Genç kız ağlamaktan kızarmış gözlerle adamın koluna tutunarak hayatı için yalvardı..
- Sizi asla sevmeyeceğimi biliyorsunuz..Neden ben? .. Lütfen bayım, Ben..ben, başkasını seviyorum..Lütfen sizinle evlenemem..
Kalbi sevgisizlikten kaskatı olmuş acımasız Dük kızın kendisine yalvarmasına iğrenerek baktıktan sonra sertçe kolunu çekerek kızın yere düşmesine sebep oldu. Ağlayan ve zayıf görünen kadınlardan her zaman nefret ederdi. Böyle kadınlar ona hep babası karşısında asla kendisini savunamayan aciz annesini hatırlatırdı. Aciz ve güçsüz annesi..
- Seninle istediğim için evleneceğimi sana ne düşündürdü bilmiyorum ama ben aşkın ezici varlığına asla inanmam...
Aşk zayıflıktır ve sadece aptallar içindir...
Seninle evleniyorum çünkü benim olanı korumaya çalışıyorum, şu an oturduğun ev ve sen baban'ın borçları karşılığında sahip olacağım tek şeysiniz .... Ve ben paramı geri alamamaktan asla hoşlanmam..
Bir kaç gün içinde ne yazık ki karım olacaksın, aşık olduğunu söylediğin adamın senin yüzünden zarar görmesini istemiyorsan onunla bir daha görüşmemeni tavsiye ederim...
Soyadımı vereceğim kadının adının aşk dedikodularına karışmasına asla göz yumacak birisi değilim..
Kaderi Olan Adamın Taşlaşmış Kalbini Yumuşatmayı Kendisine Görev Edinen Bir Kadın...Olivia Cyristal Giovann
Saf Mutluluğun Acı Gerçekler Karşısında Boyun Eğdiğini Bilen Acımasız Bir Adam..Hawthorne'un zengin ve güçlü dükü James Arthur Clayton
İlerleyen bölümlerden kısa bir an :
Genç kızın yanına uzanan James, Başparmağıyla kızın yanağına dokundu ve genç kadının elmacık kemiğinin nazik kıvrımını parmak ucunda hissetti. James bu kadının ruhuna, tazeliğine tapıyordu adeta; Olivia'nın tutkusu iç yakıcı ve tahrik ediciydi... Bunu düşündüğü zaman bile iliklerine yayılan keskin bir acı hissediyordu. Bu kadın tıpkı onun umduğu gibi, hatta umduğundan da öte bir yaratıktı; inatçıydı, tatlıydı, şehvetliydi, küstahtı ve zekiydi... Heyecan verici bütün zıtlıkları içinde barındıran bir hazineydi.
James Arthur Clayton'ın hazinesiydi!
Sen benim diğer yarımsın... diye fısıldadı genç adam.
Genç kızın sarhoş olunası kokusunu içine çekerken derin mavi gözlerine hayran bir şekilde baktı. Seni haketmek için ne iyilik yaptığımı bilmiyorum ama girdin bir kere hayatıma diyerek kızın dudaklarına doğru eğildi.
Olacakları biliyor gibi hissediyordu. Bir kaç saniye belki de birkaç dakika sonra sevdiği kadını sonsuza kadar kaybedecek gibi kalbi korkuyla doluyordu.
Yanağına değen yumuşak elin hissiyle bir an için kasılırken yanağında ki derin kesiğin üzerinde oyalanan parmakları hissetmemeye çalıştı. Başını hafifçe yana çevirdi.
Yakışıklılığına gölge düşüren bu iz sevdiği kadının kendisinden iğreneceği korkusu ile yaşamasına neden oluyordu.Belki kızın sevgisini kalbi hissettiğinden beri kabuk bağlayan yarasını önemsememeyi öğrenmiş olsa da o yaranın varlığı her aynaya bakışında yüzüne çarpıyor ve kızın yanına kendisini yakıştıramamasına sebep oluyordu.
Kendini Benden saklama Brayden ..diye fısıldadı genç kız. Sevdiği adamın acıyla ve hüzünle bakan griliklerine dalıp giderken biraz sonra ondan ayrılacak olmanın verdiği üzüntüyü yaşıyordu.
Brayden kızın güneş gibi parlayan saçlarını okşadıktan sonra okyanus mavisi gözlerine derin bir şekilde bakarak Gitme ! ...diye fısıldadı. Sevdiği kadının gideceğini kalbinin derinlerinde çoktan hissetmeye başlamıştı. Beni Tekrar Yalnızlığa Mahkum Etme ! ... Sana olan sevgimi bu şekilde sınama !
Genç kız acıyla karışık sevdiği adamdan uzaklaştı. Gitmek Zorundayım Brayden, Kalamayacağımı biliyorsun, ben burası için uygun değilim... Bunu seni tanıdığım andan beri biliyordum. Bizimkisi asla kavuşamayacak iki kalp. Birbirini çok seven fakat kara ve deniz gibi birleşmeyecek birşey.
Brayden son zamanlar da tahmin ettiği şeyin doğruluğunu kabullenmemeye çalışırken öfkeyle ve üzüntüyle karışık Nereye !.. diye sordu. İçinde biryerlerde kızın nereye gideceğini biliyordu. Denize dönecekti. Ait olduğu yere dönecekti. Bunca zamandır kız tarafından kandırılmış olmanın verdiği kızgınlıkla konuştuğunun farkında değildi.
Genç kız sevdiği adamın arkasında bulunan ve tepenin üzerinde tüm ihtişamı ile dikilen eve baktı. Daha sonra bir kaç adım geriye yürüdü.Aşağıda dalgaları kayalara vuran azgın sular ilk defa içine korku salarken.. .
Denize döneceğim Brayden, ait olduğum yere. !! Diye fısıldadı.
Ait olduğun yerin burası olduğunu biliyorsun. Benim yanım .. Sen bana aitsin. Her zamanda öyle olacaksın. Bir, duraksayarak genzini yakan acının gitmesini bekledi, ayrılacakları an yaklaşırken bir deniz kızı olman umrumda değil, dedi. Ne kadar çılgınca gelirse gelsin, öyle olman sorun değil.
Avery kalbinin sona yaklaştığını hissederken bu acıyı Brayden'a yaşatmamaya yemin etmişti. Hayatta olduğunu ve sadece kendisini terkettiğini düşünmesi ancak ölümlü bir huzura sahip olması için yeterliydi. Kendisini yüksek tepeden aşağıya bıraktığında ardında kalan adamın çekeceği acının bir gün hafifleyeceğini ve geçeceğini düşündü. Elbet bir gün sevdiği kadını unutacaktı.
Genç adam içinde çalkalanan öfkeyle kızın ardından nefesi kalmayıncaya kadar adını seslense de karanlık sularda ne bir hareket ne bir ses vardı. Kızın ardından suya atlamayı bile düşünen genç adam azgın suların kayalara çarpmasından asla korkmasa da kendi sonunun da sevdiği kadın gibi olacağını biliyordu. Yine de bunu umursamayarak bir kaç saniyelik duraksamadan sonra kızın arkasından suya atladı.
Karanlık sularda sevdiği kadını ararken kendi kalbi için de kulaç atıyor ve vücuduna çarpan dalgalara karşı savaşıyordu. Biliyordu ki Avery'siz bu hayatta nefes dahi alamaz ve genç kızın gülümseyişini göremediği bir an kalbi duracakmış gibi hissederdi.
Saatler süren arama sonucunda gözyaşları denizin tuzlu sularına karışsa da seven kalbi pes etmeyerek baygın düşene kadar kızı aradı. Karanlık sular çoktan kızı ait olduğu yere yani Kuzey Denizinin derinliklerine almıştı...
Viola gururlu bir ifadeyle başını kaldırdı, Claymore Dükü Alex Westmoreland'ın maskesinin arkasında saklanan gözlerinin en derinine baktı ve ,
-"Siz bayım, tam bir ahmaksınız ve ben size sadece acıyorum, ayrıca şunu da bilmenizi isterim ki siz benim, sadece sizin yatağınızda olmaktan mutluluk duyduğumu anladığınız da ben sizi evimizde bekliyor olacağım.
Şimdi müsadenizle "!
Ve Alex'i herkesin tereddütle yanaştığı Claymore Dükü'nü dans pistinin ortasında tek başına bırakarak arkasına bile bakmadan merdivenleri çıkarak ortalıktan kayboldu.
Olacakları görmek isteyen herkes nefesini tutmuş Dük'ün vereceği tepkiyi bekliyordu.
Claymore Dükü Alex Westmoreland'ın ise tek düşündüğü şey cesareti tavan yapmış Claymore Düşesi'nin sırtından aşağı dökülen parlak kestane saçları ve sinirlendiği zaman ne kadar öpülesi olduğuydu.
-Beni affedebilecek misin Sharon ?
Senin aşkına tekrar sahip olabilecek miyim ?
-Bundan sonra sahip olacağınız tek şey nefretim olacak bayım.
Siz hayatınızın sonuna kadar benim nefretime sahip olacaksınız!!
Masum bir kız, onurunu ve gururunu herşeyin önünde tutan bir adamın annesinin geçmişte yaşadığı acının ve ihanetin yerini alabilir mi ?
Sharon Renee Fleming, Genç adama bekaretini hiç düşünmeden verdiği gece büyük bir aşkla bağlandığı adamın kendisine oyun oynadığının farkında değildi.Birlikte oldukları gecenin sabahında, Maclentyre Dükü intikamını almak için kızla yattığını yüzüne haykırmış ve odasından defolmasını söylemişti.Büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü içinde arkasına bakmadan oradan ayrılan kız bir daha Dükün adını ağzına almamak üzere İngiltereyi terketmişti.
Stephen Brian Campbell, intikam ateşiyle yanıp tutuşurken, kendisine büyük bir aşkla bağlı olan ve herşeyden habersiz bu kızın bakire olabileceği seçeneğini göz ardı etmiş ve dokunmaya bile iğrendiği bu kadınla sadece geçmişin intikamını almak için birlikte olduğunu söyleyerek vicdanını rahatlatmıştır.
En önemlisi ise Gururunun aşkın önüne geçmesine izin vermiştir.
Herşeyin farkına vardığında ise sevdiği kadının ingiltereyi terk ettiğini öğrenmiş ve hayatı boyunca kendisini seven tek kadına bu kötülüğü yaparak onu sonsuza kadar kaybettiğini düşünmüştür.
1980 İngiltere'den İskoçyaya doğru uzanan iki masum gencin, geçmişte yaşanan hatalarının bedelini ödemeleri gereken bir aşk hikayesi.
Ona Aşığım.. Hayır, ona karşı neler hissettiğimi "AŞK" kelimesiyle açıklayamam.. !
Bu Sonsuzluk..
O Benim Sonsuzluğum..
Kalbimi ve Ruhumu doyuran kadın..
'Benim geçmişim soyadım kadar siyah, karanlığa batmış ve sen, sen ise tüm bunlar için tertemizsin...'
Victor Ian Black.. geçmişi karanlıklarla dolu bir adam !
Shelby Brett Young.. sevdiği adamın geçmişinden gelen ve bu sırrı herkesten saklayan bir kadın !
Aiden Vicente Boris, ticaretini sağladığı geminin Shetland Adası yakınlarında geçirdiği fırtına yüzünden batması ile yüzerek karaya ulaşmış ve hayatta kalan tek kişi olmayı başarmıştır.
Kimsenin geçmediği bu ıssız ada da karşısına çıkan güzeller güzeli Evelyn Courtney Camille ile karşılaşan Aiden hayatı ve kalbi arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.
Genç kız adada geçirmek zorunda kaldığı yıllara sebep olan adama kalbini bilmeden verdiğinde Aiden'a ait olmuş bedeni için artık çok geçtir.
"Senden nefret ediyorum Aiden beni kandırdın ! Bunca yıl, tanrım herşeyin sebebi senmişsin. Buraya sürgün edilmem ailemin beni öldü bilmesi ! "
"Courtney bekle bilmediğin şeyler var ! Şimdi açıklayamam fakat bana güvenmen gerekiyor ! "
"Güvenmek mi asla Lord Boris !. Bundan sonra benim için sadece bir yabancısınız. Bu ıssız adada yollarımız kesişse de bir daha görüşmeyeceğimizi temin ederim. "
BİR YIL SONRA
"Onunla evlenmemi beklemiyorsunuz değil mi ? Söylediğim sözler, son konuşmamız, benden nefret ediyordur. Haklı da ! Onu dinlemek yerine suçlamayı tercih ettim. Beni istemeyecektir ve siz bana bu evlilik için beni seçtiğini mi söylüyorsunuz ? "
"Evet Evelyn, Aiden Vicente diğerlerini görmek bile istemedi. Sen Lord Boris'in seçtiği tek kızsın."
Genç kız bonesinden çıkan gür saçlarını kapatmaya çalışarak Ne düşünüyorsun Aiden, neden beni seçtin diye geçirerek kalbinde ki soruya bir cevap bulmaya çalıştı.
Lanetli olduğuna inanan bir adam, ikiz kardeşinin gölgesinde kalmış gizemli bir yabancı..
V. Kenneth Lordu Vincent Charles Broderick Ve sosyetenin pek tanınmayan gizemli Leydisi Karen Laura Dawson...
Zorlu bir gecenin ardından yolları kesişen iki yabancı. Hafızalardan silinmeyecek tutkulu bir öpüşme ve tekrar karşılaşıncaya kadar birbirlerini bir daha görmeyeceklerini sanan iki genç.
Kenneth Balosu her şeyin başladığı yer olacaktı ve bir daha hiç bir şeyin de hafızalardan silinmeyeceği bir yer.
~~~~~~~
Genç adam bütün gözlerin üzerinde olmasına aldırış etmeden elinden tuttuğu gece karası saçlara sahip kızı büyük salondan çıkararak akşam serinliğinin bedenlerine çarpmasına izin verdi. Bedeniyle çalılıklar arasına sıkıştırdığı kızın dudaklarına yaklaşarak tutkulu bir şekilde fısıldadı.
" Bu gözleri nerede görsem tanırım. Yemyeşil bana tutkunun en gizemli halini hatırlatıyor. Sen o'sun, gizemli yabancı. "
" Gizemli yabancı da kim. Yanılıyorsunuz galiba bayım biz sizinle hiç karşılaşmadık. Ben sizi daha önce hiç görmedim. "
" Kendini benden saklamanın nedenini merak ediyorum. Neden gizleniyorsun. "
Genç kız kendisini tanıyacak birisi çıkacak korkusuyla titreyerek güçlü kolların arasından kurtulmaya çalıştı.
"Gizlenmiyorum, lütfen gitmeme izin verin. Bir leydiyi böyle alıkoyamazsınız. "
Vincent siyah saçlarının arasından geçirdiği parmaklarını kızın çıplak kolunda gezdirdikten sonra gözlerinde beliren parıltıyla genç kıza baktı.
" O gece istemeden de olsa öptüğüm dudakların tadını asla unutmam. Şimdi izin verirsen Gül kurusu dudakların sahibinin sen olup olmadığını öğreneceğim leydim."