Acı veda

1084 Words
Buket Çiçek ve Doğan bir planla gelmişlerdi. İliklerime dek korkutan bir planla. Daha o adamın adını andıklarında bile tüm vücudunun gerildiğini, titrediğini hissettim. " Bak güzelim, bu onu yakalayabilmek için son şansımız, eğer onu yakalarsam korkacak hi. Bir şey olmayacak. Doğan seni koruyacak, sana zarar gelmesine izin vermeyecek. " Doğan'ın ikazı ile sustu Çiçek " Yeter, söyledin tamam. Ne isterse o karar verecek. Güzelim, eğer evet dersen seni canım pahasına korurum ,demezsen de andım olsun canım pahasına o piçin ardına düşer yakalarım" Yapamazdım, tekrar o adamın adını duymaya, yüzünü görmeye tahammülüm yoktu Göz yaşları içinde kafamı defalarca olumsuz anlamda çevirdim " Hayır, hayır istemiyorum hayır " " Tamam " deyip bana sarıldı. sırtımı ovaladı " Tamam bitti gitti" " Ama..." diye itiraz edeceği anda Çiçek'e " Bitti!" diye keskin bir tonda uyardı çiçeği. Biraz kendime geldikten sonra onları yolcu edip yatak odasına gittim. Çok tuhaf, insan nasıl unutur? Unutmuştum. Beynim bu gün birileri onu hatırlatana dek unutmuştu! Volkan tüm dünyam olmuştu. Onunlayken o kadar mutluydum ki henüz çok taze bir yaram olduğunu bile unutmuştum... Gözlerim kapandı... göz yaşlarım yastığımı sırılsıklam ederken gözlerim yenildi yorgunluğa... Saçlarımda bir öpücük ve merhamet dolu bir okşama ile uyandım. Sonra da yatağın sol yanında bir ağırlık. Oydu! kolları belimi sardı. Dudakları başımda, öpücüklere boğuyordu. " Ne oldu benim güzel karıma, kim üzdü?" Anlamıştı ama nasıl? Yine gözyaşlarına boğuldum. Hızla ona döndüm, başımı göğsüme gömdüm. Kokusunu içime çektim. O kadar şiddetliydi ki ağlamam, kollarının arasında sarsılıyordu vücudum " Geçti güzeller güzelim, ne oldu anlat bana! Kim üzüdü seni, Buğlem mi bir şey dedi, incitti?" Kollarım sırtına gitti... sımsıkı sarılıp daha da gömdüm kendimi onun vücuduna.. sanki ona temas etmeyen tek bir milimim kalsa ona ihanet etmiş olacaktım, o milimimde bile günah izi kalmış , silinmemiş olacaktı " Tamam, tamam! geçti!" Sarıldı... " Buket, sen böyle acı çekerken benim elimden hiç bir şey gelmemesi bu acizlik beni öldürüyor? Söyle güzelim, ne derdin... güvenmiyor musun bana?" Güveniyorum, bu dünyada bir tek ona güveniyorum ben ama yapamam anlatamam ki ona yaşadıklarımı, hissettiklerimi... Sadece bu acıyı benden alsın istedim... Ona ait olmak... hafızamı tekrar kuşatan o işkence karelerinden beni kurtarsın... " Bana dokunur musun?" Gözlerine beklenti ile bakıyordum, ihtiyacım vardı! Onu hissetmeye! Onu yaşamaya... Eli yanağımda gezdi, gözyaşlarımı sildi baş parmağı ile... " Bana ne olduğunu anlat, yalvarırım anlat" Yüzü katıydı! Hem de çok katı! ama şu an istediğim konuşmak değil, onu hissetmek. Dudaklarımla dudaklarına bastırdım... Öptüm, dişlerimin arasına aldım dudağını, bir taraftan da ağlayarak tekrarladım istediğimi " Lütfen dokun bana, sana ihtiyacım var" Eli ile yüzümü kavradı, bir müddet beni uzaklaştırdı kendinden ve sonra gözündeki soru dolu ifade yerini arzuya bıraktı " Sana asla dayanamıyorum" deyip tekrar dudaklarımı buldu dudakları... iri ellerini kalçamda hissettiğimde beni sırtımın üstüne doğru döndürüp üstüme kapandı " Çok istiyorum seni" dedim soluk soluğa göz yaşlarım halen yanaklarımdan akarken Dudağının değdiği her yerdeki acım azalıyordu " Ben de yavrum, ben de seni çok istiyorum" Şehvet dolu sesi ile bacağımı eli ile aralayıp vücudunu dayadı bana... Gözlerimi kapattım ve her şeye izin verdim... Beni en kötü anlardan çekip almasına, bana kendi izlerini bırakmasına müsade ettim. Sayısız dokunuşu, öpücüğü, içime doluşu ile her şey tekrar silindi hafızamdan... Kötü bir rüya, hayır hayır kabus! bitti gitti... Sen sevdiğin adama aitsin.. Onun kollarındasın Ertesi sabah Gökhan Bu günler bir hareketlilik var, bariz bir hareketlilik ama asıl dikkatimi çeken şey başkaydı. Köşe başında yaşlı dul teyzenin evinin önünde park eden araca takılmıştı gözüm. Emine hanıma "Misafirimiz var sanırım" dediğimde nerede ise eli ayağına dolaşmıştı. Bir şeyler dönüyordu orası belli ama dönen bu şeyler bizimkiler ile mi ilgiliydi asıl öğrenmem gereken buydu. Emine hanımın evden çıktığını gördüm. Araç evin önündeydi. 2 defa sormuştum. Birisinde kardeşinin geldiğini söylemişti, diğerinde ise bir komşusunun izin isteyip evin önüne aracını park ettiğini. Plakayı sorgulaması için arkadaşa yollayıp şüphemde haklı olduğuma da emin olduktan sonra teftişe çıkmam gerektiğini anlamıştım. Hemen hemen tüm evlerin planı aynıydı. O yüzden de zor olmadı benim için evin çatısından eve girmek. İçeri girdiğimde onun sesini duydum Seda'ydı bu! Ne geziyordu ki burada? Karşısında konuştuğu adam da kim? " Sana kontorlüm altında dedim her şey, haftasonu Volkan nöbetçi olacak Gökhan'a da Emine hanım börek götürecek içine ilaç kalacağım. Cenk ve Mete operasyonda... Bundan iyi zaman yok Buket'i kaçırmak için... Unutma ikinci bir fırsatın olmayabilir, malum hamile kalırsa zor olur" " Kapat çeneni!" diye bağırdı karşıdaki adam " Öyle bir şey olsa bile o bebeği öldürürüm, yaşatmam. Ben Buket'i istiyorum" Kim lan bu şerefsiz " Vay be koskoca Doğukan Acar'ın düştüğü duruma bak, üstelik bir kadın yüzünden " dediğinde bunun aylardır aradığımız piç kurusu olduğunu hemen anlamıştım Tabi ya! o ses... brifing videolarda izlediğimde duyduğum sesti. Artık hiç şüphe yoktu bu o piçti! " Sen kendine bak, mesleğini her şeyini kaybettin o sakat asker için" Nasıl manyak lan bunlar! Görüşmenin bitmesini bekledim, büyük bir sabırlar. İçeri girip o Seda zillisinin boynunu kırmamak için kendime hakim olmaya çalışarak... Sonra bir karanlık çökmeye başladı... Siktir, Emine karısı bu gün bana aşure getirmişti... Direndim... Çok direndim ama vücudum yere yığıldı... Kendimden geçmeden önce bir çift ayak baş hizamda durdu " İşte bu kadar basit! " deyip dibimde eğildi, saçımdan tutup yüzümü kendine döndürdüğünde o adi yüzü ile karşılaşmıştım " Doğukan artık sizin kızı istediği gibi alabilir, yerine gelecek adam bizden" Sonrası karanlık... Kendime geldiğimde elimde bir bıçak ile kanlar içinde bir kadının cesedi başında kan kaybediyordum. Batın bölgemde 2 kurşun yarası... Kadının öldüğü belli. Emine olacak kadındı bu! Muhtemelen benim de öleceğimi düşündü siktir olup giderken, benim cüssemi hesaba katmadan! Güçlükle de olsa kalktım ayağa... Tüm vücudum ani güç kaybı yaşıyor, yere yapışmaktan son anda kendimi kurtarıyordum. Bahçe kapısını da açıp dışarı çıktığımda güneşin gözümü kamaştırması ile zaten zar zor gördüğüm önümü daha da göremez hale geldim... Ama sokakta birkaç çığlık sesi duydum... belli ki birileri vardı... Vücudum artık daha fazla direnemiyordu. Bir an önce söylemeliydim Doğukan piçinin Buket'in peşinde olduğunu Sonra onu gördüm, bahçe kapısından bana doğru çığlık atarak koşan Buket'i! " Hayır, hayır hayırrrr! Olamazzzz" Gücüm kesilip yere yıkıldığımda başıma sarılmış narin kollar başımıb yere çarpmasını engellemişti Dönüş yoktu, kurtuluş yok biliyorum. Başım gök yüzüne dönük, gözlerimde sonsuz bir beyaz ışık hüzmesi... Renkler silindi, gökyüzü güneş silindi... Sesler bile sanki çok geriden bir yerden geliyor.. Çocukluğum kadar geçmişten... Sadece başımı saran kollarını hissediyorum, kalan her şey beyazların gölgesine hapsolmuştu " Dikkat et, Doğukan aca..." son nefesim ile... Keşke bir kaç cümle daha kurabilseydim... Beyazlık benliğimi kaplamadan önce duyduğum son ses onun sesi " Hayır yapma, gitme!" Ne yazık ki bazı şeyler bizim elimizde değil Buketcik! Kendine iyi bak. Daha fazla direnemedi, gözerim kapandı tüm kalbimle duymuş olmasını umarak...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD