Sabahları sevmiyorum artık. Hele bu evde... Gülsüm öldükten sonra.. Gün ağarırken uyanmak, konaktaki sessizliğin içinde kendimi fark etmek ağır geliyordu. Yatağın kenarında otururken, karnımdaki o ağırlığı hissettim yine. Bazen unutuyorum. Sonra bir yerimden itilir gibi oluyor; hatırlıyorum. Bana ait değil. Hiç olmadı. İçimde büyüyen şey bir hayat evet, ama benim değil. Bir taşıyıcı gibi... Sadece taşıyorum. O kadar. Onu sevmek istiyorum. Ama bilmiyorum sonu ne olacak. Aşağıya indiğimde sofradaki kalabalık dikkatimi çekti. Her zamanki gibi kuş sütü eksik değildi ama gözüm ne bir yumurtada, ne bir dilim ekmekteydi. Agit bir köşede durmuş bana bakıyordu. Gözleri sabırlıydı bu sefer. Bir şeyler söylemeden önce yüzümü yokladı adeta. “Sana özel bir şey hazırlatayım mı?” dedi yumuşak bir se

