Jungkook'un anlatımından...
"Neden buraya geldik ki?"
Homurdanarak konuştuğumda Jimin kolumdan çekerek beni mekandan içeriye soktu.
"Namjoon hyung çağırdı işte seninle konuşacak."
Bıkkın bir nefes verip masaların arasında ilerlemeye başladım. Sahnenin önündeki masada Taehyung'u gördüğümüzde ona doğru ilerledim. Yanındaki kızları nereden bulmuştu bilmiyorum ama giderleri vardı.
Her zaman gittiğimiz mekana gitmediğimiz için biraz huysuzluk yapmış olsam da şu an geçmişti. Kızlar güzeldi.
Selam verip masaya oturduktan sonra kızlarla tanıştık. Burası Taehyung'un ağabeyinin barıydı ama biz yine de genelde burada takılmazdık. Taehyung, ağabeyinin yanında rahat davranamıyor diyeydi ama bu gece anlaşılan başka bir durum vardı.
"Ağabeyin benimle ne konuşacak?"
Taehyung, bakışlarını yanındaki kızdan çekip bana döndü. "Mekanda solist sıkıntısı varmış sanırım. Normalde bu gece çıkacak olan kız çıkıyormuş sürekli ama sorunlu varmış sanırım. Bir aydır yokmuş."
"E bu gece geldiğine göre sorun düzeldi?"
Taehyung, kafasını iki yana sallayarak elini kızın omuzundan çekti ve bedenini tamamen bana döndü.
"Kız sürekli çıkmayacakmış. Ağabeyim bu akşam kimseyi bulamadı diye gelmiş. Seninle konuşmak istiyor işte."
Anladığımı belirten şekilde kafamı salladım. Şarkı söylemeyi seviyordum ama bir mekanda şarkı söylemek pek bana göre değildi. Ben canım istediğinde şarkı söylemek ve barlara yalnızca eğlenmek için gelmek istiyordum. Başkaları eğlenirken izlemek pek bana göre değildi.
Yine de Namjoon, Taehyung'un ağabeyi olduğu için düzgünce konuşup istemediğimi belirtsem iyi olurdu.
Tiz bir ses barda yankılandığında hepimizin bakışları sahneye döndü. Mikrofonlar açılmıştı fakat solist hala ortalarda yoktu.
"Bu gece çıkacak kızın sesi çok iyiymiş. Namjoon, kendini harcadığını söyleyip duruyor." Taehyung, konuştuğunda bakışlarımı ona hiç çevirmeden sahneye bakmaya devam ettim.
Birkaç dakika sonra elinde gitarı ile sahneye çıkan bedenleri gördüğümde ise şaşkınlıktan küçük dilimi yutmak üzereydim.
"Hassiktir." Jimin de en az benim kadar şaşkındı tabi ki.
"O kız bizim buz dolabı mı?" Taehyung da şaşkınlıkla konuştuğunda omuz silktim.
Yanında duran çocuğu bugün okul çıkışı onu alırken görmüştüm. Samimiyetten anladığım kadarıyla ise sevgilisiydi.
Kız, kimseyle muhatap olmadığı için ona buzdolabı diyorduk. Taehyung, ona iyi davrandığı halde onu da görmezden gelmiş ve bir savaş başlamasına neden olmuştu. Bizimle ya iyi olurdun ya da kötü bunun ortası yoktu ve kötü olmayı tercih etmişti.
Sürekli onunla uğraşmamız karşısında sakin kalmış olmasını ise çok sabırlı bir insan olduğuna yoruyordum. Ezik bir tip değildi bunu anlayabiliyordum ama bir sebepten ötürü kendini herkese kapatmıştı ya da sadece kendini beğenmişin teki.
Yüksek tabureye oturup mikrofonunu düzeltirken bakışları bizim masaya kaydı ve o her zaman yüzünde olan sert ifade bir anda şaşkınlığa döndü. Ama onun şaşkınlığı kısa sürmüş ve kendini hemen toplamıştı.
Boynuna astığı gitarı düzeltirken bakışları yanındaki çocuğa kaydı. O da aynı şekilde tabureye oturmuş gitarını boynuna asmıştı.
"İyi geceler millet. Uzun bir aradan sonra tekrar buradayız. Keyifli zaman geçirin."
Çocuk gülümseyerek konuştuğunda herkes alkışlamaya başlamış ve biten alkışın ardında ikisinin de parmakları tellerde dolandı.
Yanımda ki kız elini omuzuma koyarak bir şeyler söylüyordu ama ben duymuyordum. Merakla şarkıya girmelerini bekliyordum.
Sesini merak etmiştim.
"Bak bu prangalar bana küçük gelir bileği bağlayamaz."
HaeWon, şarkıya giriş yaptığında derin bir nefes aldım. Sesi gerçekten çok güzeldi.
"Kalbi kazan kara. Daha kararmamış yüreği anlayamaz."
Şarkıyı o kadar hissederek söylüyordu ki sesi kötü olsa bile saatlerce dinlenir gibiydi.
"Ben senin üvey oğlun gibi
Sana muhtacım İstanbul
Beni sokaklara atma"
Şarkıyı yalnızca HaeWon söylüyordu. Zaten sadece o söylemeliydi. Bu şarkının onda bir etkisi olduğu çok netti. Bu kadar içten söylemesi tüm dizeleri hissettiği anlamına geliyordu.
"Ben beceremiyorum bu yaşama işini bu çamura bulanarak
Dalga geçiyorum hayatla pekala
Ama bedeli olacak"
Nakarata giriş yaptığında yüzünde acı çeken bir ifade oluştu ve gözlerini kapattı. Yaşama işini beceremediğine beni bile inandırmıştı.
"Ya beni as tavana ya urganımı at
Geçmem bu davadan"
Bir an çok kısa bir acaba intihara meyilli mi diye düşünmeden edemedim. Söylediği şarkıdan onu anlamaya tanımaya çalışıyordum ama anlayamıyordum. Okulda gördüğüm şımarık kendini beğenmiş o soğuk kızdan eser yok gibiydi.
"Her zaman
Harbede harbede geçiyorum candan
Heyt ulan!
Kaybede kaybede okuyorum meydan…"
Şarkı bittiğinde gözlerini açıp dolu gözlerle yanında ki adama baktı ve o an anladım ki acı çekiyordu.
Gerçekten acı çekiyordu ve yalnızca bir maske takıyordu kendine. Ruhsuz gibi görünmesine neden olan bir maske.
Dikkatle onu dinlemeye devam ettim. Başka başka şarkılar söylediler. Yanında ki adamın da sesi güzeldi fakat onun sesi başkaydı.
Onu ilk defa bu barda görmüş olsaydım kesinlikle sesine aşık olabilirdim. Hatta şu an bile sesine karşı kayıtsız kalamıyordum.
"Jungkook, konuşalım mı?" Namjoon hyung yanıma kadar geldiğinde istemeye istemeye de olsa oturduğum yerden kalkıp onu takip ettim.
Namjoon hyungun odasına geçtiğimizde içerideki müzik sesi kesildi. Muhtemelen ses yalıtımı vardı.
"Taehyung bahsetmiştir solist sıkıntısı çektiğimi?"
Kafamla onu onaylayıp masasının önünde tekli koltuğa oturdum. "Bahsetti de biliyorsun benim bir tecrübem yok."
"Biliyorum ama sorun yok. Sonuçta sesin güzel ve birkaç prova ile halledilir." Oldukça samimi bir şekilde konuştuğunda derin bir nefes aldım ve beni hiç ilgilendirmeyen bir şey sordum.
"İçerideki kız. O neden çıkmıyor?"
Namjoon'un yüzü bir anda düştü. O kızı kaybetmek onun da hoşuna gitmiyordu anlaşılan.
"Aslında ondan çok memnundum ama bir aydır ne olduysa gelmiyor. Sordum ama cevap alamadım. Bundan sonra da sürekli çıkmayacak ve ben sürekli solist sıkıntısı yaşıyorum bir aydır. "
Anladığımı belirten şekilde kafamı salladım. "Parayla ilgili bir sıkıntı olabilir. Belki daha çok para veren bir yer buldu?" Aslında bakıldığında paraya ihtiyacı olmadığı belliydi. Bizim kolejde okuyordu ve okula arabayla gidip geliyordu. Neden burada şarkı söylüyordu onu bile anlamamıştım.
"Parayla alakası olduğunu sanmıyorum. Burayı ilk açtığımda aylarca benden para almadan söylediler. Şarkı söylemeyi seviyordu ama sanki artık şarkı söylemek istemiyor. Bilmiyorum."
Şarkı söylemeyi hala sevdiği yüzünün her ifadesinden belli oluyordu. Namjoon yanlış düşünüyordu. Şarkı söylemek istemeyen insan o kadar hissederek şarkı söyleyemezdi.
"Yine de arada çıkacak sanırım?"
Sorum üzerine Namjoon kafasıyla beni onayladı. "Muhtemelen canı istediğinde."
Dudaklarımı birbirine bastırıp bir süre düşündüm. Bir barda şarkı söylemek bana göre olmasa da aklımdakileri yapmak için sanırım bu teklifi kabul etmem gerekiyordu.
"Her akşam çıkamam ama belirli günlerde gelirim."
Namjoon, genişçe gülümseyip bir şey söyleyecek iken söyleyeceği şeyi anlayarak sözünü kestim.
"Para sorun değil hyung. Ne verirsen olur."
Kafasıyla beni onaylayıp genişçe gülümsedi. El sıkıştıktan sonra hızlıca odasından çıkıp bara doğru ilerledim ve hayal kırıklığına uğradım. Sahne boştu.
"Ne oldu?" Taehyung'a bakarak konuştuğumda Taehyung omuz silkerek dudaklarını büzdü.
"Şarkı söylüyordu. Çok kısa bir an gülümsedi sonra da indi sahneden gitti."
Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken eski yerime oturup elimi yanımdaki kızın omuzuna attım. Gülümseyerek bana sokulduğunda ben de gülümsedim.
Yalnız benim gülümsememin yanımdaki kızla alakası yoktu.
Bir şeyler olmuştu bu belliydi ve güzel sesli kıza ne olduğunu öğrenecektim.
Tabi bu, onunla uğraşmayı keseceğim anlamına gelmiyordu.