Rüzgâr Gibi

1356 Words
Güçlü ağaçların köklerine sarmalanmış çimenlerin üzerinde yağmurun ince damlaları asılı kalmıştı. Baykuşun tünediği dal, evin penceresine uzak olmasına rağmen tek ses olduğu için adeta evrende yankılanır gibiydi. Bir susup bir tekrarladığı gece müzikali ortama rehavet katıyordu. Arel'in evden çıkışından sonra birkaç soğuk konuşmalar dışında herkes kendi kozasına bürünmüştü. Kimse kimseyle ilgilenmiyor, gereksiz diyaloglardan kaçınıyor, açlıktan ölmemek için yenilen tatsız yemekte bile gülümsemiyorlardı. Bugün bir kez daha farkına vardıkları gerçeklerden dolayı mı yoksa bir şeylere yeniden inanmaya olan yorgunluktan mı uzaklaşmışlardı birbirlerinden? Bu sorunun cevabına kafa yormamakla beraber sadece günün, hatta bu olaydan kurtulmam için kaç gün gerekiyorsa tümünün bir anda yaşanıp bitmesini istiyordum. Alıştıklarını zannettikleri bu büyük kayıplar onları her ne kadar olgunlaştırmış gibi gösterse de aynı zamanda en hassas noktaları olduğunu düşünüyordum. Sevdikleri, hayalleri, istekleri, geleceklerini şekillendirecekleri o insanların hiçbiri yoktu yanlarında. Yerine kimi koyarlarsa koysunlar kapanmayan bir boşluk, en benzerini getirdiklerini düşünseler bile uymayan bir parça hep olacaktı. Bu boşluk kapanmaya çalışsa bile, yeni eklenen parça uyum sağlamak için özünü değiştirse bile bu dönüşümü kendileri kabullenemezlerdi. Bir daha kimse Delfin'in kocası olamazdı. Bir daha kimse Noyan'ın korkusuz babası olamazdı. Bir daha kimse Sare'nin büyümeyen küçük kızı olamazdı. Bunlar sadece bildiklerimdi. Sayısız acı ve bunun getirdiği intikam döngüsü taşları yerine oturtmuştu. Sare'den dinlediğim kadarıyla mücadeleleri henüz açılmamış yaraları bile sıkı sıkı sarmak, kine ve çıkara bürünmüş o sinsi bedenleri kendi kazdıkları çukurlara daha da derinleştirip gömmekti. Karşılarında savaş verdikleri türün kalabalık ve çoğu zaman birbirinden bağımsız oluşu, onlara asla son bulmayacak ve yenisi eklenmeye devam edecek kayıplar getiriyordu. Bir şekilde insanlara zarar vermenin, özellikle mühürlenmişlere karşı duydukları nefretin karşılığını yanındakilerinin hayatlarına son vererek gösteriyorlardı. Her şeye rağmen bizzat can almak daha çok tercih ettikleri bir yol gibiydi. Duyduklarımdan sonra sebepsizce yok ettiklerine ikna olmuştum. Çünkü mühürlülerin mücadelesinden korkuyorlardı. Bu güçlü savaşçıların yeryüzünde bir çeşit melek olmaları mühürlerinin şekillerinden kaynaklansa da suretlerinde de bir melek resmeder gibi özeldi yaradılışları. Bunu kabul ediyordum. Hepsi bir deli saçmalığından uzaktı. Diğerleri hiçbir şey yapmadan geçen yorgun günün ardından odalarına çekilirken salonda kalıp biraz daha ısınmayı tercih etmiştim. Sare de misafirini yalnız bırakmamak adına olsa gerek elinde küçük bir battaniye ile geri dönünce yarım bir gülümsemeyle onu kollarımı bırakmıştı. "Gerçekten tüm gece burada oturup Arel'i mi bekleyeceksin?" Yanaklarımın yanma nedenini bağlayabileceğim için odadaki sıcak havaya minnettardım. "Kesinlikle onu beklemiyorum." Gözlerimi kaçırarak daracık salonda bakabileceğim her noktayla uzun göz teması kurdum. Buharlanmış camdan karanlık gökyüzüne baktım. "Ama endişeleniyorum, ben herkes için endişelenirim. Böylesine kötü ve korkunç yaratıkların dünyada var olduğunu söyleyen kendisi, neden hâlâ dışarıda anlam veremiyorum. Başına bir şey gelmesi kuvvetle muhtemel." İtiraflarımın utanç yaratacak bir yanı yoktu. Sadece mühürlüler iyi olmaz, herkes biraz iyidir. Ondan nefret etsem bile özellikle bugün duyduklarımdan sonra canının yanmasını istemezdim. Elbette, bunda bile benim suçlu olduğum fikrini savunabilirdi. "Mutlaka birileriyle bu konu hakkında konuşmaya gitmiş olmalı. Zaten geceleri pek fazla uyumadığı için bu onu zorlamaz. Hem dövüşte oldukça iyidir, mührü hisseden hiçbir mahluk da ona yaklaşmaya cesaret edemez. Biliyorum şu an mitolojik bir efsane anlatıyorum gibi geliyor kulağına. Zaman geçtikçe tüm bunlar sana daha mantıklı gelecek." Gözlüklerini çıkarıp küçük bir mendille silmeye koyulunca aslında ne kadar da normal bir hayat sürüyormuş gibi görünüyordu. "Fakat Noyan'ın babasının da mührü vardı ama ona rağmen bir büyücü tarafından öldürüldü." Noyan beni bir kapı arkasından dinliyormuş da bunu duysa sonsuza dek odasına kapanacakmış gibi sessizce ve çekinerek söylemiştim. "Bu oldukça karışık." Hiçbir şey bilmemiş gibi davransa da deneyimleriyle sabitlediği derin bilgilerle doluydu sanki kafasının içi. "Onların da kendi aralarında tecrübeli ve toy olan iki sınıf var. Toy olanlar can almaya pek cesaret edemez sadece huzursuz edecek oyunlar oynarlar. Tecrübeli olanlar ise bu dünyadaki her şeyden çok daha korkunç, emin ol. Mühürlülere bulaşmaya sadece onlar cüret edebilir. Fazla ortalıkta dolaşıp insanlarla uğraşmazlar, gayeleri çok gizlidir." Karanlık fikirler kafama hücum ederken, annemin dışarıda yapayalnız dolaşması mı yoksa çoktan ölmüş olması mı daha az canımı acıtırdı, bilmiyordum. "Kızının kaybolmasına çok üzüldüm. Birinin gelmesini inançla beklemek ama her yeni gün de içinde büyüyen umutsuzluğa da direnmek katlanılması zor bir acı. Üstelik her şey bu kadar tehlikeliyken." "Onun yokluğuna alışmaktan korkuyorum. Herkes Janset'in artık ölmüş olduğunu söylese de buna kulaklarımı tıkıyorum. Başka şekilde yaşayamayacağımı anladım." Aklından suratını asmaya yetecek kadar büyük bir anı dalgasının geçtiği gözlerinden okunuyordu. "En azından hayatta olduğu ihtimaline tutunmuşsun. Zaten bizim gibi kayıplarını bekleyenler her iki olasılığa, en çok da kötü olanına hazırlar kendini. Umarım kızını sağ salim bulursun ve en iyi ihtimal gerçekleşir." Gülümsedi. Bu gülüşü tanıyordum. Bu gülüşü taklit ediyordum. Karşılıklı oturan iki kişinin acıları o kadar aynıydı ki birbirimizi tamamlıyorduk. O kızını, ben annemi kim bilir kaç kez aramıştık. Çalan her kapıda, edilen her telefonda, kıyıda köşede bulunmuş her cesette kalbimi gümbürdeten bir panik yaşamıştım. Sare bunlara son birkaç senedir alışıktı, bense sadece iki yıldır annemden haber alamamıştım. Sonda her şeyin sebebi olan zarf dışında uzun zamandır böyle bir belirti gelmemişti anneme dair. O zarf gelmeseydi ormana asla gitmeyeceğimi çok iyi biliyordum çünkü bunu olay yeri ekipleri beni oraya götürmek zorunda olduğu günden beri yapmamıştım. Sadece zarf değil, rüyanın da bir anlamı olabileceğinin farkına vardım. Annem ortadan kaybolduğu günden bu yana arada sırada gördüğüm kabuslar dışında bana bir şeyler anlatmak isteyen bir rüya görmemiştim daha önce. Ama özellikle o ormanı görmek, tüylerimi diken diken eden ihtimaller getiriyordu aklıma. Rüyamın peşinden sürüklenmiştim. Sanki birileri beni özellikle bu karmaşık olaylara dahil etmek istemişti. Biliyordum ki artık bu dünyada her şey mümkündü. "Beni ilk gördüğünde kapının önünde söylediklerini unutamıyorum. Tüylerim ürpermişti." İlgisizce omuz silken Sare, "İlk görüşte herkes birtakım önsezilere sahip olur ve sana söylediklerim aslında tüm insanlık için geçerli olabilecek birkaç cümleden ibaretti," diye yanıtladı. Dile getirdikleri gerçekten genel kabul görülür bir bakış açısı olsa da bunun çok daha derin anlamlar ifade ettiğini söylemedim. Hiç duymamış gibi davranmak belki de en iyisiydi. Gecenin sessizliği ve şömineden gelen çıtırtılar uykumu getirmeye başlasa da bunda asıl etken Sare'nin artık gerçekten gittikçe büyüyen esnemeleriydi. "Sen yatsan iyi olur, ben sahiden iyiyim. Sıcağın yanından ayrılmak istemiyorum." Sare karar vermeye çalışırken uyku terazisi ağır basmış olmalı ki daha fazla dayanamadı. "Sen öyle diyorsan, iyi geceler." "İyi geceler." Sare'nin gidişini izledikten sonra merdivende yankılanan adımlarını işittim. "Binbir çeşit yaratığın olduğu bu dünyada geceler ne kadar iyi olabilirse, o kadar iyi geceler. Nasıl paylaşıyoruz bu dünyayı? Nasıl kaldırıyor bu kadar sırrı koca evren?" Battaniyeye sıkı sıkı sarılarak içinde bulunduğum çıkmazı düşündüm. Arel tüm bunlara cevap aramak için gitmişti. Çıkarken ki düşünceli ama bir o kadar kararlı halinden ve son tartışmalarından anlamıştım bunu. Benden çabucak kurtulması için bir yol düşünür olması kırıcı mıydı yoksa zaten olması gereken buydu da biraz alınganlık mı yapıyordum? Her ne kadar kötü bir tesadüf eseri olsa da böylesine farklı ve bir o kadar inanılmaz şeylere şahit oluşum özel biriymişim gibi hissetmemi sağlıyordu. Göz kapaklarımla verdiğim mücadele artarken, bir süre sonra uzun tırnaklı cadılarla beyaz kanatlı perilerin savaştığı rüyalara doğru derin bir uykuya dalmaya hazırlandım. Balkonun camdan oluşan kapısında bir akım sezinlediğimde kirpiklerimi yavaşça araladım. Bu gölgeyi tanıyordum. Bu defa ben bu gölgeyi bekliyordum. Arel dönmüştü. Kapıyı var gücüyle açacağı sırada camdan gördüğü yansıma karşılaşmayı beklemediği türden olmalı ki duraksadı. Nefret ettiği o yabancı kız küçük koltuğa kıvrılmış, üstündeki battaniyeye bıraksa kaçacak gibi sıkıca sarılmıştı. Huzursuz edici bir şeye şahit olur gibi kaşlarını çatmış, öfkeli bir uykudaydı. Onu izlediğimi bilmiyordu. Uyuyor numarası yaptığımı da. Ceketinin iç cebinden çıkardığı anahtarların sesini duyumsadım. Hemen ardından kapının kolunu hoyratça açmak yerine sessiz olmaya çalışması beni birkaç saniye endişelendirdi. Bana karşı acıma duygusu ya da insancıl herhangi bir şey hissetmediğine emin olmak istemiştim oysa. Salona adım attığında gözlerimi özgürce kapamıştım. Sırf bir açık yakalama uğruna da olsa çaprazımdaki koltuğa oturduğunu ayırt ettim. Neyi merak ediyordu, yüz hatlarımın altın orana ne kadar uyum sağladığını mı? Bahse girerim canımı en çok yakacak bir infazın hayalini kuruyordur. Yeniden ayağa kalktı. Adımları da kendi gibi kararsızdı. Sırtı bana dönük olduğunda büyük bir korkuyla da olsa izliyordum. Yapmak istediği her ne ise vazgeçip tekrar bana dönünce gözlerimi yeniden kapadım. Önümde durdu, geldiğinden beri bir şeyler düşünüyordu. Sanki bir topluluğun önünde konuşma yapacak gibi sessiz bir coşkunluğu vardı. Puslu bakışlarını üzerimde hissettiğim sırada, "Eğer sen kara bir yaratıksan Tanrı şahidim ki gücümü sana ispatlamaktan çekinmeyeceğim Vera," diye fısıldadı. Buna karşılık uykunun sonsuz dansında görünen bedenimin cevabı, battaniyeye daha sıkı sarılmak oldu. Korkularımı sakladım ve o balkon kapısından geldiği cehenneme dönene dek açmadım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD