-TANITIM-
2000 yılının Ankara'sı, hâla eski usul hikâyelere ev sahipliği yapıyordu. Gökten radyo melodileri süzülür, pencerelere çamaşır ipleri gerilir, çocuklar sokakta seksek oynar, anneler kapı önlerinde dedikodu yapardı. Şehrin kenar mahallelerinden birinde, adını kimsenin tam olarak bilmediği ama herkesin "bizim mahalle" dediği o yerde, hikâyemiz sessizce filizlenmeye başladı.
Kardelen, Bursa'nın serin rüzgarlarında büyümüş, yaşlı babaannesinin dizinin dibinde kitap kokusuyla yoğrulmuş bir genç kızdı. Çocukluğu sessizlikle, eksiklikle geçmişti. Bir babanın sarhoş bakışlarında sevgi aramaktan, annesinin suskun omuzlarında huzur bulmaya çalışmaktan yorgundu. Babaannesi öldüğünde, onu sarıp sarmalayan son sıcaklık da toprağa karıştı. Ve böylece, on altı yaşında bir kız çocuğu olarak Ankara'ya döndü. Eve değil, belirsizliğe...
Mahalleye ayak bastığında, insanların gözleri üstündeydi. Üzerinde babaannesinin ördüğü solmuş bir hırka, yüzünde içe dönük bir melankoli vardı. Dayısının bakkalında çalışmaya başlamasıyla, her sabah erkenden dükkânın kepengini kaldırır, rafları düzenler, sonra tezgâhın arkasına geçip sessizce beklerdi. Müşteriler gelip geçerken, o uzaklara dalar, kalabalığın içinde görünmez olurdu.
Ta ki o sabah, dükkânın kapısı çalınana dek.
Tugay ATEŞ, girdi içeri. Ağır adımlarla, gözlerini kızın gözlerine sabitleyerek. Sigara almaya gelmişti, belki. Belki de sadece bahaneydi bu. Mahallenin tanıdığı, çekindiği, biraz da hayran olduğu o uzun boylu, koyu saçlı, delici bakışlı genç adam. Tugay, babasının zoruyla inşaat mühendisliği okuyor ama mahallenin ağır ağabeylerinden. Babası emlak kralı, ailesi varlıklı, eli kolu geniş. Onu tanımayan yok. Onu sevmeyen kız da... neredeyse yok.
Ama Kardelen... Kardelen onun o sert, biraz da umursamaz tavırlarına anlam verememişti. İlk bakışta sevmedi. Belki biraz korktu. Belki de bir şeylerin başlamasından çekindi.
Tugay ise, kızı gördüğü o ilk an içinden bir şeylerin koptuğunu hissetti. O günden sonra sabahları sigara bahanesiyle uğrar oldu bakkala, akşamları ise sakız, gazoz ya da ne bulursa. Kardelen onun niyetini anlamazlıktan gelse de, göz göze geldiklerinde, içinden bir sıcaklık geçip gidiyordu. Ama asla belli etmedi. Alışılmadık bir adamdı. Ve Kardelen, alışılmış acılarla büyümüş bir kızdı.
İşte böyle başladı her şey.
Sokaklar hâlâ çiçek kokuyordu. Radyoda hâlâ Sezen Aksu çalıyordu. Mahalle yavaş yavaş yeni bir hikâyeye uyanıyordu. Tugay ve Kardelen’in hikâyesine...
FİNAL OLANA KADAR ÜCRETSİZ OLACAKTIR 🧡