2

1132 Words
Alışamıyordum. Beş gündür yeni okuluma gidip geliyordum ama üzerimde olan bakışlara alışamıyordum. Herkes bana o kadar dikkatli bakıyordu ki sanki neden burada olduğumu biliyor gibiydiler. Sınıfta olduğum süre boyunca benimle tanışmak ve sözde arkadaş olmak isteyenleri çok da kibar olmayan bir şekilde geri çevirmiştim. Hakkımda bildikleri tek şey ismimdi. Onlarla arkadaş falan olmak istemiyordum. Zaten birkaç aylık bir süreç için arkadaş edinmek fazlaydı. Kimi teneffüslerde bahçeye çıkıyor ve ortamı inceliyordum. Okulun serseri tayfasının başını çeken sorunlu öğrenci yani Jungkook ile arada göz göze geliyor ve anında bakışlarımı kaçırıyordum. Bulaşmak istemiyordum. Ama tabi herkesin bir sabrı vardı ve benimki çabuk taşıyordu. Onlarla arkadaş olmak istemem onlar tarafından bir savaş isteği olarak algılanmış olacak ki bu sabahtan itibaren saçma ve aptal şakalarına maruz kalıyordum. Sabah kahvemi içerken Jungkook'un sürekli yanında gördüğüm ve adının SooMin olduğunu öğrendiğim bana çarpıp kahvemi üzerime dökmüştü. Hepsi bir köşede gülerken sessiz kalmış ve sadece tuvalete giderek üzerimi temizlemiştim. Öğle yemeği sırasında Jungkook bana çelme takmıştı ve tepsim yeri boylamıştı. Ben ise yere düşmeyi son andan masaya tutunarak engellemiştim. Buna da sesimi çıkarmadım. Bu tavırlarının bana Özel olmadığını biliyordum çünkü kimse yadırgamıyordu. Boşuna dememişler etme bulma dünyası. Olabilirdi. Belki de karma bana bu şekilde cevap veriyordu. Ben sessiz kaldıkça onların benimle uğraşacağını tahmin etmek zor değildi ama yöntemleri çok vasattı. Şu zamanda bunlara zorbalık mı diyorlardı? Sanırım zorbalık görmemişlerdi. Sen gösterirsin artık HaeWon. Gösteremezdim yani göstermemem gerekiyordu. Bakışlarım önce sırama ardından da yemen yanımdaki sırada oturan Jungkook'a kaydı. Sırıtarak bana bakıyordu ve botları çamur içindeydi. Ne tesadüf ki benim de sırama biri çamurlu ayakları ile basmıştı. İşte bu biraz sabrımı taşırmış olabilirdi. Derin bir nefes alıp yüzüme soğuk bir gülümseme yerleştirdim ve ona doğru eğildim. "Az gelsene sen benimle." Tüm bu olanların ele başı oydu. Onları görmezden geldiğim için bunları yapıyorlardı. Kendi egemenliklerini bana kanıtlamak istiyorlardı. Bu duyguyu biliyordum. Jungkook, önce şaşırsa da hemen toparladı ve alaycı bir gülümseme ile ayağa kalktı. Hızlı adımlarla sınıftan çıkarken sakin olmak adına kendime telkinlerde bulunuyordum. Umarım işe yarardı. Hiç sanmıyorum. Yangın merdivenlerine çıktığımda Jungkook içeri girer girmez kapıyı kapattım ve yakasından tuttuğum gibi kapıya yasladım. Sakin olacaktım değil mi? Pek mümkün durmuyordu. O şaşkınlıkla bana bakarken sinirle soludum ve anlaşılır olmak adına tane tane konuştum. "Anladım. Bu okulun badboyu sensin. Anladım bu okul senden soruluyor ve yine anladım ki benimle uğraşacaksın." Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatıp alayla gülümsedim. Yüzündeki şaşkınlık gitmiş yerine daha ciddi bir ifade gelmişti. "Senin de anlaman gereken bir şey var ki beni hafife alma." Yakasındaki elimi onu iterek geri çektim ve bir iki adım geriledim. "Benimle uğraşma canını yakarım." Bir şey söylemesine fırsat vermeden omuzundan itip kapıyı açmak istedim fakat bu sefer o beni çekerek sırtımı kapı ile buluşturdu. "Sen konuştun sıra bende." Aynı ona yaptığım gibi yakama yapıştığında alayla yakamdaki eline ardında yüzüne baktım. "Geldiğin yerde nasıldı bilmem ama burada benim borum öter ve sen çok gözüme batıyorsun." Yakamdaki elini ettiğimde itiraz etmeden geri çekildi. Yakamı düzeltirken derin bir nefes aldım ve yangın merdivenin kapısını açtım. "Senin borun bana ötmez." Hızlı adımlarla koridora çıkıp sınıfa girdim. Üzerimdeki bakışlara aldırmadan çantamdan çıkardığım sweati sıranın üzerine serip oturdum. Onun bokunu temizleyecek halim yoktu. Aslında sıraları değiştirip çok rahat onun sırasını alabilirdim ama bugünlük bu kadar yeterdi. Olaylar daha da büyüsün istemiyordum. Jungkook, elleri cebinde rahat bir tavırla sınıfa girdiğinde herkesin bakışları ona döndü. "Ne oldu?" Ön sırasındaki Jimin merakla ona baktığında Jungkook'un bakışları bana değdi ve alayla gülümsedi. "Af diledi." Herkesin bakışları bana döndüğünde gözlerim şaşkınlıkla kocaman açıldı. Hem sinir hem şaşkınlık şu an bedenimi ele geçirmişti ve elimde sıktığım kalemi boğazına saplamamak için zor duruyordum. Etme bulma dünyası demiştim. Derin nefesler alarak sakinleşmeye ve sınıftaki fısıltıları duymamaya çalıştım. Ben sakinleşmeye çalışırken ingilizce öğretmeni içeriye girdi fakat uğultu kesilmedi. Sınıfta kimsenin pek ders dinlediği söylenemezdi ve şu an benim dedikodumu yapmak daha cazip geliyordu. Jungkook'tan intikam almak için aklıma gelen fikirleri bir kenara attım. Sakin olacaktım. Ayrıca başıma gelen her şeyi hak ediyordum. Hatta çok daha fazlasını hak ediyordum ve Jungkook bana oldukça yumuşak davranıyordu. Bakışlarımı tahtadan ayırmadan dersi dinledim. Daha doğrusu dinliyormuş gibi yaptım. Burada yaşadıklarım eski okuldaki yaşadıklarımı hatırlatıyordu. Aklıma güzel anılar geliyordu ve tam gülümseyecek iken birden güzel anıları zihnimden kovuyordum. Benim güzel anıları bile hatırlamaya hakkım yoktu. O anıların hiçbirini hak etmiyordum. Zil çaldığında hızlıca sıradan kalkıp çantamı toparladım ve sıranın üzerindeki sweati alıp sınıftan çıkarken çöp kovasına attım. Bir an önce bu okuldan çıkmak istiyordum. Bahçeye çıkıp hızlı adımlarla çıkış kapısına ilerledim. Sabah yürümek istediğim için arabasız gelmiştim ve şu an yine yürüyerek dönecektim. Okul kapısında bekleyen bedeni gördüğümde kaşlarım çatıldı. Onu burada beklemiyordum. Nefretini kusmaya mı gelmişti? Şaşkınlıkla olduğum yerde kaldığımda yürüyemeyeceğimi anlamış olacak ki bana doğru adım attı ve sıcacık gülümsedi. Diş etlerini göstererek en samimi gülümsemesini sundu fakat ben bunu da hak etmiyordum. Bana böyle gülmemesi gerekiyordu. "Nasılsın?" Derin bir nefes alarak ellerimi hırkamın cebine koydum ve omuz silktim. "İdare ediyorum." Cevabım onu pek memnun etmemiş olacak ki kaşlarını çattı. "Pek iyi görünmüyorsun?" "İyi görünmem tuhaf olurdu zaten Yoongi." Tersleyerek konuştuğumda kafasıyla beni onayladı ve kollarını iki yana açtı. Anlamaz bakışlarla ona baktığımda ise gülümsedi. "Özledim kızım. Sarılmayalım mı?" Yoongi, sarılmaktan nefret ederdi. "Benden nefret etmiyor musun?" Kolları hala havadayken kafasını anında iki yana salladı. "Peki bana acıyor musun?" Tekrar aynı hızla kafasını iki yana sallayarak reddetti. "Kollarım ağırıyor. Sarılsan mı?" Dudaklarımı birbirine bastırarak kafamla onu onayladım ve hızlıca kollarını arasına girdim. Cebimden çıkardığım ellerimi sırtına koyarken bu sıcaklığı özlediğimi hissettim. Herkesi özlemiştim. Uzun sayılabilecek bir süre öyle durduk ve ben artık ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Yoongi, geriye çekilerek ellerini omuzuma koydu ve tekrar gülümsedi. Normalde huysuz adamın tekiydi. "Ağlayacak gibi duruyorsun?" Kafamla onu onayladığımda elini yanağıma koyup hafifçe okşadı. "O zaman yine bir ağlama seansı bizi bekliyor?" Zorlukla gülerek hafifçe karnına vurdum. "Neden sürekli ağlamama izin veriyorsun ki? Zevk ki alıyorsun?" Yoongi, suratını buruşturarak kafasıyla beni onayladı. "Ağlayınca çirkin oluyorsun ve benim seni öyle görmem lazım ki aşık olmayayım." Yüzüme tekrar bir gülümseme yayıldı. "Senin gözün sevgilinden başkasını görmüyor." Düşünür gibi yapıp kafasıyla beni onayladı ve bir iki adım geri çekilerek ellerini omuzumdan çekti. Önünde durduğumuz arabanın arka kapı kapısını açtığında iki tane gitar gördüm. Biri bana diğeri ise ona aitti. "Sana iyi gelecek şeyi biliyorum." Göz kırptığında kafamı anında iki yana salladım. "İstemiyorum." Şarkı söylemek istemiyordum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Şarkı söylerken mutlu oluyordum ve ben mutlu olmak istemiyordum. "Solist hastalanmış. Bizi çağırdılar ve sana iyi gelecek en iyi şey bu." Bana bir şeylerin iyi gelmesini istemiyordum. Neyini anlamıyordu? "Babam sıkı yönetimde biliyorsun. Gece dışarı çıkamam." Bulduğum en geçerli bahaneyi sunduğumda bana genişçe gülümseyerek elimi tuttu ve arabanın etrafında dolanıp arabanın kapısını açtı. "Ben o işi hallettim. Hadi bin." Babamı nasıl ikna etmişti bilmiyordum ve şu an bunu sorgulamayacaktım çünkü okulun kapısının önünde ellerini cebine koymuş ve merakla bize bakan Jungkook'u görmek beni germişti. Bakışlarını yine ilk kaçıran olarak arabaya bindim ve derin bir nefes aldım. Sorun çıkarmamam gerekiyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD