Volkan
Masadakilerden müsade isteyip kalktı, toplasan 5 saniye bile gözüme bakmadı ama gözü sürekli Seda'nın ellerini tutan elime kayıyordu.
İnsanın canı çok acıyor değil mi Buket? Neyse... masadan kalkması ile arkasından belli etmeden baktığımda yürüyüşünde tuhaflık gördüm.
Zorla sürüyordu sanki ayağını, denge kurmakta zorlanıyor. Bayıldı bayılacak gibi.
Ne yapmak gerek diye düşünürken Buğlem
" Baba telefonum Buket ablanın çantasında kaldı" demesi ile yerimden fırladım " Ben alırım güzelim " deyip kalktım.
Masada şaşkın bakışların olduğuna emin miydim,evet. Seda'nın beni takip ettiğine emin miyiz, evet..ama yetişmem lazım, iyi görünmüyordu.
Çıkış kapısına vardığımda taksi durağının önünde sallanan vücudu ile bekliyordu. Kolundan tutup döndürdüğümde güçlükle adımı söyledi " Volkan!" şaşkındı...
Ağzından ismim titreyerek çıktı, sesi kısılmış tam olarak dökülmemişti bile harfler dudaklarından. Sonra gözlerinin kaydığını gördüm. Beline sarıldım, bir elimle de başının arkasını tutup düşmesini engelledim.
Saçları savruldu, kollarımın arasında baygındı. Yüzü solmuş! O güzel çiçek kokusu içimi doldurdu.
Mete'nin sesini duydum " Yardıma ihtiyaç var mı?"
Yanında Seda ile kızım da vardı. Al işte şimdi ne yapacağım? Bırakamam onu böyle, kimseye de emanet edemem.
" Hallediyorum" dedim huysuzca çıkan sesimle. Çaktığım işareti aldı hemen " Sen doktora götür bir görsünler, ben kızları eve bırakırım " deyip Buğlem ve Seda'yı arabasına doğru yürütmeye başladı
Bu adam gerçekten de leb demeden leblebiyi anlıyor. Aynısını Cenk'e anlatmak istesem asla anlamazdı.
Kucağıma aldım, bir genç yere düşen çantasını vermişti elime, bende arabaya doğru yürüdüm kucagımda bitkin vaziyetteki Buket'le.
Hâlâ kendine gelmemişti. Ön koltuğa oturtup kemerini bağlarken yüzüne baktım. Neden bu kadar solgun? Kilo da vermiş, yanakları iyice çukurlaşmış.
Yüzünün önüne düşen saçlarını kulağının arkasına ittim, " Buket!" Seslendim ama cevap vermedi.
Gözünü açıp kontrol ettim, kendinde değildi ama solunumu düzgün sayılırdı.
Nabzına baktım, hafifti... tansiyonu mu düştü? Neden bu kız bu kadar solgun ? İçimden onlarca küfür ederek arabayı çalıştırıp acile getirdim.
Hep nefret etmişimdir acilde beklemekten. Bir sürü kan ,serum ,tahlil beklenmeye başlandı.
Ateşi de vardı, yağmur altında kaldı acaba üşüttü mü?
Zatürre olmamıştır umarım!
En sonunda doktor bilgi vermişti. Tam düşündüğüm gibi bağışıklığı da zatıflamış. Kim bilir ne zaman yemek yedi, biz gelince de aç kalktı.
"Serumu bittikten sonra çıkartabilirsiniz" dedi doktor. İçeri girdiğimde sedyede yan yatmış ağladığını gördüm.
Neden ağlıyorsun? Kendimi bok gibi hissettim. Nişanlısına mı haber vermeli, ne yapmalı?
Yanına gittim. "Aramak istediğin birisi var mı?" dedim merakla vereceği cevabı beklerken kafasını hayır anlamında sağa sola salladı.
" Ben hallederim artık, sağol" Kısılmış sesi, tükenmiş vücudu ile kuyruğu dik tutma çabasında hâlâ
" Saçmalama, serum bitsin evine bırakırım. giderken ilaçlarını da alırız"
" Yapmak zorunda değilsin "
Yüzüme bakmıyordu, neden yüzüme bakmaması bu kadar canımı sıkıyor, sesinde sitem vardı. Neyin sitemi bu? Evet yapmak zorunda değilim ama yapıyorum işte. Neden, çünkü tam bir salağım!
Cevap vermedim, zira hasta yatakta yatan bir kızla tartışmak istemiyordum.
"Dışarıdayım ben, sigara içip geliyorum. O zamana dek serumun biter eve geçeriz. "
Bir müddet ciğerimi onun o güzel çiçek kokusundan sigaranın ölümcül zehirli kokusuna teslim ettim.
Ciğerlerimi mest eden o kokuyu içimden kazımam gerekti. Önceleri nefret ettiğimi söylediğim zamanlarda bile daha iyi alabilmek için ona yaklaşırdım, o zamanlar itiraf etmesem bile severdim kokusunu
Ne çok yalan söylemişim kendime yeni fark diyordum. Ya bir daha konuşmazsa benimle. Küs gibi, bakmıyor yüzüme...
Ne hastane çıkışı, ne eczanede ne de eve girerken tek kelime etmedi. Arada gözyaşını sildiğini fark ediyordum.
Başını ters istikamete çevirip sanki yanağını kaşır gibi yaparak siliyodu.
Görmemi istemiyordu, bende sormadım. Nişanlısı ile tartışılmıştır! Bana ne! Bana ağlayacak hali yok ya?
Eve geldiğinde kendi başına girmeye çalışmıştı, sanki bana eyvallah etmek istemiyor gibi. Bir müddet bekledikten sonra elinden anahtarı alıp açtım kapıyı ve ayakta bile duramayan haline tahammülüm tükenmiş vaziyette kucağıma alarak içeri girdirip vermiştim sabrımın taştığını belli eden tepkimi.
" Ben yürüyebilirim" dedi gözünü bile tam olarak açamazken.
" Kapa çeneni sıkma canımı"
Koltuğa uzandırdım. İlaçlarını masanın üstüne bırakıp mutfağa gidip su getirdim. Telefon ettim Cengiz Usta'ya " ustam acılı bir adana gönder 5 tane de lahmacun çıtır olsun"
" Kim yiyecek onları"
" Adanaları gelince yiyeceksin , lahmacunu dolaba katarım ısıtıp yersin. İlaçları alırken protein tüket. Dolaba baktım meyve, sebze var onları da al. Şu suyu da bitir. "
Gözlerim bakıyordu, büyülenmiş gibi... sanki söylediğim hiç bir şeyi dinlemiyordu. Uzandığı yerden hafifçe kalkmaya çalıştı. Yanına geçip sırtından tutarak doğrulmasına yardımcı oldum, arkasına yastıkları yerleştirdim. Neden yapıyordum bunları,neden bırakıp gitmiyordum, bilmiyorum.
Ona düşman olmam için o kadar sebep varken onun için üzülmem, endişelenmem, onu se... hayır hayır bu cümleyi kurma. Geri dönüşü olmaz Volkan. Evet karın için suçlu değil ama o hala o adamın kızı!
Koltukta yerini almasına yardım ederken yine doldu ciğerime aklımı başımdan alan o koku!
Vücudumun verdiği tepki ise kendime defalarca sövmeme neden oldu! Nasıl bu kadar kolay etkilenebilisin?
Hasta bir kız, sadece parfüm kokusunu aldın, üstelik senin bile değil.
Yanına oturdum düşmemesi için. Bana o kadar dikkatli bakıyordu ki, sikerler neden böyle bakıyor!
Elini yanağıma kattı, sıcacık avuç içleri yanağımı okşarken gözleri yine dudağıma kenetlenmişti.
Tamam kalk Volkan, insanlık vazifeni yaptın. Kalk işte, git evine! Oğlum kalksana, ne duruyorsun?
Yaklaştı, nefes alışverişi hızlanmıştı. Dudağıma doğru uzandığında kendimi çektim, kaşlarımı çatarak baktım ama aynı bakış vardı gözlerinde
Kendini bana bırakan arzu dolu gözler... istiyordu, istiyordum... Hem de her şeyden fazla
Senin değil Volkan , senin değil ! Sen, senin olmayana el sürecek adam mısın, başkasının nişanlısına bakacak adam mısın?
" Ne yapıyorsun Buket? Amacın ne? Ne olsun istiyorsun ?"
" Hiç bir amacım yok, sadece..." elleri yanaklarımı okşamaya başladı tekrar, parmakları önce enseme sonra saçlarıma daldığında irademin ona daha fazla karşı koyamayacağını biliyordum
Belinden kendime çektim, tüm açlığımla dudaklarına kapandım. Kendime ihanet ederek, karakterime, duruşuma, ilkelerime.
İki dudağı da ağzımın içindeydi, ağzını aralayıp dilimi soktum, yavaşça yastığa sırtını kaydırarak kendini koltuğa bırakıp uzandı. Beni de elleriyle yakamdan tutarak üstüne çekti.
Hâlâ koltukta yanında oturuyordum ama vücudumun yarısı altımda yatak kızın üstündeydi.
Siktir bu eşikten dönmek mümkün mü? Nasıl bu kadar lezzetli olabilir bir kadının dudağı?
İşte bu his, bu his Seda'yı öptüğümde olmayan histi... kalbim Seda'yı öperken asla böyle tepki vermedi, vücudum asla böyle sertleşmedi. Kulağıma dek ateş içinde olduğuna emindim.
Üstüne daha da kapandım, altıma alıp bacaklarının arasına girmemek benim için işkenceydi, aletim zorlamaya başlamıştı bile. Her atışı ile beynimi patlayacak gibi sıkıyordu tüm benliğimi önümde kabaran erkekliğim.
Zorlukla ayrıldım, ellerimle başını kavrayıp
" Çıkart şu siktiğimin yüzüğünü" Nefes nefese, beklenti ile gözlerime bakıyordu
Cevap vermedi, tekrar dudağıma uzanmak istediğinde durdurdum " Şu siktiğimin yüzüğünü çıkart Buket! Çıkart yavrum, ölüyorum sensizlikten. Aklımı kaçırmak üzereyim, çıkart şu yüzüğü yavrum. Seni çok özledim güzelim, o kadar özledim ki..."
Dudağının kenarını öptüm soluk alışverişimiz sıklaşmıştı. " Öyle özledim ki tenini, altıma alıp saatlerce becermek istiyorum seni yavrum, kana kana... Her zerrene doyana dek içine girmek, çıkmamak! Çıkart şunu, benim ol!"
" Yapamam" dedi yine ! yine beni bu hale getirip yarı yolda bıraktı
" Yapamaz mısın?" Sesimdeki öfkem, hayal kırıklığım, nefretim ... Ne kadar içimde hissettiğim his varsa hepsi ile.
" Volkan bunu benden isteme" Sinirle başını sıktım, ellerimin arasındaki başını sıkarak alnıma dayadım alnını.
Sert şekilde bastırıyordum " Seni başka bir erkeğe aitken mi sikmemi istiyorsun, benim yatağımdan kalkıp onun yatağına gideceğini bilerek mi altıma almamı istiyorsun? Kafayı mı yedin lan sen? Godoş muyum ben? Sana son defa diyorum Buket! Ya şu siktiğimin yüzüğünü çıkart ya da..."
" Yapamamm! "
Sözümü bitirmemi bile beklemeden " Yapamam değil... " dedim kendimi çekerek.
Baştan aşağı süzdüm ve " Yapmam diyeceksin ona" deyip kalktım. " Yemeğin gelir birazdan. Ye, ilacını al yat. Allaha emanet ol bundan sonra!"
Eve geldiğimde Seda açtı kapıyı, içeri girdiğimde suratım nasılsa tek kelime bile etmedi bir müddet
" Nasıl?" dedi uzun süren bir sessizliğin ardından " İyi "
" Telefonu nerede?"
" Ne telefonu?" deyip yüzüne baktığımda çok sonra hatırladım Buğlem'in telefonunu almadığımı " Siktirrrr" elimle sinirle alnımı ovaladım
" Şuan telefon ile ilgilenmez, Mete'lere gitti. Çalışan sıkma yapmış, Cenk'ler de orada. Buğlem de bebeği sevmek istedi" dediğinde evde olmadığını anlamıştım
Az önce yaşadığım her şeyi unutmam gerekti. Zihnimden, kalbimden onu silmem. Zira az önce sonsuza dek vedalaştım onunla.
Seda'nıj elinden tutup merdivene yürüdüğümüzde itiraz etmeden arkama takıldı
Seda
Beni odaya çıkartıp sarıldığında vücudunun çoktan tahrik olduğumu fark etmiştim, Buket'in evinden geliyordu, dudağının kenarında kalan ruj izi ile...
Bedeni bir kadına tepki vermişti ama o kadın ben değildim. Şuan sadece onun başlattığı şeyi tammalıyordum
Bir kadın olarak gururumu parçalasa da bu gerçekten her hücremle Volkan'ı istiyordum.
Unutur, hem unutmak istiyor!
Öpmek istedim ama dudaklarımı es geçti, elleri vücudumu okşadı, üstümde çok oyalanmadan içime girmeye başladı.
Kolları vücudumun iki yanında içime girerken gözleri kapalıydı, bana bakmadı... Neden bana bakmıyor ki?
Onu mu düşünüyordu yine? Elimi yanağına attım, sonra da ensesine, kendime çektim. Üstüme tamamen uzandığında ağırlığı ile nefesim kesildi
Bacağımı elinin birisi ile daha da ayırıp en sert şekikde girmeye başladı boynuma başını gömerek
Öpmedi, ne boynumu ne de dudağımı. Sanki dudağındaki tat silinsin istemiyordu!
Sadece içimi doldurarak kendini tatmin ediyordu. Şehvet dolu sesi kulağıma dolarken tüm vücudum onun bu kadar cimri dokunuşu ile bile alev alıyordu.
Giderek daha da sertleşti, elleri göğsümü çok daha sert sıkıp parmağını kalça etime gömüşmüştü.
" Çık artık aklımdan çık!" diye acı içinde dudaklarından kaçırarak hislerini üstümde orgazm oldu...
Yine onu düşünmüştü! Oydu aklındaki. Onu bu noktaya çıkartan ben değildim, oydu!
Bir müddet soluklandı boynumda. Sonra kafasını kaldırıp yüzüme bakmadan banyoya gitti.
"Buğlem gelebilir" diye uyardı banyo kapısını kapatmadan.
Buğlem onun için kaçış bahanesi olmuştu. İkimiz de Buğlem'in bebeğin yanından gelmeyeceğini biliyorduk. Özellikle Mete ve Cenk varken.
Onlara hayrandı, arkalarında dolanıyor, şımarıyordu!
Benden kaçtı, çünkü Buket'le yaşayamadığını benimle onun hayalini kurarak yaşadı yine!
Bir gün gerçekten unutabilecek miydi? Buket nişanlıydı, belki evlenip giderse... neden olmasın?
Sabretmem gerek sadece. O da unutmak istiyor nasılsa. Banyoya arkasına gittim. Bakışları bana odaklandı.
Sonra başına şampuan yaptı, bense erkekliğine baktım.
Çırılçıplak karşısındaydım, en ufak bir hareketlilik bile olmadı beni istediğine dair. Yanına gittim.
Duşun altına girdiğimde vücudundan şampuan akıyordu, güçlükle açtı gözlerini kırpıştırarak
"Buğlem gelebilir " dedi mesafeli bir sesle.
"Akşama bizi yemeğe bekliyorlar, gelmeyecek... Biz gittiğimizde gelirken getireceğiz"
"Yine de gelebilir çocuk o" deyip sırtını döndü.
Ellerimle sırtını okşadım, başımı geniş kürek kemiklerinin arasındaki oyuntuya yasladım, kasları o kadar sertti ki!
Elim ise önüne gitti. Ona sırtından sarılmış ellerimle erkekliğine uzanıp onu tahrik etmeye çalışıyordum
Benim için tahrik olmasını istiyordum. Aletini elime aldım, az önce sevişmemize ve henüz tahrik olmamasına rağmen oldukça uzun ve kalındı
Volkan taktir edilecek bir fiziğe sahipti, yakışıklı yüzü, boyu, karakteri! Her şeyi ile daha ilk anda beni kendine aşık etmiş, aylarca hayran gözlerle onu süzmüş, her hareketini incelenmiştim
Aletini sıvarken elini hissettim ellerimde. Durdurdu beni
" Az önce birlikte olduk ya!" sesi neden bu kadar sert ?
" Tekrar istiyorum" dediğimde bana döndü. gözlerime baktı, derin bir nefes verdi
" Peki hadi kaldır, kaldırırsan yaparız"
Bu da ne demek şimdi? Elim ile okşamaya başladım, sağıyor gibi... tepki vermedi. gözleri gözlerimdeydi.
'Başaramayacağını biliyordum' der gibi bakıyordu. Bakışlarının altında eziliyordum.
Denedim ama vücudu hiç bir tepki vermedi
" Neden olmuyor? " dedim şaşkınlıkla " Bir sorun mu var?" Sorum onu kızdırmıştı . Elimi çekip kalbinin üstüne götürdü
" Ne hissediyorsun?"
Kalp , atıyor işte... ama ... ama normal bir ritimde atıyor. Anlamıştım ne demek istediğini. Onu heycanlandırmıyordum.
Karşısında çırılçıplak olmama rağmen, aleti ellerimde dakikalarca okşamama rağmen onu heycanlandırmıyordum
Suyu açtı, hızla kendini bir daha durulayıp çıktı duşakabinden.
Bense ,üzerime akan suya karışan gözyaşlarım ile kala kalmıştım.