Eksik, fazladan da çok yer kaplar...

1138 Words
Betül Yılmaz Zaman su gibi akıp geçiyor, hızına yetişemiyordum. Bahar dönemini yaralamıştık artık. Son iki vize sınavımız kalmıştı. Okula Duygu'yla birlikte gidip geliyorduk hep. Onu tanıdıkça daha da çok sevmiştim seviyordum. Nerdeyse her şeyimizi beraber yapar olmuştuk. Dersler, ödevler... Hep yan yanaydık. O ilk gün, ders yaptığı için yakındığım profesörün dersini bile geçmiştik. Adam tam bir disiplin manyağıydı. Diğer hocalar sınav sonuçlarını bir haftadan önce açıklamazken, bizim profesör sınav sonucunu ertesi gün hemen açıklamıştı. Vize sınavı yerine grup ödevi vermişti. Bizdeki şansa bak ki Alp'le grup olmuştuk. Duygu, bu sürede yine aynı şekilde Alp'le didişti. Bir yerden sonra artık dayanamayıp ikisine de kızdım ve aynı şekilde devam ederlerse hocaya başka bir gruba geçmek istediğimi söyleyeceğimi söyledim. Dediklerimden sonra didişmeyi kestiler. Ödevi teslim edince derin bir nefes almıştım. Şimdi sadece iki sınavımız kalmıştı. Bugün Duygu'ya gidip birlikte ders çalışacaktık. Hazırlanıp notlarımı ve çantamı alıp evden çıktım. O sırada sokağın başından Taha geliyordu. İçimde bir kıpırtı, ufaktan bir heyecan belirmeye başladı. İçten içe kendime telkin verip kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Evden çıktığımı görünce seslendi; " Betül, nasılsın? " " Şükür Taha abi, sen nasılsın ?" Sesim mi titredi yoksa kışın son günlerinin soğuğundan üşüdüğüm için mi öyle çıktı anlayamadım. " İyilik. Sınavlar nasıl geçti? " " İyi geçti. Şimdilik bütünlemeye kalan dersim yok. Son ikisi de kalmazsa tabi. Finaller de güzel geçerse daha iyi olacak " " Sevindim, sınavların bitince seninle konuşmak istediğim bir konu var. Müsait olunca haberleşelim." " Tamam Taha abi " dedim içten içe ne konuşacağını merak ederken. " Görüşürüz o zaman" " Görüşürüz abi" dedikten sonra evin kapısına yöneldi. Orda donmuş bir şekilde kalacaktım ki telefonum çalıp beni kendime getirmişti. " Efendim canım " " Seni bekliyorum, ne yaptın çıktın mı ?" " Çıktım canım 2 dk ya gelirim." " Tamam bekliyorum " dedikten sonra telefonumu cebime atıp Duygunun evine geçtim. Duygu'nun evine ilk kez geliyordum. Genelde kütüphanede ders çalışmıştık, bugün hava soğuk bizde çalışalım deyince kıramamıştım. Salona geçtiğimde kocaman nerdeyse bir duvarı kaplayan bir kitaplık vardı. Resmen gözlerimde ışık parlamıştı görünce. Duygu'nun babası Ayhan amca emekli edebiyat öğretmeniymiş Duygu bahsetmişti, bu kadar kitabı nasıl okumuştu tek başına acaba? Derken geliş amacımı hatırladım. Hayranlığımı bir kenara bırakıp Duygu'nun yanına geçtim. Önümüzde zorlu bir sınav vardı, kitaplığı sonra da inceleyebilirdim. ---------- Betül Yılmaz " Bi kahve molası vermezsek eğer sınava girecek bir Duygu kalmayacak arkadaşım." " Biraz dinlenelim bence de, benimde beynim doldu sanki artık." " O zaman ben bir kahve yapıp geleyim, sen rahatına bak" " Tamam canım" Duygu kahve yapmaya geçmiş bense evi incelemeye başlamıştım. Filiz hanımın güzel bir zevki vardı evin dekorasyonundan anladığım kadarıyla. Mobilyalar, duvardaki tablolar ve bohem tarzda olan duvar süsleriyle ayrı bir hava katmış eve. Sonra kalktım ve o hayran olup hayalini kurduğum kitaplığa göz gezdirmeye başladım. Bir kaç tane dikkatimi çeken kitaba göz gezdirdim. " Abi, ne ara geldin" diyen arkadaşımın sesiyle daldığım hayallerden çıkıp ne zaman geldiğini anlamadığım Oğuza baktım. Ne kadar zamandır burdaydı? hiç fark etmemiştim. " Yeni geldim, siz ne yaptınız hallettiniz mi? " " Az kaldı diyelim, kahve molası verdik. sana da kahve yapayım mı? ister misin? " " Yok güzelim size afiyet olsun, ben bölmeyeyim kolay gelsin" Kahvelerimizi içip son kalan konuları da hallettikten sonra duyguyla biraz sohbet etmiştik. Kitaplıktaki kitapların çoğunun basına ait olduğunu ama abisinin de babasını aratmayacak kadar kitap okuduğunu söylemişti. Elinde hiç kitap görmediğim için hiç ihtimal vermemiştim Oğuz'un kitap okuduğuna. Bir süre sohbet ettikten sonra bende artık eve geçtim. ------ " Çok gerginim şu sınavı verip kurtulsak bi" " Bende gerginim senin kadar olmasa da" " Şu halde bile rahatsın ya ne diyim kızım sana " deyip gülmüştü bana Duygu. Sınav vakti geldi hadi Allah kolaylık versin deyip ayrıldık, herkes yerine geçmişti. öğretim görevlisi geldi ve kağıtlarımızı önden başlayıp arkaya göndermenizi söyleyerek masaya bırakıp yerine geçti. Sınav başlamış, zaman su misali geçmişti. Bittiği için rahatlamış ve derin bir nefes almıştım. Güzel geçen sınav sonrası kampüsün içinde kafelerin olduğu tarafa doğru yürüdük. Ortamını sevdiğimiz bi kafeye girdik ve her zamanki masamıza geçtik. Günün bu saatinde daha sakin oluyormuş meğer. Biz hep çıkışta geldiğimiz için bazen oturacak yer bulmakta zorlanıyorduk. Duygu diğer taraftaki masada sipariş alan garsona seslenmişti oturur oturmaz. " Bakar mısınız?" Elinde kalem kağıt sipariş almak için " nasıl yardımcı olabilirim" diyen adama "Alp" derken şaşkınca bakmıştık. Onu burda görmeyi beklemiyorduk ikimizde. " Evet, siparişiniz neydi?" " Sen, burda mı çalışıyorsun? abim hiç bahsetmemişti" " Yeni başladım, siparişiniz neydi?" " Biz, iki cappuccino alacağız" adisyon da istediğimiz kahveyi belirleyip masamıza bırakırken " birazdan hazır olur" deyip geri işine dönmüştü. Duygu bana dönüp " Dağdan inme deyince kızıyorsun bana birde" " Öyle demesene çocuğa , belki çalışanların müşterilerle mesafeli olmasını istiyorlar nerden bilebiliriz?" " Kesin öyledir" " Siz hani artık didişmeyecektiniz?" " Yüzüne birşey dememem dağdan inme olduğunu kabul ettiğim anlamına gelmiyor canım" " Duygu talihsiz bir olay yaşadınız diye çocuğa çok yüklenmiyor musun?" " Hayır bence yüklenmiyorum" " Yine de sen bilirsin ama az çok gördüğüm kadarıyla Alp bu kadarını hak etmiyor bence" " Neyse daha fazla bahsetmeyelim bence" " Tamam canım" deyip tebessüm ettim. Duygu Alp'in on nasıl baktığını görse acaba tepkisi ne olurdu diye düşündüm bi anlığına. Bakalım ne kadar sürecek fark etmesi. -------- Ertesi günkü sınavı da atlatmıştık. Vize sınavlarının bitmesinin verdiği rahatlıkla okuldan çıkıp eve gelmiştim. Sabah aceleyle çıktığım için anahtarımı almamıştım. Annem evde olduğu için kapıyı tıkaltıp açmasını bekledim. Bir süre bekledim ama kapıyı açan olmadı. Duymadığını düşünüp bu sefer zile basmıştım. Yine ses seda yoktu. Telefonla aramaya karar verip aradım ama telefona da cevap yoktu. İyiyce meraklanmıştım, tekrar aradığımda içeriden annemin telefon sesini duydum. Artık iyice panik olmaya başlayıp kapıyı yumruklamaya başladım. Bir yandan ona bişey olmasın diye dua ediyordum. Omzuma bir el dokundu " Betül ne oldu neden kapıyı yumrukluyorsun?" diye sordu oğuz " Annem evdeydi, ama kapıyı açmıyor. Aradım telefon sesi içeriden geliyor" Elim ayağıma dolanmış, bir yandan ağlayıp bir yandan anneme birşey olursa diye endişe ediyordum. O an ne yapacağımı bilmiyordum. Oğuz kapıya tekme attı bir kaç sefer ve kapı açıldı. Hızla içeriye girdik. Annem gündüz vakti ya salonda ya mutfakta olurdu. Salona doğru ayaklarım kendiliğinden hareketlenmişti. Etrafa bakındım ve o görmek istemediğim manzarada gözüm takılı kaldı. Annem, yerde hareketsiz yatıyordu. Hemen yanına geçip konrtol etmeye başladım ama dokunamıyordum korkumdan. Ellerim titriyor, gözlerimin gördükleri karşısında kör olmayı diliyordum. Oğuz benim halimi görüp dokunamadığımı anlayınca hemen nabzına bakıp 112 yi aramıştı. Bense hala ağlayıp dua ediyordum yerde yatan anneme bakarken. "Betül" Vücudum kaskatı kesilmişti, hareket etmek zulüm gibiydi o an donup kalmıştım. "Betül" Oğuzun bana seslendiğini duyuyordum ama fiziksel olarak hiçbir tepki veremiyordum. Ben hareketsiz kalakalmışken iki eliyle omuzlarımdan tutup kaldırdı, kanepeye oturttu.Gözüm hâlâ yerde hareketsiz yatan annemdeydi. Mutfaktan su getirip uzattı. Titreyen ellerimle alıp bir yudum içtim. Bardağı elimden alıp sehpaya bıraktı ve önümde diz çöktü. "Betül, annene birşey olmayacak sakin ol tamam mı?" Dilim tutulmuştu adeta, başımla onaylarken gözyaşlarımı tekrar bıraktım ve içimden dua ettim " Allah'ım lütfen anneme birşey olmasın."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD