bc

KÜRŞAD - BxB (TAMAMLANDI)

book_age16+
395
FOLLOW
3.0K
READ
family
HE
drama
mystery
like
intro-logo
Blurb

"Beni arayacağın en son yerdeyim."

"Seni böyle seversem asarlar beni.

Bir deniz fenirinin söndüğünü görürsün.

Evlerine kapanır gemiler,

Sis basar bütün limanları.

Seni böyle sevdiğimi bilseler,

Asarlar beni.

Yokluğunu anlatırlar önce bir güzel,

Dudaklarım çatlayınca susuzluğuna,

Sabah beş buçukta ipe çekerler.

Seni böyle sevdiğimi bilemezler,

Bilseler de bilemezler.

Ay batar.

Gün doğar.

Yer oynar yerinden.

Duyamazlar."

chap-preview
Free preview
KURT YALNIZLIĞI
"Keskin bir bıçak olmak için çok çekiç darbesi yemen gerekir." İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilimler Fakültesi, 2005, İstanbul. Sağ sol kavgalarının en yoğun olduğu yıllarda karşıt görüşlü öğrencilerin sürekli karşı karşıya geldiği, sıcak temasların yaşandığı, birbirlerine öfke ve kinle bakan grupların kol gezdiği günlerde okul bahçesinde sohbet eden beş kişilik arkadaş grubunun yanına koşarak gelen bıyıkları yeni yeni çıkmış genç "Kürşad reis, yine soysuzlar ayaklanmış rektörlük binasına doğru yürüyüş yapıyorlar." dedi. Oturduğu bankta bir ayağını diğer bacağına atmış kaşlarını çatarak genci dinleyen Kürşad elindeki kehribar tesbihi bileğine takıp ayağını yere indirerek ellerini dizlerine koyup of of çekerek ayağa kalktı. Elini atıp bıyıklarının ortasından aşağı doğru sıvazladı, elini beline attı. Metalin soğukluğunu hissettiğinde dededen yadigar altı patların yerini koruduğunu bilerek onunla beraber ayağa kalkan arkadaşlarına baktı. "Gidelim bakalım, yine kuyruklarına kim basmış." diyen Caner de kemerini düzelterek belindeki silahına elini attı. Sol yanında duran Altuğ ve Umay birbirine bakarak başlarını salladı. Fatih ise çoktan önden yürüyen Kürşad'ı takip etmeye başlamıştı. Az önce haber veren genç ise koşa koşa kampüse dönüp okuldaki ülkücüleri toplamaya başlamıştı bile. Kürşad omuzlarını dikleştirip her adımında yeri titreten heyetiyle okulun önüne doğru yürüdü. Okulda üçüncü senesiydi ve fakülte onu reis olarak tanımıştı çoktan. Siyaset Bilimi bölümündeki hocalar tarafından bile dikkat çekmiş, konuştuğu dil ve üslubuyla bir çok kişiyi ideolojisine ve davasına taraftar çekmeyi başarmış, büyüklerine saygıyı düstur edinmiş ve küçüklerine kol kanat geren efendi bir adamdı. Lakin öfkesi kasıp kavururdu. Tek bir kaş çatması en korkusuzum diyene bile geri adım attırırdı. Bilek kuvvetiyle yenmenin imkansız olduğu genci hile ve oyunlarla çok kez tuzağa düşürmeye çalışan olmuştu. Ama bu tarz oyunlara da alışıktı, yürüdüğü yolda kimsenin dürüstçe hareket etmeyeceğini öğrenmişti ilk yıllarda. Rektörlük binasına yaklaşan grubu gördüğünde tam önlerinde durup bileğindeki tesbihi iki eline alıp sakince çekmeye başladı. Başı dik, omuzları geniş, uzun boyuyla yaklaşanlara bir kaç metre öteden bile duvar gibi duruyordu. Çok geçmeden arkadaşları da onun yanında dizildiler. Onlarında arkasına da okulun binlerce genci dikildi. Kimse çıt çıkarmadan sloganlarla gelen grubun yaklaşmasını bekliyorlardı. Güruh halinde gelen grup Kürşad'ın bir adım metre önünde durdular. En önlerinde duran ve grubun sözcüsü olduğu bilinen Bektaş nefretle Kürşad'a bakarak "Çekil önümüzden faşist it" dedi. Kürşad burnunu çekip aynı nefretle karşısındaki adama baktı. Tok ve sakin sesiyle konuştu. "Bir adım daha atman için cesedimi çiğnemen lazım Bektaş. Derdin ne? Toplamışsın yine kendin gibi anarşistleri arkana. Nereye gittiğini sanıyorsun? Benim olduğum yerde taşkınlık yapamayacağını öğrenemedin mi daha? O pankartları alır bir taraflarınıza sokarım." Bektaş'ın arkasından biri çıkıp Kürşad'a bakarak sırıttı. "Doğru sokmak sizin işiniz gizli ibneler." Kürşad'ın yanındaki Fatih öne atılıp "Lan sikik, ağzını topla, yoksa kırarım o çeneni." diyerek yumruğunu kaldırdı. Fakat Kürşad'ın durdurmasıyla elini indirdi. "Fatih indir o elini, kavgaya gelmedik." deyip önündeki adama döndü. "Sizde adam olun lan az, okulda yürüyüş yapılmasının, propaganda yapılmasının yasak olduğunu bilmiyor musunuz? Kaç kere deneyeceksiniz daha?" deyince Bektaş ona doğru bir adım daha attı. "Senin gibi faşist köpekler rektörle konuşup kanına girmeseydi bizde ayaklanmazdık. Konuşmamıza, kütüphaneye kitap getirmemize, gösteri yapmamıza izin verilmiyor senin yüzünden. Özgürlüklerimize taş koyamazsın Kürşad." O cümlesini bitirdiğinde arkasındaki gruptan sloganlar yükseldi ve sesleri tüm kampüsü doldurmaya başladı. Kürşad da Bektaş'a doğru bir adım atıp tesbihinin imamesini tutarak onun yüzüne doğru salladı. Esmer yüze biraz daha yaklaştı. Dişlerinin arasından öfkeyle konuştu. "Bozkurtların olduğu yerde senin gibi soysuzların esamesi okunmaz Bektaş, yıkıl karşımdan şimdi elimizden bir kaza çıkmadan. Burdan sağ çıkartmam seni." Bektaş dudaklarını sağa kıvırarak bir adımla Kürşad'tan uzaklaştı. "Duydunuz mu arkadaşlar, Kürşad reis bizi ölümle tehdit ediyor. Korkanınız var mı bu kafa taşçıdan?" diye bağırdı. Tekrar grubun sesleri yükselirken ileri doğru yürümeye başladılar. Kürşad'ın arkasından Caner belindeki silahı çıkarıp havaya kaldırdı. Bir el ateş etti. "Geri basın lan." diye bağırdı. Grup ilerlemeye devam edince Caner silahı en öndeki Bektaş'a indirdi. "Reis destur ver, haddini bildireyim." Kürşad geriye dönüp Caner'in silah tutan bileğini tutup indirdi. "İndir şunu Caner, silahsıza silah çekmek bize yakışmaz." Bektaş gözlerini kısarak hıh diyerek gülümseyip arkasındaki bir adama baktı. Adam grubun arasından çıkıp Bektaş'ın önüne geçerek belinden bir silah çıkararak Caner'e doğrulttu ve beklemeden tetiği çekti. Silah sesi tekrar havayı delip geçtiğinde göğsünden vurulan Caner dengesini kaybedince Kürşad'ın koluna tutundu. Her şey bir kaç saniyede olmuştu. Koluna yapışan arkadaşını gören Kürşad belindeki silahı çıkarıp ateş eden adamın kafasına sıktı. Adam alnının tam ortasından vurulup Bektaş'ın üstüne düştüğünde artık her şey birbirine girmiş, ortalık savaş alanına dönmüştü. Caner, Kürşad'ın kolundan tutunurken dizlerinin üstüne düştü, ardından da kendini yere bıraktı. Havaya sıkılan bir kaç el silah sesiyle gruplar yaptıkları kavgayı durduramadı, bahçeye gelen çevik kuvvet ekiplerinin coplarıyla darbeler alarak ayrıldılar. Kürşad ayakları ucuna düşen Caner'i kucağına alarak ayağa kalktı. "Ambulans çağırın, araba getir Fatih." diye bağırırken kucağındaki arkadaşı son nefesini veriyordu. Kürşad kucağındaki adamla dizlerinin üstüne çöküp bağırdı. "Caneerr. Laannn." Caner'i yere koyarken polisler onun da elinde silah görünce kollarından tutup ayağa kaldırdılar ve bileklerini arkaya alıp kelepçeyi taktılar. Diğer polisler kavgayı ayırmaya devam ettiği sırada iki polis Kürşad'ı kollarından tutarak bahçedeki polis otosuna götürüp arka koltuğa oturttular. Beş dakika içerisinde yaşanan olaylarda Kürşad bir polis otosunun arkasında hayatının bitişine şahit oldu. Canını vereceği arkadaşı için can aldı, can kaybetti, bir gelecek, bir hayat kaybetti. Sorgulama sırasında her şeyi itiraf edip suçunu kabul etti. Hakim karşısında da başı dik alnı açık neden vurduğunu söylemekten geri durmadı. Hakim yirmi yıl hapis cezasına çarptığında mahkeme salonunda tanık kürsüsünde oturan üç arkadaşına baktı. Sonra arkasını dönüp ona gururla bakan babasına, gözü yaşlı annesine baktı. Ama gülümseyerek, sorun yok demek ister gibi, başını bir kere bile eğmeden dimdik durdu. 7 YIL SONRA Koğuşa havalandırmadan dönen mahkumların arkasından heyecanla koğuşun demir kapısından giren genç bir çocuk, ranzasında kitap okuyan Kürşad'ın yanına geldi. Eli ayağı heyecanla titriyordu. "Reis, duydun mu af çıkmış, af. Gardiyanlar konuşurken duydum. Siyasi suçlulara af çıkmış." Kürşad elindeki kitabı yavaşça bırakıp hafif uzamış kirli sakalları, girdiği günden beri kesmediği özenle baktığı hilal bıyıklarıyla, gülerek yüzüne bakan gence baktı. "Bana vurmaz o af Halil, ben adam öldürdüm." Tüm koğuş onu açık sözlü ve çekinmeyen tavrıyla tanırdı. Daha yirmi bir yaşında koğuşa geldiğinde heybetli duruşu, ciddi yüz hatları ve başı dik bir genç olarak görmüşlerdi. Zamanla bu hapishaneye çok kişi girdi çıktı ama herkes onu havalandırmada ya da koğuşundaki yatağında kitap okurken buldular. Herkes hangi suçla girdiğini bilirdi, Kürşad da söylemekten çekinmezdi. Arkadaşını vuran it soyunu silahını çıkarıp alnından vurmuştu. Bundan bir kere bile gocunmazdı, o doğru olanı yapmıştı. Davasını dört duvar arasında da savunup kendine yüzlerce taraftar çekmişti, bu yüzden tüm koğuşlar onu Reis olarak görüp saygı göstermişlerdi. Koğuşun en eskisi ve Kürşad'ı ilk tanıyıp destekçisi olan Abdullah onun ranzasına yaklaşıp elini Halil'in omzuna attı. Kürşad'a yönelik konuşarak "Belli olmaz o işler oğlum, bakarsın af sana da vurur. Hem siyasi meseleden dolayı vurdun o soysuzu. Seninde davana bakılır." Kürşad böyle olacağını düşünmüyordu ama onların da hevesini kırmamak için dudaklarını büzdü. "Bakılsın bakalım Abdullah abi, Allah'ın işine karışılmaz." Abdullah omzuna elini koyduğu gence hafifçe vurarak "Hadi koçum reisinle bana bir çay getir" diyerek Kürşad'ın ranzasına oturdu. Kürşad okuduğu kitabı kenara koyup konuşacağını bildiği adama saygısızlık olmaması için oturduğu yerde toparlanıp ranzanın ucuna geçip ayaklarını yere koydu. Sırıtına elini koyan ellili yaşlarındaki adamı dinlemeye odaklandı. O en çok bu kendinden emin, büyüklerini sayan, onların nasihatlerini dinleyen ve efendi duruşuyla herkesin sevgisini kazanmıştı. Yirmi sekiz yaşına basan Kürşad hiçbir zaman duruşunu ve karakterini bozmadı. İstanbul, Mahalle Kahvehanesi, 2012. Kahvehanede oturmuş kırklı ellili yaşlarındaki mahalleli sehpanın üstüne konulmuş televizyondan haberleri izliyorlardı. Gündeme bomba gibi düşen af haberi tüm ülkeye yayılmıştı. Çıkan genelgeye göre siyasi suçlardan dolayı hapse giren mahkumlara af meclisten geçmeyi başarmıştı. Bir kaç gün önceki olayı konu alan tartışma programını izleyen mahalleli kendi aralarında konuşarak durum değerlendirmesi yapıyorlardı. Kahvehanenin sahibi Faruk da aralarında, kimlerin çıkabileceğinin tartışmasını yapıyordu. Kendi yeğeni de içlerindeydi. Kapıdan içeri koşarak giren gençle hepsinin bakışları ona döndü. "Kürşad reis hapisten çıkmış, mahalleye dönmüş." Genç cümlesini bitirdiği anda tezgahın arkasındaki mutfak kısmında zemine çarpıp kırılan cam sesleri duyuldu. "Yusuf." Ellerini mermer zemine dayayan genç patronunun sesini duysa da algılayamıyordu. Göğsünü delip geçen bir sızıyla fısıldadı. "Kürşad."

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

İNFAZ

read
4.8K
bc

AŞKIN KÜLLERİ [ YENİDEN DOĞMAK ]

read
7.4K
bc

Askerin Gelincik Çiçeği

read
33.1K
bc

Kod adı :Buz

read
6.1K
bc

Sessiz Çığlık

read
10.0K
bc

Geyna-Layon'un Fısıltısı

read
1.3K
bc

Kader Çıkmazı

read
4.6K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook