⭐
Zile alacaklı gibi basmaya devam ederken demir kapının açılma sesiyle anında kapıyı ittirip koşar adım merdivenleri çıktım. Bartun'un olduğu kata ne ara geldiğimin farkında bile değildim.
"Sende alıştın bana gelmeye."
"Sanki sen istemiyorsun beni görmeyi."
Biraz sessizlik oluştuktan sonra içeri adımımı atacaktımki elini kapıya yerleştirip önümü kapatmıştı.
"İçeri alsana lan."
"Neden geldiğini söyle ilk."
"Anlatırım içerde." diye söylendikten sonra eğilerek kolunun altından geçip içeri girdim. Arkamdan bir oflama sesi gelmişti. Sırıtarak oturma odasına geçip tekli koltuğa yayıldım.
Bartun arkamdan gelip kapıya yaslanarak, "Anlat hadi." diye söylendi.
"Üstünü değiştir bir yere gitmemiz lazım."
"Nerden çıktı oğlum bu şimdi?"
"Sen bana güven, efsane eğlenceli olacak."
"Güvenmiyorum işte sıkıntı orda."
"İyi amınakoyim ya tek giderim. Sana soranda suç cidden." Atistlenip ayağa kalktıktan sonra omuz atarak yanından geçtim. Bir iki adım daha atmıştı ki kolumdan tutarak kendine çekti.
"Ne giymem gerekiyor. Düğüne falan mı götüreceksin."
Sırıtmama engel olamayarak, "Bir pantolon, bir tişört yeter." dedim.
"Bekle iki dakika." dedikten sonra yanımdan uzaklaşıp kendi odasına girdi. Bende o ara vakitten kazanç amaçlı gidip ayakkabımı giymiştim. Bağcıklarımı bağlarken duyduğum ayak sesiyle başımı kaldırıp baktım.
Ellerini biraz havaya kaldırıp, "Olmuş mu?" diye sordu.
Siyah düz bir kot ve yakalı sarı bir tişört giymişti. Gözlerimi ondan almak istesemde yapamadım. Tişörtün altından bile belli olan kasları vardı. Bir sporcuya göre bacakları kalın değildi. Uzun olmasından kaynaklıydı sanırım.
"Olmamış mı yoksa? Lan cevap versene."
"O-olmuş olmuş. Ama hava soğuk ceket giy."
Bunu daha çok kendim için söyledim. Bu kadar dar giyinmesi kaslarının hepsini açığa çıkartıyordu. Tamam kaslarını her zaman görmek isterdim ama sadece ben başkaları değil. Şimdiden Bartun'u sahiplenmiştim.
Askılıkta duran siyah ceketi alıp üzerine geçirdikten sonra eğilip ayakkabısını giymeye başladı. O ara ayağa kalkınca başının üstünü görebilmek tuhafıma gitmişti. İlk defa Bartun'a yukardan bakıyordum.
İki saniyelik uzun olduğumu hissetme seansından sonra Bartun ayağa kalkarak bu olayımı bozmayı başardı.
"Önden hanımlar." diyerek eliyle geçmem için işaret edince sahteden bir gülüş atıp kapıdan çıktım.
"Şaka yaptım oğlum hemen trip atıyorsun."
"Trip değil, beyinsizliğine güldüm sadece."
"Hadi ağlamada düş önüme." diye söylendikten sonra omzumdan ittirip merdivenlere yönelmemi sağladı.
"Asansörden korkan veletler gibisin."
"Ne dedin?"
"Hiç."
Kahkaha atarak merdivenleri koşar adım inmeye başladım. İstese her türlü yakalardı ama sessiz kalması çok daha korkutucuydu.
Demir kapıya ulaşıp açtıktan sonra Bartun'un arabasına doğru yine koşmaya devam ettim. Neden bu kadar acele ediyorum bende bilmiyordum. Siyah camdan saçımı düzeltirken camda beliren başka yansımayla irkilerek arkamı dönmeye çalıştım ama Bartun buna engel olmuştu.
"Çek lan elini hayvan."
"Hâlâ laf atacak cesareti nerden buluyorsun."
"Ebenden."
"Ağzın çok bozuk." derken elini omzumdan çekip arkama dönmeme izin verdi.
"Ağzım bozuksa n'olacak, düzeltecek misin?"
"Of siktir git."
Önümden çekilip sürücü koltuğunun olduğu tarafa doğru ilerlemeye başlayınca bende yanımdaki kapıyı açıp bindim arabaya. Birkaç saniye sonra Bartun sürücü koltuğuna yerleşip anahtarı takarak arabayı çalıştırdı.
"Nereye gideceğimizi söyle artık."
"Biraz uzak sayılır."
"Ne kadar uzak?"
"Altmış kilometre kadar."
"Oha amınakoyim."
"Ya hadi nazlanma. Evde kalıp sıkılmaktan iyidir."
Kafasını sıkkınca sallayıp kemerini taktıktan sonra gaza basınca gülümseyerek önüme döndüm. Yavaş yavaş adam ediyordum.
⭐
"Orkun, uyansana oğlum."
Göz kapaklarımı zorda olsa açmayı başarıp gözlerimi ovduktan sonra bakışlarımı omzumu dürten Bartun'a çevirdim.
"İki saattir yoldayız az sen mi sürsen?"
"O-olur." diye söylenince kemerini çıkarıp arabadan indi. Bende o ara arabadan inecektim ki az bir yolumuzun kaldığını farkedip sevindim. Ama havanın karanlık olmaya başlaması kötüydü. Daha erken gelebiliriz sanmıştım.
Sürücü koltuğunu otururken Bartun çoktan arabaya binip kemerini takmaya başlamıştı bile. Bende kemerimi takıp gaza basarak arabayı sürmeye koyuldum.
"Az yolumuz kalmış aslında. Sen sürsende olurdu."
"Gelirken sen süreceksin."
"İyi." diye söylendim. Aradan on beş dakika geçmiştiki geleceğimiz yere varınca arabayı yavaşlatıp geldiğimiz buz sahanın otoparkına park ettim. Araba durunca Bartun gözlerini açıp camdan dışarıya baktı.
"Burada buz saha mı varmış lan?"
"Haberin yok muydu? Nasıl hokeycisin oğlum?" derken kıkırdadım.
"Hokeyciyim diye her buz sahanın yerini bilmek zoruda mıyım mal?"
"Haklısın." deyip sustuktan sonra arabayı söndürdüm. Anahtarı çıkarıp Bartun'a uzattıktan sonra arabadan inip hızlı adımlarla Bartun'un yanına ulaştım.
"Bir iki saate kapanacakmış gibi duruyor burası. Altmış kilometre yolu boşuna geldik gibi hissetmeye başladım."
"Bir bildiğim varki seni getiriyorum buraya."
"Önden yürü o zaman gören olursa ağzıma sıçarlar."
"Paranoyak mısın oğlum ya, gir işte içeri."
Tepki bile vermeden önümde yürümeye başlayıp işaret ettiğim kapıdan içeri girdi. Ardından bende girip kapıyı kapattım. Adımlarını buz sahaya çevirmişti ki ceketinin kolundan tutup çekiştirdim. Gözleri anında bana dönmüştü.
"Buz patenin olmadan mı kaymayı düşünüyorsun?"
"H-ha, doğru. Patenler nerde?"
"Soyunma odasındadır." deyip üstünde soyunma odası yazan kapıdan içeri adımımı atarak ışıkları yaktım.
Kapaksız dolaplara dizilmiş sıra sıra patenleri görünce gülümseyip oraya doğru ilerledim. Kırkiki numara pateni elime alırken Bartun kırkbeş numaraya uzanıyordu.
"Kırkbeş ne amınakoyim. Fil misin sen?"
"Ayağı büyük olanın..."
"Ayağını sikim." diye sitem ederken elimdeki pateni sıkıca kavrayıp soyunma odasından çıktım.
Buz sahasına girerken hissettiğim soğuk içimi titretirken umursamamaya çalışıp merdiven basamağına oturarak pateni ayağıma geçirmeye başladım.
Bartun'a ilgim olduğundan buzda kaymasını kendi kendime zorda olsa öğrenmiştim. Daha doğrusu düşmeden kayabiliyordum.
"O bağcık öyle mi bağlanır?"
Başımı kaldırıp Bartun'a baktım. Salakmışım gibi bakıyordu.
"Bağcık işte başka nasıl bağlanacak?"
Elindeki patenleri yere bırakıp önümde diz çöktükten sonra patenimin bağcığını çözüp tekrar bağlamaya başladı.
"Bağcığı uzun bırakırsan patenin altına girer? Patenin altına girerse nolur tahmin et bakim."
"Senin gibi sakat olurum."
"Siktirtme sakatlığımı şimdi."
Kaşlarını çatarak iki saniyelik bir bakıştan sonra diğer ayağımdaki pateminde bağcığını bağlayıp uzun kalan yerleri patenin için sıkıştırdı.
Ben ayağa kalkarken bu sefer Bartun kalktığım yere oturup kendi patenini giymekle uğraşıyordu. Onu beklemek yerine buz sahaya açılan alçak kapıyı açıp buza adımımı attım. Diğer ayağımla sert zeminden destek alarak kendimi ittirip hızlı bir giriş yapmayı başarınca sırıtmama engel olamamıştım.
Bir tur atıp yandaki korkuluk demirliklerine tutunarak Bartun'u izlemeye koyuldum. Yüzünün beyazlaması tuhafıma giderken daha dikkatlice baktım bu sefer. Göz ucuyla bana bakıp yutkunduktan sonra buza koyduğu ayağını geri çekip az önce kalktığı merdiven basamağına geri oturmuştu.
Korkuluk demirliklerinden destek alarak kendimi o tarafa ittirdikten sonra hızla küçük kapıdan geçip Bartun'un yanına gittim. Elleriyle yüzünü kapatmış derin nefesler alıyordu.
"Miden mi bulandı yoksa?"
Hıçkırık sesi duymamla ağzım istemsizce açılırken ne diyeceğimi bilemeyerek ellerini yüzünden çekmesi için çekiştirdim. Koca adam önümde hüngür hüngür ağlıyordu resmen.
"Noldu oğlum niye ağlıyorsun lan?"
Uzun kollu sweatimin kol uçlarını yüzüne götürüp göz yaşlarını sildim. Gözlerini yerden çekip bana çevirdi.
"Korkuyorum."
⭐
Sonunda heyecanlı kısımlara başlıyoruzzzzzz.