İyileşmek

1827 Words
Volkan " Uyanması gerekti!" dedi Cenk alnına dokundu ateşine baktı. Gözüm üstündeydi " Ateşi yok" Gün içinde sürekli ateşleniyordu. Karaciğeri ve böbreği ciddi hasar almıştı. Böbreklerinden birisinde yetmezlik oluşmuş diğerini kurtarmıştı doktolar. Yetmezlik oluşan böbreği ise kurtarmaya çalışıyorlardı. Karaciğeri ise daha zor bir eşikten dönmüştü. Az kalsın karaciğer nakli gerektirecek bir sürecin eşiğinden dönmüştük. Odaya girdiğimde onu yatakta uyuyor sanmıştım. Uyandırmamak için çaba sarf etmiştim. Pencereyi kapatıp döndüğümde yerdeki ilaç kutusunu, solmuş rengini, morarmış dudağını görmemle anlamıştım olanı. Ambulans gelene dek kollarımın arsında soğuyan bedeni ile her saniye can verdim... Neden? Neden yapmıştı bilmeden... elimden kayışına direniyordum. 2 gündür odasındaydı. Arada kendine geliyordu ama kimse ile iletişim kurmuyor tekrar gözlerini kapatıp uyuyordu. Varlığımı hissetmiyordu, ona ulaşamıyorum. Her gün çocuklardan birisi daha bekliyordu benimle hastane odasında başında. Halen yarım bir adamdım. Bir şey olursa diye sıra ile Doğan, Gökhan, Mete , Cenk bekliyorlardı. Gerçeği kısmen de öğrenmemiz kısa süre almıştı. Telefonuna gelen mesaj... Mete’nin yanıma gelip " sakın gördüğün ile değerlendirme!" demesi.. Nefesim kesildi, düşündüm! dakikalarca... hem bir köşede ondan iyi haber almayı bekleyip hem de onu bu cehenneme neyin sürüklediğini düşündüm. Videoda bir cesetten farksızdı... Çaresizliği, yalnızlığı o kadar belliydi ki! Biz hastanede Buket'ten iyi bir haber beklerken Turgut beyin kestiği cezayı haberlerde izliyorduk. 12 günde anahaber bülteni Diyarbakırlı bir aşiretin içinden geçilişini haber yapıyordu. Gökhan'ın söylediğine göre 80 yaş üstü hariç nefes alan kimseyi bırakmamış erkek nüfus. Doğan'ların peşinde olduğu piçi de öldürmüş. Aşiret araya adam sokmuş barış için. Tek bir üye kalmıştı ailede öldürülmeyen. Doğukan Acar. Onun da peşindeydi. Onun da videodaki piç olduğunu kısa sürede öğrenmiştik! Yurtdışında sürekli hareket halinde olduğu biliniyordu. Er ya da geç bulacaktır eminim. Eski Volkan olsa bizzat kendi iz sürerdi ama ben bir saniye ayrılamadım sevdiğimin yanından. Ömrümden ömür gitti. Ambulansta 2 defa kalbi durdu. 8 gün yoğunbakımda umutsuzca bekledik. O anlarda bile kendimi şuan karşımda uyuyan kıza ulaşamadığım andaki kadar çaresiz hissetmediğimi fark etmiştim. " Ben içerdeyim kardeşim" deyip kafası ile gelmemi işaret etti Cenk Oda hem hasta odası hem de oturma kısmı olarak 2 bölümdü. Oturma kısmına geçip kapıyı kapattım. " Bu ibne yabancı ülke vatandaşıymış bazı bağlantıları da varmış. Doğanlar operasyon çekecek hayalet bir kordinat vermiş. Son işini baltalayıp köşeye sıkıştırmaya deniyorlar. Ben buradayım, aşağıda da 8 adam var girişte de... Turgut bey yine aşiretin içinden geçmiş. Bomba yollamış kendine karşı toplanıp plan yapacakların ofisine" Konuşurken gözü gülüyordu " Gebermiş mi hepsi?" " Hepsi! Yine ortaya düşmüş ara bulucular. Haberimiz yoktu cart curt saçmalamışlar! Güya 'Bilsek engel olurduk, bizden size bir adım olmaz' demişler ama güven olmaz. Sen de dikkat et. " deyip televizyonun karşısındaki koltuğa geçerken " Yanında uyu" dedi sırtı bana dönüktü " Ne ?" dedim anlamaya çalışarak " Öyle uzak durma, git yanına uyu. Çek göğsüne, sarıl. Ben kimseyi girdirmem. yalnız hissediyordur şimdi. Güven bana, işe yarıyor. Rahatlıyorlar" Zamanında Nazlı'ya az çektirmedi ya biliyor piç. Kafamı sallayıp içeri girdim. Hasta yatağına göre gayet büyük olan yatağın bir köşesinde kıvrılmıştı. Hastane Turgut beyindi. Her anlamda ne ihtiyaç varsa anında karşılaşnıyordu. Oda sanki hastane odası değil de ev ya da bir süit oda gibiydi. Uyumadığının farkındaydım ama konuşmuyordu işte. Pencereden dışarıyı, ışıkları izliyordu. Cenk piçinin dediğini yaptım. Birkaç gündür fazlası ile sızlayan bacağıma aldırmadan yanına uzandım. Korkuyordum, ona yaklaşmaktan. Ona kötü bir şey hatırlatmaktan, incitmekten. O yüzden özellikle uzak duruyordum ama bu onu daha da içine kapatmıştı. Belki de tam tersini yapmalıydım Cenk'in dediği gibi. Beline sarıldım. Başımı saçlarına gömdüm,kokladım. Kollarımın arasında titredi. Beklemiyordu ona sarılmamı ama karşı da koymadı. Belinden tutup kendime çektim. Sırtını göğsüme yapıştırdım adeta. Başımı boyununa gömdüm. " Benden iğreniyor musun ?" dediğinde tüm vücudum gerildi. Günler sonra benimle konuştu ve sorduğu soru bu? Nasıl düşünür böyle bir şeyi ? " Ne saçmalıyorsun Buket? Sen benim herşeyimsin! " defalarca öptüm Ağlamaklı çıkan sesi ile kalbimi söküyordu " Ben kendimden iğreniyorum ama!" Öylece kaldım. Ne denir? Ne demek gerek? Nasıl geçecek bu? Nasıl unutacak? Kahretsin neden anlamıyor ondan başka hiç bir şey önemli değil! " Sus, böyle konuşma! " doğru bir yaklaşım mıydı, sanmam ama kendine haksızlık etmesine dayanamıyordum " Bacağım kopsa! Sakat birisi olsam beni bırakır mıydın?" Titremeye başlamıştı kollarımın arasında " Aynı şey değil !" Sesi... Ah sesi... senin o akan gözyaşının damlasında boğacağım o şerefsizi! " Cevap ver, beni bırakır mıydın?" " Asla" Sarıldım, işte beklediğim cevap. Bırakmazdı! " Daha kötü bir şey yaşadım diyelim. İşkenceye aldılar, aklına gelebilecek her işkenceyi yaptılar... bırakır mıydın?" " Aynı ..." " Bırakır mıydın?" diye kestim cümlesini tamamalmasını engelleyerek " Hayır " titremesi daha da artmıştı Kollarım vücudunu daha da sıkı sardı. " Ben seni kaybetmekle sınandım Buket! bundan daha büyük bir acı yok" "Gitmezdim, sana ihanet etmezdim!" göz yaşları öyle düşüyordu ki gözlerinden ard arda... " Biliyorum, biliyorum bebeğim... Ne zaman hazır olursan o zaman anlat. Zorlama kendini" " Buğlem aradı, hastanedeyken. Babamın arkadaşları... seninle konuşmak istiyorlar dedi" Sakinleştiriciye direniyordu uyumadan anlatmak istiyordu sanki " Uyandığında konuşuruz uyu!" Telefonunda o mesajı, o şantaj videosunu görmüştüm. Bir an bile aklıma gelmedi beni bile isteye aldatacağı. Aklıma takılan tek şey " Şimdi hangimizin kurbanı oldum güzel gözlüm" sorusuydu. İnanmamıştım, zamanında çok haksızlık ettim ona ama artık onu tanıyorum. Neyi neden nasıl yapabileceğini biliyorum. Bilmediğim onu kim nasıl bu kadar çaresiz bırakmıştı. " Size zarar verecekti, sana... Buğlem'e" Bizim kurbanımız olmuştu demek. Şimdi de bizim için kendini feda etmişti. " Tamam yavrum, uyu hadi" Uyudu, titreyen bedeni yavaş yavaş gevşedi ve uyudu. Çoğu şeyi hayalet sayesinde öğrenmiştik zaten. Tek eksik kalmıştı Buket'i neyle tehdit ettikleri. O da artık cevabını bulmuştu. Şimdi hesap vaktiydi. Hayaletten ise beklediğim mesaj sonunda gelmişti -Bana biraz zaman ver, sana istediğini vereceğim- Bu tuhaftı, o şerefsizi bulmasını istemiştim. Kişisel bir davaydı, hayır demesini bekliyordum ama o ikinci bir cümle kurdurmadan kabul etmişti. İlginç! Doğukan Yatağımdaki kızı yollamalarını söyledim adamlara. "Cebine para katın, gideceği yere bırakın" Bir ağrıkeci ile bol maden suyu... baş ağrımı alması için. Turgut bey tam da ondan beklediğimi yapmıştı. Ne kadar rakibim varsa hepsini ortadan kaldırmıştı. Tek sorun şimdi de benim peşinde olmasıydı. Elimde bir koz vardı beni öldürmemesi için ama bu Turgut beyi durdururdu. Kızın sevgilisi tam bir manyak! Onla ilgili bilgiler elime düşündüğümden geç gelmişti. Açıkçası bu kadar üstünde durmaz diye düşünmüştüm. Oldu bitti ama öyle bir adam olmadığını dosyasını incelerken fark etmiştim. Turgut beyden çok ondan korkmam gerektiğini anlamıştım. Saklanmıyordum aslında, sadece sıcak hattın soğumasını bekliyor aklı selim bir pazarlığa oturmak için süre tanıyordum herkese. Bu sürede de gözümden silinmeyen o görüntüyü hafızamdan kazımaya çalışıyordum. Bana attığı tokat, beni bu kadar sinirlendirmese o kadar canını acıtmayacaktım. Ne yaparsam yapayım gözlerimin önünden hayali gitmiyordu. O güzel sarı saçları... teni! O kadar pürüzsüzdü ki! Hiç bir kadında almadığım o kokusu... 'Bazı insanlar çok şanslı' diye düşünüp bilekliği izlerken buldum kendimi. " Abi sen fena takıldın ha bu kıza?" Sert bir bakış atsam da Rüstem'i susturmak diğerleri kadar kolay değildi. Hem çocukluk arkadaşım hem kan kardeşim hem de bir numaralı adamımdı " Kapa çeneni!" " De vallahi gönlümde değil susarım ama görüyorum işte kız ateşe vermiş seni ki hem de ne ateş, yanıyorsun yanıyor!" Piç piç sırıtarak çay içiyordu karşımda " O çay bardağını götüne sokacağım az daha konuşursan. " "Yav sok sok hele ama önce bir de , alıp getirem mi kızı ?" Ne diyor bu manyak! " Saçmalama Turgut Türkova'nın kızı o. Bırakır mı?" "Yav ne olmuş Turgut Türkova'nın ise! Yatağına alıp sikmedin mi sen bu kızı " dediği anda masadan kalkıp boğazına yapıştım " Adam gibi konuş, benim asabımı bozma" Bir müddet boğazına geçirip elimi morarma başlayınca çektim geri yerime oturdum " Yav vallahi bak bir de diyorsun ki öylesinedir! Öylesinesi buysa diğer türlüsü nasıl?" Doğru söylüyorsu piç, kızı önemsiyordum ama olmaz işte alamam. " Kızın sevdiği var" " Askeri diyorsun, e basit öldürürüz." Kınayarak baktım " Adam kurmay binbaşı, neyi öldürüyorsun amına koduğum?" " Biz ne binbaşılar öldürdük ha!" ağzına attığı peyniri yerken göz kırptı " Bir emrin yeter, kızı sana getiririm. Sen bir düşün! Hem zaten sizin aşirete vermek istemiyor muydu kızı! Alıyorsun işte! Barış da imzalanmış olur" Neden bu piç konuştukça söyledikleri mantıklı gelmeye başlıyordu bana? "Çok konuşma da hadi bana da çay koy" İstiyorum, hem de çok istiyorum! O beni istemese de istiyorum! Yalan yok günlerdir kıskançlıktan geberiyorum. Hastanede olduğunu duyunca öldü diye ölesiye kortum, şimdi ise o adamın başında olduğunu haber almıştım ve bu durum beni çıldırtıyor. Paspas işi yapanla, yemek dağıtan eleman bizim elemanlardı. Sık sık fotoğrafını yolluyorlardı Amına koyayım her gelen haberle merakım, özlemim katlanıyordu. Dedemin sözünü hatırladım - koyunu uçurumdan iten bir tutam ot evlat- Zihnime kazınan sözü ile kendimi zapt etmeye çalışsam da her gece ona benzer özelliği olan kadınları koynuma alsam da olmuyordu işte ! Onun yerini tutumuyordu. Oysa nasıl da nefret dolu bakmıştı bana... Ellerini bağlarken nasıl karşı koymuştu... hem o kadar ürkek hem de o kadar nazerin hem de dik başlı... Biraz daha düşünürsem dikkatimi bir şeye vermezsem karşımdaki döl israfına - getir kızı bana - demem an meselesiydi. " Şu sevkiyatı yapacak kişilerin dosyalarını getir" En iyisi işe dönmek... düşünme Doğukan! düşünme! Sonun olur! Kadın ardı önü! Her yerde var! Daha güzeli var düşünme! Volkan Son konuşmamızda sonra yavaş yavaş kendini toplamıştı. Artık kendini suçlamıyordu. Eskisi gibi gülmeye başlamıştı. Psikolojik destekler de işe yaramıştı. Kısa bir telefon görüşmesi için çıktıktan sonra döndüğümde içeride gördüğüm manzara ile neden hasta başında Cenk'i tek bırakmamak gerektiğini daha net idrak etmiştim. Sadece beş dakika Cenk ile baş başa bıraktım ve döndüğümde bizim TSK nın camızı ile benim nazlı ceylanım karşılıklı bubble tea içiyordu. " Yok artık!" " Ağlama lan , sana da aldık" deyip masanın üstünde hazır bekleyen bubble tealeri gösterdi " Sana bu kızı yalnız bırakmayacaksın demedim mi?" Sinirden kriz geçirmek üzereyim ve ikisi bana bakıp pipetle içeceği içip cır cır ötüyordu " Oğlum yalnız bırakan kim, Gökhan piçini yolladık" " Gökhan nerde?" diye sağa sola bakarken televizyon odasından pijaması elinde bubble teasi ile 2 metrelik bir ayı çıktı " Hiç bakma birader ,bunun tadı efsane" elinde iki tane vardı " Bıraksam kesin içerlerdi" deyip bana uzattı Elinden çekip aldım bubble teayi. Yanına oturur vaziyette uzandım Buketim'in. Hemen göğsüme sindi bir yandan da ağzından çıkartmadan pipeti " Orange çok güzel" dedi yüzümü buruşturmama sebep olarak " Orange ne güzelim, portakal desene şuna!" Cenk ile Gökhan ise koltuklu odaya geçip kapıyı kapattılar sonunda biz bize kalmıştık sevgilimle. " E söyle bakalım Orangeı mı çekeyim içime ilk seni mi?" diye fısıldadım kulağına Gülerek karşılık verdi " Orange demiyoruz yalnız portakal" " Olur portakalları da çekerim" deyip elimi göğsüne attığımda bir çığlık attı boş bulnup Beni kahkaha ile güldürüp iki hanzoyu içeri daldıran bir kahkaha " Noldu lan?" İkisi de tetikteydi,ben gülmeye devam ederken Buket renkten renge girmeye başlamıştı bile " Hadi abi hadi, manyak bunlar" diyerek Gökhan Cenk'i çıkartırken " Tüh reziller! Her şeyiniz bitti bir hastanede aşna fişnanız eksikti! " diyerek çıktılar dışarı " Anladılar işte" Dudağını sımsımı kapattı bense gülmeye devam ediyordum başımı sevdiğim kadının gerdanına gömüp. Defalarca öptüm gerdanından. " Ne zaman evleneceksin sen benimle?" Bakışları derinleşti " Bilmem, evlenecek miyiz?" Hâlâ mı be güzelim... hâlâ mı tereddütün vardı bana dahil! " Karım olmanı istiyorum Buket! dayanamıyorum sensizliğe. Senin olmadığın bir eve dönmek istemiyorum"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD