Sonraki günler boyunca Meltem’in aklı tek bir şeye kilitlendi:
O gizemli korsan.
Dark web’de hangi foruma girse, hangi kullanıcıya sorsa, hep aynı isim dönüp duruyordu:
“Korsan.”
Adı anıldığında sohbetler susuyor, ekranlarda sessizlik oluyordu. Bazıları korkuyla bahsediyor, bazılarıysa saygıyla.
“Adam gölgelerden çıkmaz.”
“Devletin bile açamadığı dosyaları ortaya çıkarır.”
“Açgözlü şirketleri soyup mağdurlara yardım eder. Tam Robin Hood.”
Meltem’in kaşları her duyumda biraz daha çatıldı. Onu bulmak artık sıradan bir merak değil, kişisel bir mesele hâline gelmişti. Ama her iz sürme denemesi, ansızın kesiliyordu.
Ya bir uyarı mesajı beliriyordu, ya da sistemi kendi kendine çöküyordu.
Bir keresinde ekrana kocaman bir yazı düştü:
“Kraliçe, fazla kurcalama. Korsan isterse seni bulur. Sen onu asla bulamazsın 😉.”
Meltem bu tehdidi okuyup kahkaha attı.
“Bak sen şu Robin Hood taklidi yapanlara…” dedi kendi kendine.
Ama içten içe farklı bir duygu vardı:
Ne kadar gizemliyse, o kadar saygı uyandırıyordu.
“Kimliğini açığa çıkarmadan rahat etmeyeceğim.”
Altan, monitörlerinin karşısında oturuyordu. Oda sessizdi, yalnızca tuş sesleri yankılanıyordu. Önündeki kahvesinden bir yudum aldı.
28 yaşındaydı. Ailesinden kopmuş, kendi yolunu çizmişti. Ona gerçek aile duygusunu yaşatan tek şey Tayfa dediği arkadaşlarıydı.
Son günlerde Tayfa’nın tek gündemi vardı: Ana Kraliçe.
“Şef, bu kız çok ısrarcı.”
“Durdursak da yine geliyor.”
“Pes etmeyecek gibi.”
Altan gülümsedi.
“Bırakın gelsin. Belki rakip değil, yol arkadaşı çıkar.”
Ama içten içe başka bir şey düşünüyordu:
“Bu kız… çok iyi. Bazen benden bile hızlı.”
Bir gece neredeyse sistemini çözecekti. Altan’ın kalbi hızlandı. Tam yakalanmak üzereyken Tayfa devreye girip onu kurtardı.
Altan ekrana bakıp mırıldandı:
“Kraliçe… az kalsın yakalıyordun beni.”
Artık her karşılaşmaları, esprili atışmalara dönüşmüştü.
Altan: “Yavaş gel küçük kraliçe, kodlarının ateşiyle evini yakacaksın.”
Meltem: “Sen de saklanmaya devam et büyük korsan. Masal kahramanlığı yapmaya alışmışsın belli.”
Altan: “Masal kahramanı diyorsun ama kim olduğumu hâlâ öğrenemedin 😉.”
Meltem: “Sen de bana ‘küçük’ demekten başka laf bulamadın 🙄.”
Bir gece Tayfa’dan biri şaka yapıp dosya yolladı:
“Korsan’ın gizli fotoğrafı!”
Dosya açıldığında ekranda Jack Sparrow belirdi. Korsan şapkası, koca sakallarıyla.
Meltem küçük bir kahkaha attı.
“Evet, aynısın. Ama sakal biraz uzun, bıyık biraz cılız.”
Altan da ekrana bakıp dudaklarının kenarında oluşan gülümsemeyi saklayamadı.
“Bu kız… hem tehlikeli, hem eğlenceli.”
Meltem, bir yandan bu adama sinir oluyor, bir yandan hayranlık duymaya başlıyordu.
“Ben onu yakalamaya mı çalışıyorum, yoksa anlamaya mı?” diye kendi kendine sordu.
Altan ise Tayfa’ya dönüp ciddi bir sesle uyardı:
“Onu hafife almayın. Bir gün hepimizi alt edecek potansiyele sahip.”
Kimlikler hâlâ gizliydi.
Ama her karşılaşmada satır aralarına gizlenen bir şey vardı:
İstemeden doğan bir gülümseme.