Bölüm17-Hasar Kontrolü

625 Words
Meltem ve abisi nihayet Altan’ın villasının önünde durdular. Meltem’in kalbi hızla çarpıyordu; bir yanıyla Altan’a güveniyordu ama abisinin nasıl tepki vereceğini kestiremiyordu. Kapıyı çaldılar. Kapı açıldığında karşılarında Altan vardı. Onları görünce gözlerinde şaşkınlık belirdi. Meltem daha bir şey söylemeden abisi öne atıldı: — Demek senin yüzünden! Sözünü tamamlamadan yumruğunu Altan’ın çenesine geçirdi. Altan sendeledi ama düşmedi. Çenesini silerken gözlerinde öfke parladı; yine de kendini tuttu. — Beni dinlemeden saldıracak kadar kızgınsın, anlıyorum… ama yanlış anlamışsın, dedi sert ama kontrollü bir sesle. Meltem ikisinin arasına girdi, gözyaşlarıyla abisine dönerek yalvardı: — Abi, dur! O benim hayatımı kurtardı… Kapıda gerilim doruğa çıkmıştı. O sırada Tayfa’dan birkaç kişi içeriden koşarak geldi. Meltem’i görünce şaşkınlıklarını sevinç boğdu; sırayla ona sarıldılar, omzundan, saçından yoklayarak “Nasılsın? Üşüyor musun? Acıktın mı?” diye sorular yağdırdılar. Meltem bu ani şefkatle hem utandı hem rahatladı; gözleri doldu. Mertcan ise bir köşede öfkeyle dikiliyordu. Altan’a bakışları sert, tehditkârdı. Altan da aynı ciddiyetle karşılık verdi; dudakları sıkılı, gözleri sabitti. İki erkek arasında sessiz bir elektrik dolaşıyordu. Sonunda Mertcan patladı: — Anlatın bakalım! Neden? Nasıl? Kim bunlar? — diye bağırdı. Altan sakinliğini bozmadan bir adım öne çıktı: — Gelin bilgisayar odasına. Hepsini göstereceğim. Tayfa önde, onlar arkada oval odaya girdiler. Monitörlerin uğultusu, kabloların hışırtısı arasında herkes yerini aldı. Meltem’e bir sandalye çekildi. Altan’ın işaretiyle dev ekran açıldı; belgeler, haritalar, telefon kayıtları teker teker yansımaya başladı. Anahtar söze girdi: — Ertuğrul… dışarıdan bakıldığında sıradan bir bar işletmecisi. Ama altında çok daha karanlık bir ağ var. İnsan kaçakçılığı, tefecilik, borç batağına sürüklenen gençleri çalıştırma, silah ve fuhuş… Hepsinin masasında o var. Gözcü ekrana güzergâhlar, depo konumları, araç plakaları düşürdü. Sessiz güvenlik kamerası görüntülerini açtı; gece yarısı depoya yanaşan araç, yüzleri maskeli adamlar belirdi. Mertcan, ekrana kilitlenmişti. Sonunda dayanamadı: — Peki… siz kimsiniz? Kimi kurtardınız? Bir köşede yeni bir fotoğraf açıldı. Yorgun, genç bir yüz… solgun, korkuyla donmuş gözler. Meltem’in içi titredi. Görüntü tanıdıktı. Altan açıkladı: — Çınar. On altı yaşında. Babası kumar ve alkol yüzünden batmış, ailesi borca gömülmüş. Ertuğrul’un tefecilerinden biri onları kıskaca almış. Çınar, borç yüzünden barında çalışmaya zorlandı. Önce ağır işler, sonra tacizler… En sonunda fuhuşa zorlanacaktı. Meltem’in kalbine bir hançer gibi saplandı bu sözler. Hatırladı; depodan çıkarken Altan’ın arabasına bindirdiği o çocuğun gözleri… işte oydu. Altan devam etti: — Barmenin yardımıyla bize ulaştı. Onu ve ailesini çıkardık. Ama seni nasıl gördüler, neden seni hedefe koydular, hâlâ kesin değil. Muhtemelen bana gözdağı vermek istediler. Anahtar başını salladı: — Ertuğrul’un şebekesi çok geniş. Kayıtlarını temizlemek konusunda ustalar. Biz bazı bağlantılarını kestik, birkaç aileyi kurtardık. Çınar da onlardan biri. Ama Meltem’in nasıl radara girdiği hâlâ karanlık. Mertcan’ın öfkesi yerini endişeye bıraktı. Sordu: — Siz… bu kadar büyük bir şeye karşı mı savaşıyorsunuz? Altan’ın gözleri bir an Meltem’e kaydı, sonra kararlı bir tonda yanıtladı: — Biz sadece susanları rahatsız eden bir grubuz. Kanunun yetişmediği yerde, karanlığın üstünü kaldırıyoruz. Bazen bilgisayar, bazen yumruk… Ama tek amacımız var: insanları kurtarmak. Meltem dudaklarını ısırarak fısıldadı: — O çocuk… Çınar… gözleri sanki bir daha hiç gülmeyecek gibiydi. Sessizlik çöktü. Sonra Bay Kısmet ağır adımlarla öne çıktı: — Biz Ertuğrul’un ipini çekiyoruz. Ama dikkatli olmalıyız. Yanlış bir hamle, çok can yakar. Altan başını onaylarcasına salladı. Mertcan kardeşinin elini tuttu. Gözlerinde hâlâ korku vardı, ama bu kez kararlılık da vardı. — Peki… şimdi ne yapıyoruz? Altan’ın sesi buz gibi ama netti: — Önce istihbaratı genişleteceğiz. Depodaki kayıtlara derinlemesine sızacağız. Adamlarını tek tek izleyeceğiz. Sonra dar bir çemberle operasyon. Kimseyi tehlikeye atmadan, kimseyi de arkada bırakmadan. Üstelik bu defa yalnız değiliz; polis ve jandarmadan özel bir ekip yanımızda. O an odadaki herkes derin bir nefes aldı. Korku ve umut birbirine karışmıştı. Meltem, bilgisayar ekranlarının soğuk ışığı altında ilk kez yalnız olmadığını hissetti. Yanında abisi vardı. Karşısında gerçek bir ekip duruyordu. Ve ekranda hâlâ Çınar’ın fotoğrafı vardı. Bir yüz. Bir hayat. Ve kurtarılmayı bekleyen daha niceleri.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD