YENİ GÜNE YENİ SORULAR

1178 Words
Yaşam insana her zaman engeller çıkarır, bazen bu engeller küçük bir tümsek iken bazen de aşılması imkansız görünen dağlara benzer. Ama işin özü sizin o engeli nasıl gördüğünüzdür. Karşınızdaki engeli bir tümseğe indirgemek de bir dağa dönüştürmek de sizin elinizdedir. Yine de bazı durumlarda engeli göremeyip sizin ayağınıza takılmasını ve zarar görmenizi durduramazsınız. Ben engellerimi tümseklere indirgeyerek aşmaya çalışanlardan olmuşumdur her zaman. Ama ne kadar uğraşsam da ben de bazı engellerin derinliğinde kaybolabiliyordum. Elimde telefon öylece karşı taraftan gelen kelimelerin şaşkınlığını yaşarken bu beklenmedik durum beni fazlasıyla zora sokuyordu. " Baş komiser Adil Öztürk'le mi görüşüyorum?" " Evet, buyurun benim." " Sizi Doğan binbaşının emri ile bilgilendiriyorum. Murat yüzbaşı bulundu, ağır darp edilmiş ve göğsünde bir bıçak vardı. Şu an ..... hastanesinde ve ilk müdahale sırasında adli inceleme yapıldı. Binbaşım buradan ayrılamadığını ve olay mahaline bir ekiple gidip gerekli araştırmayı yaptıktan sonra ona hastanede katılmanızı söyledi. Size az önce konumu attım baş komiserim." Telefondaki kişi konuşurken karşı koridordan beliren Ayşegül ile gülümseyerek elimi kaldırdım ve gelmesini işaret ettim. "Anlıyorum, endişelenmeyin hemen halledeceğim." Telefonu kapattığımda Ayşegül'e dönen bakışlarım yüzündeki ifadeden bir şeyler bulduğunu anlamamı sağlamıştı. Ayşegül'ü elimle odama yönlendirirken az önceki konuşmayı beynimde tahlil ediyordum. Odaya girdiğimizde Ayşegül'e masamın karşısındaki koltuğu işaret edip ben de masama oturdum. " Evet Ayşegül, benim için neler getirdin bakalım?" " Baş komiserim, Bülent Korcalı için yaptığımız araştırma sona erdi. İlginç bilgilere ulaştığımı söylemeliyim. Bülent beyin annesi babasından şiddet gördükten sonra babası tarafından öldürülmüş. Ama babası bunun bir kaza olduğunu ispatlayarak ceza almamış. Üstelik durumun kaza olduğunu ispatlamasını sağlayan kişi Bülent beyin teyzesiymiş. Çok zeki ve yüksek IQ su ile iyi bir botanikçi ve alanı doğal zehirler." Düşüncelerimde haklı olmanın verdiği bir tebessüm yüzüme yayıldı. Bu arada az önceki telefon konuşması aklıma geldiğinde elime telefonumu alıp son arayan numarayı Ayşegül'e gönderdim. " Ayşegül, senden bu numarayı araştırmanı ve mümkünse konum bilgisi almanı rica ediyorum." Ayşegül telefonunu açıp numaraya baktı ve bana dönerek: " Amirim dava ile ilgili mi?" dediğinde başımla onu onayladım. Ayşegül selam verip çıktıktan sonra kilitli çekmecemdeki güvenli uydu telefonumu çıkardım ve ezbere bildiğim numarayı tuşladım. Çok geçmeden açılan telefondan duyduğum tanıdık ses ile duraksadım. " Efendim Adil?" " Yusuf yüzbaşım, ben Doğan binbaşımı aramıştım ama." " Bekle biraz, telsizde şuan . Dur geldi veriyorum. " Kısa süren bekleyiş sırasında dışarıdan gelen araç gürültüsü Doğan'ın görev için yola çıkmaya hazırlandığını gösteriyordu. " Adil, sorun mu var? Sen beni uydu telefonundan kolay kolay aramazsın." " Doğan, neredesin?" " Acil bir görev nedeniyle Adana'ya uçacağım. Ne oldu?" Tam tahmin ettiğim gibi az önce aldığım telefon bir aldatmacaydı ama nedenini tam olarak anlamamıştım. Beni ekibimle bir alana çekmek karşımdaki kişiye ne kazandırırdı ki? " Adil." " Doğan, az önce bir telefon aldım. Biri beni senin talimatınla aradığını ve Murat yüzbaşının bulunduğunu söyledi. Olay yeri olarak bir konum gönderdi, ekibimle inceleme için gelmemi istedi." Telefondaki sessizlik onunda benimle aynı şeyi düşündüğünü anlamamı sağlamıştı. Ama bu sessizlik çok uzun sürmeden Doğan'ın tok sesi ortam gürültüsünü bastıracak kadar keskin kulaklarıma doldu. " Adil Murat yüzbaşının kayınpederi emekli bir asker. Kızı dışında iki oğlu var, biri askeri doktor diğeri istihbarat subayı. Ne olduğunu tam olarak anlamasam da işin içinde onların olabileceğini de hesaba katmalıyız." Doğan'ın söyledikleri kafamı karıştırmıştı. Bu davada Murat yüzbaşının karısının ailesi tarafından kaçırıldığını düşünüyordum ama bu davranış biçimi bu düşüncemin bir yerinde eksiklik olduğunu gösteriyordu. Beni ekibimle birlikte bir tuzağa çekmeye çalışmaları ellerinde birden fazla müttefikleri olduğuna işaretti. Yine de bir yerde yanlışlık vardı ve ben tam olarak nerede olduğunu göremiyordum. " Doğan, bu adam ve oğulları ne kadar tehlikeli?" " Aslında illegal davranacaklarını düşündüğüm son kişiler olduğunu söylerdim ama bu söylediklerin emin olmamı engelliyor." " Sağ ol Doğan ve dikkatli ol. İyi şanslar." " Sen de Adil, kendini tehlikeye atma anladın mı?" " Tamam." Telefonu kapatırken Doğan'ın söylediklerini zihnimde tarttım. Beni çağıran kişinin askeriyeden olma ihtimali olsa da bizim Doğan ile olan irtibatımızdan haberi olmama ihtimali ağır basıyordu. Ama kafamı kurcalayan beni neden adli ekiple birlikte istediğiydi. Bu düşünceler kafamda dolaşırken yaşananlar ışığında edindiğim yeni bilgiler olayları tekrar zihin haritamda düzenlememe neden oldu. Öncelikle elimizde bir seri katil gurubu olduğunu biliyorduk. Bu gurubun beyninin de Bülent Korcalı olduğu barizdi. Ama elimizde onun azmettirici ya da olaylarla direkt bağlantısını gösteren birincil bir delil yoktu. Beş cinayet, bir kayıp subay ve seri cinayetler olduğunu gösteren ipuçlarımız vardı. Yine de bıçakların kullanımının her maktulde farklı olması tek katil düşüncesinden bizi uzaklaştırmıştı. Son kaçırılma olayı sanıyorum Bülent denen adamın planında çatlak olmasına neden oldu. Hala bir cesedimizin olmaması da işin garip tarafıydı. Aklıma gelen ihtimaller içinde en öne çıkanı yüzbaşının işinin Bülent'in planının dışına taşmasıydı. Tabi Murat yüzbaşı da bu cinayetler zincirinin içindeyse bu teorim anlamlı olabilirdi. Ayrıca bilgi işleme yapılan saldırı da başlı başına bir muammaydı. Tüm olaylarda maktuller bir cinayete karışmış ama aklanmışlardı ama Murat yüzbaşının aile içi şiddet olayı cinayetle sonuçlanmamıştı. Belki de yanlış pencereden bakıyordum. Yüzbaşının olayının araştırdığım dava zinciri ile alakası yoktu. Yine de içimde bir his bu davanın bağlantılı olduğunu ve bu düğümü yüzbaşının olayı ile çözeceğimi söylüyordu ki ben hislerime fazlasıyla güvenirdim. Kafamda her olay tek tek canlanırken fark ettiğim bir nokta ile duraksadım. Bana açık bir adres ve hastane bilgisi sunulmuştu, ayrıca tek başıma gelmemem istenmişti. O an dudaklarımın kenarı kıvrıldı, içimden bir ses yüzbaşının yaşadığını ve onu bulmam için birinin bana açık bir kapı bıraktığını söyledi. Tam o anda çalınan kapım ile düşüncelerim dağılırken kendimi toparlayıp giriniz komutu verdim. Açılan kapıdan giren Behiye ile bakışlarım merakla kapıya yöneldi. " Baş komiserim Otopsi yapabildiğim iki maktulde Pankuronium bromür tespit ettim. Sanıyorum ölümle sonuçlanan sürecin tamamını hissetmişler. Ayrıca yapısını incelediğimde çok zor temin edilebilen bir türü olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle araştırmayı derinleştireceğim." Yüzümde keskin ve imalı bir gülüş oluşurken başımı yavaşça kaldırdım. " Sana güveniyorum Behiye hocam. Sonuçlara ulaşınca beni bilgilendir lütfen. Bir de bana güvenilir ve dikkatli bir adli tıp ekibi hazırlar mısın?" Behiye hocam beni onaylayıp odadan çıktığında gülüşüm yüzümde daha da genişlemişti. Elimi telefonuma atıp yardımcım Suat'ın numarasını çevirdim. Çok geçmeden telefon açıldığında: " Suat, bana sağlam bir ekip hazırla ve kapıda beni bekleyin." dediğimde yardımcım beni onayladı. Ceketimi alıp güneşin yüzünü göstermemesine rağmen aydınlanan gökyüzü ile yeni bir ipucunun peşine düşmek adına kapıdan çıkıp odamı kilitledim. Tam kapıdan çıkarken Ayşegül'ün sesi beni durdurdu. " Baş komiserim, size önemli bir haberim var." " Ne oldu Ayşegül?" "Az önce bilgi aldım, yaralanan polislerden Tuğrul Günşer şehit oldu. Ve ailesine Suat komiserim ekip göndermişti ve bebek dışında hepsi öldürülmüş. Bir de benden istediğiniz numara .... hastanesinin danışmasına aitmiş." Sıkıntılı bir nefes verirken Ayşegül'e teşekkür edip merkez binadan çıktım. Bazı zamanlar öngördüklerimde yanılmayı ne kadar da çok isterdim. Kapıya vardığımda beni bekleyen ekibimle birlikte adli tıp ekibi arabası da yanımıza geldi. İçinden çıkan Behiye hoca ile duraksadım. " Hocam sizin gelmeniz gerekmiyordu. Yeriniz doldurulamaz ama hala devam eden bir davada görevlisiniz. " Şu an o dava Kamburun güvenli ellerinde . Toksin araştırması yapmak benim işim değil Adil. O yüzden söylenmede yola çıkalım." Dostuma gülümseyip ben de yakına park ettiğim aracıma binerek yola koyuldum. Ne bulacağımdan tam olarak emin olmasam da bu olaylar için kilit teşkil edeceğine inanıyordum. Ve yeni gün ile birlikte yeni cevaplar için yola çıkarken çözüme bir adım daha yaklaşmıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD