bc

Gör Ve Sev Beni

book_age18+
1.2K
FOLLOW
18.2K
READ
HE
age gap
opposites attract
brave
heir/heiress
bxg
witty
musclebear
teacher
professor
seductive
like
intro-logo
Blurb

Barış Altınay: Gece gibi karanlık gözlerini ğörene kadar ben siyahı sevmezdim. O gözlerine ışık olmak için gör beni gece gözlüm.

Gece Kozan: Annesine duydugu öfke yüzünden onunla görüşmemek için nerede olduğunu gizli tutar. Okuldaki bilgilerini de gizli tutmaya çalıştığında hayatına Özgür girer. Gece'ye öfkesini kontrol etmeyi öğretirken aynı anda güvenmeyide öğretir.

Her şey annesinin aşık olduğunu söyleyip evlenme kararı almasıyla başladı. Sanki gözleri kör olmuş gibi Gece'yi bile görmemişti, aşk insana evladını unutturuyor mu?

Tüm bu olanlara rağmen Özğür'ün yardımıyla hayatını düzene koymaya çalışan Gece başara bilicek mi?

chap-preview
Free preview
1. BÖLÜM
İçimde hisettiğim tarifsiz acıyı unutmam ne kadar zaman alırdı, bilmiyorum ama babanın sözleri sanki hâlâ kulağımda yankılanıyordu. Belki küçüktüm bunları bana anatırken ama içime ne kadar işlesede yaşamadan öğrenmiyormuş insan. 'Güvenmek zaman alır, sevmek bir bakışla başlar ama en kötü gününde yanlızsan zaten ne sevmişsindir ne de güvemişsindir.' demişti babam. Hayattıma annem sayesinde giren Caner'i görmemle kalbim o an uzun mesafe koşusu yapmış gibi atığında, babamın sevmek bakışı dediği bu muydu? Aramızda en fazla dört beş yaş vardı bence bu aşkamıza engel değildi, en azından ben öyle düşünüyordum. Zamanla Caner beni ders çalıştırmak için daha sık bize gelmeye başladığında ona iyice bağlanmıştım sonra öyle bir şey oldu ki babamı ansızın kaybetmiştim, arkamdan çevirdiği işlerden habersiz ben desteğiyle ona daha çok bağlanmıştım. Babamı trafik kazasında kaybettiğimde anneme de bana da Caner çok destek olsada Asaf amca ve çocukları Elif ve Eğe'de sürekli benimleydi. Hiç beklemediğim bir anda annemle Caner evlenme kararı aldığında işte o gün hayatım tepe taklak olmuştu. Daha bir kaç aylık sevgili oldugum adam annemle evlenicekti. O gün içinde hissetiğim acı ölüm sessizligi gibiydi ve babam bir daha haklı çıkmıştı. Annemi vazğeçirmek için yaptıgım konuşmalar işe yaramayınca ona gerçekği anlatıp Caner'le aramızda geçenleri anlattım. Bana inanmayıp 'yalancı' dediğinde tartışmaya başlamıştık en sonunda pes edip evi terk ettim. Kızına inanmayıp o adama inanmayı seçtiğinde beni kaybetmişti. Hayatta kime güvenir insan? Ailesine, arkadaşlarına ya da sevgiline, belki de hiç birine. Ne Demiş; william shakespeare 'güven ruh gibidir terk ettiği bedene asla geri dönmez.' Benim güven ruhumda babamın ölümüyle beraber beni terk etmişti. Olayların üzerinden üç sene geçmiş ben yavaş yavaş eski halime dönmeye başlamıştım ama bir kere güveni kırılınca insanın yeniden güvenmesi zaman alıyor. Üniversite sınava girdiğim gün kendimi kimsesiz ilan edip İstanbul'a mimarlık okumaya geldim. İnsan yaşamadan ders çıkarmayı bilmiyormuş, bunu iyi öğrendim ve ne kadar üzgün olursam olayım gözlerimi saklayı da açık bıraktığım saçlarım ve uzun kaküllerimi kullandım. Etrafıma kimseyi yaklaştırmazken umursamaz, soğuk tavırlı, gülmeyi unutmuş biri haline gelmiştim. Kime güveneceğimi bilmezken bu okula geldikten bir süre sonra annemin beni bulamaması için bütün gerçeği anlatmasam da Özgür hocadan yardım istediğimde hiç düşünmeden bu konuyla ilğilendi ama tabi annemin inatla bu okulun öğrenci bilgilerini istemesi sonucu Özgür abi her şeyi öğrenmişti. Hiç beklemediğim davranışını beni daha fazla şaşıtmıştı, önlem amaçlı yurtdan ayrılmamı kız kardeşiyle ayrı eve çıkmamı istedi. Özgür abiye her zaman tereddütle yaklaşsamda bazen bana yeniden güvenmeyi öğretmeye çalıştığını fark ediyordum. Ada ise anlaşması kolay bir kızdı, onun hayatıma girmesiyle Ali ve Demir'de dahil olmuştu. Arkadaşlarıma güveniyor muyum; gerektiği kadar yanımda olmalarına izin veriyordum. Beni sadece izin verdiğim kadar tanıyorlar, zaten gerisede önemli değildi. Kampüsün bahçesinde yorgunluktan ağır ağır yürürken bizim grubu görmemle onlara yöneldim. Elimdeki kitaplarımı masaya bırakırken çantamı sandelye atıp boş olan diğer tarafa oflayarak oturdum. "Ne bu depresif tavırlar kızım?" Tanıştırayım: Grubun abisi Ali. Abisi derken ciddiyim, bizden bir yaş büyükte olsada büyüktür kendileri ve genelde hepimizi o toplar eğer oda dersi ekiyorsa vay halimize. Artık tek yaşı bile büyük gören ben.... Bir de grubumuzun dedikodu makinesi Ada var. Samimi oldugum tek kız ve bana rahatlıkla sarıla bilen tek arkadaşım. Koca kampüste ne olay olursa o olay bitmeden kızın haberi olur. Ve grubumuzun benden de depresifi olan Demir var. Her ne hikmetse onu bir tek Ada'nın soluksuz konuşan halleri güldürebiliyor. "Ne olsun Ali'm. Beni ektiniz Lütfü hocanın dersine tek girdim. Adam soluksuz koruma tarihi anlatı ya." Bizimkiler kendi aralarında kıkırdarken Ali'de gülümsemesini saklar gibi kafasını çevirdi. Ali dersi ekmede beni saf dışı bıraktıgı için pişman olmuş olsa gerek bana bi kahve alıp gelince tebessüm ederek aldım. O kadar arkadaşlarımdan bahsettim ya ben? Gece Kozan, canım babam kapkara gözlerim oldugu için adımı Gece koymuş. Karamel rengi saçlarımla her zaman gözlerimi gizlemeye çalışırım. Annem mi? Bu konuda ki tek gerçeğimi Özgür abiyle paylaştığım gibi sizinle de paylaşa bilirim. Dedim ya babamın topragı kurumadan aşık olduğunu söyleyip kendinden onbeş yaş küçük olan O adamla evlendi. Artık adını ağzıma almak midemi bulandırıyordu. O İzmir'de ben İstanbul'da bazen numaramı bulup arar ama açmıyorum ve bu yüzden kaç kere hat değiştirdim. Özgür abinin ayarladığı işte boşta kalan saatlerimde kampüs yakındaki kafede çalışıyorum. Benim İzmir'e tek gitme sebebim babamın mezarını ziyaret etmek yoksa asla annemle aynı havayı solumam. Ona o kadar öfkeliyim ki ne yaparsa yapsın için soğmuyor. Onun yüzünden vazğeçtiklerimle dolu hayatım. Artık o adamla evlendiği için kızmıyordum, babamı daha topraga vereli kırk gün demeden evlendiği için öfkeliydim ve düşünmek öfkemi arttırmaya yetiyordu. "Barış hocanın dersinde sıra." Ada heycanla söyleyip mutluluktan ellerini çırpınca masadaki erkekler gözlerini kısarak bakmışlardı. "He canım. Bu gün bi inkilap tarihi eksikti. Giremem ben o hocanın dersine." diye isyan etsemde şuan beni tek mutlu eden şey elimdeki kahveydi. "Valla bu huyunu seviyorum kız senin." diyip Ali kolunu omuzuma atınca ona öldürücü bi bakış attım. "Pardon unutuyorum." dedi elini çekip uzaklaştı. Eskiden böyle bir sarılmayı sorun yapmazdım şimdi ise artık yakın temastan nefret ediyorum. Arkadaşım olması bana rahatça sarılcağı anlamına gelmiyor. "Ya Gece, Barış hoca ders anlatırken kızlar içine düşücek resmen. Sen görmeye dayanamıyorsun, lez filan mısın?" dediğinde Ada kahkaha attım. Töbeliyim ben aşka, birini sevmek mi? Aman Allah korusun. Beynimi evde unuttuğum gün aşık olurum. Hele ki benden büyük birine Allah yazıysa bozsun, ben dersimi aldım "Kadınlar ilgimi çekmiyecek kadar erkekler çekiyor ama at gözlüğü takmış sadece beni görücek bir çift göz istiyorum." dediğimde masadaki herkes sırıttı. Saka maka aşk bana çok uzak bir mevzuydu, hele ki birini sırf yakışıklı diye sevmek mi işte buna gülerim. "Siparişle oluyor mu öyle, söylesene adresi bende alıyım." diyip ciddi şekilde telefonu eline alıp sormuştu. "Üf Ada, ben kafeye gidiyorum. Akşam evde görüşürüz." dedim çantamı ve kitaplarımı alıp kahvemi de alıp ayaklandım. "Gece ciddiyiz artık Barış hoca derse girer girmez seni soruyor." diyip olaya Ali el atmıştı. Dedim ya; dersi fazla ekince Ali'm hep müdahale eder, bende üçtür Barış hocanın dersine girmiyorum. Nedendir bilmem Barış hocayı hiç sevemedim. Gerçi ben her genç hocadan nefret ederim, okuldaki salak kızlar hepsinin peşinde pervane olup aptalca soruları bahane ettiklerinde oynaşmaktan dinlemezler. Aynı şeklinde Barış hocaya da yaklaşırlar ama sert tavrı buna pek izin vermez, yoksa kendisi ev sahibimiz olur ama ben annesi Türkan teyzeyi daha çok sevidiğim için onunla muhatap olurum. "Ahmet amca bekliyor, yarın görüşürüz." Masadaki tüm itirazlara rağmen kahvemi içerek kampüsten çıkıp yürümeye başladım. İki sokak ileride cadde üzerinki kafeye girdimde akşam üstünün sakinliğininden ziyade yogun olunca elimdeki kahvenin son yudumunu içip üzerimi hızla değiştirdikten sonra önlüğümü taktım. "Kızım senin dersin yokmu? Her defasında erken geliyorsun." diye çatık kaşlarla kızan Ahmet amcaya gülümseyerek baktığımda yanına gittim. "Derslerimi ben hallediyorum, sorun yok." dedim önlügümdeki kalemi mi ve not defterimi alıp sipariş için bekliyen masalara yöneldim. ☆▪︎ Saat nerdeyse dokuz buçuğa gelirken masadaki son kalan boşları toplayıp bıraktıktan sonra üzerimi değiştirdim. Kafede benim dışında Ahmet amca ve bir kaç çalışan kalmıştı. "Ben çıkıyorum, iyi akşamlar." dedim çıkışa doğru yürürken Ahmet amcanın sesiyle durup döndüm. "Kız cadı, yarın gelmiyorsun." "Aaa aşk olsun Ahmet amca, benin gibi çalışkan elamanı kovuyor musun?" dedim şirinlikle gülümserken yanına doğru ilerledim. "Çalışkan oldugun kesin ama bundan sonra üçle dokuz arası gel yoksa kovarım." diyip yalan tehtit edercesine parmağını bana saldı. "Yarın da izinlisin." diye ekleyince bıtkınlıkla ofladım. Çalışmaktan çok derslerden kaçmak iyi geliyordu bana, bahanem oluyordu. Bölümümü seviyordum ama ben mi dedim canım okula bu kadar genç hoca alın diye. Kafamı hangi tarafa çevirsem vıcık vıcık öğrenciler öğretmenlerle sohbet halinde. Üniversite degil de sanki liseye gidiyormuşum gibi... "Tamam Ahmet amca ya." dedim oflayarak sitem ederken tekrar çıkışa yöneldim. "Cadı kızım, derslerini ihmal etme diye söylüyorum." diye arkamdan seslince onu kırmamak için dönüp gülümsedim. Aslında benim iyiliğimi düşünüyordu çünkü benim yaşında kızı vardı ve aynı bölümde okuyorduk. O derslerin zorluğundan sitem ederken ben hiç ses etmeden dersleri ektiğim hâlde ondan başarılıydım.. Kafeden çıkıp durağa yürüğümde esen rüzğar içimin titremesine sebep olurken kolarımı sıvazladım. Nisan ayının ğündüz sıcağına güvenirsen akşam işte böyle götün donar. Ben iyiden iyiye soğuğu içimde hissederken mahalleye giden münibus gelince hemen elimi kaldırdım. ☆▪︎☆ Çantamdan zorla çıkardığım anahtarla kapıyı açmaya çalışırken Ada açmıştı. "Hoş geldin evimin direği." diyerek kapıya yaşlamış sırıtarak bakıyordu. "Hoş bulduk karıcım." dedim gülerek içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkarır çıkarmaz salonda ki koltuğa kendimi atarken kitaplarımı masaya bıraktım. "Açsan yemek sıcak." "Yok ya kafede atıştırdım. Siz ne yaptınız?" "Bu benim, bu da diğerlerinin tuttuğu notlar. Hoca bi ters ters baktı ama bir şey demedi." diyip masanın üstünde hazırladıgı notları bana uzatırken yattığım yerden doğrulup aldım. "Notlarım iyi, devamsızlık yok denecek kadar az, Allah aşkına dese kaç yazar." diye söylenerek verdiği notları alırken eşyalarımı toplayıp koridorun sonundaki odama yöneldim. "Sen yinede kendini sabaha hazırla." diye arkamdan uyardı. İşte bu konuda haklı yarın Barış hocayla dersimiz vardı. İnatla bu üç ders işleriği konular hakkında sorular sorucaktı. Bir hoca bu kadar serefsiz olur ya dersine girmiyorum diye eziyet ediyor resmen. Üzerimi değiştirip bütün gün açık bıraktığım saçlarımı topladım. Gözümün önüne düşen kaküllerimi tel tokayla tuttururken çocukkarın tuttuğu notlara göz atmaya başladım. Notların hepsi birbirinden farklı tutulsada tek tek okuyarak yazmaya başladım. Gözlerim yanmaya başladığında açık tutmakta zorlanıyordum, elimdeki kalemi bırakıp gözlerimi ovuşturdum. Odamın camını açıp gökyüzüne baktığımda karanlığına inat parlamaya çalışan bir kaç yıldızı seyrettim.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.9K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
519.4K
bc

HÜKÜM

read
223.0K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook