1. BÖLÜM | Yeni komşular
Betül Yılmaz
Mahallenin başında otobüsten inip eve doğru adımladım. Kendimi eve atıp sıcağın etkisinden kurtulmak için hızlı adımlarla gidiyordum ki bir kaç ev yanımızda bir taşınma telaşı dikkatimi çekti. Galiba Meryem teyzenin evini birisi tutabilmişti sonunda.
Meryem teyze, uzun zamandır tek başına yaşıyordu. Eşi 5 yıl önce vefat etmişti. Çocukları da başka şehirlerde yaşadıkları için tek başına yaşıyordu Meryem teyze. Tek başına olunca da kimseye güvenip evini veremiyordu.
Kamyonun olduğu yöne bakıp içimden bunları düşünürken o sırada Vahit amcanın sesiyle irkildim.
" Betül kızım hayırdır bu sıcakta nereden geliyorsun? Güneş çarpar dikkat et kendine"
‘’Elif'le buluştuk vahit amca, oradan geliyorum. Eylül ayındayız ama sanki Ağustos sıcağı... Gerçekten çok sıcak hava. Dikkat ederim, teşekkür ederim düşündüğün için"
Başımı yine aynı yöne, taşıma kamyonuna çevirdiğimde Vahit amca sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi ben sormadan anlatmaya başladı;
"Meryem hanım sonunda birine vermeyi kabul etti evi. Çocuğu üniversiteyi tutturmuş o yüzden taşınmışlar. Öyle duydum"
"Hayırlısı olsun Vahit amca, ben daha fazla güneşte kalmayayım. Hayriye teyzeme selamlar, bi ara uğrarım yanına inşallah"
"Söylerim kızım"
Hızlı adımlarla eve doğru ilerledim. Bir yandan da Elif'e içimden söylenmeyi ihmal etmiyordum. Bu sıcakta eriyeceğimi bildiği halde ısrarla beni dışarıya çıkarmayı başarmıştı. Biliyordu onu kıramayacağımı tabi.
Bahçenin kapısını araladığımda, ıhlamur ağacının gölgesi yüzüme düştü. O an içimi bir huzur kapladı. Hem bana ait bir alana girmiş olmanın verdiği güven hem de yakıcı güneşten kurtulmanın ferahlığı vardı bu huzurda.
Çantamdan anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Kapının hemen yanındaki ayakkabılığa ayakkabılarımı bıraktım ve içeriye doğru adımlarken seslendim;
" Sultanım ben geldim"
Neşeli bir sesle karşılık verdi annem.
" Gel kızım salondayım ahretliğimle sohbet ediyoruz"
Yüzümde tebessümle salona geçtim, annem ve Zeynep teyzeyle selamlaştım.
" Annem, ben bi üzerimi değiştireyim. Kendime geleyim, dışarısı çok sıcaktı "
" Tamam kızım, sen rahatına bak"
"Size iyi oturmalar, sultanım"
Koridorda giderken eşarbımdaki iğneleri çıkarmaya başlamıştım bile.
Odama girince kapıyı kapattım ve eşarbımı çıkartıp yatağın üzerine bıraktım. Terden üzerime yapışmış olan kıyafetlerimden kurtulup rahat bir şeyler giymeye karar verdim.
Babam işte, kardeşim okuldaydı. O yüzden rahat olabilirdim. Mahremlerim bile olsa onların yanın da açık giyinmek istemezdim, giyimine dikkat ederdim.
Üzerimi giyinip banyoya geçtim ve yüzüme soğuk bir su çarptım.
Salondan seslenen annem;
‘’ Kızım, karnın açsa mutfakta kısır var, doyur karnını’’
Banyonun kapısından başımı uzatarak ;
‘’ Sultanım, sen kısır yaparsın da ben yemez miyim?’’ deyip elimi yüzümü kurulayıp mutfağa geçtim.
Bir güzel karnımı doyurdum.
Salona geçtiğimde ikili bir yandan sohbet edip bir yandan örgü örüyorlardı.
Geldiğimi gören Zeynep teyze;
‘’ Betül kızım elinden bi kahve içer miyiz?’’
‘’ Tabi Zeynep teyzem hemen yaparım ‘’
Tekrar mutfağa geçip kahveleri yapmaya koyuldum. Zeynep teyzeyle yıllardır birlikte olduğumuz için nasıl kahve içtiğini bilirdim.
Kahveleri yapıp servis ettim ve kendime de bir fincan kahve alıp oturdum.
‘’ Nasılsın Zeynep teyzem?"
" İyiyim kızım elhamdülillah. Yuvarlanıp gidiyoruz. Aynı rutinde devam ediyor hayat. Mehmet amcan işe gidip geliyor, Taha da okula."
Taha abi... Çocukluğumuz aynı mahallede geçmişti.
Annelerimiz mahalleye ilk taşındığımızdan beri arkadaştı, haliyle bizde küçüklükten beri tanıyorduk birbirimizi.
Kardeşi Ayşe'yle de yakın arkadaştık. Hep, birlikte vakit geçririrdik, hatta küçükken az vukuatımız olmamıştı. Hep başımız belaya girerdi ve Taha Abi kurtarırdı bizi.
Ona olan hayranlığım da o zaman başlamıştı.
Abi diyordum ona, benden üç yaş büyüktü. Bilgisayar mühendisliği 4. sınıf öğrencisiydi. Ben de bu yıl onunla aynı üniversiteye başlayacaktım.
Bir yanım çok heyecanlıydı aynı okula gideceğimiz için. Ayşe benden bir yaş küçük, bu yıl lise son sınıftaydı. Aynı üniversitede okumayı çok istiyorduk. Sınavdan güzel bir puan alıp bizimle aynı okula gelmesini umut ediyorduk.
"Rabbim rutinlerimizi bozmasın, Zeynep teyzem " dedim kahvemden son yudumu alırken.
" Amin" dedi annemle birlikte Zeynep teyze.
" Kızım, kek yapmıştım. Yeni taşınan komşularımıza da ikram edelim, görütebilir misin sana zahmet? "
" Olur sultanım, götürürüm. Ben üzerime müsait birşeyler giyip geleyim."
Odama geçip siyah elbisemi giydim, yeşil tonlarında eşarbımı taktım.
Mutfağa geçip annemin saklama kabına koyduğu keki alıp, termosa da çay koydum.
" Ben çıkıyorum " diye seslendim anneme.
Bahçe kapısından çıkmıştım ki biri ismimle seslendi. Dönüp baktığımda o hayran olduğum adamla göz göze geldik.
Kalbimin ritmi değişmeye, bir anda hızlı atmaya başladı. Gözlerim ona bakarken, bir yanda geçmişteki çocukluk anıları, diğer yanda bu anın gerçekliği beni hem heyecenlandırıyor hem de geriyordu.
Heyecanımı belli etmemeye çalışarak;
"Efendim Taha abi" dedim.
" Abi" kelimesinden bu kadar nefret edeceğimi bilmezdim. Şu an ona abi dışındaki bütün sıfatları söylemek isterdim.
" Nasılsın? Okula kaydını yaptın mı yardıma ihtiyacın var mı? "
"İyiyim şükür. Evet, geçen hafta hallettim her şeyi. Teşekkür ederim, şimdilik bi sıkıntı yok... abi" dedim içimden geçen kelimeleri beynimin derinliklerine gömerken.
"Sorunsuz halletmene sevindim. Yine de bir ihtiyacın olursa burdayım, biliyorsun."
" Tekrar teşekkür ederim abi. Bir sorun olursa danışırım. Zeynep teyzem de bizde, annemle sohbet ediyorlar " dedim bir anda.
Neden demiştim şimdi bunu, belki de haberi vardı.Onu daha çok görmek isteyen yanım mıydı dilimden dökülen kelimeleri bana dedirten.
"Haberim var. Annem söyledi ama eve geçmem lazım. İşlerim var, onları halletmeliyim. Nereye gidiyordun?"
İçimde bir yerlerde kırıklık oldu böyle söyleyince.
"Yeni taşınan komşulara annem yiyecek birşeyler götürmemi istedi oraya gidiyordum."
"Peki, görüşürüz o zaman. İyi günler sana" dedi ve tebessüm etti.
Yapma... Gülümseme... demek istedim. Zira o gülümseme beni başka diyarlara alıp götürüyordu.
"Görüşürüz Taha abi " dedim. Dilimden başka sözcüklerin dökülmemesi için kendimle savaşarak.
O, karşıya kendi evlerine yönelmişti, bende yeni komşuların evine doğru ilerledim.
Ev birkaç ev ileride, çarprazımızdaydı. Taşıma kamyonuna yaklaştım ve yeni taşınanların kim olduğunu sordum.
Adamlardan biri içeriye doğru seslendi.
" Ayhan hocam buraya bi bakabilir misin?"
O esnada içeriden ben yaşlarında, belki bir kaç yaş büyük genç bir erkek cevap verirken aynı anda kapıya yaklaştı. Siması sanki tanıdık gibi geldi.
" Ben yardımcı olayım Ahmet abi?"
" Oğuz, oğlum bu hanım kızım ev sahibini sordu bi bakıver"
" Buyurun nasıl yardımcı olabilirim?"
Bir an duraksadı sorusundan sonra. Öyle olunca tekrar içimden sordum acaba daha önce karşılaştık mı? Düşüncelerimden çıkıp;
" Öncelikle hoşgeldiniz." diyerek elimdeki termosu ve saklama kabını uzattım.
" Annem size kek ve çay göndermişti onu getirdim" dedim kibarca.
Tebessümüle karşılık vererek elini uzattıklarımı almak için uzattı ve;
" Teşekkür ederiz, zahmet etmiş anneniz. Lütfen teşekkürümüzü iletin. Ellerinize sağlık ayrıca."
" Rica ederiz, tekrar hoşgeldiniz. Kolay gelsin" dedim ve eve doğru yöneldim.
Kapıdan girmeden önce karşı eve yan bir bakış attım. Ama görmeyi umduğum kişi zaten çoktan girmişti eve.
" Sultanım paket yerine teslim edildi, ben odama geçiyorum" dedim kıkırdayarak.
Odama girip kapımı kapattım. Masamın üzerindeki kulaklığımı aldım, kitaplığımın karşısında hangi kitabı okuyacağımı düşündüm bir süre. Sonunda kararımı verip okuyacağım kitabı aldım ve yatağıma geçtim.
Önce telefonumdan müzik uygulamasını açıp sevdiğim bir parçayı seçtim, kulaklığımı taktım ve kitabımı okumaya başladım.
----
" Kızım, uyan hadi! Birazdan baban gelir, sofrayı hazırlayalım! "
Kucağımda kitap, kulağımda kulaklık o şekilde uyuyakalmışım.
Annemin sesiyle gözlerimi araladım.
" Tamam Sultan'ım, geliyorum "
Annem mutfağa, ben de banyoya geçtim ve elimi yüzümü yıkayıp kendime geldim.
ikindi vakti geçmişti. Namazım kazaya kalmıştı. Bu sorumsuzluğuma üzülüp kendime kızsam da ' artık yapacak birşey yok ' deyip akşam namazından sonra kılmayı aklıma koydum.
Mutfağa geçmeden önce kardeşimin odasının önünde durup kapısını tıklattım. İçeriden ' gel ' komutunu duyunca kapıyı hafif aralayıp başımı uzattım
" Ablasının gülü nasılmış bakalım? "
Kardeşim masasının başında oturmuş ders çalışıyordu. Hemen yanına geçip saçlarını karıştırdım, başını kolumun altına aldım.
" Ya abla, kaç kere diyeceğim saçlarıma dokunma diye! "
Kendince sitem edip söyleniyordu bana. Kolumdan kurtulmaya çalışıyordu ama benim pek umrumda değildi. Kardeşim değil miydi? takılacaktım tabi ki.
Zaten büyüdükçe güçleniyordu. Ne kadar sinir edip takılabilirsem benim için kârdı :))).
Kardeşimin dediklerini ağzımın içinde tekrarlayarak bende kendimce eğleniyordum. Bir yandan da hala saçlarını karıştırmaya devam ediyordum.
" Kızım, kardeşini rahat bırak da gel yardım et bana "
Her zamanki gibi annem sayesinde elimden kurtulmuştu bu çocuk.
Pis pis sırıtıp ' görüşeceğiz ' bakışları atarak çıktım odadan.
Doğruca mutfağa geçip sofrayı hazırlamak için anneme yardım etmeye başladım. Sofra hazırdı ki o sırada babam kapıdan girdi.
Yanına adımlayıp sarılırken;
" Hoşgeldin babam" dedim.
" Hoşbuldum güzel kızım " dedi ve başımın üzerine bi öpücük kondurdu.
" Hadi, yemekler soğumasın. Herkes sofraya! "
" Anne, babamla beni kıskanıyor musun yoksa?" dedim sofraya geçerken. Anneme takılmadan edemedim.
" Ne kıskanacağım sizi kızım. Senden önce ben vardım. " deyip o da bana takıldı gülerek.
Herkes sofraya geldi. Her zamanki gibi neşeli bir sohbet eşliğinde yemeğimizi yemiştik.
Ardından sofrayı toparladım, bulaşıkları yıkadım. Çaylarımızı da alıp salona geçtim. Herkes çayını aldıktan sonra bende kendi çayımı alıp kanepeye geçtim.
" Hatun, mahallemize bir aile taşınmış bugün. İş dönüşü kapıda Mehmet'le konuşurken tanıştık Ayhan beyle."
" Evet bey, bugün taşındılar ama biz henüz tanışmadık. Bir gün davet edeyim diye düşündüm ." dedi annem.
Babam başını sallayıp çayını içmeye devam etti. Çaylar içildi ve herkes yatmak için odasına geçti.
Ben de pijamalarımı giyip yatmak için hazırlandım. Ama ikindi vakti uyuduğum için şu an uykum gelmemişti.
Yatmadan son kez kitabımı okudum ve artık yavaş yavaş ağırlaşan göz kapaklarım uykuya kendini teslim etti.