı. derin bir nefes bırakıp,ters ters baktım ona,"Def ol git! belanı benden bulma! tavsiye etmiyorum!" pis bir kahkaha dolarken kulaklarıma, ters ters bakmaya devam etmiştim. "Of! cesur kızlara bayılırım..." "Sana def ol git dedim! duymadın mı?!" "Sesin o kadar huzur verici ki..." Hızlı bir hareketle çantamı elime alıp, pencereden sarkan adama vurmaya başlamıştım. Sabrımı fena zorlamıştı! Adam bağırırken bu kez başka bir sesle geri çekilmek zorunda kalmıştım. "Ne oluyor burada?!"dediğinde arabada ki adam gazlayıp gitmişti.Bakışlarımı adama çıkardığım sırada adamla göz göze gelmiştik. "Sarkıntılık mı etti?! plakayı aldım isterseniz..." "Etmişti evet, gitti işte buna gerek kalmadı."dedim önüme dönerken. "Ben yine de plakayı karakola vereceğim, siz de gelip şikayetçi olursanız, kolayca hapse girer..." Hızla başımı ona çevirdim."İstemiyorum diyorum anlamıyor musunuz?!"dedim toprak renginde ki gözlerine bakarak. "Bugün size, yarın başka birine...Siz bilirsiniz,"dediğinde duraksadım.Haklıydı,dünya bir pisliği daha hapishaneye doğru süpürmeliydi. başımı salladım hafifçe,"Tamam, ben yarın ilgilenirim, ama plakayı almadım..." "Ben aldım, yarın beraber gideriz," "Buna gerek yok, siz zahmet etmeyin, plakayı bana verin yarın," "Zahmet olmaz merak etme, orada çalışıyorum," Ona anlamaz gözler ile bakarken,bunu fark etmiş olacak ki konuştu. "Polisim ben,"dediğinde cüzdanından rozetini göstermişti gözlerim büyümüştü.Bir de tersledim adamı görüyor musun?! "O halde ben sizi evinize bırakayım," "Teşekkür ederim ama gerek yok, otobüs birazdan gelir," "Deminden beri gerek yok deyip duruyorsun, hâlbuki gerek var..." Söylediğiyle kaşlarımı havaya kaldırdığımda devam etti. "bu arada ismim Burak, sizin?" söyleyip söylememekte kararsız kalmışkken birden bire,"Esila,"dedim. Adamı tanımıyordum neden ismimi verdim? "Haydi öyleyse,"dediğinde arkasını dönmüştü. "Şey ama..." "Yolda adresi verirsiniz,"dediğinde istem dışı göz devirdim.Poliste olsa da, ne bileyim işte gitmek istemiyordum. Arabanın önüne geldiğinde tekrardan bana döndü. "Haydi," "Geliyorum!"dediğimde gitmek istemesem de arabaya doğru yürümek zorunda kalmıştım.Arka koltuğa geçip oturdum.Başıma gelene bak! otobüse binip gidecektim ben!Ah Allahım! ⏳ Ona tarif ettiğim yerde durduğunda teşekkür edip, arabadan inecektim ki, sesiyle durmak zorunda kalmıştım. "Telefon numaran?"dedi. Kaşlarımı çatıp, baktım ona,"Telefon numaramı ne yapacaksın?!"dedim sinirli sesime hakim olamayarak. Bana tuhafça bakıp,"Aslına bakarsan.... Arayıp, rahatsız etmeyi düşündüm,"dedi. "Ne?!" Bu kez de gözlerini büyüttü, şok olmuş bir halde. "Olur mu öyle şey? Ulaşabilmek adına istiyorum, yarın karakola geleceksin ya hani."dedi söylediğine inandığımı sanmışken, ikna etmeye çalışmıştı belli ki. "Ha, anladım... tamam o halde."dedim mahçup bir ifadeyle başımı sallayıp, telefon numaramı vermiştim nihayetinde. Telefon numaramı yazarken, gözlerim bir anlığına yüzüne kaymıştı başını hafifçe yana sallayarak gülümsediğine şahit oldum o esnada, verdikten sonra ise bir şey konuşma gereği duymadan inmiştim araçtan.. ... Arabadan inip, apartmana doğru yürüdüm.Birinci katta oturuyorduk, merdivenleri hızla çıkmış, kapının önünde durup zile basmıştım. Kapıyı, sarı prensesim açarken, gülümseyip sarıldım ona. "Teyzecim hoş geldin," "Hoşbuldum canım,"dediğimde geri çekilip yanaklarından öpmüştüm Nursena'mın.Benim güzel yeğenim beş yaşındaydı. İçeri giremeden ablam Ahter gelmişti yanımıza, Nursena'nın annesi,.en büyük ablam olur kendisi. "Abla, hayırdır birileri mi var içer de? Sesler geliyor da..." Başını salladı,"Evet, misafirlerimiz var, hayırlı bir iş için...Hem sen neden bu kadar geç kaldın?" "Anlatırım sonra da, Hayırlı bir iş dedin? neymiş bu hayırlı mesele?"dedim duraksamış iken içeriye göz gezdir iken. Başını salladı tekrardan,"Senin için,"dediğinde başımı anlayamamanın etkisinden yana yatırdım. "Ne, benim için?"dediğimde ablam anlayamama mı garipseyerek baktı ve sonrasında buna gülüp hafif başıma vurdu. "Bu kadar sersem miydin sen? yoksa ben yeni mi fark ediyorum bu durumu?"dedi benimle açıkça alay eder iken. Güldü ablam tekrar, ben ise hala ciddi bir şekilde cevap vermesini bekliyordum."Abla, söylesene, benimle ne hayırlı bir işleri olsun?" Ablam da ciddileşip, gülümsedi."Konu evlillik."Söylediği ile afallarken gözlerim büyüdü ve ve bedenimi huzursuzluk kaplamıştı. Evlenmek filan istemiyordum! Eğer niyetleri gerçekten bu'ysa, kesinlikle kabul etmediğimi dile getirecektim. "Ne oldu sana bettin benzin attı birden?"dedi, tedirgilikle. "Evet attı, öyle bir attı ki hem de... kim bu? neden kabul etmiş beni? "İsmi Burak..." ⌛ Ablam beni yaka paça odama getirmişti. "Ne demek kabul etmeyeceğim? Saçmalama! Senin için çok iyi bir talip, kaçırmamalısın!" Alayla baktım yüzüne ablamın,"Sen evlendin de ne oldu?"dediğimde sustu, bakışları yere inmişti, "Ben sana söyleyeyim...Terk edildin ve tekrar baba evine geldin! Ben bunları yaşamak istemiyorum anladın mı?! Ben böyle mutluyum ya! Mutluyum!" "Tamam bağırma, duyacaklar..." "Tabii ki duyacaklar...Kabul etmediğimi duyacaklar! "Bak Burak iyi biri,enişten gibi değil...Yani eski enişten...Beş parmağın beşi bir mi? Hayır...Herkes aynı olacak değil, herkes aynı şeyi yaşayacak diye birşey yok.Endişelerini anlıyorum, korkuyorsun.Ama denemelisin..." Kararlı bir ifadeyle baktım ablamın yüzüne. "Denemek istemiyorum..." ? Sevim Teyze'lerin geldiği günden bu yana iki gün geçmişti.Onu reddedeli iki gün geçmişti. Pişman değildim, kendi doğrumdan asla şaşmayacaktım.Annem bu duruma baya bozulmuştu, böyle bir fırsatı kaçırdığım için kızmıştı hatta.Arkadaşını reddettiğimiz için de mahçup olmuştu.Ama elimden birşey gelmezdi. Yaşanılanlardan ders çıkarmazsam eğer, aynı şeyler benim de başıma gelirdi. İşe gitmek için evden çıkmıştım,telefonumu çantama koyacakken, birine çarpmamla, telefon elimden kayıp gitmişti. "Dikkat etsene!" Kaşlarım çatık bir şekilde, başımı kaldırıp baktığımda, karşımda ki kişiyi gördüğümde gözlerim anında büyümüştü.Bu o polisti. "Siz,"dediğimde elinde tuttuğu telefonumu bana uzatmıştı, çok şükür ki tutmuş,kırılmamıştı. Telefonumu elinden almıştım. Birşey söylemeden, çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.Derdi neydi acaba? "O adam hapise girmedi mi? Şikayetçi olmuştum ama...Yoksa inanmadılar mı?" Başını yan tarafa çevirip derin bir nefes bırakmıştı dışarıya.Tekrardan bana döndü sonra. "Hapise girdi, endişelenecek bir durum yok..." Tebessüm ederek başımı sallamıştım. "Siz başka birine geldiniz heralde, ben de geç kalıyordum zaten.İyi günler..."dediğimde arkamı dönüp gitmeye başlarken, söylediğiyle olduğum yerede durmak zorunda kalmıştım. "Beni reddeden kızla yüz yüze görüşmek istedim aslında...Sen tanıyorsundur değil mi?" Yutkunuşlarımın ardı arkası kesilmezken, söylediğini algılamaya çalışıyordum. Bu olamazdı değil mi? O Burak, bu Burak mıydı yani? Eyvahlar olsun! Olduğum yerde durakalmışken olduğum yerden hareketlenip giderken "Beni reddedenin, sen olduğunu biliyorum.Esila..."dedi ve gitmek üzere iken durdurmuştu beni.Yavaşça ona dönmek zorunda kaldım. İki, üç adım ötem de durmuş bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırmaya başlarken, sesi doldu kulaklarıma. İsmimi o kadar değişik bir tınıyla söylemişti ki, kimsenin ağzından bu kadar güzel çıkmamıştı sanki... "Neden peki?" "Ne?" "İstememenin bir nedeni olmalı değil mi?" Derin bir nefes bıraktım dışarıya.Sonra benden cevap bekleyen adama baktım. "Reddettim diye mi geldin? Yakışıklısın,iyi bir mesleğin var,benden daha iyisini bulacağına eminim...Şimdi gitmem gerekiyor,"dediğimde arkamı dönecekken sesiyle durup, tekrar döndüm ona. "İstediğim cevap bu değil...Hem bu saydıklarına rağmen kabul etmemen,hiçte âkıl kârı değil,bence sen de yeterince iyisin..."dediğinde kaşlarımı hayretle havaya kaldırmıştım. "Allah Allah neyim iyimiş benim? Sen beni öğretmen felan sandın heralde...Üzgünüm,garsonum ben..." "Saçma...Meslek önemli bir husus mu şimdi? Kişilik önemli değil mi sence de?"dediğinde ona baka kaldım. "Tabiki önemli,ama..." "Bak Esila, neden reddettiğini bilmiyorum ama, bir kez daha düşün istiyorum..." "İsteme, çünkü kararım değişmeyecek...Ben bu evliliği istemiyorum,"dedim ve arkamı dönüp gitmeye başlamıştım.Arkamdan söylediğini duymuş, ama ona dönmeden yoluma devam etmiştim. "Zor bir kızsın Esila...Ama ben sana ulaşacağım...duy bunu!" ⏳ Restoranta geldiğimde,onun arkamdan söyledikleri takılmıştı aklıma yol boyunca. "Ben sana ulaşacağım..."dedi.Belli ki kabul etmediğim için hırs yapmıştı, reddedilmeyi kendine yediremedi tabii. Ama bana asla ulaşamazdı, çünkü bütün yollarım kapalıydı, karşı cinslerime. "Esila sonunda gelebildin, restorant tıklım tıklım.Hadi önlüğünü giy de gel..."Asmin'nin dedikleriyle başımı sallayıp önlüğümü giymeye gitmiştim.Gerçekten de baya doluydu bugün burası. Aslında o kadar da lüks ve pahalı bir yer değildi, ama müşterisi çoktu baya bir. ⏳ Öğleden sonra yavaş yavaş azalmaya başlamıştı.Biraz dinlenmek için oturacaktım ki, Asmin'in sesiyle ona döndüm. "Esila, şu masaya baksana..." "Ya sen baksan, şurada biraz oturayım dedim... gerçi sen de yoruldun ama."derken ayağa kalkmıştım. "Bakardım da, illa senin bakmanı istedi adam, bende anlamadım. Kim o Esila tanıyor musun?" Kaşlarım çatılırken,masaya baktım,arkası dönüktü.Tanıyamamıştım. "Nereden tanıyacağım ki ben o adamı.Tamam asmin, ben bir bakayım..." Masa'nın yanında gelip durmuştum. "Buyurun ne istemiştiniz?"dediğimde gözlerim not defterindeydi.Kulağıma dolan sesle başımı hızla kaldırmıştım. "Tavsiye ettiklerini söylersen,daha iyi olur sanki..." "Sen," Karşımda sırıtıyordu bir de! "Şu Şaşkınlığını bir atsan diyorum üstünden,yemek önersen..." "Bana baksana sen!" "Bakıyorum," Sinirle başımı yan tarafa çevirip derin bir nefes bırakmıştım dışarıya. "Siparişi mi alacak mısın artık? İşim gücüm var sonuçta..." Derin bir nefes daha verirken,ona dönüp başımı salladım. "Söyleyin Burak bey, ne arzu etmiştiniz?"dediğimde bana bakmıştı dikkatlice, "Arzu ettiğim evliliği, kabul etmeni..." Burak'dan. Benim bu evliliği gerçekten istediğimi anlayamamış mıydı? Neden kabul etmemekte direttiğini anlayamıyordum,bunu bir şekilde öğrenecektim,kaçmasına rağmen hem de. Benim ona karşı hissettiklerim bir hoşlantıdan fazlaydı kesinlikle.İlk görüşte Aşk'ın olduğuna inanmazken, görür görmez, öylece kalakaldığım doğruydu. Söylediğimle birlikte, çatık kaşlarına ve sert bakan bakışlarına maruz kalmıştım.Baya asabiydik, baya... Şimdilik konuyu değiştirmek en iyisi,"Sen ne öneriyorsun? burada çalışıyorsun sonuçta, ne'si güzel buranın?" "Zevklerimiz bir değil," "Zevkini tatmak isterim..."dediğimde sinirle soluduğu hali hoşuma gidiyordu. "Peki Burak bey, istediğiniz olsun, ama sonradan pişman olabilirsiniz bunu da söyleyeyim başta, uyarmak mayettinde..." "Pişman olacağımı sanmıyorum, bekliyorum..." Başını sallayıp gitmişti, arkasından sırıtarak bakmakta sevdaya dahil miydi? ⏳ Esila'dan. Zevkimi tatmak istiyormuş beyefendi! tattıracağım ben sana onu merak etme sen! Ah Allah'ım! Neden reddettiğim halde peşimdeydi?Bu huysuz halime katlanmak yerine şimdiye gitmesi gerekirdi.Hırs yapmıştı belli! Ama bu son hamlem ile arkasına bakmadan gidecekti eminim! Bol baharatlı, bol acılı yemek hoşuna giderdi umarım... Kendi ellerimle yapıp önüne güzelce sunmuştum.Hani derler ya Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçermiş diye.Benim öyle bir niyetim olmadığı için bunun tam tersini deniyorum.Kalbine girmemek için,midesini hüsrana uğratacaktım. "Kıymalı börek çok severim..." Bakalım bundan sonra da sevebilecek misin? Hiç sanmıyorum. "Kendi ellerimle yaptım,senin için..." "Sen mi yaptın?Benim için hem de..."dediğinde dudakları yana doğru kıvrılmıştı. "Yemek konusunda pek becerikli olduğumu söyleyemem, tadınca anlayacaksınız zaten...Ama ben sizi baştan uyarayım," "Sen benim için yaptın, ben yemeyeceğim? Olacak iş değil...Zehir de olsa yerim..." Birazdan da öyle söyleyecek misin bakalım? Burak börekten bir ısırık aldığında, bende onu izliyordum.Peşimde dolaşmaktan vazgeçeceğinden emindim artık... Başım yerede, dudaklarım kıvrılmış bir halde zaferimi beklerken, onun duyduğum memnun gelen sesiyle kaşlarımı çatıp, hızla başımı kaldırıp ona bakmıştım. "Harika, dediğin gibi değilmiş hiç...Gayet iyisin," "Ne? Nasıl ya? Nasıl güzel? Şaka mı yapıyorsun sen bana?" Kesin şakaydı! Böyle bir şey mümkün değildi! Kendi ellerimle döktüm bol bol acıyı! Şimdi'ye yanma belirtisi göstermesi lazımdı, ama bir gramını bile görmüyordum.Su bile içmemişti. "Bol baharatlı ve acılı en sevdiğim, tam ağzıma layık bir tat gerçekten...Biliyor musun annem bile ayarlayamaz böyle, bin de birdir yani..." Şaka gibi! Şaka kesin şaka! Nasıl ya?! Ben gitmesini beklerken, adam yaptığım yemeğe hayran kaldı! "Yanmadın mı hiç?" Güldü, başımı yana çevirdim sinirle, gülüşünü görmek istemiyordum! Onu hayatımda görmek istemiyordum. "Güzel falan olamaz tamam mı?! Şimdi'ye yanman gerekirdi, gitmen gerekirdi! Ya nasıl beğenirsin?!" "Gitmem için,bu evlilikten vazgeçmem için yaptın,ama yanıldın işte...Acı ve baharatlı yemeği ağzıma sürmezken senin için yedim... Hâlâ neden kabul etmiyorsun? Sorun ne, söyle bana?" Tam bu sıra da telefonu çalmıştı, telefonu kapatıp hızla ayağa kalktı. Ceketini eline alırken, başımı yere eğdim, sonra sesi doldu kulaklarıma. Burak,"Bu burada bitti sanma,bitmedi...Konuşacağız Bu saçmalığı neden sürdürdüğünü konuşacağız!" Başımı kaldırdığımda gittiğini görmüştüm. Saçmalıkmış! Ukala komiser! İstediğini alamayacaksın! Ben buna izin vermeyeceğim! ⏳ Eve tüm günün yorgunluğuyla dönerken, gördüğüm arabayla durdum.bizim çaprazımızda ki binanın önünde durmuştu tanıdık araba. İnenleri görünce şaşırsam da sonradan toparlandım hemen.Ebru ablayı tanıyordum, Burak'ın ablası.Ama yanlarında ki kızı ilk kez görüyordum.Aman bananeyse... Ebru ablayla, Ahter ablam yakın arkadaştı oradan tanıyordum onu da. Başımı önüme çevirip, apartman kapısına gidecekken, Ebru abla'nın sesiyle durmak zorunda kalmıştım.Arkamı dönüp,onlara doğru yürüdüm. Ebru ablaya sarılıp geri çekilmiştim,ona tebessüm ederken,bir an önce eve gitmek istedim, Burak'ın bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. "Nasılsın Ebru abla?" "İyiyim canım, sen?" "Elhamdüllilah iyiyim ben de,"dediğimde gözlerim yanında ki kapalı kıza gitmişti, gözleri yemyeşil olan kıza. "Miray,"dediğinde Ebru ablaya bakmıştım. Miray dediği kız bana elini uzatırken, bende ona karşılık verip tebessüm ederek cevap vermiştim."Esila," Kız da aynı tebessümle bana karşılık verirken, ellerimizi geri çektiğimiz de Ebru ablanın sesiyle tekrardan ona dönmüştüm. "İyi ki gördüm seni, biz de mirayla Burak'a geldik," Burak bizim çaprazımızda ki apartmanda mı oturuyordu? Hadi canım! "Ahter'i de çağır, gelin siz de..." Burak'ın evine mi? Hayatta olmaz! "Ablama söylerim, gelirse gelir..." Ebru abla kaşlarını çattı. "Sen neden gelmiyorsun?!" Burak'la göz göze gelmiştik, hemen bakışlarımı ondan çekip Ebru ablaya baktım. "Yorgunum da ben, o yüzden..." "Davet'e icabet etmek gerek değil mi? Sen şuan reddediyorsun ama..." "Boşver abla, reddetmek kanın da var onun..."dedi iğneleyici bir şekilde, kaşlarımı çatarak bakmıştım ona. Burak bana 'haklıyım' bakışları atarken, daha bir sinir olup, Ebru ablaya baktım. "Geliyorum,"dediğimde gözlerim Burak'a gitmişti yeniden, dudakları memnuniyetle kıvrılmış, bana bakıyordu.Kaşlarımı çatarak önüme döndüm. Oyununa gelmiştim, bir sinirle! Ah Allah'ım! ⏳ Ahter ablamla birlikte, Burak'ın evine gelmiştik. Burak aramızda değil, odasındaydı sanırım.Böylesi çok daha iyiyidi.Onu ne kadar az görürsem o kadar iyiydi. Ebru abla'nın söylediğiyle ona dikkat kesilmiştim. "Miray ve Burağı evlendirmeyi düşünüyoruz..."bu sözle birlikte Ahter ablamın bakışları bana dönmüştü üzgün bir şekilde.Bense içten içe sevinmiştim bu duruma. Gülümseyerek baktım Ebru ablaya,"Yaa çok güzel, gerçekten çok yakışıyorsunuz Burakla...Sen öğretmen, o polis...Oh ne güzel, tam denksiniz yani..."dediğimde Ablam bana gözlerini büyüterek bakmıştı. Omuz silkip önüme döndüm. "Herşey iyi hoşta, Burak kabul etmiyor...Onu ikna etmek biraz zaman alacak gibi..." Ne güzel kız işte! Mesleği de var! Neden kabul etmiyormuş?! Çayımdan bir yudum alacakken,bittiğini görünce elime alıp,ayağa kalkmıştım ki Ebru abla da kalkmıştı. "Ver canım ben tazelerim..." "Otur sen, otur...Hatta ver seninkini de tazeleyeyim,"dediğimde onunkini de alıp odadan çıkmıştım. Mutfağa girip,çayları doldurmaya başladım. Birden bire kolumdan tutulmamla kaşlarım çatılırken, karşımda bana çatık kaşlarıyla bakan Burak'a baktım. "Mirayla yakışıyoruz ha? Öyle mi?"dediğinde bakışlarımı kaçırmayı tercih etmiştim. Kolumu hızla ondan çekip geri çekildim hemen.sonra ona baktım tekrardan. "Doğruları söyledim ben, neden kabul etmiyorsun ki?" "Sen neden etmiyorsun?"dediğinde bir an duraksamıştım. "Etmiyorum, zorla mı?" Burak bana dik dik bakarken, kaşlarını havaya kaldırdı, ellerini cebine koyup yerinde dikleşmişti sonra. "Ben de etmiyorum, zorla mı?" "İyi etme! Keyfin bilir!"dedim ve bardakları elime aldım. "Çok inatçısın, çok! İşim var seninle..." "Benimle bir işin yok..." "Olduğunu söyledim!" "Ben de olmayacağını! Benden daha inatçısın! Seni alana büyük dua edeceğim..." Kollarını önünde bağlayıp bilmiş bir tavırla tek kaşını kaldırdı ve,"Yani kendine..."dediğinde gözlerim büyümüş, kaşlarım çatılmıştı.O ise gülüyordu.Sinirle çıktım oradan! ⏳ Burak'dan. Uykusuzluğumun, dalgınlığımın sebebisin Esila! Bunu neden yaptığını öğrenmiştim, bana güvenmiyormuş.Ahter abla o gün söylemişti bana bunu, güvenini kazanmam gerektiğini, korkularını yıkmamı söylemişti. Onu bir gün terk edeceğimi sanıyordu, bilmiyordu ki her gün ondan başka bir şey düşünemez olduğumu.bilseydi de inanmazdı.Çünkü kapatmıştı kendini, ilerde pişman olmamak adına... Pamuğu kaşıma bastırıp, geri çekmiştim.Yumruk yemiş, kaşımı patlatmıştım dalgınlığımla.Esila'nın ben de açtığı yaralar... Güvenini kazanıp, evimin hanımı yapacaktım onu, bu konu da kesin kararlıydım. Arabadan inip, eve doğru giderken, gördüğüm kişiler olduğum yerde mıhlanmama sebep olmuştu. Esila ve onun yanında sarışın, uzun boylu, tahminen benim yaşlarım da gördüğüm bir adam. O da neydi?! Kaşlarım çatılırken, kalbim dört bir yana ayrılmıştı.Benim yüzüme bakmayan kız, karşısında ki adama gülüyordu! Bana bakmayan kız, nasıl bir başkasına güler?! ⌛ Esila'dan. Gerçekten bunların benimle dertlerini anlayamıyordum! Restoranttan beri peşime takılmıştı, karşımda ki adam! "Sana def ol git diyorum ya!Çattık cidden, çattık!" "Demek burada yaşıyorsun..."dediğinde sinirle gözlerimi kapattıp açmıştım."Baban evdedir değil mi?" "Ne yapacaksın sen benim babamı?!" "Allah'ın emri peybamberimizin kavliyle seni kendime isteyeceğim..."dediğinde sinirden gülmeye başlamıştım.Onun bana dikkatlice baktığını farkedince ciddileşip, kaşlarımı çattım. "Deli misin, nesin! Def ol git şuradan!"dedim ve arkamı dönüp gitmeye başlamıştım.Önüm de durunca sinirle bir nefes bıraktım dışarıya. "Ya sana git diyorum git!" "Ben yine de şansımı denemek istiyorum, isteyeceğim babandan..." Allahım sen bana sabır ver! Aklıma gelen ile konuşmaya başladım. "Babamdan isteyemezsin beni! Çünkü ben evliyim!Eğer biraz daha peşimde dolanırsan, seni polise şikayet etmekle uğraşmayacağım, kocama şikayet edeceğim, sonuçta o da polis olduğu için, seninle seve seve ilgileneceğinden kuşkum yok!"dedim ve derin bir nefes bıraktım dışarıya.Sonra da hızla apartmana doğru ilerlemeye başlamıştım. Yalan çok kötü bir şeydi, ama ne yapayım? Allah'ım affetsin... Şu restorantta çalıştım çalışalı başıma gelmeyen kalmamıştı, sarkıntılık eden mi olsun, ha şimdi de peşime takılan mı olsun...Delireceğim artık! Delireceğim! ⏳ Eve gelmiştim nihayet.Odama girince ablamda peşimden gelmişti.Ona dönüp baktığımda bana sırıtarak baktığını görünce kaşlarım çatılmıştı.Ben bu sırıtmayı tanıyordum, benim hiç hoşlanmadığım bir sırıtmaydı bu. "Ne sırıtıyorsun sen öyle? Bir şey mi oldu?" "Hem de ne birşey..." "Ya ne oldu söylesene!" Tam bu sırada kapı açılmıştı. "Teyze dedem seni çağırıyor," "Tamam teyzecim geliyorum..." Ablama baktım tekrardan. "Gelince konuşacağız seninle..." "Bence babamdan sonra buna gerek kalmayacak..."dediğinde başımı iki yana sallayıp odadan çıkmıştım.Kendi kendime homurdanmayı da ihmal etmiyordum. "Neler olduğunu bir bilsem...Ah!" Yine birine toslamıştım! Başımı kaldırıp baktığımda,gözlerim fal taşı gibi yerinden fırlatmıştı adeta. "Sen! Yine sen!" "Yine ben..."dedi sırıtarak. Onun bu pişkin hallerine sinir olurken, olduğumuz durumu fark edip, iki adım geri gitmiştim. "Ne için geldin?" Derin bir nefes bırakmıştı dışarıya. "Bunun cevabını birazdan içeri girince öğreneceksin, kendimi yormama gerek yok diye düşünüyorum..." "Bu da ne demek?!" Kaşlarım çatılı bir şekilde ona bakarken, o sırıtarak arkasını dönüp gitmeye başlamıştı bile. Bunun derdi neydi?! ⏳ Salonda, tam babamın karşısında otururken,onun konuşmasını bekliyordum. "Lafı uzatmaya gerek yok, zaten bu işten hoşlanmamıştım, Burak oğlum sayesinde de el atmış oldum böylelikle, artık işe gitmeyeceksin Esila,"dediğinde kaşlarım hızla çatılırken söylediklerini algılamaya çalışıyordum. "Baba, sen ne diyorsun? Biz bunu konuşmuştuk seninle...Hem o Burak ne alaka?" "Artık çalışmayacaksın! Sözüm üstüne söz istemiyorum! Bundan önce izin verdim, ama bundan sonra izin vermiyorum artık!Evlilik yaşında geldi, ee hazır da iyi bir kısmetinde var...Burak oğlum gelip, seni benden istedi bende verdim...Tabii ailesiyle tekrar gelip isteyecekler...Ondan iyi damat mı bulacağım? Artık evinde oturup kocana hanımlık edersin, dışarda millettin ağız kokusunu çekmene gerek yok..." Duyduklarımla kaskatı kesilirken, gözlerim dolmaya başlamıştı çoktan. Burak nasıl yapardı böyle bir şeyi?! Benim rızam olmadığını bildiği halde hem de! "Baba sen ne diyorsun? Ben evlenmek istemiyorum!" "Yeter Esila! Evleneceksin!" "Baba ben işimi seviyorum, tamam ufak pürüzleri oluyor ama, seviyorum işte...Benim rızam yok baba! Beni zorla mı evlendireceksin?! Yük mü oluyorum size artık, ondan mı hemen evlendiriyorsun?" "Öyle bir şey yok! Her genç kız gibi sen de yuvanı kurup, baba evinden gideceksin...Bu tek sana özel bir şey değil.Bak iki ablanda evli..." "Evliler ama mutlular mı?! Ahter ablamı kötü gününde bırakmadı mı eniştem?!" "O'yla bu aynı değil! Herkesin kaderi aynı değil, o şerefsizse ne yapalım?! Herkes öyle değil ya... Hem tanıdığımız insanlar, babası vefat etmeden önce, polisken çok yakın arkadaştık, ee annende hanımıyla arkadaş..." "Baba..." Ahmet,"Sanırsın seni yaşlı bir adama veriyorum, kötü, içkici kumarcı bir adama veriyorum sanırlar! Burak o kadar efendi ki onun gibisini bulamazsın ve biz de bulamayız öyle bir damat! Namazlı niyazlı daha ne istiyorsun?!"dedi bağırarak. Daha fazla bir şey söyleyememiştim onun sert sesine karşılık.Ama bu söylemeyeceğim anlamına da gelmiyordu. O Burak çok fazla oldu artık! İstemediğimi bildiği halde gelmiş babamla konuşmuş! Derdi neydi gidip öğrenecektim, gelip bu saçmalığı düzeltecekti! Babama gelip kendisinin de istemediğini söyleyecekti, evet bunu yapacaktı.Başka şansı yoktu! ⏳ Sabırsızca zile basarken, oldukça da sinirliydim.Burak'ın kapısının önündeydim, bana hesap verecekti! Kapı açılınca bana sırıtarak bakan bir Burak'la karşılaşmıştım. "Ben de seni bekliyordum..." "Bir de gülüyorsun! Aşağı da bekliyorum beş dakika içinde aşağı da ol!"dedim ve hızla merdivenleri inmeye başladım. ⏳ Sonunda apartmandan çıkan Burak'la, ona dönmüştüm tamamen.Karşıma geçtiğinde, konuşmak için ağzımı aralamıştım ki, o benden önce konuştu. "Dur, ben tahmin edeyim babanla konuştun değil mi ve duydukların hoşuna gitmedi..." "Tam üstüne bastın! Ya sen nasıl yaparsın böyle bir şeyi?! Benim istemediğimi bildiğin halde hem de!" "Sorun da bu ya! Bana bir şans vermeyi reddetmen!" "Ha yani ben reddettim sen de kesin çözüm olarak babama gittin öyle mi?!" "Öyle değil! Seni biriyle gördüm! Bana doğru düzgün bakmazken ona gülüyordun ya sen! Benimle ne alıp veremediğin var orası âşıkâr ya!" "Ne adamı?! Ne gülmesi?!" "Apartmanın önünde gördüm sizi!"dediğinde aklıma düşenle aydınlanmıştım. "Peşime takılan adamdan söz ediyorsun sen!" "Peşine takılan mı?" "Evet! Restorandan beri takip etmiş beni ta evime kadar! Deli midir nedir?! Bir de gelmiş babandan isteyeceğim seni diyor! Neyse ki güzel zekamla hallettim işi! Evli olduğumu, kocamında polis olduğunu söyleyip korkuttum onu...Nasıl ama?"dedim sırıtarak karşımda ki adama bakarken.Sonra Burak'ın da aynı sırıtmayla bana baktığını görünce ne dediğimi o zaman kavrayabilmiştim. Kahretsin! Dilimin ayarı yoktu! Açıldı mı susmak bilmiyordu mübarek! "Gayet iyi...Yalan da değil yakında polis bir kocan olacak..."dedi aynı sırıtmayla bana bakarken. Bir de ağzına laf vermiştim iyi mi?! Kaşlarım çatılırken konuştum. "Olmayacak öyle birşey! Sen gidip babamla konuşup, istemediğini söyleyeceksin! Vazgeçtiğini..." Burak,kollarını önünde bağlayıp konuşmaya başlamıştı,"Söyleyebilirim, gider Ahmet amcayla konuşup bu evlilikten vazgeçtiğimi söylerim tabii..." Oh ya! Yüzümde ki gülümsemeyle ona bakarken, söyledikleriyle gülümsemem solmuştu. "Ama bunu asla yapmam..." Kaşlarım çatılırken,"Senin derdin ne?!"dedim yüzüne bakarak. "Derdim?"dedi, kollarını serbest bırakmıştı."Derdim sensin Esila..."dediğinde konuşacakken, söyledikleriyle susturmuştu beni."Seni Seviyorum! Bunu gör artık! Bu evliliği kabul edeceksin Esila, başka çaren yok..." ⌛

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

AŞKLA BERDEL

read
78.9K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
519.7K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

HÜKÜM

read
223.1K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook