"Pişt! Pişt! Asiye! Ne ağır uykun varmış yav! Kızım uyansana hey!"
Bedenim oturduğum yerde deprem oluyormuş gibi sarsılınca "İMDAT!" diye bağırdım.
Ağzım anında kapandı.
"Ne imdatı! İmdat ne!"
Gözümün gördüğü Barış'tan başkası değildi. Manyak mısın be adam! 4.4 şiddetinde ne diye sarsıyorsun beni?
"Kalksana!" dedi sessizce.
Saate kayan bakışlarım sabahın 6'sını gösteriyordu.
"Birlikte gidelim hastaneye. Ben önden çıkarım, sen de mutfaktaki Hediye ablaya beraber olduğumuzu söylersin. Şimdi tek gidersem peşime düşerler."
Elini yavaşça ağzımdan çekti.
"Tamam ama nereye diye sorarlarsa?" dedim nefesimi düzene sokmaya çalışarak.
"Alışverişe dersin."
"Bu saatte mi?"
"Dediğimi yap! Ağrıdan ölmek üzereyim, hadi çabuk ol!"
Yataktan kalkıp kendi yatağıma baktığımda çarşafta, Barış'ın yüzünden değdiğini tahmin ettiğim kan lekelerini görünce yutkundum.
Hızlıca yanına gidip yatağın üstünden çekip aldım.
Barış "Zamanı mı Asiye?" dedi.
"Tam zamanı! Görmüyor musun?" diyip çarşafı gösterince "Ha, şey..." dedi.
O utandı, ben daha çok utandım. Çarşafı poşetin içine koyup yanıma alacaktım. En yakın çöpe sallamam lazımdı.
Barış odadan çıkınca üstüme soğuk havadan ötürü ince bir bluz, bluzun üstüne de kalın bir ceket çekmiştim. Altımda ise pantolon vardı.
Tamamen hazır olduğumda çarşaf poşetini ve kendi çantamı da alarak usulca çıktım odadan. Neyseki kimse yoktu.
Mutfaktaki Hediye ablaya çıktığımızı belirterek sorularından hızlıca kaçtım.
Arabadan içeri girince "Gelmeseydin!" dedi Barış.
Yok artık! 5 dakika bile sürmemişti.
"Hadi gidelim." dedim cevap vermeden. Ben kemerimi takarken o da arabayı çalıştırdı ve evden ayrıldık.
Yollar ıssız, biz daha da ıssızdık. Arada cesaretimi toplayıp tekrar sormaya yelteniyorum ama vereceği tepkiden korkuyorum, susuyorum.
Sonunda dayanamadım. Ne olursa olsun soracağım.
"Kim yaptı?" dedim çantamı sıkarak.
"Amma merak ettin! Çok mu öğrenmek istiyorsun?"
Döndüm, yüzüne baktım. Şartlar ne olursa olsun benim kocamdı ve öğrenmek hakkımdı.
"İstiyorum." dedim.
O da bana baktı. Kat ettiği yol ile yüzüm arasında mekik dokuyordu siyah gözleri.
"O zaman bir anlaşma yapalım senle." dedi.
Yüzü hâlâ çok fenaydı. Sabaha kadar nasıl dayandı hiç bilmiyorum.
"Seni dinliyorum." dedim.
"Bana sevdiğin adamın ismini söyle, ben de sana kimin yaptığını söyleyeyim."
Gözlerin şişmiş, burnun muhtemelen çatlamış ve kaşında sargının bile kapatmaya yetmediği koca bir yarık var ama sen hâlâ benim sevdiğim adamın peşindesin! Gerçekten olacak iş değil, gerçekten değil!
Önüme geri dönerek yolu izlemeye koyuldum. Sinirlenmiştim. Ben burada seni merak ediyorum, sen hâlâ mazimi kurcalamanın peşindesin!
"Ne o? Beyefendi gizli bir isim mi? Niye söylemiyorsun? Sonuçta eskide kaldı. Benimle evlisin, onunla değil. Adının yanında Kaya soyadı var, o itin değil!"
İt dediğinde burnumdan soludum. Herkes senin gibi şerefsize aşık olmuyor Barış bey!
"Aa çok afedersin! Sana sormadan it dedim ama alınmadın dimi karıcığım?"
Sustum...
Aleni geçtiği dalgaya karşılık olarak sadece sustum. Kudur bakalım Barış bey! O ismi öğrenemiyorsun ya, kuduruyorsun resmen!
Hastaneye vardığımızda Barış gözüne gözlüklerini taktı ve kaçamak yollardan giriş yaptık. İşin tuhaf yanı beni de peşinden sürüklemesiydi.
"Arabanın içinde kalamazsın! Burası park yeri Asiye! Düşman her an, her yerde ve seni bırakamam!" dedi.
Canıma minnetti. Belki orada doktora bilgi verirde, ben de duyardım.
İkinci kata çıktık. İlk odaya sormadan giriş yaptığımızda anladım ki doktor kesinlikle tanıdığıydı.
"Geldin mi Barış Ağa'm!" dedi doktor.
Kesinlikle tanıyor, hatta bizi bekliyordu. Aslında beni görünce büyüyen göz bebekleriyle sadece Barış'ı beklediğini belli etmişti.
"Önüne bak!" dedi Barış.
"Karın... Bu mu?" dedi.
"Bu! Şimdi zahmet olmazsa benimle ilgilen!"
Koltuğundan kalkan doktor eldivenleri eline takarak malzemelerini yanına aldı ve muayene yerine geçti. Ben ise köşede gizliden Barış'ı izliyordum. O da arada kaçamak bakışlar atıyordu ama uzun sürmüyordu.
"Yine hangi kümesin horozunu kışladın?"
"Çok konuşmada işini yap!"
"Kaş fena olmuş Barış. Niye zamanında gelmedin?"
Eline aldığı dikiş malzemeleriyle arkamı döndüm. Küçük kalbim çektiği acıya dayanamıyordu. Onun da canı çok yanıyordu ama gururundan belli etmiyordu biliyorum.
Arada gelen seslerle tırnak yanlarımda bulunan etlerimi koparıyordum.
"Bitti. Şimdilik idare eder seni." dedi doktor.
"Şimdilik ne lan? Doktor değil misin sen?"
"Ya oldu işte, uzatma Barış! Burnuna da bakalım."
Dikiş işi bittiyse eğer geri dönebilirdim ama dönmemeliydim sanırım. Bedenimi çevirdiğim an Barış kafasıyla 'Arkanı dön!' işareti verdi bana.
Bakışlarından öfke akıyordu. Sözü ikiletilirse ağzıma... Korkuyla geri döndüm.
"Kırık yok, bu da iyi bir şey. Burnun bir kaç haftaya eski haline geri döner ama kaşın için pansumana gelmen lazım."
"Geliriz geliriz!"
Ayaklanma sesleriyle gideceğimizi anladım.
"Hadi Asiye!" dedi yanımda durup.
"Ya Barış... Ben senin karını önceden görmüş olabilir miyim?" diyen doktora Barış öyle bir baktı ki...
"Benim karımı nerde görmüş olacaksın sen?" dedi dişlerinin arasından.
".... Üniversite'sinde." diyince refleks olarak "Aa! Mezun olduğum üniversite dedim."
Ama Barış'ın ezici bakışları kafamı yere eğdirtti.
"Ben de oradan mezunum. Bak! Al işte! Ben diyorum tanıyorum diye. Orada görmüşüm."
"İyi günler!" diyip kolumdan tuttuğu gibi doğru park yerinde olan araca gittik, içine bindik.
Niye böyle sinirlenmişti anlamıyorum. Aynı üniversitede okumuşuz, gayet normal değil miydi görmesi?
"Neden sinirlendin?" dedim.
Burnundan soludu. Bir süre sessiz kaldı. Ardından "İnsan, dikkatle baktığı birisinin yüzünü bu kadar net hatırlar Asiye!" dedi.
Bu sefer de ben sustum.
"Sen hatırlıyor musun onu?" diyince "Yok." dedim.
"Cevabını aldın. Demek ki sana dikkatle bakmış p*ç!"
"Öyle konuşma!"
"Sen karışma! Onun ben ciğerini biliyorum, ciğerini! Seni getirmem hataydı zaten!"
İyilik garipliktir. Geceden bu yana ona bir şey olacak diye öldüm öldüm dirildim ama beyefendinin hareketlerine bakın! Utanmasa arabadan aşağı atacak beni.
Tamam, sevmiyor olabilirsin ama saygı duymak zorundasın. Barış'ın bana ne saygısı ne de sevgisi vardı. Elinden gelse, hatta belki de Leyla'nın söz attığını öğrense beni bırakacaktı.
Durun! Neden olmasın? Sözleşme muhtemelen yenilenmiş, Rasim amca işini görmüştü. Ha bugün, ha yarım sene sonra... Ne farkeder ki? Yolun sonunda ayrılık varsa, Barış'a bağlanmadan ayrılmam daha iyi olacaktı. Çünkü aklımı ziyadesiyle karıştırıyordu.
"Leyla söz atmış biliyor musun?" dedim. Dememle ani bir frenle öne savruldum. Neyseki kemerim takılıydı yoksa kafamı torpidoya vuracaktım.
"Ne dedin duymadım?"
Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatarak saçlarımı geriye savurdum. Duyunca verdiği tepkiden çok iyi anlaşılıyorki Leyla üstüme kuma gelecekti. Böylesine iğrenç bir habere bu kadar sevineceğim aklımın ucundan dahi geçmezdi.
"Asiye kime diyorum!"
Koluma dokunduğunda elimle geriye iterek rahatsız oluşumu belli ettim.
"Leyla... Söz atmış." dedim gözlerimi kapatarak. Fren çok sertti, hâlâ etkisindeydim.
Bir kaç dakika, sadece bir kaç dakika sonra araba tekrar çalıştı ve gitmeye devam ettik.
Nasıl? Hiçbir şey demeyecek, yapmayacak mıydı?
Küçük de olsa tepki bekliyordum. Öfkelenmesini, gidip Leyla'ya hesap sormasını, sonra iki aşığın kavuşmasını falan ama yok! Tık yok adamda!
"Boşuna umutlanma!" dediğinde idrak seviyemin yerlerde olduğunu anladım.
Sustum, sadece yüzüne baktım.
"Diyorum ki boşuna umutlanma karıcığım! Leyla ister söz atsın, ister kapıma gelip yalvarsın! Benim karım sensin, bu da böyle biline!"
Plan elimde patladı. Ben aslında plandan ziyade Barış patlar diye düşünüyordum ama...
"Ne o? Aklınca bana bu gerçeği söyleyecektin, bende Leyla'yı üstüne getirecektim ve sende mağduru oynayıp boşanacaktın öyle mi!"
"Yok!" dedim ani tepkimeyle. Adam şak diye nasıl çözdü planımı?
"Öyle öyle!"
Eliyle dudağının kenarını silip hafiften güldü ama sinirli değildi, aksine mutluydu. Barış ve pozitif kelimeler yan yana gelince garipsiyordum.
"Zekisin karıcığım! Ama sanırım ben senden daha zekiyim! Leyla beni terk ettiği gün içimde bitti! Karım sensin, ölene kadar da sen olarak kalacaksın!"
Kafamı 'anlamadım?' dercesine çevirdim ona. Ölene kadar derken? Ağzından kaçtı herhalde.
"Yani şey... 6 ay sonra boşanacağız." dedi bakışlarımı fark edince.
Tam önüme geri dönmüştüm ki "Ya da onu zaman gösterecek Asiye Kaya!" diye ekledi.