Telefonun alarmı çalarken içimden edebildiğim bütün küfürleri ettim.
"Daha yeni uyumuştum ne ara sabah oldu" ağlarcasına kafamı yastığa gömdüm. İstemeye istemeye sıcak yatağımdan kalkıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim.Bugün otelin mutfağında aşçılık yapacaktım.
Aynadan bir süre kendimi izledim. Düz uzun kumral saçlarım, büyük kahverengi gözlerim uzun kirpiklerim ve beyaz bir tenim vardı. Ne çok uzundum ne çok kısa 1.66 boyundaydım düzgün beslenemediğim için zayıftım uykumu alamadığım için gözlerimin altında hep morluklar olurdu. Ama bu iyi halimdi ailemin yanında daha kötü durumdaydım. Aynadaki yansımama bakıp iç çektikten sonra musluğa uzandım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üstümü hızlıca giyinip çıktım.
"Kahretsin! Umarım otobüsü kaçırmam" koştur koştur durağa giderken son dakika otobüse yetişebilmiştim. Otele gittiğimde hemen kıyafetlerimi giyip kahvaltı için hazırlıkları yaptım. İtalyanların kahvaltı kültürü ile bizimki çok farklıydı. Buraya geldiğimde en zorladığımı şey buydu. Adamlar sürekli kahve ve kruvasan yiyiyorlardi. Zeytin- peynir-domates üçlüsünü o kadar özlüyordum ki. Türk bakkalı da yoktu daha doğrusu uzaktaydı zaten kısıtlı zamanım vardı onu da bilmem kaç km uzakta olan markete ayıramazdım. Bütün malzemeleri simetrik şekilde tabaklara yerleştirip birde süsleyince insanların daha çok ilgisini çekiyordu bunu bu şekilde düzgün hazırlayan sadece bendim bu yüzden müdürüm hep beni överdi. İşlerimi bitirdikten sonra hava almak için dışarı çıktığımda arkadam da birinin geldiğini gördüm dönüp baktığımda benden sorumlu olan müdürüm Sofia olduğunu gördüm.
Yüzünde kocaman gülümsemesi ile "Bugün nasılsın Azra" dedi.
"İyiyim efendim teşekkürler, siz nasılsınız? " bu kadar resmi konuşmam sinirini bozuyordu. İtalyada işler biraz farklıydı statü farkı olsa bile insanlar birbirlerine hep ismiyle hitap ederdi. Benim garibime gidiyordu çünkü bizde patronlarla bu kadar rahat konuşamazsın.
Efendim dememle gözlerini devirdi çantasından sigara çıkartıp yaktı.
"Senin şu resmi konuşmaların delirtiyor beni Azra"
"Üzgünüm Sofia hanım ama Türkiye'de bu şekilde alıştığım için yapamıyorum. "
"Siz Türkler biraz rahat olmalısınız" deyip göz kırptı. İnce parmakları arasında tuttuğu sigarasından derin bir nefes alıp dumanı yavaşça dışarı üfledi sonra bana dönüp," Sana bir iş teklifim var Azra" dedikten sonra yine sigarasından içti ve devam etti " Maaşı da çok dolgun. Senin çalışma disiplinini taktir ediyorum ve bu işi sadece senin yapabileceğini düşünüyorum. " bakışlarımı anında yüzüne çevirip," Teşekkürler efendim benim hakkımda bu şekilde düşünmeniz gerçekten mutlu etti beni" beni bu iş için uygun görmesi cidden mutlu etmişti devam edip," Nasıl bir iş bu tam olarak?"
"Hizmetçilik" dedi tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Hizmetçilik işinde nasıl çok para olabilirdi ki? Aklımdakini okumuş gibi ," İtalya'nın en zengin ve seçkin olan kişinin malikanesinde çalışacaksın bu yüzden de maaşın baya yüksek olacak." nefes almadan konuşuyordu onun bu durumu gülümsememe neden oldu.
"Haftanın beş günü sadece çalışacaksın özel günler olursa ekstradan ücretini alacaksın. Senin servis bilgin ,aşçılık bilgin olduğu için normale göre daha yüksek maaşın olacak.Yatılı olarak kalacaksın" dedi ve sonra yüz ifadesi ciddileşerek, " Yalnız Azra bu adamlar önemli kişiler siyaset olsun, şirketler olsun her yerde elleri kolları uzun olan insanlar.Bu işi kabul ettiğin an o evde olup biten hiçbir şeyden kimseye bahsedemezsin bunun için sözleşme imzalayacaksın zaten" sigarasından tekrar içip devam etti," Bir şey yapmak istersen onlardan izin almak zorundasın markete gitsen bile...Yani kafana göre hiçbir şey yapamazsın. " dedi.
"Bay Alex malikanenin sahibi onun emrinde çalışacaksın. Kendisi oldukça serttir çalışma konusunda, işi savsaklarsan ki böyle bir şey yapmayacağını biliyorum gözünün yaşına bakmaz. Ama işini düzgün yaparsan da seni ödüllendirir." deyip bana baktı, " Eee? Ne düşünüyorsun eğer kabul edersen seni önereceğim onlara" kafamda bazı şeyleri tartıp duruyordum haftanın yedi günü çalışıyordum bazen on saat bazen on yedi saat bu işin yoğunluğuna göre değişiyordu. Sofia'nın teklif ettiği işte saatlerim belli ve iki gün de tatilim olmasına rağmen çok daha fazla kazanacaktım. Fazla düşünmeye gerek yoktu bu işi kabul edecektim tabiki
"Kabul" dedim bu kadar hızlı karar vereceğimi tahmin etmediği için bir an afalladı sonra ise yüzünde gülümsemeyle, " Çok sevindim gerçekten bu senin için kaçırılmayacak bir fırsat" deyip çantasından telefonu çıkarttı.
"Hemen seni söylüyorum ve randevu alıyorum " telefonla 10-15 dakika konuştuktan sonra telefonu kapattı.
"İki gün sonra Giovanni malikanesine gidiyorsun güzelim beni tanıdıkları için direkt seni işe alacaklar daha öncesinde seninle ilgili bilgi vermiştim onlara" dedi gururla o konuşurken aklıma bir şey takıldı. 'Giovanni' ismini daha önce nerden duymuştum bu isim tanıdık geliyordu...
İki gün sonra...
Şu an malikanenin önünde ağzım açık bir şekilde bakıyordum. Bu ev felan değildi bu kadar büyük bir ev olamaz! Malikane merkezden uzak ağaçlarla kaplı bir tepede panaromik olarak Ligurya denizini gören kaç bin dönümlük bir arazinin ortasına inşa edilmişti. Resmen küçük bir şehirdi kendi çapında. Bu koca evde nasıl hizmetçilik yapacaktım canım çıkardı gerçi tek olmayacağım ama olsun yine de çok fazla iş yükümün olacağını düşünüyordum. Buraya gelene kadar dört kez korumalar tarafından durdurulup resmen sorguya alınmıştım bir saatin sonunda kapıya gelebilmiştim.
Karşımda duran korumalara bıkkın bir şekilde, " Adım Azra iş için geldim" dedim bundan öncekilere de kendimi açıkladığım için sürekli aynı şeyleri söylemekten sıkılmıştım. Koruma baştan aşağı beni inceledikten sonra kapıyı açıp ,"Beni takip et" dedi sert şekilde korka korka peşinden gitmeye başladım daha şimdiden verdiğim karardan pişman olmuştum. Benim burda ne işim vardı!
Devasa evin kapısına geldiğimde bizi siyah kuyruklu takım elbiseli papyonlu dim dik duran elli yaşlarında bir adam karşıladı. Koruma ona ," Donato bu Azra hanım. İş görüşmesi için gelmiş" dedi bu adamda beni baştan aşağı süzüp, " Beni takip edin Azra Hanım " dedi kapıyı kapattıktan sonra devam etti ," Ben evin baş kahyası Donato, burdaki her şey benden sorulur." dedikten sonra büyük bir kapıyı açıp geçmem için yol verdi , "Müdürünüz Sofia hanım size güvendiği için Alex Beyde Sofia Hanıma güvendiği için hiç tereddüt etmeden sizi işe almamı söyledi. " Sofia'nın bu kadar önemli kişileri tanıdığını bilmiyordum. Başka bir kapının önüne geldiğimizde durdu ve bana dönüp, " Burda bekle.Bay Alex'e haber vermem gerek onunla ön görüşme yapacaksın" dedikten sonra beni orda yalnız bırakıp içeri girdi bir dakika içinde de tekrar gelip," İçeri gel seninle görüşecek" dedi onunla beraber içeriye girdiğimde istemsizce odayı incelemeye başladım şu an kaldığım 2+1 olan dairem kadar vardı büyüklüğü. Eşyalar koyu renk mobilyalardan oluşuyordu ve iki duvar boydan boya kitaplık ile kaplıydı.Gözlerimi kitaplıktan alamıyordum tüm gün bu odada hiç sıkılmadan kalabilirdim. Liseyi bitirdikten sonra üniversiteyi okumama izin vermemişlerdi. Liseyi bile gizli saklı bitirmiştim.Okumak içimde kaldığı için bende kendimi kitaplara verdim fırsat buldukça okumaya çalışırdım. Şu an bile bir sürü kitabım vardı tek düşündüğüm eğer işe başlarsam o kadar kitabı buraya nasıl getirecektim hadi getirdim nereye koyacaktım. Kitaplara bakmaya devam ederken biri kolumu dürtünce kendime gelip o kişiye baktım Donato dik dik bana bakıyordu sonra biri sertçe, " İncelemen bitti mi!?" Sesin geldiği yöne doğru baktığımda bizden uzakta olan masaya birinin yaslanmış sert yüz ifadesi ile bize daha doğrusu bana baktığını gördüm.
"Ço- çook özür dilerim efendim" dedim kekeleyerek bu hiç iyi olmamıştı.Patronlar özgüveni düşük çalışanları istemezdi benimde durumum malum. Yüzüne bakamıyordum biraz önceki durumdan dolayı bakışlarının üstümde olduğunu hissediyordum.
Sert sesi ile ," Adın neydi?" diye sorunca irkilmeme sebep oldu.
"Azra"
"Benimle konuşurken yüzüme bak Azra!" diye bağırınca neye uğradığımı şaşırdım anında bakışlarımı yüzüne çevirdim. Zaten korkuyordum adamın bağırması daha çok korkmama neden oluyordu.
"Nerelisin?"
"Türkiye " deyince tek kaşı havalandı.
"Türksün yani"
"Evet efendim"
"Kaç yıldır burdasın?"
"Bir yıl " havada olan tek kaşı daha da havaya kalktı.
"Bir yılda İtalyancayı nasıl bu kadar iyi konuşabiliyorsun? Adını duymasam senin kesinlikle İtalyan olduğunu düşünürdüm. ".
"Dil öğrenmeyi severim efendim, dile yatkınlığım vardır " dedim titreye titreye.
"Neden Türkiye'den buraya geldin?" bunu sorunca bir an afalladım ne diyeceğimi bilemedim kendimle ilgili bu adama bir şey anlatmak istemiyordum ama Sofia anlatmış olabilirdi sırf beni deniyor olabilirlerdi o yüzden yüzeysel olarak gerçeği söyledim.
"Ailevi bir durumdan dolayı" dedim yerinden doğrulup bana doğru birkaç adım attı, " Nasıl bir durum biraz daha aç. Sonuçta sorunlu birini işe almak istemem" dedi sinirle anlık gözlerine baktım. Hayatımın bu kadar boktan olmasını ben istemedim sonuçta. Aşağalayan bakışlarını üzerimden hiç çekmiyordu derin bir nefes alıp, " Özel hayatım ile ilgili konuşmak zorunda değilim efendim. Sofia hanım benden bahsetmiştir işimde iyiyimdir. Aileye bakarak işe alım yapacaksanız sizin değerli vaktinizi hiç almayayım." dedim bir solukla bu cümleleri ben söylemiş olamazdım. Donato'nun şok içinde bana baktığını hissediyordum karşımdaki adama ise artık bakamıyordum bakışlarımı yere sabitlemiştim. Bir kaç dakika sessizlikten sonra ," Sana benimle konuşurken yüzüme bakmanı söyledim." dedi ama bu sefer sesi daha sakindi.
Bakışlarımı tekrar yüzüne kaldırdığım zaman dikkatimi bir şey çekti. Bu adamı bir yerden hatırlıyordum çok tanıdık geliyordu yüzü. Gözlerimi iyicene kısıp bakınca...
Aman Tanrım bu o adamdı! Barda beni taciz eden pislikten kurtaran adam. Beni hatırlamış mıydı acaba? Saçmalama Azra benim gibi birini o kıymetli hafızasına neden alsın ki. Kendi içimde tartışırken adamın ," Buraya gel!" demesiyle sıçradım. Masaya gelmemi istiyordu dediğini yaparak yaklaştığımda dolaptan bir dosya çıkarttı ve içinden aldığı kağıtları önüme atarak," Düzgün oku ve imzala. Sofia sana söylemiştir burda olan bitenlerle ilgili en ufak bir şeyi birilerine anlatırsan bu senin için hiç iyi olmaz bunu bilerek imzala." önüme attığı kağıtları okuduktan sonra imzaları atıp masaya bıraktım.
Adam Donato'ya dönüp ," Odasını göster ve ne yapması gerektiğini harfi harfine anlat" sonra bana dönüp " Yarın işe başlıyorsun en ufak hatanda kapının önüne koyarım seni" dedi sertçe. Bu adamın derdi neydi bunu sakince de söylebilirdi.Kafamı aşağı yukarı sallayarak anladığımı ifade ettim.
"Şimdi çık dışarı " dediğinde çoktan sırtını bana dönmüş başka işlerle ilgilenmeye başlamıştı.
İçimden bir ses hayatımın hatasını yaptığımı söylüyordu.