
"Sus lan fahişe seni!" diye haykırdı babam, gözlerinde alev alev yanan öfkeyle. "Üniversitede adın çıktı zaten! Seni evlendireyim de, hem namusumu temizleyeyim hem de para kazanayım!"
Duyduklarım beynimde yankılandı, her bir kelime ağır bir darbe gibi üzerime çöktü. Gözlerim korkuyla açıldı, nefesim göğsümde düğümlendi. Bu, benim babam olabilir miydi? Bu kadar mı acımasızdı?
"Yapma baba! Ne diyorsun sen? Kiminle evlendireceksin beni?" diye sormak zorunda kaldım, sesim hıçkırıklarla doluydu, yüreğim sanki bedenimden dışarı çıkmak istercesine çarpıyordu.
Babamın dudaklarında sinsice bir gülümseme belirdi, yüzündeki o şeytani ifade midemi bulandırdı. "Abinin yanında çalıştı, mafya lideri seni istiyor," dedi, her kelimesi zehir gibi döküldü ağzından.Duru'nun hayatı, ailesinin açgözlülüğü ve çaresizliği arasında sıkışıp kaldığı o karanlık gecede sonsuza dek değişti. Paranın sıcak cazibesine kapılan ailesi, acımasız bir pazarlık yaptı: Kızlarını, ülkenin en korkulan ve merhametsiz mafya lideri Serdar Ateş'e satacaklardı. Bu kararın altında yatan sebep ise hem fakirliklerinin hem de Duru'nun abisinin trajik ölümünün gölgesinde kalmış bir umutsuzluktu. Duru, kardeşinin mezarı henüz soğumamışken, artık kendi hayatının da bir bedeli olduğunu öğrenmek üzereydi.

