bc

Tatlı Kardeşler

book_age12+
783
FOLLOW
2.8K
READ
family
goodgirl
brave
comedy
sweet
humorous
friendship
twink
naive
stubborn
like
intro-logo
Blurb

Ecevit ve Zehra’nın şu hayat da bir istekleri vardı ki birbirinden tatlı dört evlatların artık başlarını belaya sokmamalarıydı. Öyle bir hala gelmişti ki ‘baba ,anne yetiş!”deseler ikisi de başınızın çaresine bakın diyecekti.

İlk göz ağrıları Burçin’e göre hakkını savunmuştu. Onun bir küçüğü Kıraç’a göre ise kimseye bulaşmıyordu. İnsanlar gelip sinir ediyordu. Hadi bunlar neyse de Alp nasıl başını belaya sokuyordu? İşte onu hala çözememişlerdi. Bakıldığında en düzgünü o gözükse de sonuç aynıydı. Bir de dördüncü vardı ki konuşmaya gerek bile yoktu. En küçükleri Bengü ,en asileri ve lafını esirgemeyi bırak insanın üstüne gitmeyi seven biriydi.

Tatlı oldukları kadar herkesi deli etmeyi seven bu kardeşleri tanıma zamanı geldi.

chap-preview
Free preview
1.
16 Harizan günü Alanya sıcağın iyice kendini hissettirdi günlerden birini yaşıyordu. Hayat olağan akışı ile devam ederken herkes kendi koşuşturması ile hayata tutunmaya çalışıyordu.Bu kalabalığın içinde dört kardeşin de aynı duyguları vardı. Kıran ailesi en büyük çocukları Burçin'in, Isparta'dan ,Alanya'yı kazanması ile ilk ayrılığı yaşamışlardı. Bu ayrılığa dayanamayan bir küçüğü Kıraç da aynı ilçeyi tercih etmiş ve peşinden gelmişti. Böylelikle iki kardeş ev tutup birlikte yaşamaya başlamışlardı. Alp abisi ve ablasından sonra aynı şehri istese de olmamıştı,ama mezun olduğu gibi soluğu yanlarında almıştı. Tabi en küçük kardeşleri Bengü de 'ben neden gelmiyorum' diyerek mezun olunca peşlerinden gitmişti. Dört kardeş hem çalışıp hem sınav hazırlıkları yaparak günlerini geçiriyorlardı. Burçin tasarım bölümünü bitirmişti. İstediği çok farklı şeyler olsa da geçim sıkıntısı yüzünden bir mağazada reyon görevlisi olarak başlamıştı. Yıllarca çalıştığı mağazada sonunda müdür olsa da hala yapmak istediği olmuş değildi. Bir de araya evlilik gibi bir telaş girse de sıkıntı değildi. Çok sevdiği nişanlısı ile on gün sonra yuva kuruyordu. Kıraç, bir muhasebecinin yanında çalışsa da asıl isteği yeminli müşavir olmaktı. Kendi tabiri ile elinden geleni yapsa da o sınavı kazanmak kolay değildi. Alp, okuduğu bölümle ilgili bir şey yapamayınca özel sertifika alıp güvenlik görevlisi olmuştu. Gece gündüzü birbirine girmiş olsa da ekmeğini kazanıyordu. Kardeşleri ile de güzel bir hayatı vardı. Bengü, kpss çukuruna düşmüş atar kızımız. Dersler ile kavga etmekten deli olmuş ve artık sınava girip nefes alacağı günü bekliyordu. Tabi gelecek puanın stresine girmeden önce ne kadar olursa. Hayat bu kadar zor muydu? Kardeşlerimizin asıl derdi bu olmadığı kesindi. Hayat savaşı bir şekilde veriliyordu, ama başlarını belaya sokma gibi bir alışkanlıkları vardı. Hiç biri büyük değildi ,ama artık etraflarında tanımayan yok gibiydi. Karışmadıkları vukuat kalmamış ve birçok kez karakola bile düşmüşlerdi. Yakında memurlarla kanka olacak kadar çok yolları düşmüş olabilirdi. Bakalım bu tatlı kardeşlerin bitmeyen olayları nereye varacaktı? """"""""""""""""""" Burçin zar zor izin aldığı günde güzel bir uyku çektikten sonra gözlerini açtı. Saate baktığında bu kadar yeterli olduğunu düşünüp kalktı. Küçük odası en rahat ettiği yeri olsa da on gün sonra veda etmek biraz canını sıkıyordu. Bengü yanlarına geldikten sonra bu eve taşınmışlardı. Aile apartmanı olsa da hoşuna gidiyordu. Ev sahipleri Davut amca yanda ki müstakil evde yaşıyordu. Burayı çocuklarım için aldım, ama onlara nasip olmadı demişti. Üç katlı apartmanın bir de çok güzel çatı katı vardı. Çocukları gelmeyince iki katını kiraya vermiş üstü de boş bırakmıştı. Orası büyük oğlanın, belki bir gün gelir demişti. Hiç karşılaşmasalar da çocuklarını çok iyi biliyorlardı. Hele büyük kızını kaybettiğini öğrendiklerinde çok üzülmüşlerdi. Kocası ile vefat etmişti ve bir kızları olduğunu duymuşlardı. Erkek tarafı da torunu almak isteyince ortalık biraz karışmıştı. Davut amcanın oğlu ve gelini avukattı. Gece gündüz uğraşıp kardeşlerinin kızlarına aile olmayı başarmışlardı. Çok karşılaşmak istemişlerdi ama sadece bayramlarda geldikleri için hiç nasip olmamıştı. Çünkü onlar da Isparta'ya gidiyorlardı. Belki bir gün görürlerdi. Bir tane daha kızı olduğunu da duymuşlardı. O da tıp okuyordu ve abisi ile kalıyordu. Yani onlarında ayrılamadıkları belliydi. Sanki bir daha bu eve gelmeyecekmiş gibi düşündüğü her şeye güldü. Gelin olarak gideceği evi çok uzak değildi. Nişanlısı sağ olsun yakında tutalım daha iyi olur demişti. Aralarında iki sokak olsa da sıkıntı değildi. Yine kardeşlerine yakın olacaktı. Hem yalnız bırakmaya da gelmezdi. Her an başlarına bir şey gelebilirdi. Kendisinin de farkı yoktu, ama artık dikkat ediyordu. Sonuçta evleniyordu değil mi? Odasından çıkıp banyoya girdi. Elini yüzünü yıkadıktan sonra gelen mesaj ile telefonunu çıkardı. Yılmaz'ı yazmıştı. Canım kahvaltı yapmadıysan birlikte yapalım mı? Düğün hazırlığı sürecinde ikisi de çok yorulmuştu. On gün sonra kına Isparta da düğünde burada olacaktı. Yer ayarlama, ev döşeme, davetiye dağıtma derken canları çıkmıştı. Bir de Isparta da ki kınaya gelmek isteyenler için araba da ayarlamışlardı. Son zamanlar da ki koşuşturmadan sonra ilk defa evde zaman geçiriyordu. Bekliyoruz diye cevap yazıp banyodan çıktı ve toplanma alanına geçti. Salon olur ki herkesin bir köşesi vardı. Kıraç her zaman oturduğu koltuğa yerleşmiş yine telefonla oynuyordu. Başka ne yapardı ki zaten? Bengü de ders köşesinde kavga eder gibi soru çözüyordu. Kız yirmi bir yaşında sinir hastası olup çıkacaktı. -Günaydın millet! Alp hala gelmedi mi? Mesaisi bu saatlerde bittiği için gelmiş olması gerekiyordu. Saati tekrar kontrol edip emin olmaya çalıştı. Kıraç ablasının bağırması ile kafasını kaldırdı. Saatte baktığında biraz geçmiş olsa da "Gelir birazdan."dedi ve işine devam etti. Evin en büyüğü olarak takılmadığını görünce küçük kardeşinin ses duymamak için taktığı kulaklığı çekti. -Sen beni duyuyor musun? Bengü yine ne oldu diyerek abisine baktığında güldüğünü gördü. Ders çalışmaya çalışıyordu ve sorulara sinir olmuştu. Sınava az kaldıkça da hiç bir şey bilmiyormuş gibi hissediyordu. -Dinliyorum abla! -Abin yok diyorum. -Burada işte. Kıraç daha çok gülse de ablasının bakışlarını görünce sustu. Ciddi bakmaya çalışırken de "Fazla ders çalışmaktan beyin gitmiş."dedi. Kız zaten aralarında yoktu ki gitsin. Kpss mağduru canı kardeşi... -Abi! -Yok canım taze bitti. -Kavga etmeyi bırakın ve Alp'i arayın. Gelirken ekmek alsın. İki kardeş ablalarına baktıklarında neden kendi aramadığını çok merak ediyorlardı. Burçin de anladığı için saati gösterdi. -Enişteniz gelecek ve dışarı çıkacağız. Zor izin kopardım ve fazla vaktim yok. Konu anlaşılmıştı. Ablaları on gün sonra evleniyordu ve telaş bitmiyordu. Enişte de geldiğine göre yine düğün konuşulacaktı. Evlense de rahatlasalardı. Her geçen gün bu konudan soğumuşlardı. Gerçi iki kardeşin öyle bir düşüncesi yoktu, ama yine de çok sıkıcı geliyordu. -Kesin başı belaya girdi. Kıraç'a göre eve geç kalanın sonu belliydi. Kendi de dahil hep böyle olduğu için emindi. -Bu sefer parmağımı kıpırdatmam. -Görürsem söylerim abla. Unutma en son o seni kurtarmıştı. Dört kardeş başlarını belaya sokmada usta oldukları için artık bu durum rutin bir şey olarak bakıyorlardı. Burçin sus der gibi bakarken Yılmaz duymasın diye neler yaptığını hatırladı. Hem sadece hakkını savunmuştu. Ne vardı sesini birazcık yükseltiyse. Neyse konu bu değildi. ­-Ben derse dönebilir miyim? Benlik konu yok sanırım. Burçin kardeşine kızgın baksa da işe yaramıyordu. Kızın kafası uçmuştu ve hayata takmıyorum diye bakıyordu. En son olayın da bile 'baban duysa neder'e cevabı adam bıktı zaten dinlemez olmuştu. İşte bu konuda haklıydı. Babaları ve anneleri artık dinlemiyorlardı. Koca insanlarsınız düzgün durun ve kendi sıkıntınızı çözün diyorlardı. İyi bile dayanmışlardı dört çocuğa. Bengü ablasından kurtulamayacağını anlayınca elini telefonunu alıp abisini aradı. Bir kaç saniye sonra kulağına gelen sesle "Kadın yok diyor." dedi. Kıraç ablasının anlamayan gözlerle baktığını görünce açıklamak istedi. "Ulaşılmıyor demek istiyor."Bu gençlerin konuşması da bir başka oluyordu. Böyle düşününce de kendini yaşlı hissetti ki hiç de değildi. Sonuçta aralarında beş yaş vardı. Çok değildi. -Gerçekten başına bir şey gelmiş olabilir mi? Ablasının sorusuna dikkatini verip düşündüklerini kenara attı. Evin erkeği olarak olaya el atma vakti gelmişti. -Tamam ben gidip bakayım. Gelirken de ekmek alıp geliriz. Burçin sevinirken Bengü olay çözüldüğü için dersine dönmeye hazırlandı ki ablasının telefonu çalınca bekledi. Burçin gördüğü numara ile çığlık atmak istiyordu. Kıraç telefonu alıp baktığında güldü. Bengü de ne olduğunu merak edip kalktığında artık rehberlerinde kayıtlı olan numarayı gördüler. Karakol....... Kıraç telefonu açıp sesi dışarı verdi. Gelecek sesi beklerken kardeşleri konuştu. -Abla yardıma ihtiyacım var... Alp, siz adam olmazsınız der gibi bakan amir ile sinirli gözlerle izleyen kızın arasında konuşmaya çalışıyordu. Bir kız hem böyle bakıp hem güzel olabilir miydi? Aklında ki düşüncelere ara verse iyi olurdu, çünkü başı beladaydı. Biraz ileri gitmişti, ama hiç mi haklı değildi? -Sen neden oradasın?! Burçin dayanamayıp bağırdığında Kıraç araya girdi. -Abla dur üstüne gitme. Söyle kardeşim bu sefer ne oldu? Kimle kavga ettin? Mahalle de adam kalmadı da...... Üstüne gitme demişti, ama kendi dayanamamıştı. Bengü ikisine gülerken "İyi dövdün mü bari onu söyle. Geleceksek değsin." dedi. Abisinin ve ablasının bakışlarını görse de cevap önemliydi. Madem karakolluk olmuştu, değmiş olmalıydı. Kendi olsa kesin olmuşken tam olsun derdi. Alp, konuşabilse sevgili kardeşlerine çok şey diyecekti, ama yapamıyordu. Dişlerinin arasında "Konuşmayı bırakıp gelseniz mi?"dedi. Yoksa amir bu sefer ders olsun diye içeri atacağım demişti. Başı daha fazla belaya girmeden tatlıya bağlamaları gerekiyordu. -Tamam geliyoruz. Burçin telefonu kapattığında nasıl bir şey ile karşılaşacaklarını bilmediği gibi Adnan amirden de yiyeceği azarları biliyordu. Ben sana ne diyeyim kızım ile başlayacak olan öğütlere hazır olmalıydı. -Ben gelmem. Bengü masanın başına dönecekti ki ablası kolunu tutup durdurdu. -Yok öyle kaçmak küçük hanım. Birlikte gideceğiz. Üstünüzü değiştirin ve kapıda bekleyin. Bengü üstüne bakarken "Ne var ki bunlarda?"dedi. Her zaman rahat giyinmeği sevdiği için eşofman üstü tişört yetiyordu. -Canım böyle mi gideceksin? O kadar kıyafetin var hep böyle giyiniyorsun bir de saçını düzelt. -Gelmemi istiyorsan mal bu abla, yoksa geri otururum yerime. Sinirle tamam deyip üstünü değiştirmeye odasına geçti. Kıraç hazır olduğunda kapıya gelmişti, ama Bengü bu arada mutfak fareliği yapma peşindeydi. Stresten mi belli değil bu aralar hep yiyordu. Mecburen mutfağa girip kolundan tuttu ve kapıya getirdi. Yemeğe devam eden kardeşinin yüzünü temizlerken "Az temiz mi olsan? Daha çok yüzün yiyor gibi."dedi. -bön böle sovuyom Ağzı dolu konuşmaya çalışan kardeşine bakarken nasıl bir şey anlamaya çalışıyordu. Ayakkabılarını gösterip giy dediğinde ayrı deli oldu. Dağınık, pasaklı ve rahat tavırları onu bile aşıyordu. Tamam rahat olmayı seven bir abiydi, ama bu kız ileri derecede vukuattı. -Geldim çıkalım. Sonunda birlikte çıkabildiklerinde yeni bir olayı tatlıya bağlamaya hazırlardı. Umarım.....

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

O KIZA ŞİMDİ BAK

read
4.0K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
8.7K
bc

Zor Ajanlar

read
1K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
1.7K
bc

GECE GÜNEŞİ

read
2.1K
bc

KARANLIĞIN GÖLGESİ

read
2.5K
bc

GİZ

read
6.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook