Kısa bir duraksamadan sonra “Seç. Baba evine mi gidiyoruz, konağa mı?” dediğinde, kelimeler üzerime beton gibi düştü. Ne cevap verirsem vereyim, kaybedeceğimi biliyordum. Bir tarafta utanç, diğer tarafta ezilmek. Bir tarafta yok sayılmak, diğerinde küçümsenmek. Ama en kötüsü: Hiçbir yerde istenmemekti. " Çek baba evine. Sizi mi çekeceğim?" demek vardı. Diyemiyorum. Annemin çektiği acıyı unutamıyorum. Yediği dayağı. İnleye inleye ölümünü. Annenin kaderi kıza olsun istemiyorum. Kendimi atmak. Annemin yaşamamı istemesi bir yandan bu insanlar kötü diye niye kendimi günaha sokacaktım? Yüzüne bakmadan fısıltıyla söyledim: “…Konağa.” Direksiyona yavaşça döndü. Araba çalıştı. İçimde bir şeyler çatırdadı. Hiç ses etmeden bindim arabaya, camdan dışarı baktım. Sanki gökyüzü bile utancımı taşı

