"Ne demek istersin sen?” diye sordu Karan. Esmer, “Zamanı gelince Havin söyler,” diyerek sırıttı. Dönüp tekrar gözlerimin içine baktı. Ve o anda… hatırladım. Esmer Karayılan’ı tanıyordum. Zihnim hızla on yaşlarında olduğum o ana geri gitti. Küçükken, evin arkasındaki ormanlığın girişinde çocuklarla oynadığım o saklambaç oyununa. Sakladığım taşın arkasında benden birkaç yaş büyük bir çocuk belirmişti. “Ben Esmer,” demişti ciddiyetle elini uzatıp. “Karayılan’ın oğlu.” “Sussana, yerimizi bulacaklar. Hem başka yer bulamadın mı saklanacak?” Sinir olmuştum. Esmer, kollarını göğsünde kavuşturdu. Gözlerini kıstı. “Senin gibi uslu kızlar oyun bozandır,” dedi. “Ama olsun. Ben oyunbozanları severim.” Kaşlarımı çattım. “Saçmalama.” “Ne güzel bakıyorsun,” dedi sonra. Bir anda eğilip

