Gülbahar, şafak sökmeden önceki o loş saatte uyandı. Konağın kalın duvarlarından sızan serin rüzgar, teninde geziniyordu. Dışarıdan, Zalimül Ağa'nın kahkahaları ve misketlerin şıkırtısı duyuluyordu. Yatağın kenarına oturup pencereden baktı. Ağa, kumalarla birlikte avluda diz çökmüş, rengarenk cam misketleri sırayla yuvarlıyordu.
"Vurduğum misketi vurana, bu gece kırbaçlı fantazi!" diye bağırıyordu Ağa, kaslarını gererek.
Kumru, misketini yuvarlarken kaşlarını çattı. "Ağam, bu gece benim hakkımdı, sıra bende!"
Ağa, gözlerini devirerek cevap verdi. "Sus kız! Aşiret töresi böyle! Misket kazanana +1 gece hakkı!"
Gülbahar, bu sahneyi izlerken içini derin bir sıkıntı kapladı.
''Neden erkeğimi paylaşmak zorundaydım,''
''Neden ben ağa değilim, bende kumalar istiyorum!''
diye düşünüyordu, Özgürlüğün rüzgazını hissetmek bile onda bu duyguları uyandırmıştı.
Müjge Anıl'nın Fatma'yı kurtardığı o an aklına geldi. Dışarıda bir hayat vardı. Özgürlük vardı. Ellerini göğsüne koydu ve derin bir nefes aldı.
"Acaba dışarıda hayat nasıl?" diye mırıldandı.
Tam o sırada, kapı sertçe açıldı. Gölgesiyle odanın yarısını kaplayan bir siluet belirdi: Fedai Boşkurşun Ali. Üzerinde her zamanki gibi hiçbirşey yoktu, sadece kaslarını belli eden daracık şortu vardı. Dudaklarını yalayarak Gülbahar'a baktı.
"Gülbahar! Ağa seni samanlığa çağırıyor!"
Gülbahar, şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Samanlık mı? Daha dün yapmıştık ki"
Ali, sözünü kesip onu kucağına aldı. Kaslı kolları, Gülbahar'ın belini sıkıca kavradı. Hızla koridordan geçerken, Gülbahar, Ali'nin nefesinin sıcaklığını ensesinde hissetti.
Samanlığa vardıklarında, Ali onu saman yığınının üzerine bıraktı. Gülbahar, samanların batmasıyla hafifçe inledi.
"Ah, oh… Sanırım namısım gidiyor?"
Ali, gözlerini devirerek elini beline koydu. "Yok saçmalama, ben Komiser ALi, kanun adamıyım!"
Ama bakışlarını Gülbahar'ın vücudundan alamıyordu. Gözleri, onun kıvrımlarında gezindi. İç geçirdi.
"Off… Meslek ahlakım olmayacaktı da, seni şurda çatır çutur yiyecektim!"
Gülbahar, yavaşça doğruldu. Gözlerini Ali'nin kaslarına dikti. "Demek öyle, Off çok isterim?" dedi.
Bir anda basma elbisesinin düğmelerini çözmeye başladı. Her bir düğme açıldıkça, altından deri bir korsenin parıltısı göründü. Elbise yere düştüğünde, üzerinde sadece deri bir fantezi takımı ve elinde bir kırbaç kalmıştı.
"Hadi Komiserim, ısır beni!"
Ali'nin yüzü kıpkırmızı oldu. Gözlerini kaçırmaya çalıştı ama başarılı olamadı.
Ama yıllardır yaşadığı duygu seli ağır geldi, gülbaharın dizine yattı ve ağlamaya başladı.
"Ben… Ben tam 3 yıldır bu mayoyla gizli görevdeyim! Çok mağdurum!" diye hıçkırdı.
Gülbahar, şaşkınlıkla başını yana eğdi. "Ayy, yazık… Sadece kadınlar eziyet görmüyor muydu? Çok ilginç! Hemen bir erkekleri koruma derneği açalım" dedi.
Ali, gözlerini Gülbahar'a dikti. "Bana yardım et, ağayı hapse tıkalım, hepiniz özgür olun!"
"İyi de… Ağanın ne suçu var ki?"
"Tavuk kaçakçısı! Ülkemizde en büyük suç!"
Gülbahar, düşünceli bir ifadeyle başını salladı. "Hımm… Ee ben özgür olsam ne yapacağım ki?"
Ali, heyecanla anlatmaya başladı. "Şehre gidersin! Orada mafyalar habire kadın kaçırıyor. s*x sözleşmesi, köle kontratı çok moda!"
Gülbahar'ın gözleri parladı. "Aaa, hep hayalimdeki meslek! Ama ben hâlâ temiz sayılırım. Ağa sadece deneme sürüşü yaptı bir kere."
Ali'nin gözlerinde bir şimşek çaktı. "O zaman iş değişir! Görev uğruna kendimi feda ederim. Seni öyle mafyaya göndermek olmaz, Ayıp olur!"
Ve bir hamlede mayosunu çıkardı.
Şimdi kocaman malafatıyla samanlıkta, iki beden birbirine kenetlendi. Ali'nin kasları gerildikçe, Gülbahar'ın nefesi hızlandı. Samanların üzerinde dans eden bedenler, sıcaklığın ve arzunun etkisiyle birbirine daha da yaklaştı. Ali, Gülbahar'ın belini kavrayıp onu üzerine çekti.
"Kelepçelerini unutma," diye fısıldadı Gülbahar.
Ali, belindeki kelepçeyi çıkardı. "Sizi tutukluyorum! Suçüstü yaptım!" dedi ve kendini iyice bastırdı..
Gülbahar, Ali'nin vücudunda ellerini gezdirmeye başladı.
Ellerinin altındaki kaslar daha da belirginleşti. Şiddetli vuruşların sonunda bedenleri, yere düştüğünde, ikisi de nefes nefese kalmıştı.
Ertesi gün, Gülbahar planını uygulamaya koydu. Ağa'nın yanına gidip masumca sordu:
"Ağam, bu tavuklar nereden geliyor?"
Ağa, sinsi sinsi gülerek yanıt verdi. "Sen kumasın, aklın ermez!"
"Ama merak ettim!"
Ağa, dayanamayıp kulağına eğildi. "Yurtdışından kaçak getirttim! Tanesi günde 40 yumurta veriyor, vergi de vermiyorum! Hahaha!"
Tam o anda, Gülbahar elbisesini yırtarak attı. Sütyenine yapıştırılmış kamera ve mikrofon, her şeyi kaydetmişti.
Kapı güm diye açıldı. Komiser Ali, üniformasıyla içeri girdi.
Ağa, şaşkınlıkla Ali'ye baktı. "Ali, sen neden giyiniksin? Çıplak olman lazımdı!"
Ali, ciddi bir ifadeyle cevap verdi. "Ağam, Fedai Ali yok artık! Ben Komiser Ali'yim. Seni tutukluyorum!"
Polisler, Ağa'yı kelepçeledi. Kumalar, ağıt yakmaya başladı.
"Oy, biz şimdi ne yapacağız? Kim bize gece dersleri verecek? Bu dünyada amaçsız nasıl yaşayacağız" diyerek dizlerine vuruyorlardı.
Ejderhanım Ana, öfkeyle taramalı tüfeğini kaptı. "Kimse oğlumu hapse atamaz!"
Ve rastgele ateş açarak kaçtı.
Gülbahar, Ali'yi seksi bir bakışla süzdü. "Üniforma çok yakışmış… Biz kadınların asker fantezisi var. Böyle dolaşma! İliğini kemiğini sömürürler" dedi ve dudaklarını yaladı.
Ali gülümsedi. "Dünkü tad damağımda kaldı. Gel sen sömür, Hadi bir de mutfak fantezisi yapalım!"
Mutfakta, tezgahın üzerinde başlayan şehvetli mücadele, buzdolabına çarpma, tencere devrilme sesleri ve Gülbahar'ın nefes nefese çıkışıyla son buldu.
Gülbahar, başını mutfak tezgahından kaldırıp, okuyuculara doğru döndü.
"Özgürlüğümü aldım, almasına da… Beyin alışık olmayınca, gidip yeni bir esaret arıyor. Fantezi bu ya! Bir sonraki bölüm, mafyanın kölesi olarak karşınızdayım! Erotik kalın, öpüyorum!"
Ani bir hamleyle, Ali onu tekrar tezgahın altına çekti.
Ve mutfaktan "Ah, Komiserim, kelepçeleri çok sıktın!" sesleri yankılandı…
Diğerlerini merak edenler için;
Ağanın kumalarınaa Müjge Anıl sahip çıktı. Stüdyoda ki kırmızı koltuklara kurulup olan bitene;
"Vah vah!"
"Tüh tüh!"
"Tüüüü!"
"Allah belanı versin Zalimül Ağa!"
"Müjge ap'laaa!" diye alkış tuttular. Üstüne bir de para alıyorlar, sigortalı iş mis gibi. Üstelik töre mağduru kadınlara %50 indirimli kuaför hizmeti veriyorlar.
Ejderhanım Ana kendini dağlara vurdu. Dedikodulara göre yeni ağalar yetiştiriyormuş. "Töre böyle haa!" diye nara atarak köy köy geziyor. Bir de i********: sayfası açmış: @ejderhanım_ana - "Ağa yetiştirme kursları, 3 ay vadeli!"
Gülbahar'ın annesi İffet Ana, Ajun Cıbalı'yla yeni bir ilişkiye başladı ve ona olan aşkını kitaplaştırdı: *"Sen Çiğ Köfte Değilsin, Herkesi Mutlu Edemezsin!"* Şu an çok satanlar listesinde. Önsözünde "Kızım Gülbahar'a ithafen: Ağa sevgisi genetikmiş meğer!" yazmış. Doğru sonuçta, Ajun Cıbalı' da Modern kültürün ağası değil mi? zaten...
Zalimül Ağa mapusta:
1. Hafta: "Ben ağayım, bana böyle yapamazsınız!"
2. Hafta: "Kumalarımı geri istiyorum!"
3. Hafta: Libidosuzluktan intihar etti.
Hak vermemek elde değil - ağalık nedir ki? Sabah, öğle, akşam karı peşinde koşan, boş boş gezen erkeğe denir.
**Bonus Sahne:**
Kaçır beni ağam kurgularından çok etkilendim. "Kocamla ağa-kuma fantezisi yapıcam.. Medeniyiz diye fantezimizden mi vazgeçelim?
Bak ne güzel kurguladım, Kendime yeni kimlikler üreterek, kocamın kumaları olucam.
Bu hafta adım Nazmiye! Abim; ağanın anasını kaçırmış, babam da beni zorla kuma vermiş. Gerçek karısı Angelina, bu durumdan hiç memnun değil ve kuma Nazmiyeyle baş edebilmek için, Hemen fettanlık kursuna yazıldı.!"
Neyse sevgili okuyucular, yazarınızın keyifle saçmalama saati doldu. Bir Türk kahvesi hak ettim!
**Ben Kaçaro!**
**Hadi baybay!** 👋☕
(P.S.: Bu metin tamamen kurgudur. Gerçek kişi ve olaylarla ilgisi yoktur. Ama siz yine de Müjge Anıl'ı ve Beni izlemeye devam edin.)