bc

BENİM ADIM B'ELA

book_age18+
216
FOLLOW
2.4K
READ
dark
forbidden
contract marriage
family
forced
badboy
mafia
gangster
heir/heiress
city
office/work place
like
intro-logo
Blurb

Ela Karadağlı, Kalander ve Feride Karadağlı'nın biricik kızlarıdır.. Feride kızını el bebek gül bebek büyütse de, Kalander sahip olduğu herşeyin tek varisi olarak ilan ettiği kızına her türlü eğitimi bizzat kendisi vermiştir.. Evinde annesiyle yemek yapmasını ne kadar iyi yapıyorsa, dışarıda babasıyla yarğı dağıtmayı da bir o kadar iyi yapıyordu.. Dışarıdan sakince işine gelip giden bir genç kadınmış gibi gözüksede, aslında geceleri şehrin altını üstüne getiren BELA lakaplı bir çete lideriydi.. Emrinde düzinelerce sadık adamı ve asıl kimliğini bilen sayılı güvendiği dostlarının haricinde, o masum güzelliğiyle dillere destan olmuş ve her köklü ailenin oğlunu evlendirmek istediği saygılı bir genç bayandı.. !! Tabii ürünün paketi açılınca, içinden ne çıkacaktı muammaydı.. Tıpkı süslü bir paket gibiydi Ela, içinden ne çıkacağı belli olmayan cinsinden..Kalbi babasının can dostu Barlas amcasının büyük oğlu, Metehana kaydığında daha ise küçücüktü.. Kendisi gibi babasının işlerini üstlenen ve Karadenizde adını duyanın ceket iliklediği bu genç adama, çocukluğundan beridir vurgun olan Ela kendisini kardeşi gibi gören Metehan'a aşkını haykıramadan dünyası başına yıkılır.. Metehan, başka bir kıza aşık olmuştur ve ailesiyle tanıştırıp niyetinin ciddiyetini herkese duyurmak için nişan yüzüğüyle taçlandırmıştır bu birlikteliği.. Kız kardeşi gibi gördüğü Ela ile tüm planlarını paylaşırken, nişanlısıyla kurduğu hayallerden bahsederek Elayı diri diri toprağa gömdüğünün farkında bile değildir.. Ela dışarıdan mutlulukla gülümsese de, içindeki o kan revan olmuş ruhunu göremeyen genç adam günden güne hırçınlaşan ve herkesten uzaklaşan Ela'nın tavırlarına anlam veremez.. Birbirlerinden öyle çok uzaklaşacaklardır ki, karşı karşıya gelecekleri tek yer aile ortamı olmayacaktır.. İkili arasında çıkan ve her gün dahada alevlenen bu savaş İstanbulun tüm sokaklarına sıçrayacaktır..

chap-preview
Free preview
✓ Çok geciktin B'ELA ✓
Otobanda son sürat yol alırken, motorumun dikiz aynasından diğerlerinin çok arkalarda kaldığını görebiliyordum.. Uzun saçlarım örgülü bir halde olmasına rağmen, hızımla birlikte sırtımı dövüp duruyordu.. Gögüslerimi biraz daha bastırdım benzin deposuna ve virajı aldıktan hemen sonra, diğer araçların arasında makas atmaya da devam ediyordum.. Hızı seviyordum, meydan okumayı daha da çok seviyordum.. Birilerinin bana, bir şeyleri yapamayacağımı söylemesi yeterliydi.. Yapamayacağımı söyledikleri şeyleri, nasıl yaptığımı izlemeleri bana eşsiz bir zevk veriyordu.. Genelde her hafta sonu yaptığımız bir şeydi bu.. Geniş bir arkadaş grubum vardı ve kızlardan tek kafayı sıyırmış olan ben olduğum için, erkeklerin yenilgiyi kabul edememelerini anlayabiliyordum.. Bu gece de Erdi'nin ortaya attığı iddia sonucu, kendimizi otobanda bulmuş ve yine her zaman olduğu gibi birinciliği kimseye kaptırmamıştım.. Babamın hediyesi olan S 1000 RR ile tek bir ruh oluyordum asfaltta.. Arabalara da düşkünlüğüm vardı, ama motorlar benim için bam başka bir yerdeydi.. Aynamdan baktığımda, Erdi'yle aramızın bayağı açıldığını gördüm ve artık bu kadarının yeteceğini düşünerek dreksiyonumu sağa ayrılan viraja doğru kırdım.. Şehrin içine ayrılan yola giriş yaptığımda, montumun içinde titreyen telefonum yeniden kendisini hatırlatmak istermiş gibi titreşimler göndermeye devam ediyordu.. Anlaşılan Feride sultan yine gecikmemden dolayı uykusuz kalmış ve fırçayı atmak için beni arıyordu.. Her ne kadar gittiğim her yerden babamın ve Asaf'ın haberi olsa da, ne yazık ki Feride Karadağlı'yı idare edebilmek öyle her baba yiğidin harcı değildi.. Doğum gününe gidiyorum diye evden çıktığım halde, görüntülü arayacak kadar kendini kaybettiği de oluyordu ne yazık ki.. Bu durumdan en ufak bir şikayetim dahi yoktu.. Çünkü babam ve annemin ilgi denizinde büyümüş bir çocuk olarak, hala kaç yaşıma gelirsem geleyim illa onların taktiri için çabalardım içten içe.. Şehrin içinde 15 dakikaya yakın seyir ettikten sonra, yarışa başladığımız konumun hemen önünde durdurdum motorumu.. Kapıdaki korumalar iddiaya girmiş olacaklardı ki, beni görür görmez aralarında para alışverişine başlamışlardı.. İçlerinden ikisinin yüzü mora dönerken, parayı toplayan diğerinin babamın yanında yıllardır çalışan adamlarından birisi olması, aslında beni yakınen tanıdığını gösteriyordu.. " Ben demedim mi lan, Ela hanımı kimse geçemez diye.. " Kaskımı yavaşça başımdan çıkartırken, sokağa giren diğer motorların sesleri doluyordu kulaklarıma.. Siyah botlarımın çıkarttığı sesler eşliğinde, motordan indim ve mekanın kapısına doğru ilerledim.. Elimdeki kaskı korumalardan birine uzattırken, montumun fermuarını açmaya başlamıştım bile.. Tamamen siyahlar içindeydim ve bedenimi ikinci bir deri gibi saran taytım ile dikkat çektiğimin farkındaydım.. 10 metre kadar ilerideki büyük giriş kapısının önünde kuyruk oluşturan insanların, merakla beni izlediklerini görebiliyordum. Ama pekte umursadığım bir durum değildi.. " Evden arabamı getirsinler Ali abi, motoruda garaja indirin.. Belki yarın gene kaşınan birileri olursa, ihtiyaç duyabilirim. " Aslında söylediklerim burnundan soluyarak hemen dibime kadar gelen adamaydı.. Eldivenlerimin çırt çırtlarını açarken, dudaklarımı daha fazla sabit tutamamış ve imalı bir şekilde gülümsemiştim homurdanan Erdiye.. Babası milyonlarla oynayan bir iş adamı olsa da, iddia denince sanki kazanacağı ilk ve tek paraymışcasına bodoslama dalış yapıyordu.. Çoğu defasında da, işte böyle mors oluyordu.. Yenilen pehlivan güreşe doymaz sözleri, tam olarak Erdi için söylenmiş olabilirdi.. " Sert bir içki ısmarlayayım sana.. Malum banka hesabından, hatrı sayılır bir meblağ eksilecek.. " " Sokarım meblağ'sına, hayır benim anlamadığım tam geçiyorum diyorum.. Sonra bir bakmışsın, aramızda 10 metrelik bir mesafe var ve sen önde olansın.. " Girdiğimiz koridoru çınlatacak bir kahkaha firar etti dudaklarım arasından.. Mavi gözlerim gülümsediğimde, tek çizgi halini alırdı ve bu da arkadaşlarım arasında sevimli olduğum düşüncesine kapılmalarına sebep olurdu.. Erdi de gözlerimini yumukluğundan olacaktı ki, başını sağa sola sallamış ve zoraki bir gülümseme kondurmuştu dudaklarına.. " Şuna bak şımarık bebekler gibisin resmen, bir de dil çıkart tam olsun.. Elbet bir gün yenilgiyi tadacaksın kızım, kaçarın yok.. " " Kalander Karadağlı'nın kızıyım oğlum ben.. Ben bitti demeden, asla bitmez.. " Mekanın bas'lı müzik sesi, yürüme yolundaki aynaları titretiyor ve insanın içini kıpır kıpır ediyordu.. Homurdanmaya devam eden arkadaşımın koluna girdim hemen ve omzumu onun omzuna vururken bar kısmının arkasından giriş yaptık mekana.. " Bizimkiler gelir birazdan, sen locaya geç bende içkileri söyleyeyim.. " Elimi havaya kaldırdım ve üst kata çıkan merdivenlere doğru ilerledim.. Mekan yarı yarıya doluydu daha.. Geç saatlerde burada adım atacak yer kalmıyordu.. O yüzden adımızın getirdiği bir ayrıcalık olarak, her daim rahat edeceğimiz yerlerde ağırlandığımız doğruydu.. Localardan en güzeline yerleşmeden önce, montumun iç cebindeki telefonumu çıkarttım ve masanın üzerine koydum.. Ekranda annemin aramalarını ve attığı mesajları görebiliyordum.. " Ela saatin farkında mısın sen..? " " O telefon neden açılmıyor, bak sakın içeyim deme.. Adamlar getirsin eve, sakın araba kullanayım deme.. " " Sen bir gel, bak o saçlarını nasıl yolucam ben senin.. Hep babandan yüz buluyosun sen değil mi.. " " Yeminle bir daha göndermiyeceğim seni gece dışarıya, aklım sende neden cevap vermiyorsun Ela.. " Ve daha aynı yola çıkan bir sürü tehdit içerikli mesajlar devam ediyordu.. Hemen tuş kilidini açıp, iyi olduğuma ve içmediğime dair bir mesaj attığımda sadece görüldü atmıştı.. Evet Z kuşağı gibi tripte atıyordu hanımefendi.. İçerisi çok sıcaktı ve montumu çıkarttıktan sonra siyah yarım kollu badimi düzelttim koltuklara yayılmadan hemen önce.. Girdiğim her ortamda dikkat çeken biriydim, bunun grili siyahlı saçlarımdan kaynaklandığını söylemeyi çok isterdim.. Yada doğuştan sürmeli gibi duran, koyu mavi gözlerimden de olabilirdi.. Ama ne yazık ki, fiziksel görüntüm, asla soy ismimin önüne geçememiş ve kalan ömrümde de geçemiyecekmiş gibiydi.. Kalander Karadağlı'nın kızı.. Baba'nın veliahtı.. Belirli bir kısım içinde, sadece karanlığın BELA 'sı idim.. İnsanlar için bir sürü ismim, bir sürü vasfım olabilirdi.. Ama ben kendini çok iyi yetiştiren bir genç kadındım.. Yakın dövüş bilen, profesyonel silah kullanan ve her türlü elektronik aletten anlayan, babasının karanlık işlerinde büyük bir rolü olan bir Ela olduğum kadar.. Annem ve akrabalarımın gördüğü kadarıyla da hanım hanımcık bir ev kızı, yemek yapan, bir evi çekip çevirmek ve okul dışında babasının şirket işlerine yardım eden de bir evlattım aynı zamanda.. Ben Ela Karadağlı.. Kalander Karadağlı'nın biricik kızı, Feride Karadağlı'nın ise sırlarla dolu masum meleği idim.. Koca bir örgütün veliahtı olarak görülsem de, kendi kurduğum çeteninde tek lideriydim.. Dışarıdan biri için, bok gibi para içinde yüzen modern bir üniversite öğrencisi olabilirdim.. Ama madalyonun diğer yüzü bambaşkaydı.. İki farklı insanın, tek bedende var olma çabasıydı belkide benimkisi.. Karanlık yüzümü bilen sayılı insan varken, Feride hatunun " çicek bahçem " dediği Ela'sını tüm memleket tanıyordu.. İçimdeki kopan fırtınayı ise, bir ben birde Allah biliyordu.. " İçkilerimiz de geldiii.. " diyerek şakıyan ses ile daldığım düşüncelerimden ancak sıyrılabilmiştim.. Sude elinde içki bardakları dolu bir tepsiyle locaya girdiğinde, onun peşi sıra diğerleri de dökülmeye başlamıştı tek tek.. Sıraç, Sadık, Fatoş, Erdi ve Melih, Sude'nin masaya bıraktığı içkilerden alıp, hemen karşımdaki boşluğu doldurmuşlardı.. Erdinin kaybettiği yarış hakkında yorumlar yapıyorlar ve benim her seferinde bu işten nasıl sıyrıldığım hakkında teoriler üretiyorlardı.. Her biri üniversiteden arkadaşlarım olsa da, Sude ve Sıraç ile tanışma hikayemiz bambaşka idi.. Zaten bu ikili haricinde, diğerlerinin bildiği sadece Kalander Karadağlının şımarık zengin zübbesi kızı olmamdı.. Daha fazlası zaten herkese zarardı.. Pistte dans edenlerin sayısı fazlalaşmaya başladığında, ortada dönen sohpete ara sıra katılıyor ve gözlerim ile de aşağıyı kesiyordum.. Babamın adamları her bir köşede zulaya yatmış, hem mekanın hemde bizzat benim güvenliğimden emin olmaya çalışıyorlardı.. Elimdeki sarı sıvıdan büyük bir yudum aldığımda, masanın üzerindeki telefonumun ışığı yeniden yanıp sönmeye başladı.. Ekranda kocaman harfler ile " ASAF ABI " arıyor yazısı çıktığında, sırtımdan kayıp giden buz gibi bir ter damlasının belime kadar indiğini hissedebiliyordum.. " Buna bakmam gerek, siz devam edin. " diyerek ayaklandığımda, Sıraç ve Sudenin gözlerini üzerimde hissedebiliyordum.. Locaların arka tarafında kalan ve kocaman camlarla bölünmüş terasa çıktığımda, yüzüme vuran soğuk hava çivi gibi suratıma vurmuştu.. Elimdeki telefon sustuğunda, paniklememe mani olamamıştım.. Çünkü Asaf abi beni ciddi bir durum olmadan, asla aramazdı.. Tam rehpere girip ismine tıklamıştım ki, yeniden adını ekranda görünce hemen yeşil ikonu kaydırıp kulağıma götürdüm.. " Nerdesin " diyen kalın ve kaba sesi, başımı çevirip içeride eğlenen arkadaşlarımı kontrol etmeme sebep olmuştu.. Kimsenin beni duymasını göze alamazdım.. " Beyoğlundayım, sorun ne.. " " Hemen çöplüğe gelmen gerek Ela.. " Tüylerimin diken diken olmasının tek sebebi, bu adamı ne kadar seviyor olsam da aynı şekilde deli gibi korkmamdan kaynaklanıyordu.. Benimle ilgili herşeyi bildiği gibi, bende onun her şeyini bilmek gibi bir hataya düşmüştüm çünkü.. Bazen bir başkası hakkında hiç bir şey bilmek istemezsiniz ya, hah işte Asaf Kutay da tam öylesine bir adamdı.. " Sorun ne diyorum Asaf abi, annem arattırıyorsa eğer.. " " Benim muhatabım, ne zamandan beridir Feride hanım oldu Ela.. Çöplüğe gel diyorum sana.. " dedi tıslayarak ve pat diye yüzüme kapattı telefonu.. Şaşkın bakışlarım, elimdeki telefona düştüğünde beynimdeki çarklar amansızca dönmeye başlamıştı.. Kesin çok ciddi bir durum vardı.. Hemen terastan ayrıldım hızlı adımlarım ile ve locaya girdiğimde montumu elime alırken merakla yüzüme bakan arkadaşlarıma hiç bir açıklama yapma gereği duymadım.. Tabii aşırı meraklı olmalarının beni ne kadar zorladığını da kabul etmem gerekiyordu.. " Siz takılın gençler, bu gece benden bu kadar " " Ama daha yeni gelmiştik, aksi bir durum mu var " diyen Fatoş ile birlikte diğerleri de kulaklarını kabartmıştı.. Ama en çok Sude farketmişti telaşlı halimi, ters ters bakmamı umursamadan oda montunu almış ve üzerine geçiriyordu.. " Sadece çok yorgunum, yarın kampüste görüşürüz.. " dedim ve arkamdan seslenmelerine rağmen bir kez olsun dönüp bakmadım.. Kalabalığı yararak dış kapıya ulaşmıştım ki, Sude'ninde bana yetiştiğini farkettim valeden araba getirmesini isterken.. " Sude, gelmene gerek yok.. Ben yalnız gidicem " " Asaf abi boşuna aramaz, bende geliyorum ve itiraz istemiyorum.. " Derin bir nefes çektim içime ve sakin olmaya çalıştım.. Lafımın ikiletilmesi en sevmediğim şeydi ve Sude'yle ne kadar samimi olsakta sırf bu huyu yüzünden birbirimize girdiğimiz de çok olmuştu.. Sert bir şekilde başımı salladığımda, onunda tedirgince yutkunduğunu görebilmiştim.. Bu gün sorunsuz geçmişti ve sorunsuz bitsin istiyordum.. Kapıya yanaşan arabadan inen vale, elindeki anahtarı bana uzattığında hızlı adımlar ile hemen dreksiyona geçmiştim.. Korumaların peşime takılacağından emindim, ama önemsemedim.. Sude de yanıma yerleştiğinde, arabayı aniden kaldırdım ve varacağımız yere yetişebilmek için son sürat yola koyuldum.. Çöplük, benim gizli mabetimdi.. Daha 17 yaşında, sokak çocuklarına yardım ederken bıçaklandığım o gün atıldı çöplüğün temelleri.. Çocukları zorla çalıştıran bir şerefsize kafa tuttum ve karın boşluğuma aldığım iki derin yara ile İstanbulun o gece Kalander Karadağlı tarafından talan edilmesine sebep oldum.. Her çakalı yatağından alıp, alnına sıkmakta bir an olsun gözünü kırpmayan Karadağlı sayesinde, ismim sokaklarda duyulmaya başlamıştı.. Bir bakan bir daha bakıyor ve benim gibi çelimsiz bir kızın nasıl bu kadar büyük bir olayın başrolü olduğumu sorguluyorlardı biliyordum.. Sokak çocukları beni gördüğü her yerde, sanki senelerdir tanıdıkları biriymişim gibi davranmaya başlamış ve kendilerinden oluşan bir topluluğa liderlik etmem için ön ayak olmuşlardı bana.. Babamın yıllardır eğitimini verdiği ve içimdeki öfkeyi dışarıya vurabilmeme vesile olan o güç, artık bir emele hizmet edecekti.. İstanbulun neresinde evsiz, muhtaç ve kimsesiz varsa her birine sıcak bir yuva olmuştu çöplük.. Kötülerin ciğerini sökecek güçlü çocuklar yetiştiriyordum burada ve hiç biri tek bir lafımı ikiletmeye fırsat tanımazlardı.. Benden sonra, çekindikleri ve saygı duydukları tek kişi Asaf abiydi.. Zaten pek çoğuna yakın dövüş dersleri vermesi ve her birini gelecekleri için yetiştirmeye çalışması çok büyük bir saygıyı hakediyordu.. Babam ilk başlarda topladığım bu gruba karşı çıkmış, ama sonrasında beni ikna edemeyeceğini anladıktan sonra kabul etmek zorunda kalmıştı.. Çünkü yemek yemeyen kızının, sokaklarda bıçaklanan kızının vebalini Karadağlı'dan bilen bir Feride vardı.. Bu işin daha fazla dallanıp budaklanması, benim aldığım eğitimlerin ortaya çıkması demekti.. Annem her Allahın günü sabaha karşı, evin bodrumunda beni bir erkek gibi eğiten kocasından habersizdi.. Öğrenmemeliydi de.. Bunu asla istemezdi Karadağlı, çünkü her an ağlamak için an kollayan karısını üzmek, hayatta isteyeceği son şey bile değildi.. Araba çöplüğün bulunduğu bölgeye giriş yaptığında, karanlığın içinde gizli nöbet tutan çocukların ellerindeki feneri yakıp söndürmelerine karşılık verdim bende.. Burası şehirden hem uzak, hemde şehire ulaşımı kolay bir yerdi.. Üç büyük hangar halinde yanyana bir şekilde yerleştirilmiş, ama üçünün tam ortasında da toplanmak için kocaman bir alan vardı.. Hangarların her birinde, 20'şer oda bulunmaktaydı.. Bu odaların içinde, tuvalet ve banyosu dışında çöplük üyelerinin kullanabilecekleri yatakları da mevcuttu.. İlk başta bir hangar ile başladığım bu iş, zamanla üç hangara yükselmiş ve 60' şar odayla 60 kişiyi gayet rahat bir şekilde ağırlar olmuştu.. Şimdi ise arabamı acı bir fren ile o toplanma noktasında bekleyenlerin yanında sert bir şekilde durdurduğum da, yaşı küçük olanların ağlayarak yerde oturuyor olmasına anlam veremedim önce.. Her birinin başı bize dönmüş, ama yüzlerindeki ifade mideme koca bir kayanın oturmasına sebep olmuştu.. " Ela, çok kötü bir şey olmuş " diyerek fısıldayan Sude'nin sesi titremişti.. Gözlerimi bir an olsun kalabalıktan ayırmadan indim arabadan ve dizlerimin titremesine rağmen dik durmak için büyük bir çaba sarfettim.. Sonra benim kendilerine ilerlediğimi gören o kalabalık yavaşça ikiye ayrıldı ve nefesimi kesen bir manzarayı önüme sermişti.. Yerde bir kız çocuğu yatıyordu.. Başka bir miniğin dizindeydi başı ve arkadaşı cansızca yatan bedenin saçlarını okşarken hıçkırıkları kulağıma kadar geliyordu.. Üzerindeki kıyafetler yırtılmış ve bacaklarında, kollarında kırmızı lekeler vardı.. Dudaklarım titremeye başladığında, o lekelerin kan lekeleri olduğunu inkar etmek istedim bağıra çağıra.. Gözlerim cayır cayır yanıyordu ve ağlamam an meselesiydi biliyorum.. Hangardan çıkan iri adamı gördüğümde, yaralı yüzündeki kasların oynamasından dişlerini ne kadar çok sıktığı anlaşılıyordu.. Başımı sağa sola sallarken, elindeki battaniyeyi sonradan farkediyordum.. Büyük adımları ile yaklaştı ve elindeki battaniyeyi yerde yatan bedenin üzerine örterken, herkesin tüylerini diken diken eden o sözleri söyledi.. Sanki tüm dünyamı, başıma yıktı.. " Çok geciktin B'ELA.. Çöplüğe çakallar dadanmış, adının hakkını veremedin.. "

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

KANIN ADI YOKTU ''Zin'in İntikamı ''

read
4.1K
bc

Korku Masalı

read
8.8K
bc

BULMACA +18

read
18.4K
bc

ALİZE

read
5.5K
bc

Töre'nin Ağır Kırbacı ( Töre serisi 1)

read
125.8K
bc

Kader Diyemezsin

read
11.7K
bc

AŞKIN TADI (+18)

read
41.7K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook