bc

DENİZDEN GELEN

book_age16+
286
FOLLOW
1K
READ
possessive
mystery
bold
brilliant
mythology
supernature earth
first love
secrets
twink
gorgeous
like
intro-logo
Blurb

Sen benim diğer yarımsın... diye fısıldadı genç adam.

Genç kızın sarhoş olunası kokusunu içine çekerken derin mavi gözlerine hayran bir şekilde baktı. Seni haketmek için ne iyilik yaptığımı bilmiyorum ama girdin bir kere hayatıma diyerek kızın dudaklarına doğru eğildi.

Olacakları biliyor gibi hissediyordu. Bir kaç saniye belki de birkaç dakika sonra sevdiği kadını sonsuza kadar kaybedecek gibi kalbi korkuyla doluyordu.

Yanağına değen yumuşak elin hissiyle bir an için kasılırken yanağında ki derin kesiğin üzerinde oyalanan parmakları hissetmemeye çalıştı. Başını hafifçe yana çevirdi.

Yakışıklılığına gölge düşüren bu iz sevdiği kadının kendisinden iğreneceği korkusu ile yaşamasına neden oluyordu.Belki kızın sevgisini kalbi hissettiğinden beri kabuk bağlayan yarasını önemsememeyi öğrenmiş olsa da o yaranın varlığı her aynaya bakışında yüzüne çarpıyor ve kızın yanına kendisini yakıştıramamasına sebep oluyordu.

Kendini Benden saklama Brayden ..diye fısıldadı genç kız. Sevdiği adamın acıyla ve hüzünle bakan griliklerine dalıp giderken biraz sonra ondan ayrılacak olmanın verdiği üzüntüyü yaşıyordu.

Brayden kızın güneş gibi parlayan saçlarını okşadıktan sonra okyanus mavisi gözlerine derin bir şekilde bakarak Gitme ! ...diye fısıldadı. Sevdiği kadının gideceğini kalbinin derinlerinde çoktan hissetmeye başlamıştı. Beni Tekrar Yalnızlığa Mahkum Etme ! ... Sana olan sevgimi bu şekilde sınama !

Genç kız acıyla karışık sevdiği adamdan uzaklaştı. Gitmek Zorundayım Brayden, Kalamayacağımı biliyorsun, ben burası için uygun değilim... Bunu seni tanıdığım andan beri biliyordum. Bizimkisi asla kavuşamayacak iki kalp. Birbirini çok seven fakat kara ve deniz gibi birleşmeyecek birşey.

Brayden son zamanlar da tahmin ettiği şeyin doğruluğunu kabullenmemeye çalışırken öfkeyle ve üzüntüyle karışık Nereye !.. diye sordu. İçinde biryerlerde kızın nereye gideceğini biliyordu. Denize dönecekti. Ait olduğu yere dönecekti. Bunca zamandır kız tarafından kandırılmış olmanın verdiği kızgınlıkla konuştuğunun farkında değildi.

Genç kız sevdiği adamın arkasında bulunan ve tepenin üzerinde tüm ihtişamı ile dikilen eve baktı. Daha sonra bir kaç adım geriye yürüdü.Aşağıda dalgaları kayalara vuran azgın sular ilk defa içine korku salarken.. .

Denize döneceğim Brayden, ait olduğum yere. !! Diye fısıldadı.

Ait olduğun yerin burası olduğunu biliyorsun. Benim yanım .. Sen bana aitsin. Her zamanda öyle olacaksın. Bir, duraksayarak genzini yakan acının gitmesini bekledi, ayrılacakları an yaklaşırken bir deniz kızı olman umrumda değil, dedi. Ne kadar çılgınca gelirse gelsin, öyle olman sorun değil.

Avery kalbinin sona yaklaştığını hissederken bu acıyı Brayden'a yaşatmamaya yemin etmişti. Hayatta olduğunu ve sadece kendisini terkettiğini düşünmesi ancak ölümlü bir huzura sahip olması için yeterliydi. Kendisini yüksek tepeden aşağıya bıraktığında ardında kalan adamın çekeceği acının bir gün hafifleyeceğini ve geçeceğini düşündü. Elbet bir gün sevdiği kadını unutacaktı.

Genç adam içinde çalkalanan öfkeyle kızın ardından nefesi kalmayıncaya kadar adını seslense de karanlık sularda ne bir hareket ne bir ses vardı. Kızın ardından suya atlamayı bile düşünen genç adam azgın suların kayalara çarpmasından asla korkmasa da kendi sonunun da sevdiği kadın gibi olacağını biliyordu. Yine de bunu umursamayarak bir kaç saniyelik duraksamadan sonra kızın arkasından suya atladı.

Karanlık sularda sevdiği kadını ararken kendi kalbi için de kulaç atıyor ve vücuduna çarpan dalgalara karşı savaşıyordu. Biliyordu ki Avery'siz bu hayatta nefes dahi alamaz ve genç kızın gülümseyişini göremediği bir an kalbi duracakmış gibi hissederdi.

Saatler süren arama sonucunda gözyaşları denizin tuzlu sularına karışsa da seven kalbi pes etmeyerek baygın düşene kadar kızı aradı. Karanlık sular çoktan kızı ait olduğu yere yani Kuzey Denizinin derinliklerine almıştı...

chap-preview
Free preview
GİRİŞ
1820 İngiltere Kırsal Kesim Brayden Shaw Hunt, kaç dakikadır dikildiğini bilmediği aynanın karşısında artık bedeninden silinmeyeceğini bildiği derin yara izine bakarken tiksintiyle yüzünü ekşitti. Elleri titreyerek yanağına gittiği zaman alnından başlayıp çenesinin hemen üzerinde son bulan yaranın üzerine korkarak dokundu. Gözleri daha da aşağılara indiği zaman sonrasında almış olduğu göğsünde bulunan derin çirkin kesikler ve geç müdahale sonucu kabuk bağlayan yaralarını görerek gözlerini ifadesizce aynanın üzerinde gezdirdi. Hayatı bu tarz darbelere maruz kalmakla geçmişti.Yüzünde ki yarayı en yakın arkadaşının mutluluğunu sağlamaya çalışırken kazanmıştı.Göğsünde ki kesiklerin ise çok başka bir hikayesi vardı ve bilmeyi çok istemesine rağmen onlarla ilgili bir şey hatırlamıyordu.Tek bildiği o yaraların daha sonra oluştuğuydu. Hergün sahip olduğu zenginliğin ve kendisine yüklenen ünvanın ağırlığı altında şehrin dışında bulunan evinde yalnız bir yaşam sürüyordu. Sadece bir uşak ve bir hizmetçiyle hayatını devam ettirirken nadiren odasının karanlığından çıkıyordu. Tam bir yıl önce diye düşündü, sosyetenin heyecanla aranılan adamı ve her kadının yanında görmeyi arzuladığı biriydi. Küçüklüğünden beri yurtdışındaydı ve babasının kendisine bıraktığı işleri büyütmek ve yönetmekle meşguldü.Ayrıca yine yurtdışında kendisini bekleyen ve evlenmeyi asla düşünmediği bir nişanlısı vardı.Annesinin isteğiyle nişanlandığı leydi yıllardır başına bela olmuştu. Bu yakışıklılığının farkında olan Brayden'in ise bu hayatta istemediği tek şey evlenmekti. Hayatının sonuna kadar bekar kalabilirdi. Birden fazla metresiyle mutluyken sadece bir kadınla evlenip hayatını ona bağlamak istemiyordu. Şimdi düşündüğünde ise bunların hepsinin geride kaldığını farketti. Geçirdiği kazadan sonra çirkinleşen yüzüne kendisinin bile bakmaya tahammülü yoktu. Nişanlısı bile kendisini gördüğünde korkuyla gözlerini açmış ve bu nişanın gerçekleşmesinin mümkün olmadığını söylemişti. Brayden'a göre zaten bu nişanın gerçekleşmesi bir sorun olurdu. O yüzden giden kızın arkasından hiç bir şey hissetmeden bakmış ve kadınların sadece dış görünüşe önem veren iğrenç birer varlık olduklarını farketmişti. Hayatından herkesi çıkartan Brayden kadınları ise bir daha hayatına sokmamaya o gün yemin etmişti. O kazadan sonra bir süre boyunca yatakta kalmıştı, iyileşmesi çok uzun sürse de gözlerini açmayı nihayet başarmıştı. Kendisine endişeyle bakan doktoru gördüğünde bir şeylerin ters gittiğini biliyordu. En yakın dostuna endişeyle bakarak ne olduğunu sormuştu cevap alamadığı için daha da öfkelenirken bu seferde sesini yükselterek Tanrı aşkına neler oluyor James bir şeyler söyle diye bağırmıştı. James dostuna yüzünün derin bir çizikle kaplandığını ve o yaranın da müdahale etmekte geç kaldıkları için çok kötü bir şekilde kabuk bağladığını nasıl söyleyebilirdi ki.Arkadaşının bu durumu nasıl karşılayacağını tahmin edebiliyordu. Brayden herkesi yanından gönderecek ve kimseyle görüşmemeyi tercih edecekti. Düşündüğü gibi de olmuştu. Brayden ayağa kalktığı ilk gün bir ayna isteyerek yüzüne bakmış ve gözleri acıyla parlarken herkes dışarı diye bağırmıştı. Odayı terkedenlerin ardından kendisiyle konuşmak için bekleyen James'a dönmüş ve Sende James demişti. James arkadaşının şu an nasıl hissettiğini anladığı için dediğini sorgulamadan peki demişti fakat Brayden kendisini bir yıl boyunca kapalı kapıların arkasına saklamış ve karanlık odalar tek sığınağı olmuştu. O zamandan beri neredeyse kimseyle görüşmeyen Brayden için hayat bitmişti. Kendisini umursamıyor ve öleceği günü bekliyordu. Tanrının varlığına inanmayan bir adamken ölmek için dua edeceği kimin aklına gelirdi. Düşüncelerinden sıyrıldı ve aynadan kendisine bakan tanınmayacak halde ki yüzünü inceledi. Uzun boyu geniş omuzları ve açık kahverengi saçlarıyla mükemmel bir görünüşe sahipti ve derin gri gözleriyle gerçekten yakışıklı sayılabilecek bir adamdı. Eskiden öyleydim diye geçirdi içinden. Şimdi ise bir hiç. Yüzüne bakan birinin korkup kaçacağı kadar iğrenç dokunmak isteyen birinin de tiksinebileceği kadar kötü bir yaraya sahipti. Öfkesine hakim olamayarak önünde durduğu cama yumruğunu geçirdiğinde kırılan cam parçalarına ve elinde ki kesiklere aldırış etmeyerek dolabına yürüdü ve gömleğini eline alarak giyinmeye çalıştı. İçeriye giren yaşlı uşak gördükleri karşısında endişeyle lordum iyi misiniz diye bağırırken her gün olan bu tarz şeylere de bir türlü alışamamıştı. Brayden her gün olduğu gibi yaşlı adama cevap vermeden elinin üzerinde ki kanı bir havluyla temizledi. Bunun anlamı doktora ya da herhangi bir müdahaleye gerek yok demekti. Uşak bu hareketi anlayarak yavaşça odadan çıktı. Brayden ise yine sessizliğe ve içinde karanlığa gömülerek kıyafetlerini giyindi. Saat akşam vaktiydi ve Brayden hava kararınca çıkmayı kendisine bir görev edinmişti. Hava karardığında kimse yüzünü görmüyor ya da kendisini tanımıyordu. Yine de evi şehrin çok dışında olduğu için öyle kalabalık yerlere gitmiyordu. Evinin önünde ki tepeden aşağıya bakıyor ve saatlerce okyanusun sularını izliyor tanrının kendisini mahkum ettiği kaderi sorguluyor bazen de lanetler yağdırarak zaman geçiriyordu. Her zaman ki gibi ulaştığı tepenin üzerinde bulduğu bir kayalığa oturarak denizin karanlık sularını izlemeye başladı. Buralardan kaçıp gitmeyi çok istese de kendisini götürecek gemilere binmeye cesareti dahi yoktu. Saatler geçtikçe Brayden içinde ki sıkıntıyla eve dönmeye karar verdi. Havanın soğukluğuna aldırış etmese de dışarıda yapacak bir işi olmadığından eve dönecek ve yine sanatını kullanacaktı. Odalara kapanmışken elinden gelen tek şeyi yapmaya çalışıyordu. Aslında uzun zamandır eline almadığı fırçalar ve boyalar onun tek dayanağı olmuştu. Her gece eve döndüğünde aynı deniz manzarasını tuvaline işliyordu. Bir gün o resmin içinde bir şeyler değişecekti ve O şey Brayden'in hayatının bir daha eskisi gibi olmamasını sağlayacaktı. Sadece bundan Brayden'in haberi yoktu. Ayağa kalkarak üzerini düzeltti. Duruşu sağlamlaşınca gitmek üzere arkasını döndü. Bir anlık şaşkınlıkla ne gördüğünü anlamaya çalışarak hızlıca başını çevirdi. Bir şeyler görmüştü. Denizin içinde çırpınan bir şeyler bir hareket ya da başka bir şey. Ne olduğunu anlamaya çalışırken parlak sarı bir şey ayın yansımasında gözlerini alarak hafifçe gözlerini kırpıştırmasına sebep oldu. Tanrım diye fısıldarken o şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştı. Denizin yüzeyi pürüzsüz bir şekilde dalgalanırken gözlerinin yansıma yaptığını düşündü. Beyninde canlandırdığı şeyleri resmetmişti sanki. Bir kaç dakika daha durgun denize baktıktan sonra hareket görmeyerek arkasını döndü ve ışıkları yanan evine doğru yürümeye başladı...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
223.8K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
521.6K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook