“KIZIL AFET 🔥”
YUSUF
Ofiste çalışırken gelen mesajla, dosyaları kenara bırakıp telefonumu aldım elime.
AŞKIMM: akşam 10 da evde oluyorsun. Sakın geç kalma!
Cümlenin sonuna koydu ünlem işareti bugün kavgaya hazırım demek oluyordu aslında.
Telefonum masaya bırakıp, gömleğin ilk düğmesini açtım, boynumdaki kravatı gevşettip geriye yaslanmamla birlikte derin bir nefes verdim.
Anlaşılan bugün zor geçecekti. Zaten hangi gün zor geçmiyordu ki? Son altı yılda yaşadığımı, bir ben bir de Allah bilir.
Telefonumun çalmasıyla tekrar elime aldım. Babam yine kavgamızın son tohumlarını atmıştı.
“Efendim baba”
“Sidra‘nın uçağı akşam yedide iniyor unutma“ deyip telefonu yüzüme kapattı.
Zaten son yıllarda söyleyeceğini söyleyip direk yüzüme kapatıyordu. Belki o da kendince haklıydı ama beni de anlamalari lazım.
Saate baktığımda saatin 6:00’ya geldiğini fark ettim havaalanı çok uzak değildi ama malum İstanbul trafiği…
Erken çıkmakta fayda var deyip masadan kalktım elime ceketimi alıp ofisten çıktım.
Karşı bürodan çıkan Oğuz’la burun buruna geldik.
“Erkencisin bugün “
“Sorma halletmem gereken birkaç iş var“
“ tamam dostum Aslı’yı sinirlendirme, sonra ofis basıyor.”
Karşılıklı güldük. Karımın yapmadığı şey değildi. Hatta son dönem sık sık yaptığı şeydi. Neyse…
Oğuz benim üniversiteden arkadaşımdı. İyi kötü ne varsa yıllardır birlikte yaşamıştık. Aslı ile tanıştığımız dönem aşkımızın en yakın şahitlerinden biriydi.
Yıllar nasıl böyle acımasız geçti anlayamıyorum. Aslı tamamen değişmişken, can dostum Oğuz da son dönem sanki beni her lafıyla iğneliyordu.
Halbuki en çok o bilmiyor muydu içinde bulunduğum çıkmazın ne denli zor olduğunu.
Kafamdan düşünceleri uzaklaştırıp otoparka ilerledim. Arabayı çalıştırıp havaalanına yol aldığımda saat altıydı çok geç olmadan yetişmiştim.
İçhatlar bölümüne gidip gelen yolcuların arasında gözümü gezdirdim. Hayır nasıl biri olduğunu da bilmiyordum ki, nasıl tanıyacaktım şimdi ben onu. Sözde imam nikahlı karımdı. Nikahın kıyıldığı gece yüzüne mi bakmıştım ki tanıyayım.
Hem baksam ne olur altı yıl önce 14 yaşında bir çocuğa nikah kıyarken kendimde miydim de ben. Her şey kardeşim Gülşah‘ın yüzünden başıma gelmemiş miydi?
Offlayarak beklerken saatime baktım saat yediyi çeyrek geçiyordu. Hayır ben neden alıyorum ki benden başka adam mı yok koskoca Aslanbey konağı‘nda adam mı kalmamıştı da onu İstanbul’a getirip götürecek, benim karımla aramı böyle bozuyorlardı.
İçimden defalarca lanet ettim. Ayağımdaki görünmez pranga yıllarca karımla aramda bir hayalet gibi bizi birbirimize yer yer aynı evde düşman etmişti.
Saatime tekrar bakıp derin bir nefes verdiğimde elime telefonu alıp babamı aradım.
“ alo baba gelen giden yok, hem ben nereden tanıyacağım ki?”
“ Yuh ulan deyyus karını nasıl tanımazsın”
Ağır bir küfür savurduktan sonra yüzüme telefonu kapattı sıkıntıyla ensem‘i kaşırken bir el omzuma dokundu. Daha babamdan yediğim detaylı küfürün şokunu üzerimden atamazken karşıma kızıl bir afet dikildi.
Yeşil gözlerini gözlerime diktiğinde nefesim kesildi. Uzun sivri yüzü çıkık elmacık kemikleri buğday tenli bi kızdı. Dolgun dudakları adımı telaffuz ederken ben uzun, kızıl bukleli saçlarından gözümü alamamıştım.
Hıhh… ben kısa saç severim zaten kadınlarda.
“ Yusuf abi?”
“Abi?… ha? Şey evet benim Yusuf”
Siktir… Az önce kekeledim mi ben? Telefonu cebime koyarken kıstığım gözlerimle kızın lafın devamını getirmesini bekledim.
“ ben Sidra Kenan baba beni havaalanından alacağınızı söylemişti. “
İçimden binlerce siktir çekerken kızın güzelliği ayaküstü insana Karabüyü yapıyordu sanki. Kızıl sevmezdim bile ben. Kendine gel oğlum diye silkelendim. Sonuçta o benim sevdiğimle arama giren bir hayaletten başka bir şey değildi.
Aslı benim bu dünyada tek kadınım hayatımın aşkıydı. Abi demesi de iyiydi kendince hayallere kapılmaması en güzeliydi.
Başımı sallayıp elimle arabanın bulunduğu yöne doğru işaret ederek yürüdüm.
Önümde ilerleyen kızın beyaz eteği baldırlarının altındaydı. Üzerindeki yeşil bluz dolgun göğüslerini ortaya çıkarırken gözleriyle de uyumluydu. Bel oyuntusu kadınsı kıvrımlarını daha bir ortaya çıkarmıştı.
Çüş anasını satayım ne zamandır memlekette böyle giyiniyor kızlar. Yobaz değilim kesinlikle, Aslı sa böyle giyinir hatta daha açık… ama Mardin den gelen birinin bu kılığı tuhafıma kaçtı, özellikle bu kişi bizim konaktan çıktıysa. Demek gitmeyeli konakta da çok şey değişti.
Önümde yürüyen kızın saçları her adımın da dalgalanırken kalçalarının iriliği göze çarpmayacak gibi değildi.
Zaten gevşemiş olan kravatımı çıkarıp elimde toparladım. Elimde kravat arkasından ilerlerken aklıma değişik fantaziler geldi.
Bogazimi temizleyip önüne geçtim 5 metre ötedeki arabayı göstererek “bin” dedim.
Sözümü ikiletmeden hemen arka tarafın kapısına yapıştı.
Yarım açtığı kapıyı elimle tutup
“Şoförünüz yok hanımefendi öne oturun” dedim.
Kalçasını devirip alt dudağını ısırırken Kolumun altından geçip ön kapıya ilerledi.
Yaptığı hareket kimlerin başını kaldırıyor bir bilse… bu kıza hallenecek halim yok elbette. Ama Aslı 1 haftadır benimle bu günün kavgasını yaptığı için yatak odasından da beraat verdi bana. Ne zaman af çıkarda girerim odaya bekliyorum.
Kafamı sağa sola sallayıp yarım kapıyı kapattım.
Şoför koltuğuna ilerlerken kendime savurmadığım küfür yoktu ulan şerefsiz bir ibnelik yaparsan Aslı’dan önce ben sikerim seni. Kendime tembihlediğim öğüdümle yola çıktık.
Yola konsantre olup yan tarafıma dönmemeye bizzat özen gösterdim.
Arabadaki sessizlik ikimizin çekingen nefesleriyle taçlanıyordu. Belli ki oda en az benim kadar içinde bulunduğumuz saçma durumu çözemiyordu.
İleride trafik tıkanınca herkes gibi ben de kornaya basmaya başladım. Arabadan çıkan yarım bedenler isyan ediyordu.Ellerimle direksiyonda sıkıntıyla ritim tutarken bi anda dayanamayıp patladım.
“ Okul yazacak başka bir yer mi bulamadın?”
“Ne?”
Sıkıntıyla nefesimi verirken” duydun işte” dedim.
“ Uzaktan eğitim programına kayıtlıyım diploma almak için geldim keyfimden gelmedim. Halletmem gereken evrak işleri var. Bana laf yetiştireceğine Kenan babaya söyle derdini.”
Ağzım açık bir şekilde yan döndüğümde ukala kız kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
“ Dilin de epey uzun”
“ Beğenmiyorsan almasaydın.”
“ Keyfimden almış gibi bir halim mi vardı seni ?”
“ Ben de sana keyfimden varmadım zaten”
“İyi güzel…” deyip önüme döndüm
Biran önce oteline bırakıp eve dönmeliydim.
Yoksa Aslı ile bu sefer daha beter olacaktık.
İlerdeki kazadan dolayı trafik epey yavaş ilerledi. Tahammülümün son raddesinde çabalarken, Sidra da kitabını okuyordu.
Trafikten çıktığımızda saat 9 olmuştu. En yakın oteli telefondan kontrol edip ilerledim. Arabayı valeye verip hızla otele adımladım giriş işlemlerini de hallettikten sonra burada işim bitiyordu.
Arkamda yavaş adımlarla ilerleyen kıza çıkıştım.
“Biraz acele et!” dememle adımlarını hızlandırıp saçlarını savurarak önümde yürümeye başladı. Dolgun kalçaları volanlı mini etekten sağa sola yalpalarken. Ellerimi cebime sokup ilerledim. Başımı diğer tarafa çevirdim, ki etkilenmenin bi alemi yoktu. Evde güzeller güzeli karım beni bekliyordu.
Otele girince hızla lobiye ilerledim. Bi oda istediğimde formu doldurmak için sorular sormaya başladı. O sırada telefonum çalınca açmak zorunda kaldım. Açmasam Aslı burnumdan getirirdi.
Ben telefonla konuşurken biraz uzaklaştım. Nasıl bi konuşma yapacağımızı kestiremiyordum.
Aslı’ya gecikmemi açıklamaya çalışırken, uzaktan lobideki çocukla Sidranın gülüşmeleri gözüme çarptı.
“Tamam Aslı en kısa sürede evdeyim” derken yüzüne kapatıp hızla lobiye ilerledim.
“Evet tek kişilik yeterli, yalnızım” diyen Sidraya ters ters baktım. Yalnız kalacağı doğruydu ama bunu bi erkekle paylaşacak kadar asalak olamazdı.
“Çift kişilik olsun yatak” derken sert sert baktım oğlana.
Sidra işaret parmağını dişleri arasında ezerek adının Kerim olduğunu yaka kartından okuduğum adama çikolatalı waffle olup olmadığını sordu.
“Sizin için öğreniyorum efendim” diyen oğlan mutfağı ararken ben biran önce gitmek için saniyeleri sayıyordum.
“Malesef mutfak şu an kapalı efendim tadilat başlamış. Özel sipariş alamıyoruz”
Sidra oğlandan kartı alırken kolundan tutup biraz ileri doğru çekiştirdim.
“Sen ne yaptığını sanıyorsun?”
“Ne yapıyormuşum ağam?”
Son kelimeyi üzerine basarak söylerken sinirlerim iyice tavan yaptı.
“Bana bak sen giderken biz dönüyorduk, şu hareketlerine dikkat et yoksa…”
“Yoksa?”
Sinirden dudaklarımı birbirine bastırıp kolundan tutup kulağına eğildim.
“Yoksa bi kocan olduğunu hatırlatırım sana!”
Onu kadınım olarak asla kabul etmemiştim ve ilerde de edecek değildim yalnız gavat da değildim hani kendi nikahımdaki kadının birileriyle cilveleştiğini sineye çekemezdim.
“Bırak kolumu yoksa ben şimdi sapık diye bağırırım”
Neşesiz bi şekilde gülüp daha da sıktım elimdeki bileğini.
“Kocanım senin ne sapığı”
“Hıhh, bende seni akıllı bi avukat sanırdım, hani nerde varmı ispatın? “
Söylediği sözlerle dumur olsamda belli etmedim.
“Yürü şimdi odana benim canımı sıkma”
“Açım ben!”
“Zıkkım ye “
Derin derin nefes alan kızın biranda gözleri doldu.
“Senden insanlık bekleyende kabahat, defol git”
Kolunu bırakıp şakaklarıma elimi götürdüm.
Yok bu gün bitmeyecekti. Bide çocuk gibi ağlayacak utanmasa açım diye.
“Gel baş belası diyerek otelden sürüklercesine çıkarttım. Otelin karşısın da gördüğüm lokantaya ilerledik.
Söylediği yemeği bitirirken durmadan saatime bakıyordum farkına varmadan tatlı da istemiş hanımefendi 11 olmak üzereyken tatlısı da geldi. Git gide telaşım artıyordu. Saat ilerledikçe bu günü nasıl atlatacağımı düşünüyordum.
Yemesi bitince dudaklarının kenarına bulaşan çikolatayı diliyle yaladı. Gözlerimi kaçırsamda yakalandığım barizdi.
“Kalk bittiyse” ondan önce fırlayıp ayağa kalktım.
Masanın üzerine nakit olarak hesabı bırakıp biran önce gitmek istiyordum. Ayağa kalkarken eteği açılınca altındaki kırmızı iç çamaşırını gördüm. Siktir bu kız bunu bilerek yapmıyorsa bende neyim?
Hızla geldiğimiz otele girip odasına çıkışını izledim. Şükür bu görevimde bitince evimin yolunu tutabilirdim.