5

990 Words
Gün boyu atılan lafları duymamış gibi yapmış ve kimseyle muhatap olmamıştım. Açıkçası hakkımda ne düşündükleri asla umrunda değildi. Beni bununla yaralayamazlardı. Zaten hiçbiri umrumda olmadığı için benimle ilgili ne düşündükleri de umrumda değildi. Arabaya yaklaşıp kilidi açtığımda yanıma gülümseyerek gelen kız kaşlarımın daha da çok çatılmasına neden oldu. "Acaba yolunun üzerindeyse beni bırakabilir misin?" Kafamı anında iki yana salladım. "Değil. Hatta çok ters." "Ama daha nereye gideceğimi bile söylemedim ki? Bak şoför bugün gelmeyecek ve ben taksiye binmek istemiyorum. Yani tek başıma binmek istemiyorum." Şu an tamamen yalan söylüyordu. Bana neden takmıştı bilmiyorum ama benden ona arkadaş olmazdı. "Daha yaratıcı bir yalan bul." Kapıyı açıp arabaya bineceğim an beni tekrar durdurdu. "Yemin ederim doğru söylüyorum. Taksi ile alakalı kötü anılarım var." İnsanların travmaları olabilirdi bunu anlardım. Bu kızın taksiyle ne derdi vardı bilmiyorum ama bu sefer yalan söylüyor gibi gelmemişti. "Bin." Arabaya bindiğimde o da hızlıca yanımdaki koltuğa oturup kemerini taktı ve gülümseyerek bedenini bana döndü. "Çok teşekkür ederim." Herhangi bir karşılık vermeden arabayı çalıştırdım ve okulun otoparkından çıktım. "Başka arkadaşın yok mu senin?" Ona bakmadan konuşup sürmeye devam ettim. Aslında okulda onu gözlemlediğim kadarıyla herkesle muhabbeti vardı ve sevilen bir tipti. "Var ama herkesin arabası yok. Bir de seninle sohbet etmek istedim." Cümlesini bitirir bitirmez radyoyu açtım. Bu açıkça onunla konuşmak istemediğim anlamına geliyordu. Birkaç dakika sonra müziğin sesini kıstığında kaşlarımı çatarak ona kısa bir bakış attım. "Bugün onları konuşurken duydum. Tüm bunlara SooMin neden olmuş." Bu konuyu konuşmak istemediğim için tekrar müziğin sesini açtım fakat o inatla tekrar kıstı. "Jungkook, bu kadarına gerek yoktu falan diyordu. SooMin ilk başta umursamadı eğlence oldu falan dedi ama Taehyung ve Jimin de Jungkook'a destek verince seni koruyorlar diye bozuk attı." Müziğin sesini tekrar açmadım fakat bakışlarımı da onunla buluşturup konuyla ilgilendiğime dair bir belirti göstermedim. Kimin yaptığı önemli değildi, onlar bir ekip ise hepsi birbirinden sorumluydu. "SooMin, Jungkook'a aşık ve peşinde köpek. Jungkook'un seninle uğraştığını görünce aklınca ona destek oldu. Ama onlar zaten hep böyleler. Egemenliklerini kabul etmeyen herkese savaş açarlar. Onlara biat edersen de sana bulaşmazlar." Bu kız konuşmayı ne çok seviyordu ya? "Adın ne?" Umursamaz bir şekilde konuştuğumda şaşkınlıkla cevap verdi. "Hei." "Bak Hei. Çok konuşmayı ve çok konuşulmasını sevmem." Arabanın navigasyonunu açıp elimle işaret ettim. "Adresini gir ve sessiz ol." Hei, şaşkınlıkla navigasyona adresi girdiğinde müziğin sesini biraz açtım. "Atılan iftira seni pek etkilemedi galiba?" Hei, mırıldanarak da konuşsa duymuştum. Anlaşılan susmaya niyeti yoktu. "İftira olduğunu nereden biliyorsun ki?" Alayla güldüğümde omuz silkti. "Çünkü onlar bunu yapar. Seninle oynamak için yaptılar ve öyle birine benzemiyorsun. Ayrıca ihtiyacın da yok gibi." Bıkkın bir nefes verip bakışlarını kaçırdı. "Bilmiyorum sadece öyle hissediyorum." Bir cevap vermeden yola odaklandım. İyi bir kıza benziyordu ve neden benimle arkadaş olmaya çalışıyordu anlamıyordum. Açıkça onu defalarca terslemiştim. Sessiz süren araba yolculuğunun sonunda navigasyona girdiği adrese ulaştık. "Çok teşekkür ederim." Hei, gülümseyerek konuştuğunda kafamı aşağı yukarı salladım. "Benimle muhatap olma Hei. Emin ol hedef olmak istemezsin." Bir süre yüzüme baktıktan sonra kafasını anında iki yana sallayarak gülümsedi. "Benim için endişelenme. Görüşürüz." Kapıyı kapıyı kapattığında kaşlarım daha çok çatıldı. Ben onun için endişelenmiş miydim ki? Sadece benim yüzümden ona da bulaşacaklardı ve ben onu uyarmıştım. Bıkkın bir nefes verip arabayı çalıştırdım. Bu akşam ki planım için hazırlık yapmam gerekiyordu. ... Bar taburesine oturmuş tezgahın ardındaki Mina ile konuşuyordum. Bu gece ki planım için bana yardım edecekti. "Geldi." Mina bakışları ile kapıyı işaret ettiğinde kısa bir bakış atıp onu gördükten sonra tekrar Mina'ya döndüm. Beni fark etmesini istemiyordum. Jungkook, sahneye çıkmadan önce bir bardak votka içiyordu ve bu gece ki votkası biraz sürprizli olacaktı. Yoongi, o geceden sonra konuştuğumuzda en ön masada oturan çocuklardan birinin sahne alacağını söylemişti. Namjoon'a sorduğumda ise sahne alacak kişinin Jungkook olduğunu öğrenmiştim. Bugün ki yaptığı için de bir iade-i ziyaret yapmak şart olmuştu. "Ben bunu götürüyorum." Mina, ona verdiğim hapı votka bardağının içine attıktan sonra tezgahtan ayrıldı ve Jungkook'un masasına doğru ilerledi. Fark edilmemek adına dönüp bakmıyordum. Birkaç dakika sonra Mina geri döndüğünde merakla sordum. "İçti mi?" "Şu an içiyor." Mina gülümseyerek cevap verdiğinde derin bir nefes aldım. "Bir şey olmaz değil mi?" Kafamı anında iki yana salladım. "Planı sana anlattım. Ters bir şey olmayacak." Mina beni onaylayarak siparişlerini hazırlamaya başladığında göz ucuyla Jungkook'a baktım. Votkasını içmiş sahne için hazırlanıyordu. Telefonumu elime alıp ayarladığım kıza mesaj attım. "Sahnedeyken gözün hep üzerinde olsun. Sahne biter bitmez yukarıdaki odalara çıkar. Ben diğer işleri hallettim. Sen sadece dediklerimi yap. Paranın geri kalanı istediğimi verince hesabına geçer." Attığım mesaja olumlu bir cevap geldiğinde telefonu kilitleyip tezgahın üzerine koydum. Taciz mesajları almaya devam ediyordum fakat hiçbirini açıp bakmıyordum. Çok da umrumda değildi. "Efkarımdan adım çıkar Feryadımdan canım bıkar" Jungkook, şarkı söylemeye başladığında kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Sesi gerçekten iyiydi. Namjoon'un söylediğine göre ise aynı benim gibi para için değil zevk için yapıyordu. Zaten paraya ihtiyacı olmadığı belliydi. "Elalem sabah uyanıyor Ben daha eve yeni geliyorum Cenaze mi kalktı mahallende Seni güldüremiyorum hiç. Ikimizde belamızı bulmuşuz birbirimizden." Sırtım ona dönükken gözlerimi kapatıp onu dinlemeye devam ettim. "Şirazem beni uyarıyor Ben yine dengemi şaşıyorum Kaç kitaplık aşkımız var? Bir lafınla vazgeçemiyorum ben İkimiz de belamızı bulmuşuz birbirimizden" Şarkının bir yaşanmışlığı mı vardı yoksa sadece hissederek mi söylüyordu bilmiyorum ama sesi içime işlemişti. Ayrıca ikimiz de cidden birbirimizden belamızı bulacaktık birbirimizden. "Ne senin bende Ne benim sende Hatrımız kaldıysa beyhude" Şerefsiz adamın tekiydi ama güzel şarkı söylüyordu. "Ne senin bende Ne benim sende Aklımız kaldıysa beyhude." Sanırım Jungkook ile tek ortak yanımız belalı olmamız değildi, aynı zamanda müzik de ortak noktamızdı. "Gidiyorum gide gele Yaşıyorum öle öle Ah bu başım döne döne bir hal?" Jungkook'un sahnesi bitene kadar büyük bir keyifle onu dinledim. Sırtım ona dönük olsa da kızın, Jungkook ile konuştuğunu görmüştüm. İkisi birlikte üst kattaki odalara doğru çıkarken yüzüme sinsi bir gülümseme yayıldı. Asıl keyif alacağım olay şimdi başlıyordu ve yarın okul sallanacaktı. Jungkook'un okulda ki itibarının sarsılışını keyifle izleyecektim. Kendimi dizginlemeye çalışmıştım fakat şu an benim suçum yoktu. Ben sadece onu onun silahı ile vuruyordum. Bence çok bile sessiz kalmıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD