Odamdan çıkmadığım bir hafta sonunun ardından yine salak sürüsünün olduğu okula giriş yapmıştım.
Salak Jungkook ve çetesi ile karşılaşmak istemiyordum. Bok vardı da şarkı söylediğim bara gelmişlerdi. Bıkkın bir nefes verip merdivenleri çıkmaya devam ettim. Bir ayın sonunda şarkı söylemeye başlamıştım ve bana iyi gelmişti. İyi geldiğini ise gülümsediğimde fark etmiştim.
Ve bunu fark eder etmez şarkı şarkı söylemeyi bırakıp sahneden inmiştim. Çünkü iyi olmayı hak etmiyordum.
Dalgın bir şekilde yürürken ayağımın bir şeye takılması ile birden yere kapaklandım. Ellerimi yere koyup yüzümü çarpmayı engellesem de dizim merdivene çarpmış ve müthiş bir acı vermişti. Yine de bunu belli etmemeye çalışarak doğruldum ve bakışlarımı dizime çevirdim. Kanıyordu ama sorun değildi.
Bakışlarımı dizimden çekip buna sebep olan bedene çevirdim. SooMin bana gülerek bakarken alaycı bir şekilde gülerek hiçbir şey söylemeden yoluma devam ettim. Sınıfa girip sırama oturduğumdan bakışlarımı tekrar dizime çevirdim. Kan durmuştu ama sanırım temizlenmesi gerekiyordu.
Çantamdan çıkardığım ıslak mendili acısını önemsemeden dizime bastırdım ve kanı temizledim. Bir de yara bandı yapıştırsam iyi olurdu fakat yoktu.
Masamın üzerine bırakılan bir yara bandı gördüğümde bakışlarım şaşkınlıkla bırakana döndü. Siyah saçlı koca gözlü güzel bir kızdı.
"Bunu yapıştır." Ben şaşkınlıkla ona bakarken gülümsedi. "Ama yine de revire gitsen iyi olur. Mikrop kapabilir."
Bana neden yardım ettiğini bilmiyordum ve bence yanlış yapıyordu çünkü şu an bize ters ters bakan SooMin eminim ki bu kızla da uğraşacaktı. Kimseyi belaya bulaştırmak istemiyordum. Artık olmazdı.
"Gerek yok." Bandı ona doğru ittirdiğimde önce bozuldu ardından bakışları SooMin'e kaydı.
"Sorun yok. Al yapıştır, mikrop kapmasın."
İtiraz etmeme bile izin vermeden yanımdan ayrıldı ve en ön sıraya yerine ilerledi. Kızın adını bilmiyordum ama bu aptallardan farklı olduğu belliydi. Sessiz bir tipe benziyordu.
Senin ezdiğin tiplere.
Evet. Tam da onlara benziyordu. İyi biri değildim, hiçbir zaman olmamıştım. Şu an da iyi biri olmak için bir çabam yoktu. Sadece artık felaketlere yol açmak istemiyordum. Bu yüzden sessizdim.
Kulaklığımı kulağıma taktım ve telefonumu çıkarıp müzik listemde gezmeye başladım. Bir aydır telefonumu yalnızca müzik için kullanıyordum. Sosyal medya hesaplarıma kapatmak için bile girmemiştim. Galerime bakamıyordum.
Ben aslında yaşamıyordum.
Bazen düşünüyordum da ıssız bir adaya düşsem bana sadece müzik verseler itiraz etmeden yaşar ve asla zorlanmadım.
Bir zamanlar etrafı kalabalık olan, bir sürü arkadaşı olan ve delice kahkahalar atan kız artık yoktu. Benden sadece bir harabe kalmıştı. Ayakta durmaya çalışıyordum.
Öğretmen geldiğinde elimi kulağıma koyarak kulaklığı kapattım ve iki ders boyunca müzik dinledim. Ve aynı zamanda bu iki ders boyunca Jungkook'un tuhaf bakışlarının hedefi oldum. Kesin yine bir şeyler planlıyordu.
İkinci ders bitiminde hava almak için bahçeye çıktım ve kulaklıkla müzik dinleyerek yürümeye başladım.
Bahçedeki tüm bakışları üzerimde hissettiğimde bir tuhaflık olduğunu anlayarak müziği kapatıp etrafıma bakmaya başladım. Bir yerlerden bir şeyler gelecekti ve buna hazırlıklı olmam gerekiyordu.
Herkes bir telefonuna bir bana bakarken kaşlarım çatıldı. İfşam falan mı çıkmıştı?
İyi de benim ifşam falan yoktu ki?
Ne olduğunu deli gibi merak etsem de kurcalamak istemedim çünkü sabrımın taşacağını biliyordum.
Bugün yara bandı veren kız yanıma geldiğinde şaşkınlıkla ona baktım. Tüm bakışlar benim üzerimde iken yanımda olmaması gerekiyordu. Gerizekalı başına bela alacaktı.
"HaeWon, bakma onlara. Gel sınıfa çıkalım."
Kaşlarımı çatarak kafamı iki yana salladım ve bir şey söylemeden ondan uzaklaştım. O bunu yaptığım için üzülüyor olabilirdi ama benimle arkadaş olursa daha çok üzüleceğini biliyordum.
Ayrıca arkadaşa ihtiyacım yoktu.
Sınıfa çıkmadan önce dolabımı açtım. Amacım sadece kitabımı almak iken gördüğüm ufak not kağıtları ile kaşlarım çatıldı.
Burada çok pis oyun dönüyordu.
Geceliği ne kadar merak ettim. Numaramı yazıyorum fiyat ver.
Altta yazan numaraya bakmadan kağıdı buruşturup diğer kağıdı açtım.
Para kazanma yöntemin hoşuma gitti. Para sıkıntı değil. Ara beni.
Onun da altında bir numara yazıyordu. Onu da buruşturarak bir kenara attım.
Beni ara. Emin ol memnun olursun. Üzerine para bile verirsin.
Bıkkın bir nefes verip kağıdı fırlatıp attım. Diğerlerinde de bunlara benzer şeyler yazıyordu. Ben şimdi paralı bir orospu mu olmuştum?
Tüm bunlar nereden türemişti bilmiyordum ama sanırım çok fazla sessiz kalmamam gerekiyordu. Dolabı hırsla kapatıp sınıfa ilerledim ve sırama oturdum.
Üzerimde ki bakışları yine yok saydım.
"Kaç para alıyorsun merak ettim? "
SooMin'in tiz sesini duyduğumda alayla gülümseyerek ona baktım. Diğerleri de sınıfa gelmiş ve bakışları benim üzerimdeydi.
Kafamı sağa sola esneterek derin bir nefes aldım. Onu dövmeyecektim.
"Bedavaya vermek canına mı yetti?" Alayla gülerek devam ettim. "Sen kafanı yorma. Senin bir ederin yok zaten."
Sinirle bana doğru adım attığında Jungkook, köpeğinin kolunu tutarak onu engelledi. Yüzünde herhangi bir ifade yoktu.
Ama ben tüm bunların ele başının o olduğunu biliyordum. Bedelini ödeyecekti.
"Kabul ediyorsun yani? Paralı bir orospu olduğunu?"
İkinci sırada oturan bir kız konuştuğunda kafamı umutsuzca iki yana sallayıp önüme döndüm ve kitabımı açtım. Elbette inkar etmeyecektim çünkü onlar bana inanmayacaktı.
Boşuna kendimi yormayacaktım.
Telefonuma ardı ardına bir sürü bildirim geldiğinde kaşlarımı çatarak gelen mesajlara baktım. Bırakılan notlardan farksız bir sürü mesaj. Mesajların birinde olan linke tıkladım ve okulun dedikodu sitesi açıldı.
Okulumuza yeni transfer olan HaeWon'un eski okulundan atılma nedeni belli oldu. Para karşılığı seks yaptığını duyan idare HaeWon'u okuldan atmış. Para kazanmak için seks yapan HaeWon muhtemelen burada da işine devam edecek.
Telefonu uçak moduna alıp derin bir nefes aldım. Herkes bana bakıyordu ve belki de bağırıp çağırmamı bekliyordu ama yapmayacaktım.
Jungkook, sırasına oturmadan önce bana döndü ve yüzüme doğru eğilip alayla güldü.
"Burada kimin borusu öter?"
Kısık sesle konuştuğunda yüzüme genişçe bir gülümseme yerleştirdim.
"Sana bedava olur ya. Yakışıklısın." Göz kırparak koluna hafifçe patpatladığımda şaşkınlıkla gözleri kocaman açıldı.
Savaşmayacağım ya da başıma bela açmak istememem, kendimi savunmayacağım ya da başımdaki belayı def etmeyeceğim anlamına gelmiyordu.
Beni hiç tanımıyordu ve başına gelecekleri asla bilmiyordu.
Onun kuralları ile oynayacaktım.
Sessiz ve sakin.
Tüm bunları yaparken de sorun çıkarmayacaktım.