bc

DEMİRAĞ

book_age16+
227
FOLLOW
5.1K
READ
dark
family
friends to lovers
brave
stepfather
mafia
drama
bxg
serious
bold
city
secrets
musclebear
love at the first sight
addiction
like
intro-logo
Blurb

Her şehir bir sır saklar.

Bazı sokaklar adını bile hatırlamak istemediğin insanlara çıkar.

Ve bazı isimler...

Sessizliği kurşun sesinden daha derin iz bırakır.

Vicdan, kimsenin konuşmadığı bir dilken…

İki yabancı, aynı karanlıkta aynı huzursuzluğun izini sürüyor.

Bir kelimeyle başlar her şey.

chap-preview
Free preview
BÖLÜM 1
Soğuk bir sabaha başlangıcını yaptı şehir. Saat henüz 6'yı 32 geçiyordu. Şehir yeni yeni uyanmaya başlamışken Nevin gözünü kırpmamıştı bile. İstanbul’un sessizlikle gürültüyü bir arada barındıran sokaklarında, kalabalıktan uzak bir binanın üçüncü katında, pencereden dışarıyı izliyordu. Önceden çocukalrın koşturup oynayabildiği yeşil bir alan olan ve şimdilerde bir binanın dikimi için hazırlanmış karşıdaki inşaatın yarım kalmış betonuna, pası akmış vince, kahverengiye dönmüş yeşillik alana baktı bir süre. Her şey olduğu gibiydi. Eksik. Tıpkı dosyada gördüğü o boşluk gibiydi bu eksik. Nevin Rana Çağlı’nın gözleri, bu sabah bir denetim dosyasının satır aralarında takılı kaldı. Bir devlet ihalesi dosyasıydı bu. Görünürde düzgün, rakamlar yerli yerindeydi ama Nevin bir yalanı artık eksiksiz dosyalarda bile görür olmuştu vu o dosyada bir şey vardı. Taba rengi kupasında süt köpüğü dağılmış kahvesinden bir yudum aldı. Bu onun sabah rutiniydi artık. Ona dışarının gürültüsünü filtreleyen bir alışkanlıktı. İçine dönebilmek için, sessizlikle yaptığı anlaşmanın arasında kalan bir şeydi. Nevin’in çalışma odasında kitaplar, gelişigüzel ama anlamlı bir kaosun içinde üst üste yığılmıştı; sanki her biri zihnindeki sorulara verilmiş gecikmiş bir cevabın parçasıydı. Sartre’ın Bulantı’sı sararmış sayfalarıyla masanın kenarında duruyor, varoluşun sancılı yükünü sessizce fısıldıyordu. Hemen yanında Hannah Arendt’in Totalitarizmin Kökenleri, sert kapağı ve altı çizilmiş cümleleriyle tarihin karanlık yüzünü hatırlatıyordu. Rafın köşesine ilişmiş, kenarları yıpranmış bir Mevlana’dan Pasajlar kitabı ise dinginliğin ve içsel huzurun uzağında bekliyordu. Odada ağır bir düşünce kokusu vardı. Rafların arasından sızan, geceyle gündüz arasında bir boşlukta asılı kalan bir düşünce hali… Bir tarafını inkar edemiyor, o derin yarayı görmezden gelemiyor; diğer tarafını ise susmaya zorlayamıyordu. İçinde dinmeyen bir çelişkiyle, bir yanı hakikate teslim olurken diğer yanı hâlâ isyan ediyordu. Zihni, bu kitapların sessiz ortaklığıyla yankılanan bir sorgu odasına dönüşmüştü adeta; her sayfa, her paragraf bir iç hesaplaşma, her cümle bir tür içsel sorgulamaydı. Bugün yapması gereken sadece bir iş ziyareti gibi görünüyor olsa da sezgileri, bunun sadece ‘bir dosya’ olmadığını söylüyordu. Bir isim geçiyordu belgelerde. Açıkça yazılmamıştı ama bazı firmalar vardı ki içlerinde yalnızca bir kişi anılıyordu. Demirağ Konsorsiyumu. Ateş Demirağ. Yasal görünüyordu. Tıpkı geçmişte karşısına çıkan diğer yapılar gibi… Üstü örtülü, cilalanmış, kurallara uygun bir yüzeyin ardında başka bir katman daha vardı. Bakışla delinemeyen, dile dökülmeyen ama varlığı neredeyse elle tutulur bir yoğunlukla sezilen bir katmandı bu. Nevin bunu biliyordu. Daha doğrusu hissediyordu ama hissin hukuki bir karşılığı yoktu. Bu, ona tarif edilemez bir sıkışmışlık veriyordu. İçini kavrayan bu baskı, kanıtlayamadığı her gerçeğin gölgesi gibiydi. Çünkü dosyadaki o isim yalnızca bir şahsı, yalnızca bir suçu değil kelimelerin kifayetsiz kaldığı, yerleşik ve derin bir düzenin ipuçlarını taşıyordu. O düzene yalnızca bakmak bile insanın içini ürpertiyordu. Onun içinde kaybolmak ise başka bir karanlıktı. Tam o anda dışarıda bir martının çığlığı yükseldi. İnce, tiz, keskin bir çığlık. Nevin’in omurgasından yukarı bir ürperti gibi yürüdü o ses. Başını bir refleksle pencereye doğru çevirdi. Gri gökyüzü, martının kanatlarında yarılan bir düşünceye benziyordu. Belki de sadece bir martı değil, içinin dışa taşan yankısıydı. Nevin, başörtüsünün altında ağırbaşlı bir sükûnet taşıyordu ama bu dış görünüşün ardında, hiç dinmeyen bir iç mücadele vardı. Sakin görünüyordu evet ama o bir fırtınanın en sessiz anıydı. İçinde adını koyamadığı duygularla cebelleşiyor, sustukça büyüyen sorulara gözlerini kapatıyordu. Nevin tekrar döndü dosyaya. Sanki ilk kez açıyormuş gibi dikkatle aldı eline. O isme baktı. Kaç kez tekrarladığını hatırlamıyordu artık. Ama her defasında aynı uğultu yükseliyordu içinde. Dişlerinin arasından fısıltıya yakın bir tonla söylendi kendine. Sanki bir mahkemeye tanıklık ediyormuş gibi. “Adalet sadece mahkeme salonlarında aranmaz. Bazen satır aralarında da hesap sorulur. Sessizce. Derinden.” Bu isim, kelimelerin yetmediği bir düzenin ipucunu taşıyordu. İspatlanması zor bir usulsüzlüğün… Bunu daha önce de hissetmişti. Yolsuzluk dosyalarının çoğu zaman sadece rakamları değil, sessizliğin çürümüş halini de taşıdığını fark ettiğinde mezuniyetinin ikinci yılındaydı.. O gün bugündür yalnız çalışıyordu zaten. Nevin, bağımsız etik denetçi olarak devlet ihalelerinin ve özel vakıfların raporlarını inceliyor, ihtiyaç duyulursa danışmanlık veriyordu. Resmi bir makamı yoktu ama o, bilgiyle hareket eden bir yapı için kritik bir gözlemciydi. Yani, kimsenin resmen kadrosunda olmadığı ama herkesin dosyalarını teslim ettiği kişilerden biriydi. Bunu bilmeyenler için ‘sadece’ sessiz bir kadındı. Biraz mesafeli. Biraz fazla dikkatli. Biraz da fazla okuyan ve düşünen biriydi. Ama kimse onu içinde tanımak istememişti. Aslında içeriden baksalar, onun imzasını taşıyan raporların bazı kapıları kapattığını, bazılarını sonsuza dek açtığını çok iyi bilirdi. Nevin, içinden gelen huzursuzluğu bastırmaya çalışarak bilgisayar ekranına geri döndü. Belgeler arasında bir taşma vardı. Göstermelik belgelerle hazırlanmış dosyaların kenarına iliştirilmiş zararsız görünen bir faturaya eğdi başını. Nevin için o bir belge değil, çarpık bir ilişkiler ağının parmak iziydi. Kenarda duran not defterini çekti kendine. Kapağında yaldızsız, sade bir yazı vardı: -Hedefler sessizlikle büyür.- Not alırken kullandığı kalem bile sıradandı. Mavi mürekkepte temiz yazı mevcuttu ama her harf, Nevin’in zihninden süzülürken bir yargıç gibi tartılırdı. Bir satır daha yazdı. Demirağ Konsorsiyumu. Bağlantılı firmalar: Tuneks, Fasal İnşaat, Derece Vakfı. Ortak yön? Ortak olmayan şeylerin fazlalığı. Parmaklarını şakağına dayadı. Bugün bu isimle ilgili birine ulaşması gerekiyordu ve aklına gelen tek kişi, babasının eski dostu, gri bölgenin içinden çıkıp hâlâ hayatta kalabilmiş tek adamdı. Azem Elçi. Azem ile konuşmak, yalnızca bilgi almak değil, aynı zamanda kendi geçmişiyle de yüzleşmekti. Nevin'in sessizliğini en iyi anlayan adamlardan biriydi Azem. Yıllar önce bir karar vermiş, bazı şeyleri görüp susmuştu ama susmanın ağırlığını da yalnızca yaşayan bilirdi. Nevin telefonunu eline aldı. Numara kayıtlıydı ama sık arananlarda değildi. Parmakları bir an duraksasa da arama simgesine bastı. Çalıyordu. O sırada penceredeki yansımasına göz ucuyla baktı. Başındaki örtü, geceden kalma biraz dağınıktı. Hiç uyumamış olsa da yorgun hissetmiyordu. Gözleri netlik açıkça oradaydı. Kararlıydı. Onda saklı kalamayan nadir şeylerdendi kararlılık. Gözlerinin içinde duruyordu. Nevin, çalan telefonun ekranına bakarken zihni birden geçmişin tozlu bir köşesine gitti. O anı hala unutamıyordu. Yıl 2019. Bir kamu kurumunun danışmanlık biriminde staj yapıyordu. Henüz 21 yaşında idealleri parlak, çalışmak için koşturan, hırslı ve adalet her zaman önceliği olan genç bir kızdı. O gün, üst düzey bir bürokratın odasına dosya taşıyordu. İçeri girdiğinde, oda boş değildi. Üç adam vardı. Kravatları yamuk, yüzleri gergin ama kibrinden bir şey eksilmemiş. Masada bir dosya vardı. Üzerinde yalnızca üç kelime yazıyordu. Olur’a bağlandı. Nevin, odaya bırakılan dosyalardan birini yanlışlıkla yere düşürdüğünde kağıtlar zemine saçıldı. Birinin üzerinde, bir vakfa yapılmış yüksek meblağlı bir bağışın faturası duruyordu ama vakıf bu şehirde bile değildi ve belge, başka bir dosyanın arasına sıkıştırılmıştı. O an, odadaki sessizlik buz kesti. Bir adam göz göze geldi onunla. “Dikkatli olsana kızım,” dedi, sesi yumuşak olsa da gözleri tehditkardı. “Fazla merak, fazla yük getirir.” diye de mırıldandı. Nevin’in duymayacağını zannetmişti ama genç kız duymuştu. Nevin o gün, o kelimeleri duysa da bir şey anlamamıştı. Anladıkları zamanla zihnine oturacaktı. Gerçek, çoğu zaman dosyaların içinde değil bilerek unutulmuş yerlerde gizleniyordu. Nevin belki de o yüzden seçti bu yolu. Devletle kavga etmek için değil ama sistemin içinde büyüyen suskunluğu duyabilmek için. Ve belki de bir gün bir şeyleri değiştirebilmek için…

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Dönüm Noktası Aşka Tutsak

read
5.6K
bc

İKİNCİ ŞANSIM

read
3.1K
bc

KISIR AĞA

read
111.3K
bc

GÜL SARMALI (+18)

read
37.3K
bc

FIRTINAŞK (+18)

read
52.0K
bc

İNCİ TOZU (+18)

read
22.6K
bc

KONAĞIN ZORAKİ DAMADI (+18)

read
71.4K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook