~Hayatımda ilk kez birisi bana,
Kendine çok dikkat et dedi,
Anlamış onun kalbini taşıdığımı herhalde.
Rastgele, yürürken aklına geleyim,
Sızlasın için.
Zaman sen olmayınca geçmiyor,
Sen olunca da yetmiyor.
Üşüyorsan söyle,
Seni bir kat daha seveyim. ~
Seni sevmek,
Saatlerce nefes alamayıp tam ciğerlerim iflas edecekken havayla dolması gibi...
Seni sevmek,
Hayattan umudunu kestiğin anda yaşama tutunmak gibi...
Seni sevmek,
Bir kış günü soğuktan gelip sobanın içimi ısıtan sıcaklığı gibi.
Seni sevmek,
Bahar günü açan bir çiçeği koklamak gibi...
Seni sevmek, nasıl desem...
Bütün güzellikleri aynı anda yaşamak gibi....
----------
Oğuz Öztürk
Önceden hiç aşık olmadım, birini sevmedim. Aşk nasıl birşey bilmiyorum ama sanırım ben ilk görüşte aşık oldum Betül'e.
Uzak kalınca tam anlamıyla duygularımı ve yokluğunun ne olduğunu anladım.
Bir insan nasıl bu kadar sevilir? Nasıl bu kadar içime işler varlığı?
Hasretinden öleceğim sanki o derce özledim.
Hiç konuşmadan, dokunmadan sevmek galiba sevmenin en zoru.
Birde şu uzaklık eklendi sanki yeterince birbirimize uzak değilmişiz gibi.
Son bir hafta kaldı gitmemize. Duygu az çok bahsetti neler yaptığından. Ruh eşim sanki bu kız arasam böylesini bulamam. Tam bir kitap kurdu, aynı ben.
O gün bize geldiğinde Duygu gelmese saatlerce izlerdim kitaplığın önünde.
Nadir yakaladığım o anları cam bir şişeye koyup tekrar tekrar izlemek isterdim.
Kitaplığı o günden sonra sildirmedim anneme. Kitaplara dokunuşunun izleri bile gitmesin istedim.
Annem dayanamayıp ben yokken silmiş tabi. Buna bu kadar üzüleceğimi bilmezdim.
Geçmişte kalkıp birisi dese gülerdim dediklerine.
Ben bir kıza gönül verceğim ve sırf kitabıma dokundu diye kitaplığı sildirmeyeceğim.
Hayat insana bir bir yaşatıyor her şeyi.
En azından Taha'ya evet demediği için mutluyum. Çok istiyorsan bekle demiş buda da bir şey.
Duygu birşeyler geveledi ağzında. Eğer doğruysa o Merve'yi ne yapacağım ben gidince. Elimden kurtulabilecek mi artık acaba? Kırılmasın üzülmesin dedikçe daha beter oldu. Üstüne bir de arkamdan iş çevirmiş.
Durup izlemeyeceğim artık, madem sevdalandım sevdama sahip çıkacağım.
" Abi, ne düşünüyorsun öyle dalmışsın?"
Duygu'nun sesiyle çıktım düşüncelerimden.
"Hiç öylesine şeyler"
" Betül'ü düşünüyorsun yine değil mi? "
Aklımı mı okuyor bu kız benim.
" Dalmışım işte boşver, annemle babam nerdeler?"
" Yürüyüşe çıkmışlardı sen gelmeden hemen önce "
" Tamam bakalım "
Yerinde kıvır kıvır kıvranıyor Duygu, birşey söyleyecek ama çekiniyor belli. Haline gülümsedim.
" Kıvranma hadi ne diyeceksen de güzelim"
" Şey... Abi, o günden sonra Alp'le konuştunuz mu hiç? Apar topar gitti ya ondan soruyorum"
Ben senin neden sorduğunu biliyorum keçi kardeşim benim.
" Konuştuk bir kaç kez"
Biraz nabzını ölçeyim bakalım.
" Eeee"
" Ne eeesi?"
" Abi, bilerek mi yapıyorsun yoksa cidden anlamıyor musun?"
Bilerek yapıyorum tabi. Senin o inadından kurtulup kendine bile itiraf etmeye yüzün yok ki.
" Şimdilik sıkıntı yok merak etme o günkü mevzuyu halletmişler ama daha fazlasını anlatamam"
" Neden? Devlet sırrı mı sanki?"
Alp sıkıntı etmezdi anlatsam ama yine de her şeyi herkese söyleme huyum yok benim.
" Kendi meselesi özeli sonuçta belki rahatsız olacak?"
" Alp mi rahatsız olacak? O dağdan inme ne bilsin rahatsızlığı? "
" Alp'e dağdan inme demeyi hala bırakmadın mı sen?"
" Oda bana katır inatlı diyor hâlâ, o bırakmazsa ben de bırakmam inat ettim"
İkisi de keçi bunların. Allah'ım sen bana sabır ver.
" İyi hoşsunuz da sizin şu inadınız yok mu adamı çileden çıkarırsınız"
" O başlattı ona söyle abi"
" Tamam inadın vardı yok değildi de bu kadar değildi, ne ara böyle oldun sen?"
Omuz silkti soruma karşılık.
O gün Alp'in Furkan'la Duygu'yu bir arada gördükçe içten içe kıskandığını gördüm tabiki.
Furkan'ı bilmesem rol yaptığını anlamazdım. Duygu'yla liseden beri arkadaşlar, ailelerimiz bile yakın sayılırdı. O yüzden yakınlıklarını yadırgamazdı ailelerimiz
Aynı şekilde Asena geldiğinde Alp'in onunla gitmesine yüzü düşen Duygu'nun da farkındayım.
Sizin için hiç birşey yapmayacağım yiyin birbirinizi. İkiniz de hak ediyorsunuz şu inadınızı çekmeyi. Birinin burnu kaf dağında ötekinin gururu bilmem nerde. Benim derdim bana yetiyor zaten bir de sizinle uğraşamam.
------------
Betül Yılmaz
Yaz, bayramdı gelendi gidendi derken bir de üst sınıflardan tanıştığımız kızların önerileri ile gelecek yılın derslerine çalışmamla koşuşturmaca eşiliğinde geçip gitti.
Taha'yı o günden beri görmedim. Akşamları odasının ışığını görüyordum ama en azından yüz yüze görmedik birbirimizi.
Bir süre sorguladım o günü. Bir anlık sinirle kalbini mi kırdım acaba o yüzden mi hiç karşıma çıkmadı?
Sonra düşünmeyi bıraktım, nihayetinde 'çok istiyorsan okulum bitince gelirsin' diyen bendim.
Hızlıca odama geçip akşamdan hazırladığım kıyafetleri giydim.
Okulların başlamasına az kalmıştı. Kuzenim Elif'le sözleştik bugün. Şehir dışında İngiliz dili ve Edebiyatı okuyacaktı.
Gitmeden görüşelim diye tutturdu yine hayır diyemeyeceğimi biliyor tabiki. Kabul ettim bende, hemen özlerdim onu gidince biliyorum.
Çantama telefonumu ve diğer eşyaları koyduktan sonra hazırdım.
Salonda örgüsünü ören annemin yanına geçtim.
" Sultanım yetmedi mi ördüklerin bırak artık şu örgü işini"
" Yetmez kızım, çeyizinize koyacağım bunları"
Birini alıp elimde incelerken;
" Sultanım artık bunları kullanmıyorlar kendini yoruyorsun anca, kim seriyor bu dantelleri artık"
" Serersin serersin, anası oturmuş kızı büyümüş demesinler, en azından kenarıda bir yerde de dursa da yapalım yine "
Baktığım danteli yerine geri koydum.
" Ben istemiyorum ama ne gerek var kendini de yoruyorsun hem"
Dediğime şaşırmış olacak ki şaşkın ama anlamaz bakışlarını bana çevirdi.
" Nasıl istemiyorsun? Ne koyacaksın çeyizine?"
" Benim tek çeyizim kitaplarım ne yapayım başka birşeyi bana kitaplarım yeter"
" Kitaptan çeyiz mi olur kızım saçmalama"
Neden olmasın ki? Danteli ne yapacağım, İki kitap alıp eşimle birlikte okurduk ne güzel.
" Bal gibi de olur sultanım, olmazsa da oldurum ben"
" Evleneceğin adam görünce bunlar ne demeyecek mi?"
" Demeyecek adam alırız bizde ne yapalım"
Yani, bakrdık artık bi çaresine ne yapalım.
" Marketten elma alıyor sanki, demeyecek adam alacakmış"
" Sultanım, sen demez misin hep bize siz nasıl olursanız eşiniz de öyle olur, ilerideki eşinizin nasıl biri olmasını istiyorsanız ona göre kendinizi yetiştirin ona göre yaşayın diyen?"
" Derdim de bu öyle birşey mi?"
" Evet öyle bir şey"
En azından benim için öyleydi. Bir tek ahlak yetmezdi bu tür şeyler de bence annemin dediğine geliyordu.
" İyi kızım sen kitaplarını koy çeyizine bende bu dantelleri koyarım " deyip örgüsüne geri döndü.
" Tamam Sultanım tamam sen bildiğini yap"
" Hayırdır sen neden hazırlandın böyle?"
" Dedim ya sana Elif'le gitmeden buluşacağız diye o yüzden hazırlandım"
" Haaa doğru demiştin, kafa mı kaldı bende işte unuttum"
" Şu örgüyü bırak işte Sultanım"
Elini beline koyup;
" Kalkıp gitmezsen tığı alıp o ağzını büzeceğim bak"
Hızlıca kalktım yanından. Valla yapar mı yapar korkulur bu kadından.
Ben canımı seviyorum hiç uğraşamam, istediği kadar örsün örgüsünü.
" Oldu o zaman sana kolay gelsin Sultanım ben kaçtım"
Hızlıca kapıya yöneldim. Arkamdan güldüğünü duydum tabi ki.
" Dikkat edin kendinize, selam söyle Elif'e de"
" Aleyküm selam Sultanım, dikkat ederiz merak etme bi çay içip gelirim"
Ayakkabılarımı giyip anahtarımı çantama attım.
Kolumdaki saate baktığımda daha buluşma vaktine vardı. Elif'in yanına gitmeden önce kırtasiyeye geçip eksiklerimi almayı düşündüm.
Otobüsten inip her zamanki kırtasiyeye geçtim.
Eksikleri bulduktan sonra kasada bir süre sıra bekledim. Etrafı incelerken Karşı dükkanda biri dikkatimi çekti.
Adam simsiyah giyinmiş birde şapka takmış bu sıcakta. Başı önde olduğu için yüzünü göremedim tabi. ' Aman Betül yüzünü görüp ne yapacaksın adamın, değişik biri işte' deyip önüme döndüm.
İşimi halledip buluşma noktamıza geçtim. Tam vardığımda Elif'te gelmişti. Bi kafeye attık kendimizi hemen.
Aklıma geçen yıl Elif'le buluştuğumuz gün geldi. O gün buluşmadan sonra mahalleye vardığımda Duygu'lar da yeni taşınıyordu.
Duygu'yu o gün görmemiştim ama Oğuz'la ilk o gün tanışmıştık. Aklıma gelen anılara tebessüm ettim.
Zaman ne çabuk geçiyor, su misali akıp gidiyor resmen daha dün gibi hatırladıklarım.
" Eee ne var ne yok görüşmeyeli?"
Elif'in soruları başladı yine. Meraklı kuzenim benim.
" İyilik ne olsun aynı bende durumlar, sende ne var ne yok? "
" Kayıt yaptık geldik biliyorsun zaten başka da birşey yok bende de"
" Kalacak yer buldun mu ne yaptınız?"
" Evet şimdilik yurt çıkana kadar bir yer ayarladık, tabi inşallah yurt çıkar diye düşünüyorum"
" Hayırlısı tabi ama inşallah çıkar "
" Eee Taha'yla konuşmadınız mı bir daha?"
" Yok hiç görmedim o günden beri?"
" Ciddi ciddi gelip isteyecekler miyidi şimdi seni?"
" Bilmem ki Zeynep teyze öyle söylemiş anneme biliyorsun işte olanları sende"
" Amaaan iyi oldu boşver, yok öyle ha deyince kız almak. Taha efendi beklesin biraz bakalım"
" Bu konuyu kapatalım mı hiç canım istemiyor konuşmayı düşünmek istemiyorum "
" Tamam canım konuşmayalım"
Garson siparişimizi aldıktan sonra biraz sessizleştik. Telefonuma bildirim gelmiş olacak ki titredi.
Duygu'm ❣️
# Fotoğraf #
# Fotoğraf #
Açıp baktığımda şaşırdım kaldım. Gelmişler ve eve girerkenki bir fotoğrafı ve Oğuz'la evin önünde olan bir fotoğrafını göndermiş.
# Ne ara geldiniz? Aşk olsun insan bir haber verirdi?#
" Neye şaşırdın o kadar?"
" Duygu'lar gelmiş, fotoğraf göndermiş ona şaşırdım beklemiyordum gelmelerini"
" Yaaa öyle mi? Göstersene şu meşhur Duygu'nu bi göreyim"
Fotoğrafı açıp gösterdim Elif'e.
" Aaaa Duygu çok güzelmiş dediğin kadar var gerçekten. Şu yanındaki kim?"
" Abisi Oğuz "
Fotoğrafı yakınlaştırıp dikkatle inlecedi.
" Oda yakışıklıymış valla taş taş, çağırsana gelsinler buraya"
" Elif saçmalama istersen, yoldan geldiler yorgun argın buraya gel mi diyeyim insanlara? Hem boşuna sulanma Oğuz'un o taraklarda bezi yok gibi hiç yanında birini görmedim şimdiye kadar."
" Tanımadan ne bileceğim o taraklarda bezi var mı yok mu? Hadi çağır da tanışalım"
" Kızım ısrar etme ben diyemem öyle bir şey"
Telefonum titredi tekrar ben Elif'e laf anlatmaya uğraşırken.
# Size geldim evde yokmuşsun, Sultan teyze Elif'le buluşmaya gitti dedi 🙁 #
Ben Duygu'ya cevap yazarken Elif hemen karşımda oturduğu yerden kalkıp yanıma gelip oturdu ve eğilip mesajı okumaya başladı.
" Elif ne yapıyorsun?"
" Sen bana takılma yaz hadi"
# Evet canım dışarıdayım Elif'le #
# Nerdesiniz? #
Elif heyecanla;
" Yaz hadi hemen nerede olduğumuzu"
# ....... kafedeyiz #
Bu kız beni öldürecek bir gün.
# Gelsem Elif'e ayıp olur mu? Özledim seni görmek istiyorum hemen #
" Abini de al gel yaz "
" Saçmalama istersen Elif, şu azgınlığını bi bırak artık bak her seferinde uyarmaktan yoruldum."
" Aman Betül iyi adam gelecek diye bekleyip durayım mı kızım, hem sen bekliyorsun da ne oluyor? "
" Aynı şey değil Elif"
" Neyse yaz hadi sen"
# Yorgun değilim gelmek istiyorum diyorsan gel sıkıntı olmaz Elif için#
" Ya abisini de getirsin"
" Ben ne diyorum bu ne diyor. Allahım sabır ver sen bana, yada bana sabır verme şu kıza akıl fikir ver Allah'ım" elimi yüzüme sürtüp amin dedim.
Bu kız akıllanmaz. En son konuştuğu çocuk aynı anda başkasıyla da görüşüyormuş öğrenince kaç saat zırıldadı başımda ama hala aynı şeyler. Oğuz öyle değildi tabi ama yine de ne bileyim olmazlar bence.
# Tamam geliyorum o zaman 😘 #
" Abisi gelecek mi acaba? "
" Hâlâ abisi diyor ya, kalk çabuk yerine geç "
Oflayıp yerine geçti Elif. O sırada garson da siparişlerimizi getirmişti.