5. Bölüm

1232 Words
Yemeğimi hızla yiyip 25. Kata çıktım. Tolga bey gelmeden bu işi halletmeliydim. Zaten şirketten çıkmıştı kolay kolay gelmezdi. Yani umarım. Bir tekne bulup içine temiz su koydum. Saçımı çözüp gelişi güzel bir topuz yaptım ve Tolga beyin odasına girdim. Ceketimi tekli koltuğun üzerine koydum. Etrafa iyice bakıp burda olmadığından emin oldum ve rafların yanına giderek alt katta ki dosyaları indirmeye başladım. En üstte ki dosyalara uzanmak zor olduğu için etrafa baktım ama işime yarayacak bir tabure yoktu. Odanın kapısını açıp dışarı çıktım. Bir süre üzerine basabileceğim bir şey aradım ama yoktu. Sandalyelere çıkmak mümkün olmadığı için bıkkın bir nefes verip odaya geri döndüm. Kalın topuk ayakkabılarım maksimum beş cm vardı Onlara zarar vermek istemiyordum ama topukları yukarı kaldırıp parmak ucumda yükseldim. Zorla bir kaç kitap alıp orta masanın üzerine koydum. Tekrar uzanıp kitap alırken enseme vuran nefesi hissederek irkildim. Bir yerden sıcak rüzgar mı vuruyordu? Biraz daha yükselmeye çalıştım ama popoma değen bir şey hissedince kaşlarım çatıldı. Bir erkek eli uzanıp kitapları aldı ve popomda ki baskı gitti. Gözlerim şokla açıldı, yavaşça arkamı döndüm Tolga bey bana bakıyordu. Geldiğini neden duymamıştım? Tabi ya aptal kafam kapıyı açık bırakmıştım. Ben şaşkınlıkla Tolga beye bakarken o kitapları masanın üzerine koydu. Ardından yine bana yaklaşmaya başladı benim gidecek yerim olmadığı için iyice raflara yapıştım. Tolga bey gözlerimin içine bakıp yüksekte ki diğer kitapları aldı ve arkasını dönüp masaya koydu. Bu döngü bir kaç kez daha tekrarlandı. Sorun şu ki ben neden hareketsiz kalıp benim üzerimden kitap almasına izin veriyordum? Tolga bey geçip sandalyesine oturunca derin bir nefes aldım. Elime temizlik bezi ve fıs fıs alarak rafların çoğunu sildim ardından temiz suyla tekrar sildim ama üst rafa yetişemedim. Arkama dönüp Tolga bey'e baktım önünde ki kağıtları inceliyordu. "Ben müsaadenizle Mine'yi çağırayım son rafa yetişemiyorum" Mine'nin bacak boyu bile nerdeyse benim boyum kadardı. Bide topuklu giyiyordu iyice uzun gösteriyordu bu rafı kolaylıkla silebilirdi. Tolga bey bana bakıp "Gerek yok" Ayağa kalkıp gömleğin kollarının düğmelerini çözüp gömleğin kollarını yukarı doğru kıvırdı. Ben şaşkınlıkla ne yaptığını izlerken o yanıma Gelip parmaklarıma temas ederek elimde ki bezi aldı ve üst rafı silmeye başladı. Ömür'ün iç sesi biscolata reklamı 😅 Tolga bey bezi elime verince kendime geldim. Bezi kavrayıp hayali olarak kendimi tokatladım. Tolga bey kim ben kim? Beyni 36 beden olan pislik benim el değmemiş dudaklarımı hak etmiyordu. El değmemiş dudak? Ben bu adama suni teneffüs yapmıştım. Yok canım o öpücükten sayılmazdı. Sayılmazdı değil mi? Lise sonda bir çocuktan hoşlanıyordum ve ona bir mektup yazıp aşkımı anlatmıştım. Çocukta bana bir mektup yazıp beni okulun arkasına davet etti. Neyse salak kalbimi dinleyip arka bahçeye gittim. Yakışıklı çocuk bana bakıp gülümsedi "Bende seni seviyorum ömür" diyerek bana yaklaşmaya başlamıştı. Bende heyecanla gözlerimi kapatıp öpücüğü beklemeye başladım. Dudağımda baskı hissedince kalbim hızlandı ve gözlerimi açtım. Oğlan bana bakıp sırıtıyordu. Elini dudaklarımın üzerinden çekip elini silkeleyince kalbim paramparça olmuştu. Bu insanlar da ki kötü kalbi anlamak mümkün değildi. Ben seni sevmiyorum dese zamanla zaten unutacaktım. Bu kadar oyuna ne gerek vardı? Sadece bununla da bitmemiş tüm sınıf bana kahkahalarla gülerek dalga geçmişti. O gün o bahçeyi ağlayarak terk etmiştim ve o korku içimde her daim kaldığı için bir erkeğin benimle oynamak için sevdiğini söyleyeceğini düşünür hale gelmiştim. Bir kaç teklif alsam da hepsini geri çevirdim. Artık kimseye güvenmiyordum. "Neye daldın Ömür? Versene kitapları üst rafı yerleştireyim" Başımı sallayıp kendime geldim ve üst rafın kitaplarını ona verdim. Üst rafa yerleştirdikten sonra elini yıkamak için odadan ayrıldı. Gelince direk sandalyesine oturdu bende geri kalan raflara dosya ve kitapları yerleştirdim Temizlik yaptıkça yapası geliyordu ya insanın hemen yan tarafta ki küçük kitaplığı az sola çektim. Değişik bir desen ve küçük bir düğme görünce şaşırdım. Düğmeye basarken Tolga beyin sesini duydum. "Yapma" Artık çok geçti ufak bir ses duyuldu ve bir kapı açılmaya başladı. Omuzumda bir baskı hissedince dengemi kaybettim ve yüz üstü yere yapıştım. Üzerime bir ağırlık düşünce acıyla inledim. Hem ağrıyı hem şaşkınlığı atmaya çalışırken popomu dürten gerçeklikle gözlerim şokla açıldı. Üzerimde olan Tolga bey miydi? Umarım o değildi umarım üzerime düşen şey kitaplıktı. "Üzerimden kalkmayı düşünüyor musunuz Tolga bey?" İlk şaşkınlığı üzerimden atınca neden hâlâ üzerimde olduğunu sorgulamaya başladım. Kalkmaya hiç niyetli görünmüyordu çünkü. Omuzlarımı kavrayınca aklıma kırk bin türlü fantazi doldu. Sonra yanlış yaptığını düşünmüş olmalı ki, ellerini yere koyup destek aldı ve üzerimden kalktı. Umarım bir yerim kırılmamıştır diye dua ederek "Yardım ederseniz kalkacağım" Yoksa birazdan laminat parke ile iç içe geçecektim. Tolga bey yan tarafıma gelip kolumu kavradı. Dizimi yukarı kaldırıp destek verdim. Ayağa kalkarken biraz sert hareket etmiş olmalıyım ki eteğimin yırtmacı başa kadar yırtıldı. Hemde Tolga beyin tarafından. Bence Tolga bey ile evlenmemiz şart olmuştu.. Bilmeden bu kadar fantazi yaşamamız pek hayra alamet değildi. Acaba çiçek çikolata alıp gitsem onu bana verirler miydi? Çikolata çiçek alacak param bile yoktu. En iyisi Tolga bey beni istesindi, onun çikolata alacak parası vardı. Ne düşünüyorsun Ömür diye içimden kendimi azarladım. Elimi yırtılan yere koyup ileri doğru yürüdüm. Bu oda neden karanlıktı? Ama iyi olmuştu. Tolga beyin bakışlarından kurtulmuş olurdum. "Bu günlük sakarlık kotanı doldurdun mu Ömür?" Yanaklarım utançla kızardı "Bana etek lazım Tolga bey" "Ordan bakınca modacıya mı benziyorum?" Modacıya değil ama iyi bir oduna benziyorsun. "Tamam o zaman bakmayın, çıkıp Mine'yi bulacağım" Tolga bey den bir süre ses çıkmadı "Burda bekle kaç beden giyiyorsun?" Hiç söylemiyim kalpten gidebilirsin. "Şey lastikli etekte olur, hatta şalvar en uygunu" Tolga bey derin bir nefes aldı. Şu an yüzüm ona dönük olmadığı için yüz ifadesini görmüyordum, eminim sinirleniyordu. "Beden söyle" "40" "Nee" "Bedenim 40" "İyi" Adım seslerini duyunca odaya döndüğünü anladım. Bu ne odasıydı acaba merak beynimi kemirmeye başlamıştı. "Ben çıkıyorum, birazdan gelirim sakın bir yeri kurcalama" Sesiyle irkildim Adım sesleri uzaklaşınca bir süre bekleyip hemen düğme aramaya başladım. Işığın düğmesini bulup açtım ama açmaz olaydım Altın rengi loş bir ışık yandı. Etrafta büyük aynalar ortada koca bir yatak yatağın örtüleri siyahtı. Filmler de gördüğüm kadarıyla bu tarz odalar fantazi odalarıydı. Gerçi biz bu odaya gelene kadar kırk fantazi yaşamıştık ya neyse. Sanırım bugün libidom yükselmişti. Etrafı seyretmeyi bırakıp ışığı kapattım. Yakalanırsam zaten utançla yanan yanaklarım daha da yanacaktı. Bir süre ayakta bekledim, kapının sesini duyunca geldiğini anladım. "Al" Tolga beye dönüp bana uzattığı eteği aldım "Uzaklaşın" Totomu karanlıkta olsa ona gösterecek değildim. Adım sesleri uzaklaşınca eteği mi çıkarıp diğerini giydim ve kaşlarım çatıldı. Biraz kısa mıydı? Neyse bele kadar yırtmaçlı etekten iyiydi, yere attığım eteğimi aldım Bana sağlamlığını kanıtladığı için teşekkür ederim.( burda ironi yaptım gülüverin) yırtılan yerini diktirip tekrar giyecektim. Param olmadığı için mecburdum. Etekle birlikte odadan çıktım Tolga beye bakmamaya özen göstererek "Üzgünüm Tolga bey" Bir süre ses gelmeyince masasına baktım, gözleri bacaklarımdaydı Kaşlarım çatılmış şekilde "Tolga bey ben odama geçiyorum bir isteğiniz var mı?" Kendini toplayıp yüzüme baktı "Yok çıkabilirsin" Hızla odadan ayrılıp kendi odama geçtim. Çıkışta Mine yanıma uğradı. Eteğimin farklı olduğunu görünce soru yağmuruna tuttu. Üstü kapalı bir şeyler anlatıp onu geçiştirdim. Mine çıkınca rahat bir nefes aldım. Tolga beyin bakışlarından kaçarak geçirmiştim son saatleri. Bide temizlik malzemeleri de odasında kalmıştı. Utançla gidip onları da almıştım. Benim yapacağım iş ancak bu kadar olurdu. Ne diye raf temizletiyorsa bana artık. Neyse ki hafta sonu boştum hafta sonunu evde utanarak geçirebilirdim. Odasına bakınca hâlâ kağıtları incelediğini gördüm. Acaba ne zaman çıkacaktı? O çıkmadan yada bana izin vermeden çıkamazdım. Sandalyem den kalkıp odasının önüne geldim. Kapıyı çalıp sesini bekledim. Duyunca içeriye girdim. Yüzüne bakıp bakışlarımı etrafta gezdirdim "Bana ihtiyacınız yoksa saatim doldu çıkabilir miyim?" "Çıkabilirsin" "İyi akşamlar" "Sana da" Hızla arkamı dönüp odadan çıktım. Eşyaları mı toplayıp Tolga beye hiç bakmadan şirketten ayrıldım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD