ALADAĞLI 5.bölüm

2180 Words
Ardından yükselen silah sesiyle olduğu yere yığıldı Delal. Gözünde yaşlarla karşısında duran Delal’e doğru yaklaşıp yüzünü avuçlarının içine aldı Halil. “Kurban olduğum, akıtma incilerini…” diyerek öylece duran Delal’in dudaklarından sadece iki kelime döküldü: “Beni buradan götür.” Diyip sustu genç kadın. Halil, Delal’i evine bırakıp döndü konağa ama bir adım atamadan öylece durdu kapıda. Uzun uzun seyretti; “Evim, ocağım, huzurum” dediği yer artık huzur vermiyordu ona. Bu konakta sevdiği kadınla geçireceği günlerin hayalini kurarken şimdi tek derdi sevdiği kadını kaybetmemekti… Delal de iyi değildi. O da sevdiği adamın kendine zarar verdiğini düşünmüş, çok korkmuştu. Halil’e bir zarar gelme ihtimali bile onun soluğunu kesmeye yetiyordu. Yetiyordu yetmesine ama gururu izin vermiyordu. Belki de en çok kandırılmışlık gitmişti zoruna. Hiç yalan söylememişti Halil bu zamana kadar ona; gerçi bu defa da yalan söylememiş, saklamıştı gerçeği genç kadından… Ama ikisi de aynı şeydi Delal’e göre. Unutabilir miydi Halil’i? Asla. Yüreğinden söküp atabilir miydi? Ölse daha iyiydi. O da biliyordu ki sevdası onunla beraber mezara kadar gidecekti… Sabah hazırlanıp işe gitti Delal. Utana sıkıla girdi okulun kapısından. Daha birkaç adım atmıştı ki Umut gördü; ona doğru, yüzü gözü mosmor şekilde yürüyen adama karşı çok mahcup kaldı Delal. “Nasılsın?” diye soran Umut’a, “Beni boş ver, asıl sen nasılsın?” diye sordu. Ardından da, “Ben yaşanan her şey için özür dilerim. Aslında Halil böyle davranacak biri değildir; sakinleşince anlar hata yaptığını ama yine de bu yaşananları yok saymaz” diyerek… “Özür dilemesi gereken sen değilsin Delal. Ben aranızda geçenleri yeni öğrendim. Hem belli ki o da seni kaybetmiş olmanın verdiği üzüntüyle sinirlerine hâkim olamadı” diyen genç adama tebessüm edip tekrar teşekkür etti Delal. Ama yine de yaşanan bu olay yüzünden okul yönetiminden uyarı almıştı Delal; hiçbir suçu olmamasına rağmen… Günler geçtikçe Delal’e olan özlemi artıyordu Halil’in. Onunla konuşmayı, sohbet etmeyi, onunla gülmeyi, hiçbir şey yapmadan saatlerce yan yana uzanıp gökyüzünü seyretmeyi, ellerini tutup yürümeyi özlemişti genç adam. Sabaha karşı çıktı konaktan, gelip dikildi Zaimler’in evinin önüne. Beş dakikacık olsun görmek istiyordu sevdiği kadını. Telefonunu çıkarıp yazdı Delal’e: Halil: Kurban olduğum Halil: Çok özledim Delal, izin ver gelip göreyim iki dakika Delal: Gelme, istemiyorum Halil: Geldim bile, ne olur in aşağı, kokuna ihtiyacım var, uyuyamıyorum günlerdir, göreyim bi nebze dinsin hasretim Delal: Git buradan, gelmeyeceğim diyorum, niye anlamıyorsun? Halil: İki dakika içinde indin indin, yoksa ben gelip indirmesini bilirim. Şakam yok, bilirsin. Delal: Tamam Allah’ın cezası, bekle, geliyorum… Üstüne hırkasını alıp sessizce çıktı odadan Delal; birine yakalanmamak için… Bahçe kapısını açıp dışarıya tam bir adım atmıştı ki kolundan tutulup çekilmesi bir oldu. Neye uğradığını şaşıran Delal tam bağıracakken burnuna dolan kokuyla kesti sesini. Halil’di bu; kokusundan tanıyordu sevdiği adamı… O da özlemişti Halil’i; hem de çok özlemişti. Onun yanındayken başka birine dönüşüyordu Delal. Hayatta yapmam dediği ne varsa yapıyor, kendine koyduğu tüm kuralları yıkıyordu. Göz göze geldiklerinde zaman durmuştu sanki; ikisi için de… Alnını sevdiği kadının alnına yaslayıp konuştu Halil: “Çok özledim kokunu, sesini, gözlerini… Elin elime her değdiğinde hissettiğim o tuhaf duyguyu… Seni özledim güzelim, çok özledim” dedi genç adam. Kalbi sanki yerinden çıkacak gibi atıyordu. Nasıl bir histi, nasıl bir duyguydu bu, o da bilmiyordu. “Sen benimsin Delal, ben de senin. Kimsenin gücü yetmez bunu değiştirmeye; ne senin ne benim yetmeyeceği gibi” diyen Halil’e, “Yapma” dedi genç kadın. Çünkü o da karşı koyamıyordu artık içindeki özleme. “Dayanamıyorum artık. Şu koca dünyada yanımda olmasını istediğim tek kadınsın. Bana ait olması, benim olmasını istediğim tek kadın…” diyip öptü sevdiği kadını. Aklı karşı gelmek istese de yüreği deli gibi teslim olmak istiyordu sevdiği adama. Nasıl olduğunu anlamadan kendini Halil’e karşılık verirken buldu Delal. Soluk soluğa ayrıldıklarında, “Benden uzaklaşmana dayanamam, sensiz olmaya dayanamam” diyip tekrardan öptü sevdiği kadını genç adam. Zar zor uzaklaştı Delal sevdiği adamdan. “Yapma, biri görecek” diyerek… “Kim görürse görsün, umrumda değil” diyen Halil’e, “Senin olmayabilir ama benim umrumda” dedi genç kadın. “Biri görürse dillerinden kurtulamam. Yeterince laf verdik zaten ağızlarına. Ne olur git buradan” dedi. “Yapma güzelim, bak sen de istiyorsun beni. Sen benimsin, ben de senin. Başka kimse umrumda bile değil” dedi Halil. Evet, karşısındaki adama deli gibi âşıktı Delal. Evet, onunla olmayı, onun olmayı her şeyden çok istiyordu ama “ama”sı vardı işte… Derin bir nefes alıp geri çekildi genç kadın. Sonra istemeye istemeye de olsa konuştu: “Ben sana ait değilim Halil. Biz, sen Dilzara nikâh kıydığın gün el olduk birbirimize. Sen de çok iyi biliyorsun bunu. Sana yalan söylemeyeceğim; belki ölene kadar senin için atacak bu kalbim ama ben senin olmayacağım Halil. Şimdi biri görmeden git, ne olursun buradan” diyip yürüdü eve. Olmuyordu. Ne yaparsa yapsın kıramıyordu Delal’in inadını. Öyle bir duvar örmüştü ki aralarına, ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin yıkılmıyordu o duvar… Çaresizlik neymiş, iliklerine kadar hissediyordu Halil. Zaman su gibi akıp giderken Delal ev-okul arasında mekik dokuyordu. Üç gün sonra kapanacaktı okullar; sonra köyde anneannesinin yanına gidecekti. Okuldaki işlerini halledip çarşıya indi genç kadın; annesinin istediği şeyleri almak için. Elindeki poşetlerle çıktı manavdan, birkaç adım atmıştı ki beraber mağazadan çıkan Dilzara ile Halil’i gördü Delal… Kalbinin tam orta yerine bir sızı girmişti o an. Kucağındaki Adar’la oynayan Halil’e bakakaldı öylece. Nasıl dayanılırdı ki buna? Sevdiği adamı başkasının kocası olarak görmekten daha çok ne yakardı insanın canını… Tam toparlanıp arkasını dönmüştü ki Dilzara fark etti onu. Arkasından seslense de duymamazlıktan gelip hızla uzaklaştı oradan. Köşeyi dönmüştü ki dakikalardır akmasın diye tuttuğu gözyaşları hızla döküldü gözünden. Ağlamaktan şişmiş gözlerle döndü eve Delal. Abisi onun bu halini hemen fark etmişti. Herkes uyuduktan sonra terasa çıkıp oturdu genç adam. Sonra cebindeki telefonu çıkarıp mesaj attı Delal’e; onu terasta beklediğine dair. Üstüne hırkasını alıp çıktı terasa genç kız. Tek kelime etmeden geçip oturdu abisinin yanına, başını omuzuna koyup karanlığı izledi dakikalarca. Sessizliği bozan Baran olmuştu: “Anlat bakalım, neden ağladın?” diye sorarak… Tam ağzını açmış “Ağlamadım” diyecekken, “Sakın bana yalan söyleme güzelim” diyen abisine bakıp derin bir nefes aldı Delal. “Onları gördüm bugün abi, çarşıda. Birlikte geziyorlardı. Şurama…” diyip kalbini gösterdi Delal, “öyle bir sızı girdi ki nefesim kesildi. Canım hiç bu kadar yanmamıştı. Bugün onları aile olarak gördüm abi. Benim yıllardır hayalini kurduğum şeyi yaşarken gördüm onları. Buna bir ömür nasıl dayanırım ben? Ölürüm…” diyen kardeşine, “Şşşt, sakın güzelim, sakın ölmekten bahsetme” dedi Baran. Kardeşinin bu hali onun da canını yakıyordu. Kısa süren sessizlikten sonra tekrar konuştu Baran: “Buradan gidelim, ister misin?” diye sordu bu kez kardeşine. “Nereye gideceğiz abi?” diyen Delal’e, “İstanbul’a. Oraya yerleşir, ikimiz de çalışırız. Yeni bir hayatımız olur. Sen de onları görmek zorunda kalmazsın” diyen abisine, “Babam bırakmaz. Hem diyelim babam izin verdi, peki ya Helin ne olacak?” diye sordu. Helin, Baran’ın sevdiği kızdı. Delal ve Halil’in nişanında tanışmıştı Baran’la. Zamanla âşık olmuştu iki genç birbirine… Helin, Halil’in amcasının kızıydı. Kendi halinde, naif, kalbi tertemiz bir kızdı. Delal de onu çok severdi, o da Delal’i… Ama şimdi onların aşkı da imkânsız hâle gelmişti genç kıza göre. “Biz hele bi gidelim, sonra Helin’i de alırım yanımıza, bir şekilde” diyen abisine, “Nasıl yapacaksın abi onu?” diye sordu Delal. Bir delilik yapmasından korkuyordu. “Onu da o zaman düşünürüz. Sen kabul ediyor musun, onu söyle” diyen abisine, “Tamam, gidelim” dedi Delal. Bu şehirden uzaklaşmak ona da iyi gelecekti. “Benim orada bir arkadaşım var, konuşayım; bize kalacak yer ayarlar. Sonra da iş bulur, geçinir gideriz” diyen abisine dolu dolu gözlerle baktı genç kadın. Yaşadığı onca şeyde ona destek olan tek insandı abisi; şimdi olduğu gibi… Ertesi gün evlerinde büyük kıyamet koptu. Babası “Olmaz” dese de “Benim kararım kesin” diyen Baran’a sözünü dinletememişti. Okulların kapandığı günün gecesinde çıktılar yola. Annesinden, kardeşlerinden ayrılmak çok zor olmuştu Delal için ama burada kalsa da yaşayamazdı artık. Halil ise yüreğine çöken sıkıntıyla oturmuş gökyüzünü izliyordu terasta; sevdiği kadının bu şehri terk ettiğini bilmeden… İstanbul Baran ve Delal İstanbul’a alışmıştı artık. Küçük bir ev tutmuş, ikisi de iş bulmuştu. Çok büyük paralar kazanmasalar bile kendi yağlarında kavrulup gidiyorlardı tabiri caizse. Onların arkasından kıyametler kopmuştu Mardin’de. Halil, Delal’in gittiğini öğrenir öğrenmez yıkmıştı ortalığı. Aramış, yalvarmış, defalarca İstanbul’a gelmişti ama geri dönmeye ikna edememişti sevdiği kadını. Mardin’e dönmeden son kez çıkmıştı karşısına; sıkı sıkı sarılıp defalarca ona son bir şans vermesi için yalvarmıştı ama kabul etmemişti Delal. Sonra çekip gitmişti Halil. O da yorgundu artık. Bir kez olsun onu dinlemeyen sevdiğine kırgındı. Elbette o da istememişti böyle olmasını; kim isterdi ki? Bir anda bütün hayatı altüst olmuştu genç adamın. Hem sevdasından hem abisinden olmuştu… Ama ikisi de onlar için yazılmış kaderden habersiz devam ettiler hayatlarına; tâ ki o gün gelene kadar… Helin’i başkasıyla evlendirmeye kalktıkları o gün yeniden çizilmişti kaderleri resmen. Baran hiç yapmaması gereken bir şey yapmış, kaçırmıştı sevdiği kadını. Ondan sonra her şey altüst olmuştu. Kimse bulamaz sansalar da çok değil, üç gün sonra yakalanmıştı Baran. Helin’in abileri tarafından ölmekten beter hâle getirip zorla Mardin’e götürmüşlerdi Baran ve Helin’i… Delal başına gelecekten habersiz geldi peşlerinden Mardin’e. Annesi aramış, “Baran için bugün karar verilecek” demiş, “Abine kıyacaklar kızım” diye feryat etmişti. Annesinin feryadı gitmiyordu kulaklarından. Mardin’e gelir gelmez karakola gitti Delal. Olan bitenleri anlatıp kimsenin –babasının bile– cesaret edemediğini yapıp şikâyet etti Aladağlıları. Avluda aşiret büyükleri ve ailesiyle oturuyordu Halil. Büyük bir gürültüyle çalan kapının sesiyle kalktı yerinden, “Ne oluyor?” diyerek… Açılan kapının önünde gördüğü komutanla şaşırmıştı Halil. Tam “Hayırdır?” diye soracakken komutanın ardından avluya giren Delal’le ne olduğunu anlamıştı genç adam. “Hayrolsun komutan” diyen Rasim Ağa’ya, “Hakkınızda şikâyet var” dedi genç komutan. “Baran Zaim’i kaçırıp işkence etmekle suçlanıyorsunuz, o yüzden geldik” diyen askere histerik bir şekilde güldü yaşlı adam. “Bakıyorum da sen buraların âdetini unutmuşsun” diyerek… “Beni buraların âdeti değil, yasalar ilgilendirir. Hakkınızda şikâyet var” diyen komutana, “Kim şikâyet etmiş?” diye sordu bu kez. Ama kimseye bırakmadan lafa girdi Delal: “Ben. Ben şikâyet ettim” diyerek. Derin bir nefes alıp lafa girdi Halil: “Öyle bir şey yok. İsterseniz konağı arayabilirsiniz ki sonrasına ben karışmam” diye göz dağı vererek… Hiç korkmadan, çekinmeden dikildi Delal sevdiği adamın karşısına: “Bunun doğru olduğunu sen de biliyorsun. Söyle, nerdeyse getirsinler abimi” diyerek. Ama ne söylerse söylesin fayda etmezdi Halil’e. Çünkü eğer Baran’ı onlara teslim ederse, elinde sonunda bir yolunu bulup alırlardı canını. “Size söyledim” dedi Halil tüm soğukkanlılığıyla, “Baran Zaim burada değil. Şimdi müsadenizle, burada halletmemiz gereken bir mesele var” diyip kapıyı gösterdi. “Kusura bakmayın” diyip çıkan askerlerin arkasından çıkan Delal’e yaklaşıp kulağına fısıldadı: “İki saat sonra seni tepede bekliyorum.” Çok değil, birkaç saat sonra tepeye geldi Delal. Elleri cebinde, öylece arabaya yaslanmış, uçsuz bucaksız manzarayı seyrediyordu Halil. Sessizce yaklaştı genç kadın. Kendine bile itiraf edemese de özlüyordu Halil’i… Derin bir nefes alıp konuştu: “Aladağlı” dediği anda döndü Halil. Şuan koşup sıkıca sarılmak istiyordu sevdiği kadını ama yapamıyordu. “Hoş geldin” diyen Halil’e, “Hiç hoş gelmedim Halil Ağa. Söyle, nerde abim?” dedi Delal. “Baran güvende, merak etme” diyen Halil’e tekrar sordu Delal: “Abim nerde dedim sana!” diyerek. Öfkeliydi genç kadın. Sevdası uğruna canını yakmışlardı abisinin. Sevmek suç muydu? Birini sevip ona ait olmayı istemek suç muydu? “Abin yanlış yaptı Delal, bunu sen de çok iyi biliyorsun” diyen Halil’e, “Neden yanlış yapmış benim abim?!” diye tısladı Delal öfkeli bir şekilde. Sonra devam etti konuşmaya, bağıra bağıra: “Sevdasına, sevdiğine sahip çıktığı için mi? Yoksa ona güvenip elini tutan kadını yarı yolda bırakmadığı için mi? Söylesene Halil Ağa, niye yanlış yapmış benim abim?!” diyerek inletti adeta ortalığı genç kadın. “Benim abim” diyip elini Halil’in göğsüne koydu Delal, “senin buraya koydum diyip de sahip çıkamadığın sevdana bile sahip çıktı Halil Ağa! Sen şimdi karşıma geçip ‘Abin yanlış yaptı’ diyemezsin. Eğer birazcık vicdanın varsa çıkar abimi ortaya. Onun kılına zarar verirsen sana yemin olsun kendi ellerimle söker alırım canını!” diyip sustu Delal. Diyecek tek sözü kalmamıştı. Tam arkasını dönüp gidecekken konuştu dakikalardır karşısında susan Halil: “Baran’ın yaşaması için tek bir yol var. Bunu sen de ben de çok iyi biliyoruz. Ya kabul edersin ya da onların elinden abini ben bile alamam. İnan bana çok çabaladım ama bu benim tek başıma alacağım bir karar olmaktan çıktı artık” diyen Halil’e dönüp dolu gözlerle baktı genç kadın. Yutkunup zar zor konuştu: “Bana bunu yaşatma. Öldür ama yapma” diyen Delal’e yaklaşıp gözlerinin içine baktı Halil: “Senin canın yansa ben ölürüm ama elimden bir şey gelmiyor kurban olduğum. Senden uzak durmak için elimden geleni yaptım; istemiyorsun diye aylardır uzaktan izliyorum seni. Kokuna bile hasret kaldım, sırf canın daha çok yanmasın diye. Ama bu defa benim bile elimden bir şey gelmez. Her şey senin elinde artık. Kararı sen ver” diyip sustu. O günün gecesi eve gelen babası çağırdı Delal’i. Zaten bildiği gerçeği bir kez de babasından duymuştu genç kadın: Baran’ın canına karşılık Halil Ağa’ya gelin gidecekti. Aylardır köşe bucak kaçtığı şeyi şimdi kendi isteğiyle kabul edip susacaktı…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD